Yükleniyor...
Türk Ocakları’nın bugün yapılan Büyük Kurultay’ından bahsetmek istiyoruz.
Türk Ocakları denilince aklımıza Osmanlı Cihan Devleti’nin dağılma süreci ve 1912 şartları geliyor. Ocak, “Askeri Tıbbiyeliler”in çağrısı üzerine Karaca Ahmet Mezarlığı’nda toplanan devrin ileri gelen aydınları tarafından kurulmuştur.
Sonrası destanlarla dolu bir tarihtir.
1914’de 1. Dünya Savaşı çıkmış, savaş 7 cephede başlamış. 1915’de Çanakkale’ye koşan gönüllü Ocaklıların büyük kısmı şehit olmuş. O yıl, Askeri Tıbbiye, Mülkiye ve İstanbul Erkek Lisesi gibi okulları mezun verememiş.
1918 Mondros Mütarekesi sonrasında manzaramız şöyledir: Devletimiz teslim olmuş, Payitaht İstanbul dâhil vatanımız işgal edilmiş, ordularımız büyük çapta dağıtılmıştır. Her şeyin bittiği kabul edilen bu durumda, “Asla esareti kabul etmeyen Türk Milleti” inancıyla hareket eden Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının önderliğinde Milli Mücadele başlamıştır. 1919’dan 1923’e kadar, Lozan Konferansı dâhil, 4 yıl süren bu mahşerin her safhasında Türk Ocağı ve Ocaklılar yer almışlardır. Yüksek ruh ve imana sahibi Ocaklıların gönüllü olarak oluşturdukları “Sakarya Oymağı”nın tamamı şehit olmuştur. Bu olaya “okumuş son neslin kaybı” adı verilmiştir.
Allah’ın lütfuyla işgalci düşman yenilerek, Türk Milliyetçiliği felsefesine ve çağın şartlarına uygun olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulmuştur.
Unutmamalıyız ki; Gazi Mustafa Kemal Atatürk dâhil, bütün Paşalarımız, devlet adamlarımız ve fikir adamlarımızın tamamına yakını Türk Ocağı’nın mensubu olmuşlardır.
Malum olan bu tarihi hatırlatma ihtiyacını niçin duyduk?
Açık değil mi? Bugün; 80, 90 sene sonra mübarek vatanımızın bütünlüğü, Milletimizin birliği ve Devletimizin bağımsızlığı tehlikededir. Sanki Milli Mücadele öncesine dönüyoruz.
Bütün bunlar, bizi yöneten siyasetin sonucu olarak ortaya çıkmıştır.
Şöyle ki;
Bu acı gerçeği herkes yaşıyor, görüyor ve biliyor. Bu ağır tablo karşısında; Devletimizin kurucusu Türk Milliyetçiliği felsefesi, Türk Milliyetçileri ve tarihi Türk Ocakları’nın konumlarını ihlâsla düşünmeleri gerekmiyor mu? Elbette gerekiyor.
Her derneğin ve vakfın yaptığı gibi üç-beş bildiri yayınlamak, yazı yazmak, senede üç-beş konferans düzenlemekle görev tamamlanmış olabilir mi?
Türk Milleti uyandırılabilir mi? Asla… Bunlar yasak savma kabilinden işler olabilir.
İfade etmeye çalıştığımız bu hususu belki de en veciz şekilde ortaya koyan Prof. Dr. İlber Ortaylı olmuştur.
Hoca; “Prof. Dr. Mustafa Kafalı’nın Başkanlığında Türk Ocakları’nın tarihi misyonuna döneceğine inancım tamdır.” Demiştir.
Demek ki, Türk Ocakları’nın tarihi misyonuna dönmesine, içinde bulunduğumuz yıkıcı ve kuşatıcı tehlikeler karşısında, birlik ve beraberliğe dayalı daha kapsamlı çalışmalara ihtiyaç vardır.
Bu kanaatle hareket eden seçkin, ömrü Türk Milletine hizmetle geçmiş olan, camiamızın yüz akı bilim ve dava adamlarımız 43. Kurultayda yönetime talip olmuşlardır.
Bir nöbet ve kan değişikliğine ihtiyaç olduğunu düşünerek, dava adamlarımızın bu teşebbüsünü memnuniyetle karşılıyoruz.
İzaha çalıştığımız bu tablo karşısında, her Ocaklı ve Türk Milliyetçisinin konumunu gözden geçirmezi gerektiğini düşünüyoruz.
Her türlü, indi, hissi ve şahsi kaygılardan uzak durarak, asil milletimizi, aziz vatanımızı ve asırlar ötesinden emanet olarak gelen kutsal egemenliğimizi düşünerek karar vermesini tavsiye ediyoruz.
Vebal delegelerin üzerindedir Allah yardımcımız olsun!
BİR PANEL
Türkiye Sivil Toplum Birliği (TürkBir) tarafından hazırlanan “1914 Ermeni Mezalimi ve Gerçekler” konulu bir panel düzenlemiştir.
22 Nisan 2014 Salı günü saat 1900’da Türkiye Barolar Birliği’nin Balgat salonunda yapılacak olan panelde değerli bilim adamları ve uzmanlar tebliğler sunacaktır.
Milli Düşünce Merkezi Genel Başkanı olarak tarafımızca yönetilecek olan panelde; Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, Prof. Dr. Norman Stone, E Büyük Elçi Alev Kılıç, araştırmacı-yazar Mehmet Perinçek ve Av. Erdem Akyüz konuşacaklardır.
Panelde; Ermeni söylemlerine dayalı iki yanlışın düzeltilmesi de teklif edilecektir.
Bu iki kavram birbirinden oldukça farklıdır. Panel herkese açıktır.