Türk masallarının içerik bakımından değerlendirilmesi

Masallar, bütün toplumların, çocuklarına güzellik aşılamak için kullandıkları en keyifli anlatım biçimidir. Türk masalları aynı zamanda, çocuklara sevgi, cesaret, dürüstlük, hoşgörü, sabır, yardımseverlik gibi güzel davranışları öğretmeyi amaçlar.  


Paylaşın:

Bir varmış, bir yokmuş…

Masallar, bütün toplumların, çocuklarına güzellik aşılamak için kullandıkları en keyifli anlatım biçimidir. Türk masalları aynı zamanda, çocuklara sevgi, cesaret, dürüstlük, hoşgörü, sabır, yardımseverlik gibi güzel davranışları öğretmeyi amaçlar.

Masallarda temel içerik olağanüstü durumlar ve nesnelerle çevrilidir. Sihirli objeler, konuşan hayvanlar, normal yaşantıda yer bulmayan ögeler kullanılır. Bilinmeyenler, olağanüstü durum ve varlıklar her zaman daha dikkat çekicidir. Bu teknik, çocukların yaratıcılığına ve hayâl gücünün gelişmesine katkıda bulunur.

Olay örgüsü

Türk masalında dikkat çekicilik ilk kısımda başlar. Metnin olay örgüsünden bağımsız olarak tekerlemelerle başlatılan metin, yine olay örgüsünden bağımsız olarak tekerlemelerle bitirilir.

Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal iken, pireler berber iken, ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallarken…

Az gittim, uz gittim. Dere tepe düz gittim. Bir de döndüm arkama baktım ki, bir arpa boyu yol gittim.

Gökten üç elma düştü. Biri söyleyene, biri dinleyene biri de bana…

Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine…

Örneklerde görüldüğü gibi bu tekerlemelerin de gerçeklikle ilgisi yoktur. Dikkat çekici söylem içerikte anlamsız, görünüşte kafiyeli sözlerle çevrelenmiştir. Bitiş tekerlemeleri ise iyi dileklerle sonlandırılmıştır.

İlk dönem Türk masalları

İlk dönem Türk masalları, kulaktan kulağa gelen destanların kısa anlatımları şeklinde sayabileceğimiz kahramanlık hikâyeleri idi. Bu sözlü anlatım geleneği zamanla içerik olarak zenginleştirildi. Coğrafya, dönemin önemli olayları, din gibi pek çok unsur masalın içeriğini etkiledi. Binbir Gece Masalları, Zümrüd-ü Anka gibi masallar doğudan Türk masallarına girmiştir. Selçuklular bilindiği gibi Anadolu topraklarına doğudan geldiler. Dolayısıyla Türk masallarında doğu etkisini görmek mümkündür. Bununla birlikte, Pamuk Prenses ve 7 Cüceler, Kırmızı Başlıklı Kız, Sindrella gibi batıdan gelen içerikler de mevcuttur. Bazı masalları Türkçe’ye aynen aktarmakla birlikte, özellikle doğudan gelen masallarda içerikte bazı değişiklikler olmuştur. Bunun sebebi doğudan gelen masalların daha erken dönemde gelmiş olması ve yazının sık kullanıldığı ortamda değil, sözlü gelenekten gelmiş olması sayılabilir.

Zümrüd-ü Anka kuşundan örnek verilecek olursa, bu kuş doğuda ihtiyacı olana yardım eden efsanevi bir kuştur. Ana tema kuştur. Türk masallarında ise farklı varyantlar mevcuttur. Bu masalların genelinde anka kuşu yardımcı öge olarak kullanılmıştır.

Masal içeriğini etkileyen bir diğer önemli unsur coğrafyadır. Türk masallarındaki sarp dağlar, zorluğu işaret eden metaforlardır. Yeşil ovalar, çeşitli meyve ve sebzeler, akan sular Anadolu’nun tabiatı gibidir. Bu benzetmeye konuşan kuşlar ve sihirli objeler eşlik eder. İslamiyet sonrası masallara ise, dini motiflerin girdiğini görmekteyiz. Hızır örneği bunlardan en barizidir. Hızır, İslamiyet’e göre yaşadığına inanılan ve insanın darda kaldığı vakitte karşısına çıkan kişidir.

Türk masallarındaki bir diğer önemli karakter Keloğlan’dır. Çok fazla versiyonu bulunan Keloğlan masalları Anadolu’daki yaşantıdan ve Türk yönetim yapısından izler taşır. Keloğlan genellikle küçük bir evde annesi ile birlikte yaşar ve geçimlerini zor sağlarlar. Keloğlan saf ve tembel anlatılmakla birlikte, annesini çok seven, dürüst ve cesur biri olarak resmedilir. Yaşadığı olaylar ona ders verir ve her masal sonunda kazanır. Bu masallarda cinler veya perilerin hediye ettiği sihirli objeler ona yardım eder. Örneğin, ‘açıl sofram açıl’ masalında bu sofra sihirlidir ve ‘açıl sofram, açıl’ dediğinde açılır ve çeşit çeşit yiyecekler sunar. ‘Kapan sofram, kapan’ dediğinde sofra toplanır.

Keloğlan bazı masalların sonunda padişahın kızıyla evlenir, bazı masallarda vezir olabilir. Ama hiçbir masalda hükümdar olamaz. Bu içerik, Türk yönetim yapısına uygundur. Anadolu’da Türk idare sisteminde elbette fakir ve zengin vardır. Ancak zenginin ayrıcalıklı hakları yoktur. Yoksul da zenginin geldiği aşamaya gelebilir. Ancak zengin ya da fakir, hanedan soyundan olmayan kimse hükümdar olamaz. Bu durum da masallara abartıyla ancak gerçeklikten ayrılmayarak girmiştir.

Türk masallarında devler, cadılar kötü karakterken, periler ve Hızır iyi karakterdir. Vezir ve cinler bazı masallarda iyi karakteri canlandırırken, bazı masallarda kötü karakteri canlandırmıştır.

Masallarda sıradışılık ise, insanlarda, hayvanlarda, olaylarda ya da objelerde olabilir. Ayrıca semboller, eleştiri, konuşturma, kişileştirme ve abartı gibi sanatlara da sıkça başvurulur. Bunların yanı sıra sayıların, renklerin ve hayvanların Türk masallarında ayrı birer anlamı vardır. Tilki kurnazlığı, aslan gücü, kurt bağımsızlığı, kuş haberi, yılan tehlikeyi temsil eder. Kartal kuvvet ve kurtarıcıdır. Issız, sarp dağlar arasında kalmış biri kartal yardımıyla kurtulur. Kartal Şamanizmde ve Türk devletlerinde önemli bir semboldür. Şamanizmde kartal, yer, gök ve yeraltı üçlemesinde evrenin koruyucusudur.

Kırmızı canlılığı, sağlığı, neşeyi temsil eder. Beyaz iyiliktir. Yeşil ve mavi huzuru simgeler. Siyah kötülüğün rengidir. Cadılar, kötüler her zaman karanlıklar içinde resmedilir. Ancak güzellik tarihinde, kaşlar, gözler ve kirpikler daima karadır.

Türk motifi

3, 7 ve 40 sayıları Türk motifidir ve Türk hikâyelerinde sıklıkla karşımıza çıkar. Sultanın 3 oğlu veya 3 kızı olur. En cesurları en küçükleri olur. Ormanda kaybolan gencin karşısına 3 yol çıkar. Masallar gökten 3 elma düşerek biter. Gökten Düşen Üç Elma masalında padişahın karısına ihtiyar elma çekirdeği dikmesini söyler. Kadın çekirdeği toprağa gömer ve elma 7 gün sonra filizlenir. Sabır Taşı masalında bir kuş 40 gün boyunca kıza gelir ve ’40 gün bekle, 41. gün muradındır’ der. 41. gün kızı alır, bir meftanın başına bırakır. Son kez ’40 gün bekle, 41. gün muradındır’ der ve gider. Kız 40 gün bekler, kırkıncı günün sonunca mefta uyanır ve yakışıklı genç bir adam olur. Bazı masallarda padişah yoksul gençten işi 40 günde tamamlamasını ister. Masalların sonunda kız ve oğlan evlenirse 40 gün, 40 gece düğün yapılır. Aynı şekilde cezalar da 40 sayısı üzerinden gider. ’40 katır mı, 40 satır mı’ sorusu kötü insanın cezasıdır.

Bu masalların tümünde olağandışılık mevcut. Yabancı kaynaklı masallarda sihirli objeler insanların zararına olabilirken, Türk masallarında sihirli objeler genellikle insana hizmet eder. Mesela, Pamuk Prenses ve 7 Cüceler masalında cadının verdiği elma sihirlidir ve prensesi uyutur. Ama Türk masalı olan Gökten Düşen Üç Elma masalında elma şifadır. Çocuğu olmayan kadının elmayı yedikten sonra çocuğu olur. Uyuyan Güzel masalında prensesin eline batan sihirli altın iğne zehirlidir ve prensesi uzunca uyutur. Türk masallarındaki sofra, altın balta, güvercin tüyü gibi sihirli objeler ise insanların yararınadır. Sofra yemek sunar, altın balta toprağa bereket verir, güvercin tüyü dilek hakkıdır.

Masallarda bu gibi sıradışılıklar çekiciliği artırmıştır. Bununla birlikte bütün masalların amacı çocukları eğlendirerek eğitmektir. Türk masalları her zaman mtlu sonla biter ve iyiler her zaman kazanır. Kötüler her zaman kaybeder ve cezalandırılır. Böylece iyiliğin kazanacağı, kötülüğün kaybedeceği öğütlenir.

 

Yazar

Güntülü Yıldırım

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar