Yükleniyor...
İmralı “mutabakatı”nın yakın döneme ait trafiğine bakalım:
-27 Ekim 2012: Taraf Gazetesi yazarı Emre Uslu’nun iddiası; “Erdoğan’a, Öcalan’ın karşısında diz çöktürüp yardım diletecekler. Erdoğan sırlarıyla siyasi geleceği arasında bir tercih yapmak zorunda kalabilir. Kasım sonuna kadar ne olacağı belli olur…”
-12 Kasım, 23 Kasım, 03 Ocak 2013, 06 Ocak, 11 Ocak, 30 Ocak, Devlet heyeti teröristbaşıyla arka arkaya görüşüyor.
– 07 Ocak 2013 Erdoğan açıklıyor; “ Gelecekte Oslo’ya benzer, Oslo olmaz da başka bir yer olur. 4. Yargı Paketi’ni de Meclis gündemine getirmek suretiyle çıkarmanın gayreti
-16-17 Ocak 2013: Avrupa İşkenceyi Önleme Komisyonu teröristbaşı Öcalan ile görüşüyor.
-16 Ocak 2013: Selahattin Demirtaş Diyarbakır’da konuştu; “Süreçte sadece Türkiye’deki Kürtlerin kaderi çizilmiyor, bütün Kürdistan’ın kaderi çiziliyor. Kürtlerin ulusal taleplerde birlikte hareket etmeleri gerekiyor. Sürece Erbil veya İmralı-Erbil adı verilebilir? Diğer tüm grup ve fraksiyonları da bu sürece katmalıyız”
-04 Şubat 2013: Erdoğan açıkladı; “Karşımızda siyasi muhataplarımız olabilir. Bunlar yerli de olur, uluslar arası da olur ve uluslar arası camiadan istifade edeceksek onlarla da bu işi görüşürüz. Nitekim görüşüyoruz, ben de görüştüm.”
Evet tablo böyle. Burada bir telaş dikkati çekiyor. Acaba neden?
Uslu’nun iddiasına göre:
Bir şeyler ifade etmiyor mu?
Yaşanan bu acı gerçeklerin ifadesi şu olabilir: PKK; Kandil, İmralı, Avrupa ayağı, BDP, PYD (Suriye), Barzani ve uluslararası camia temsilcilerinin Erbil’de toplanıp, Türkiye’nin kaderi üzerinde karar vermesi.
Uslu’nun iddiası neydi? “Erdoğan’a, Öcalan’ın karşısında diz çöktürüp yardım diletecekler. Erdoğan sırlarıyla siyasi geleceği arasında bir tercih yapmak zorunda kalabilir. Kasım sonuna kadar ne olacağı belli olur…” denmesi çok anlamlı değil mi?
Diyelim ki, ortada böyle bir iddia hiç yok. Peki, ilk defa yaşananlar da gerçek değil mi?
Ne diyelim, “uyan ey ehli vatan !”