Zengezur koridorunun önemi

Orta Asya’nın, yani Türk Dünyası’nın kapıları olan bu koridorların, Türk Devletleri Teşkilatı olarak uluslararası platformlarda tanıtmak, gerekçelerini anlatmak ve faaliyete geçirilmesini sağlamak önceliğimiz olmalıdır.


Paylaşın:

1991 yılında Sovyetler Birliği dağılınca, beş Türk devletinin ortaya çıkması, hepimizi çok sevindirdi. Çünkü “dış Türklerin esaretten kurtulup bağımsızlıklarını kazanmaları” gençlik yıllarımızın hayali olduğu gibi mücadelemizin de bir parçasıydı.

SSCB’nin çökmesiyle dünya, çift kutuplu bir dünyadan tek kutuplu bir dünyaya evrilmiş, Varşova Paktı ve Orta Asya devletlerinde bir boşluk meydana gelmişti. Maalesef! Türkiye, bu döneme hazırlıksız yakalandığından bir bocalama dönemi yaşadı.

Bu boşluktan, öncelikle ABD yararlanmaya çalıştı. Ardından Çin ve AB ülkeleri… Daha sonra Rusya kendini toparlayarak eski bölgelerinde tekrar etkili olmak için uğraştı. Bu durumdan yararlanmak isteyen ülkeler arasına İran’ı da katabiliriz.

1992 yılından beri sürdürülen Türk devletleri ve cumhurbaşkanları arasındaki ilişkiler, biraz ağır aksak gitse de devam etmektedir. Problemler yok mudur? Tabii ki vardır. Ancak, iyi niyetle, samimiyetle ve karşılıklı güvenle işlerimizi yürütmemiz gerekmektedir. Çünkü her devletin gözü kulağı bu bölge üzerindedir.

Bu problemlerin en başında, “Zengezur Koridoru” ile “Hazar Geçişli Uluslararası Doğu-Batı Orta Koridoru” meselesi gelmektedir.

Bu konuda Prof.Dr.Ragıp Kutay KARACA, “Hazar-Karadeniz ulaşım projesi için imzalar atılıyor” başlıklı yazısında (01/08/2024, Dünya Gazetesi); “Geçen yıl eylül ayında Karabağ Savaşı’nın Türk dünyasına etkilerini kaleme aldığım yazı dizisinde en dikkat çekici gelişmelerden birinin Azerbaycan-Türkmenistan arasında 25 yıldır süren Hazar paylaşım sorununun çözülmesi olduğunu yazmıştım.

…İki ülke arasındaki anlaşma, Trans-Hazar Gaz Boru Hattı’nın inşasının önündeki tek engeli de ortadan kaldırıyor. Böylece hat, TANAP ile de entegre olabilecek.

Geçen hafta Türkmenistan Dışişleri Bakanlığı; Türkmenistan, Azerbaycan, Gürcistan ve Romanya’nın bu yıl içerisinde Bükreş’te Hazar Denizi-Karadeniz uluslararası ulaşım rotasının oluşturulmasına ilişkin hükümetler arası bir anlaşma imzalamayı planladığını bildirdi. Bu kapsamda 300 milyar euroluk yatırımın harekete geçirilmesi hedefleniyor.

Proje, Avrupa ile Orta Asya arasındaki iş birliğini daha da geliştirmeyi, mal ve enerji sevkiyatını kolaylaştırarak bölgesel ticareti canlandırmayı amaçlıyor.

Rotanın birinci ayağı Türkmenistan’dan çıkıp, Azerbaycan ve Gürcistan’ı kat edip Karadeniz’i geçerek Romanya’ya ulaşmayı hedefliyor. İkinci ayağı ise Türkiye’yi kat ederek Avrupa’ya ulaşıyor. Dolayısıyla proje, Türkmen gazının Azerbaycan ve Gürcistan üzerinden Türkiye’ye sevkine ilişkin daha önceki çalışmalarla örtüşüyor.

Trans-Hazar Gaz Boru Hattı Anlaşması ve Trans-Hazar Ulaştırma Koridoru bölge ülkeleri için önemli kazançlar getiriyor.

Azerbaycan, Türk dünyası projelerindeki kilit rolünü Trans-Hazar Ulaştırma Koridoru projesinde de devam ettiriyor. Azerbaycan, Güney Kafkasya’nın en güçlü devleti olmanın yanında Orta Asya’nın Batı’ya çıkış kapısı durumunda. Bu noktada Karabağ Savaşı sonrası Türk dünyasıyla yakaladığı diplomasinin karşılığını alması önemliydi.

Gürcistan ise bu tip projelerde Ermenistan’ın Türkiye ve Azerbaycan ile olan sorunlarından fazlasıyla yararlanıyor. Kaybeden ise barışın inşa edilme sürecini sürekli uzatan Ermenistan oluyor.

Türkiye ise coğrafyasının kendisine sunduğu stratejik avantajla bu projede de kilit rol oynuyor. Proje, Türkiye’nin yalnızca enerji merkezi olma değil aynı zamanda lojistik geçiş üssü olma stratejisine de hizmet edecek.

Genel anlamda bakıldığında bölge ülkeleri projelerle Batıya açılma imkânı bulacaktır ki bu da daha fazla dış ticaret ve daha bağımsız dış politika anlamı taşımaktadır.

Bunların yanında bu tür projeler Türk dünyasının birbiriyle olan ilişkilerini çok daha yakın hale getirebilecek etkiye sahiptir. Bu etki, Türk Devletleri Teşkilatı’nı yalnızca bölgede değil uluslararası anlamda da önemli kılacaktır.” demektedir.

Arslan Bulut ise, “Orta Asya bölgesel pazarı ve Türkiye” başlıklı yazısında (10/08/2024, Yeniçağ); “…Bu arada Kazakistan’ın başkenti Astana’da, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan, Tacikistan ve Azerbaycan liderlerinin katılımıyla Cumhurbaşkanlığı Sarayı Akorda’da, Orta Asya Devlet Başkanları 6.İstişare Toplantısı yapıldı…

Japonya Başbakanı Kişida Fumio, ülkesinde meydana gelen 7,1 büyüklüğünde depremin ardından yapılan ‘daha büyük deprem uyarısı’ üzerine bugünlerde Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan’a düzenlemeyi planladığı geziyi iptal etmek orunda kaldı. Yani Japonya, Türk Dünyası ile yakından ilgileniyor…

Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev, yaptığı konuşmada, bölgesel entegrasyonu derinleştirmek ve uzun vadeli ortaklık içeriğini zenginleştirmek amacıyla istişare toplantısının formatının daha da iyileştirilmesi gerektiğini… Orta Asya’nın, jeopolitik konumu nedeniyle küresel güven krizinin ve çatışmaların tırmanmasının tüm olumsuz sonuçlarıyla karşı karşıya bulunduğunu…

Ukrayna ve Orta Doğu’da yaşanan olaylar bölgenin sürdürülebilir kalkınmasına doğrudan etki ediyor… Orta Asya’nın bugünü ve geleceği, ülkelerimiz ve halklarımızın refahının büyük ölçüde ortak çabalarımıza, yakın iş birliğine hazır olmamıza, kararlı önlemler almamıza ve bölgenin çıkarlarını ortaklaşa savunmamıza bağlıdır.

Bölgesel ekonomik ortaklığın geliştirilmesi için yeni bir modele, yeni itici güce ihtiyaçlarının olduğunu… Orta Asya’da ‘tam teşekküllü bir serbest ticaret bölgesi’ oluşturulmasının önündeki engellerin hâlâ devam ettiğini belirterek, Ortak bölgesel pazarın oluşturulması, uzun vadeli stratejik hedefimiz olmalıdır, ifadesini kullandı.

Dünya Bankası raporlarına göre, bölge ülkelerinin ‘dünyanın en az entegre olan ekonomileri’ arasında yer aldığını, bu çerçevede bölgesel ulaşım ve taşımacılık ağının geliştirilmesi, Avrupa Birliği, Çin, Güney ve Güneydoğu Asya ile Orta Doğu pazarlarına erişim sağlayan projelerin hayata geçirilmesi gerektiğini vurguladı.”

Sayın Bulut aynı yazısının sonunda; “Emekli Büyükelçi Halil Akıncı, 2012 yılında, Türk Konseyi Genel Sekreteri iken İstanbul’da Türk Dünyası ile ilgili gazetecileri kahvaltıya davet etmiş ve faaliyetleri hakkında bilgi vermişti.

Akıncı, ‘Bugün altı Türk Cumhuriyeti’nin toplam nüfusu 136 milyon, toplam yüzölçümü 4 milyon 739 milyon kilometre kare ve toplam gayrisafi millî geliri 1 trilyon 413 milyar dolardır. Biz hukuki alt yapıyı oluşturur, ulaştırma alt yapısını hazırlar ve etrafımızdaki devletlerde bulunan bizim azınlıklarımızı da iş birliği için değerlendirirsek, 2035’te Dışişleri’nde aynı politikayı takip eden tam bir siyasi blok haline geliriz. 150-200 milyonluk bir blok olacağız. Biz ekonomik temel üzerinden bir entegrasyondan bahsediyoruz, harcı kültür olacak. Bunun artık kesintiye uğramaması lazım’ demişti.

Aradan geçen zaman içinde Türkiye’yi yöneten siyasi kadro, sadece laf üretmiş olsa gerek ki Orta Asya ülkeleri, kendi başının çaresine bakmaya karar verdi ve ‘Bölgesel ortak pazarın oluşturulması’ üzerinde durmaya başladı…” diyerek yazısını bitirmiştir.

Hemen hemen her yazımda, “İşlerin ehil ellere verilmesi gerektiğini” belirtmeye çalışıyorum.

Şu anda en önemli konumuz “Zengezur koridoru” ve “Hazar geçişi”dir.

Orta Asya’nın, yani Türk Dünyası’nın kapıları olan bu koridorların, Türk Devletleri Teşkilatı olarak uluslararası platformlarda tanıtmak, gerekçelerini anlatmak ve faaliyete geçirilmesini sağlamak önceliğimiz olmalıdır.

Yazar

Yaşar Yeniçerioğlu

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar