Yükleniyor...
Yunan mitolojisinde Truva kralının çok güzel bir kızı vardır. İsmi Cassandra’dır. Hikâye biraz uzun ancak biz kısaca değinelim. Cassandra, geleceği bilmeyi istemektedir. Bunun için tanrı Apollon ile bir anlaşma yapar. Anlaşma gereği Apollon’un cariyesi olması karşılığında geleceği görme gücü kendisine verilir. Ancak Cassandra anlaşmaya uymaz ve Apollon ’un cariyesi olmayı reddeder. Apollon buna çok öfkelenir. Bunun üzerine Cassandra’yı, geleceği görse dahi buna kimseyi inandıramaması konusunda lanetler.
Cassandra da Truva savaşının henüz başlamadan sonuçlarını görür. Tam bir yıkım ve felakettir. Bunun sonuçlarını herkese anlatmaya çalışsa da kimse ona inanmaz ve herkes onunla alay eder. Bu trajedi kendi ismi ile anılan bilinçli insan trajedisinin en güzel örneklerinden biridir. Meraklısı var ise Truva filmini izleyerek, beyaz perdede canlandırılmış hâlini de izleyebilir.
Tanıtımını yapacağımız bu kitapta da Cassandra’nın yaşadığı çaresizliğe bir başka örnek vereceğiz. Emekli Kurmay Albay Mustafa Önsel tarafından kaleme alınan Ağacın Kurdu kitabı bunlardan biridir. Bilinçli insan trajedisinin, yazarı tarafından yaşanan en acı kâbuslardan birinin anlatımıdır. Cassandra gelecek felaketi insanüstü güçler ve mitolojik anlatımlar ile görmüştü, Mustafa Önsel komutanımız ise aklı, öngörüsü ve vatan sevgisi ile görmüştür.
Ortaokul zamanlarımızda okulumuzda bir dergi çıkaracaktık. Çeşitli şiirler, hikâyeler, başarı öyküleri anlatacak okulumuzun kültür ve edebiyat alanında bir ilke imza atacaktık. Bizden sonra gelecek kardeşlerimize de bayrağı teslim edecektik. Gerekli çalışmalara başladık. Hemen her şeyimiz hazırdı. Tek karar veremediğimiz konu dergiye verilecek isimdi. Uzun tartışmalar sonunda ismi Çınar Ağacı olsun dedik. Bu şekilde dergimizin ilk sayısını çıkardık. Çınar ağacı, yüzyıllar boyunca yaşayabilen ve kökleri derinlemesine inen bir ağaçtır. Bulunduğu yerdeki toprağı sıkıca tutar ve orayı kendisine yurt yapar, kendisi ile birlikte çevresindeki yerleşim yerlerini toprağı sıkıca tutarak korur. İnsanlar gölgesinde dinlenir, temiz havasını solur. O zamanlar istedik ki bizim çınarımız da bu dergi olsun. Kök salsın gitsin. Bir koca Çınar Ağacı’mız var artık diyebilelim…
Ülke olarak bizim de sırtımızı dayadığımız, gölgesinde nefes aldığımız, kökleri tarihin derinliklerine inen bir çınarımız var. Türk Silahlı Kuvvetleri. İşte Mustafa Önsel komutanımız kitabında ülkemizin bu çınarını anlatmış. Bizim dergi meselesinin bize verdiği heyecandan farklı olarak, Cassandra lanetinin verdiği ızdırap ile anlatmaya çalışmış…
Yaşadığımız coğrafyada güçlü Türkiye olarak kalmak için güçlü bir orduya sahip olmak en önemli etkenlerden biridir. Atatürk’ün kuruluş vizyonu ile Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmez bütünlüğü için sınırlarını koruyan, dışarıya caydırıcılık sağlayan güçlü bir ordu bölgesel güç olma ve bağımsız politikalar izleme yolunda oldukça önemlidir. Eğer bu coğrafyada bir değişiklik yapılmak, emperyalist politikalarda başarıya ulaşılmak isteniyorsa evvela Türkiye’nin saf dışı bırakılması gerekmektedir. Buradaki en önemli husus bütün emellerin karşılığında Türk devletinin beka meselesidir. Şayet bu politikalar devletin ve milletin menfaatine aykırı ise o ulu çınar bütün heybeti ile bu projelerin karşısına çıkar ve bu projeleri bıçak gibi keser. En güncel örnekleri vermek gerekirse Fırat Kalkanı(2016), Zeytin Dalı (2018) ve Barış Pınarı Harekâtları (2019) bunun en güzel örnekleridir. Bölgede güçlü TSK demek, güçlü bir Türkiye demektir. Ordunun varlığı demek dışarıdan müdahalenin önüne geçilmesi demektir.
NATO’ya girmemizden sonra Türk ordusu üzerinde kısmen etkili olan ABD, tarihsel süreç içerisinde U-2 Casus Uçak krizi, Jüpiter Füzeleri krizi, Johnson’un küstah mektubu, Haşhaş ekimi krizi, Kıbrıs Barış Harekâtı krizi gibi örneklerini artırabileceğimiz krizler ile ABD’ye duyulan güven azalmıştır. Bu güvensizlikleri gören, dip dalga şeklinde tamamen milletin menfaatleri için çalışan kurmay subayların giderek artması sonucu dış politikaya da bu yansımış ve Türkiye giderek kendi dış politikasını izlemeye başlamıştır. Raydan çıkan ordunun kontrol edilememesi demek emperyalist projelerin çökmesi demektir.
Ağacın Kurdu işte bunu anlatmaktadır. Milletimizin ulu çınarının içine yuvalanan, sinsice ağacın gövdesini kemiren kurtçukların nasıl gövdeye yayıldığını ve köklerini kurutmak istediğini gözler önüne sermiştir. Devletin bütün kademelerine sızan, kılcal damarlarını eline geçiren bu hain örgüt en büyük engel olarak gördüğü milletinin göz bebeği Türk Silahlı Kuvvetleri’ni de hedefe almıştır. Sessiz sessiz kurtçuklarını ağacın gövdesine bırakmış, sürekli ordunun zararlı faaliyet izlediği yalanlarını savurmuş, iftiralar atarak kumpaslar kurmuş halkın gözünde orduya olan güveni azaltmaya çalışmıştır. En nihayetinde haince, 15 Temmuz’da halkın üzerine bomba atacak raddeye gelebilmişlerdir. Bu kitap da darbeden 4 ay önce piyasaya çıkmış ve âdeta yalvarırcasına ordu içerisindeki hainlerin temizlenmesi gerektiğini isim isim vermiştir. Kitapta anlatılan olaylara sebep olanlar 15 Temmuz’da halkın karşısına eli silahlı olarak çıkmıştır.
Kitabı okurken özellikle Harbiyelilere yapılan işkenceleri gördükçe insanın kanı çekilmektedir. Bu kadar işkence ve hakarete rağmen ülkesini seven, şerefli üniformasını sırtına geçirmek isteyen nice Türk genci işkencelere dayanmış, bu sefer de direnç gösterenlere verilen uydurma cezalar ile disiplin notları düşürülmüş, uydurma raporlar ile birlikte okullardan ilişikleri kesilmiştir. Eğer TSK bir çınar ise, harp okulları da bu çınarın kökleridir. Bu melanet örgüt Türk ordusunun 30-35 yılını çalmaya cüret etmiş, köklerini koparmaya çalışmıştır.
Kitapta Harbiyelilerin yaşadığı sıkıntılardan sonra, askerî yargının ele geçirilişi, GATA’ya sızılması, pilotların tasfiye süreçleri, donanmaya darbe indirilmesi, kumpas davalara detaylıca yer verilmiş ve darbeden dört ay önce bağıra bağıra tehlike konusunda yetkilileri uyarmıştır.
Kitabı okurken bir yerden sonra gerilen sinirlerim bırak okuma, zaten olan olmuş dedi. Sonra aklıma kitap fuarında Mustafa Önsel komutanım ile tanışmamız ve kitabımı imzalarken yazdığı şu not geldi.
“Bugünün izi, dündedir. Sürmeye çalıştım.” Evet çok doğru bir sözdü. Bugün yaşadığımız her şey geçmişte biz farkında değilken veya dikkat etmediğimiz zamanlarda sessiz sedasız yapılmıştı. Artık tam bir bilinç hâlinde diri olmak gerekirdi. Bu bir mirastı ve bizim de bu mirasa sahip çıkmamız gerekiyordu. Bu yüzden bu kitabın okunması ileride sadece devlet işlerinde değil hangi makam ve mevkide çalışılırsa çalışılsın çalışanların yönetimi, motivasyonu, tam bir bilinç ile görevin yapılması ve her türlü tehlikelere karşı bütün savunma sistemlerimizin uyanık olması açısından önemlidir. Bunlarla beraber iftiraya uğradıkları hâlde şerefli Türk subaylarının nelere kadir olduğunu, bütün karalamalara rağmen milletine nasıl düşkün olduklarını görmemiz açısından önem arz ediyor.
Kitap sonunda bütün iftiralara, kumpaslara, ihanetlere, çalınan hayatlara rağmen ülkesi için mücadele etmekten bir an olsun vazgeçmeyen subayları görünce aklıma şu düşünceler geldi: Subay olmanın hele de milletine hizmet eden bir subay olmanın ne demek olduğunu iyi biliyorum. Mesela bir subayımız hakkında idam kararı çıkardılar. O hizmetin millete olduğunu bildi ve üniformasını çıkardı. Sivil olarak subaylık yaptı. Her 29 Ekim’de minnet ile anarız onu. Mesela dağ eritip çıkan milletin destanına kurban edildiler, iftiraya uğradılar yine durmadılar. Kimi içeride kitap yazdı durmadı anlattı; kimi çıktı hayırlı bir işimiz var hadi katılın konvoya dedi mücadeleye devam etti. Sıkmak istemem ama örneklerimiz sayısızdır. Türk milletinin ve Türk ordusunun hizmetinde olan subaylarımızı saygıyla anıyorum. Kahramanlıklarını bilinsin diye yapmadılar; bu uğurda feda edilirken kendilerini milleti için aciz bir beden olarak görüp yapmıştırlar yapacaklarını. Ondandır ki o bedenlerden devletler, kahramanlıklar, kitaplar, ülkeler ve ülküler çıkmıştır, yol göstericiler çıkmıştır. Hepsini saygı ile anıyoruz.
Türk milleti artık daha dinçtir. Daha uyanıktır. Milletin âli menfaatlerinin karşına çıkacak olan her türlü hareketi anında ezecek şekilde doludur, bilgilidir. FETÖ ve uzantılarının devletin her alanından çıkarılması için atılacak her adımı titizlikle takip etmektedir. Eski Genelkurmay başkanımız İlker Başbuğ’un siyasi ayağın araştırılması gerektiği çıkışını da bu minvalde takip etmekteyiz. Benzer şeylerin tekrar yaşanmaması, yeni bir İstiklâl marşı yarışması yapılmaması ve yine bir Ağacın Kurdu kitabının yazılması gerekmemesi için ne gerekiyorsa yapılmalıdır.
Emekli Kurmay Albay Mustafa Önsel’in kalemine sağlık diyor kitabın genişletilmiş baskısı olan 31. baskısının okunmasını hevesle tavsiye ediyoruz.