Yükleniyor...
İlker Başbuğ, Ergenekon davasından 26 ay tutuklu kaldıktan sonra 2 Mart 2014’te cezaevinden çıkmış, “Ergenekon” davası ise “FETÖ kumpası” gerekçesiyle çökmüştü. Gündemdeki tartışma, Başbuğ’un 28 Ocak 2020’de bir TV’de yaptığı açıklamasıyla başladı. Açıklama şöyleydi: “26 Haziran 2009’da askeri şahısların, askeri mahalde işlediği suçlar da dâhil özel yetkili mahkemelerde yargılanmasının önünü açan yasa teklifi getiriliyor. Bunu kim hazırladı? Tamamen FETÖ ile ilgili, bu araştırılsın.”
Başbuğ’un açıklamasından dokuz gün sonra konu AKP MYK’sında ele alındı. Başbuğ’un partilerini ve parlamentoyu hedef aldığına karar verildi. Buna göre parti sözcüsü Ömer Çelik basına, Başbuğ hakkında partili milletvekillerinin suç duyurusunda bulunacağını açıkladı.
Daha sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 31 Ocak Çarşamba günü grup toplantısında, Başbuğ’un 2009’da askerlerin ağır ceza mahkemelerinde yargılamalarının yolunu açan düzenlemeyi, “Darbelere zemin hazırlayan, hukukun işlemesinin önüne geçen, ülkemizi uluslararası platformlarda sürekli eleştiri konusu yapan yanlış bir uygulamanın düzeltilmesidir” yorumuyla savundu. Yasanın, o dönem CHP grup başkanvekili olan Kemal Kılıçdaroğlu tarafından da desteklendiğini ileri sürdü.
Başbuğ, AKP sözcülerine ve Erdoğan’a internet sitesinden şu cevabı verdi:
28 Ağustos 2008’de Genelkurmay Başkanlığı görevine başladım, “FETÖ liderine gönderilen bir mektuptaki, ‘yeni Genel Kurmay Başkanı’nın Zatı Alinize ve yapılan hizmetlere bakışı son derece menfidir’ ifadesi göreve başladığım ilk günlerden itibaren FETÖ’nün hedefine konulduğumu açıkça göstermektedir. Görevde bulunduğum 2 yıl FETÖ tarafından Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı kurulan komplolara karşı mücadele ile geçti.”
Başbuğ 26 Haziran gece yarısı 00.59’dan itibaren hazırlanan önergeleri hatırlattı. Önergelerin ilkinde, “asker olmayan kişilerin askeri mahkemelerde yargılanmasına son verilmesi”, ikinci önergede ise bir kelime değişikliği ile “askeri şahısların askeri mahallerde işledikleri suçlar” sebebiyle sivil mahkemelerde yargılanmasının önünün açıldığını hatırlatarak, “bu düzenlemenin Anayasa’nın askeri mahkemelerle ilgili 145. maddesine aykırı olduğuna dikkat çekti.”
Erdoğan’ın grup konuşmasındaki sözlerine karşı Başbuğ şu açıklamayı yaptı:
“Televizyon programındaki konuya ilişkin konuşmadan TBMM ve bazı üyelerini ismen itham eden bir sonuç çıkartılması doğru değildir. Amacımız hükümet tasarısında yer almayan bu iki değişiklik önergesini ilk gündeme getireninin kim olduğunun, önergelerden birinin Anayasa’ya açıkça aykırı olduğu net olmasına rağmen bu önergelerin nasıl benimsendiğinin, kendisine Anayasa’ya aykırılığı defalarca anlatılmasına, rağmen dönemin Cumhurbaşkanı tarafından da neden ve nasıl onaylandığının sorgulanmasıdır.
Düzenlemeye ilişkin Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisinin o günkü yetkililerinin son günlerde basına yansıyan açıklamaları ve Ana Muhalefet Partisi’nin bu düzenlemeyi o günlerde hemen Anayasa Mahkemesine götürmesi adı geçen partilerin bu önergeyi desteklemediklerini göstermektedir.
Televizyon programındaki konuşmamızın kapsamı hükümet tasarısı dışında iki önerge ile yapılan düzenlemeler olup esasen bunların üzerine FETÖ gölgesi düşürmek değil gece yarısı yapılan bu düzenlemelerden FETÖ’nün istifade ettiğinin ortaya konulmasıdır. Hükümet tasarısının dışında gece yarısı getirilen ve 13 dakika içerisinde kabul edilen bu iki önergeden en çok istifade eden FETÖ olmuştur… 26 Haziran 2009’da bu iki konuyu içeren kanun teklifini kim hazırladı? Ben bilmiyorum. ‘Araştırsınlar’ diyorum. Ben bir ipucu veriyorum. Bu kanun teklifinin FETÖ’nün emriyle, direktifiyle hazırlandığını düşünüyorum. Çünkü ikisinde de FETÖ komplolarıyla bağlantılı bir olayla karşı karşıyayız. Çok merak ederim bu kanun teklifini kim, neden, nasıl, 25’ini 26’sına bağlayan gece yarısı gündeme getirdi. Ayrıca mevcut anayasaya da aykırı. Mevcut anayasada ‘askeri mahallerde askerlerin işlediği suçlar askeri mahkemelerin konusudur’ der. Artniyet olduğunu düşünüyorum. 26 Haziran 2009 tarihindeki kanun teklifi üzerinde durulmasını, bir düşünce olarak burada söylüyorum. Sonuç ne olur bilmem.”
Bu açıklamalar üzerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın partili milletvekillerine Başbuğ hakkında dava açılması talimatı vermesiyle konu büyüdü ve sertleşti.
AKP Grup Başkanvekili olan Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, düzenlemenin CHP dâhil, bütün siyasi partilerin desteğiyle Meclis’ten geçtiğini savundu. CHP Grup Başkanvekili Hakkı Süha Okay, bütün siyasi partilerin düzenlemeye destek verdiği doğru değildir. CHP olarak yasanın iptali için AYM’ye başvurduklarını ve 2010 Ocak ayında da iptal edildiğini kaydetti.
SONUÇ: Başbuğ’un araştırılmasını istediği makul soruların, Türkiye’nin yönetiminden sorumlu olan AKP ve Genel Başkanını neden bu kadar öfkelendirdiğini anlamak mümkün değildir. Zira konu dil, muhteva ve ortaya atılan iddialar bakımından çok daha sert bir şekilde yıllardır tartışılmaktadır.
Özellikle de ülkemizin içeride ve dışarıda yaşadığı hayati tehlikeler, açmazlar; halkımızı bunalıma sürükleyen endişelerin zirve yaptığı bir ortamda yapılmasını hayretle karşılıyoruz.