Gişedeki Rekabet Ve Sonuçları

Gişedeki Rekabet Ve Sonuçları Sinema sanatı, insanlık tarihinin görüp görebileceği en değerli güzelliklerden biridir. İnsanın kendisini  ve kainatı keşfetmesinde bir yol olarak gördüğüm sinema sanatı, kalabalıkları ortak duyguda buluşturan en değerli aktivitelerin başında gelir. Kişilerin hiç tanımadığı insanlarla karanlık bir salonda perdeye karşı oturarak icra ettikleri bu eylemin önemi aslında insan doğasında saklıdır. Bugün bu […]


Paylaşın:

Gişedeki Rekabet Ve Sonuçları

Sinema sanatı, insanlık tarihinin görüp görebileceği en değerli güzelliklerden biridir. İnsanın kendisini  ve kainatı keşfetmesinde bir yol olarak gördüğüm sinema sanatı, kalabalıkları ortak duyguda buluşturan en değerli aktivitelerin başında gelir. Kişilerin hiç tanımadığı insanlarla karanlık bir salonda perdeye karşı oturarak icra ettikleri bu eylemin önemi aslında insan doğasında saklıdır.

Bugün bu sanat üzerine insanlar filmler izlemenin ötesinde, filmin alt metnini inceliyor ve üzerine düşünüyorlar. Bu düşünce eylemi film denilen şeyin filmden öte olduğunu bir kez daha gösteriyor. O yüzden filmler yalnızca izlenmiyor. Aynı zamanda üzerinde düşündürüyor, sorgulatıyor ve merak ettiriyor. Bu eylemler silsilesinin sonucunda ortaya çıkan film tahlilleri, eleştirileri, filmler hakkında çekilen videolar oldukça büyük bir külliyat yaratıyor. İnsanlığın maddi birikiminde büyük yere sahip olan bazı filmler ise devletlerce korunuyor. Orijinal afişler, posterler, film ruloları adeta bir hazine gibi görülüyor. Bugün bazı dükkanların bir köşesinde kült filmlerin afişini görmemiz son derece olağan. İşte bu detay dahi filmlerin yalnızca izlenerek hayatımızda yer edinmeyeceğini gözler önüne seriyor. Bazı meşhur kahramanların kostümleri giyiliyor ve adına Cosplay denen buluşmalarla birbirinden renkli, muzip manzaralar da ortaya çıkıyor.

Sinema böylesine büyük bir tutkunun ürünü…

Aynı zamanda bir kültür.* Bu kültürü yaşatmak için verilen mücadele ise pek çok kişinin dikkatine haiz olmasa da bazı çılgın ve bu işe yukarıda da bahsettiğim gibi tutkulu olan kişiler için son derece değerli bir uğraş.

COVID-19 süresi boyunca evlere kapanan ve kendi kabuğuna çekilen dünyamız, yaklaşık 1,5-2 yıldır tekrardan dışarıya açılmanın getirdiği mutlulukla beraber sosyal ortamlarda ciddi bir artış yaşandı. Kafeteryalar, plajlar, oyun konsollarından müteşekkil kafeler ve insanların beraber vakit geçirmekten keyif aldığı mekanlarda eskisi gibi buluşuldu. Bu süreçte en çok zarar gören ve her türlü kaybı yaşayan yerlerin başında ise endüstriyel eğlencenin kalbi olan sinema salonları büyük yara aldı. Halbuki 2020 yılında büyük gişe filmleri vizyona girecekti…Malesef hepsi ertelendi. Hatta o kadar ki, bu ertelenme sonucunda bazı filmler yeniden yazıldı ve sahnelerin bir kısmı yeniden/tekrar(remake) edildi. Yeniden düzenlenen filmler ise eleştirmenler tarafından pek olumlu karşılanmadı. Marvel’ın peşi sıra koyduğu filmlerin haricinde salonlar çok dolmadı. Son iki yılda bazı filmler iyi gişeler yapsa da 2019 ve öncesindeki seyirciye ulaşamadılar. Elbette ki bu tablo, yapımcıların tutumu ve COVID-19 etkisi ile anlatılsa bile artık tüketim alışkanlıklarının değişimi de söz konusuydu.** 2020 yılının Mart ayından sonra evlere kapanan milletimiz ise Netflix, Amazon, Blu TV gibi yerlerde yayınlanan orijinal dizi ve filmleri izledi. Artan film masrafları ve bilet fiyatlarıyla beraber salonlardaki boşluk, son yıllarda her gittiğim filmde açıkça belli oluyordu. Hatta Spider Man: No Way Home filmini çıkaracak olursak pek çok filmde salonlar boş haldeydi. Salonun boş olduğu filmlerden bazıları The Flash, Uncharted, Ant Man ve Wasp: Quantumania gibi filmlerdi. Aslında bütün bu yaşananlar bir tartışmanın sonucuydu.

Dijital servislerin sinema yerine geçeceği ve hatta sinema kavramını hayatımızdan çıkaracağını iddia edenler olsa bile çılgın ve sektöre aşık isimler yalnızca sinemada izlendiğinde büyük keyif alınacak filmler çektiler. Christopher Nolan, her şeyi göze aldı ve Tenet filmini vizyona soktu. Hem de pandemi illetinin tam ortasında…

Şimdi yine aynı Nolan, dünya tarihinin en önemli olaylarından birini Manhattan Projesi’ni ve failini Robert Oppenheimer’ı merkeze alan bir filmi vizyona soktu. Fragmanından oyuncularına, kostümünden ışığına kalite kokan ve muhtemel ödüllerle seneyi kapatacak olan Oppenheimer; daha vizyona girmeden izleyicilerin kalbine bomba gibi düştü. Böylesine sert ve kasvetli bir filmin yanı sıra Margot Robbie başrollü Barbie ile aynı haftada vizyona giriyor olması ve sosyal medyada çok büyük ses yarattı. Biri karanlık, biri pembe, biri gerçek, biri sahte…

Hatta o kadar ki,  ‘’Hangi ülkede Oppenheimer önde, hangi ülkede Barbie önde?’’ soruları sorulmaya başlandı. Google arama sonuçlarına göre Oppenheimer’ın %52, Barbie’nin ise %48 alması bu yılki seçimlerin ikinci tur sonuçlarına referans edildi. Bu iki filmden önce de Görevimiz Tehlike serisinin devam filmini de vizyona girdiğini unutmamak lazım. Filmin başrolü Tom Cruise, sinema sanatına katkıda bulunmak adına filmi vizyona soktuğu gibi aynı zamanda yukarıda bahsettiğim her iki filme de bilet aldı.

Yalnız bizde değil bütün dünyada ‘’Barbenheimer’’ adında bir çılgınlık başladı. Bu zıtlıkların ortaya çıkardığı güzellik ise bugünleri gören bizler için Sinema sanatının geldiği noktaya bakmak adına son derece anlamlı bir yerde olduğumuzu gösteriyor. Bitti denilen sinemanın yeniden dirildiğini, insanların afişler önünde fotoğraflar çekildiğini görmek son derece hoş. Son iki yıldır gittiğim pek çok filmde  perdedeki içeriği ben ve yanımdaki arkadaşlarım izliyordu. Fakat Oppenheimer filmini izlemek için gittiğimde durum başkaydı.

Her iki filmin de gişede iyi sonuçlar elde ettiği ve öldüğü zannedilen sinemanın yeniden yükselişini görmek adına harika bir manzara ile karşı karşıyayız. Hatta o kadar ki, yeni çıkan filmleri pek takip etmeyen bir arkadaşımın , ‘’Oppenheimer’ı IMAX salonda izleyeceğim.’’ demesi dahi iyi filmlerin nelere kadir olduğunu gösteriyor.

Peki ya siz hangi filmi izlediniz? Ya da ikisini birden mi izlediniz? Beğendiniz mi?

Velhasıl…

Sinemanın ömrü meselesine dair süren tartışmada ise insanların beraber vakit geçirme istekleri, arzuları olduğu sürece sinemanın kalabalıkları kendine çekeceğini bir kez daha görüyoruz..

* Bu konuda, ‘’Marvel Bitiyor Mu?’’ isimli yazıma bakabilirsiniz.

** Yine bu konuda, ‘’Netflix, Loser Olmak ve Tüketimin Değişen Tarafları’’ isimli yazıma bakabilirsiniz.

Yazar

Necdet Cura

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar