Yükleniyor...
17 Mart 2018
Bizde iç çatışmayı bekleyen, hem de beklemekten sabrı taşan çok. Üstelik içerden dışardan… Hemen söyleyelim ki, daha çok beklerler; zira bu mümkün değil. Son on sene bunun delili değil mi?
İç çatışma meselesini biraz açmak için kısa bir tarih turu yapalım: 1. Dünya Savaşında yenildik, doğru. Osmanlı hükümetinin de kabul ettiği Sevr Antlaşmasına göre “Dil”, “Din” ve Irk” azınlıklarına bölünecektik. Savaşta, öncesinde ve sonrasında korkunç katliamlar yapan, ordularımıza karşı düşman saflarında savaşan isyancı Ermeniler de cabasıydı. Her şey bitti deniliyordu. Ancak Türk Milleti, dağılmadı, birbirine düşmedi; Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde, canını dişine taktı Milli Mücadele yaptı; kazandı. Türkiye Cumhuriyeti kuruldu.
2’inci Dünya Savaşından sonra Almanlar “Şark Enstitüleri” kurdu; “Türkiye nasıl parçalanır” diye araştırıldı. Uydurma 47 etnik grup icat edildi. Batıda, “Kürt Enstitü”leri açıldı, kitaplar yayımladı, Türkiye dahil her yerde eğitim faaliyetleri başladı. Biz önemsemesek de, tam bir psikolojik savaş içindeydik. El ele veren Haçlılar, devşirilen etnik militanlarla ASALA, DHKP-C ve PKK gibi birçok bölücü terör örgütünün kurulmasını sağladı, silahlı saldırılar başladı. 40 yıldır da devam ediyor.
Bunlar yaşanırken, bizim bazı anlı şanlı kişi ve partilerimizden, etnik tuzak fitnesine düşenler oldu. Tarihimize, uluslararası hukuka ve dünya gerçeğine aykırı olduğu halde, ülkeyi bölmeyi amaçlayan terör örgütü muhatap alındı. Bunları devlete ortak yaparak, terörü önleyeceğiz dediler. Müzakereler yapıldı. Can çekişen terör güçlendi, azgınlaştı.
Bu kanlı saldırılar, haritası da yayımlanan BOP çerçevesinde “Arap Baharı” adıyla, çeşitlendi, bölgeye yayıldı. Ülkemiz adeta kuşatılmış duruma düştü.
Konuya dönelim. Haçlıların güdümünde Libya’da, Yemen’de, Irak’ta, Suriye’de, hatta Mısır da [Ordu önledi] silah paylayınca ne oldu? Aşiretler, cemaatler, etnik gruplar kendi devletine de, birbirine de saldırıya geçti. Katliam ve akan kan durdurulamıyor. Üstelik hepsi de Arap ve Müslüman olduğu halde.
Şimdi soralım; haçlı desteğindeki bu kanlı saldırılar, bizde daha önceden başlamadı mı? Evet. Peki neden çeşitli aşiret, etnisite veya dinci gruplar devlete saldırmadı, birbirlerini boğazlamadı? Neden, gerek bu ülkelerde, gerekse Yugoslavya’da iç çatışma başlayınca herkes can güvenliğini kendi topluluğuna kaçmakta aradı? Milyonlara varan nüfus hareketleri, yaşandı da bütün bunların zerresi neden Türkiye’de yaşanmadı? Can güvenliği arayanlar neden Barzani Yönetimine değil de batı bölgelerine kaçmakta buldu? Hendek terörü yaşanırken, büyük azaplar çeken vatandaşlarımız, neden devletinin ve milletinin yanında yer aldı?
Uzatmadan cevabımızı verelim: Biz, birlikte Türk Milletiyiz; soyumuz, boyumuz, aşiretimiz, bölgemiz, ailemiz, mezhebimiz, inancımız, etnisitemiz ne olursa olsun bir milletiz; bütünüz. Sosyal ve kültürel dokumuz çok sağlam; yırtılamıyor; çözülemiyor. Kim ne derse desin, bu hayatın bir gerçeğidir. İnkârcılara verilen en güçlü cevaptır. Allah’ın bir lütfu diyerek bunun değerini bilmeliyiz.
İlim de bu gerçeği onaylıyor.
Vatandaşlarımızın, 1927’den 1965’e kadar ve 1985’de yapılan nüfus sayımında anadil sorusuna verdiği cevapların ortalaması yüzde 7,5 Kürtçe ve Zazaca’dır. İsteyenler, ODTÜ’den Ali Tayyar Önder’in “Türkiye’nin Etnik Yapısı”na bakabilir. Kitapta, bugüne kadarki bütün araştırmalara yer verilmiştir. Bir de, “kendini ne hissediyorsun”, yani kimlik araştırmaları vardır ki, çok önemlidir. Boğaziçi Üniversitesi ile Açık Toplum Vakfı’nın yüz yüze yaptığı araştırmada (2011) etnisitenin oranı yüzde 2’dir. 2014’de bu oran yüzde 6. Türk Devletinin vatandaşıyım diyenler yüzde 76.3 ve Türk Milletinin bir parçasıyım diyenler yüzde 61.6’dır.İkisinin düzeltilmiş sonucu yüzde 94 Türk Milletindenim çıkıyor. AB’nin 2005 de yaptığı anadil araştırmasında vatandaşlarımızın yüzde 93.7’sinin ana dili Türkçedir. (AB Sitesi)
Sonuç: Bu kısa özetten sonra kesin olarak demeliyiz ki, bizde iç çatışma olmaz. Saf (Temiz) bir millet olduğumuz için, aldanabiliriz; kumpasa düşebiliriz. Ancak, bu devam etmez. Kimse kendini yormasın!
Not: