Geçen yıldan kalan sığınmacılar sorunu

2018'den yeni yıla büyük sorunlar kaldı. Ve hepsi de artık yakın tehlike haline geldi. Bunlar içinde sığınmacılar önemli bir yerde. Cumhurbaşkanı istisnai vatandaşlık getirileceğini açıkladı ve bu imtiyaz sadece Suriyelilere tanınacak. Bunun Suriye'nin geleceği ile ilgisi üzerine düşünülmelidir.


Paylaşın:
İstanbul'daki Suriye

İstanbul’daki Suriye

2018’den kalanların listesi uzun. Bölücü terör, hukuk, sığınmacılar, eğitim, demokrasi, ekonomi, huzur, kutuplaşma, sosyal çözülme, yozlaşma, ahlaki bozulma, güvenlik, dış politika, yalnızlaşma, kuşatılmışlık, tehdit ve tehlikeler çözüm bekliyor.

Başbakan Erdoğan Yeni Şafak’a; “Temmuz 2016’da Bakanlar Kurulu kararıyla, Vatandaşlık Kanunu’nda yapılacak düzenleme sonrası ‘İstisnai Vatandaşlık Süreci’ getirilecek. ‘Nitelikli İkamet İzni’ veya Turkuaz Kart’tan herhangi birini aldıktan sonra Türkiye’de en az 2 yıl ikamet edenlere ‘İstisnai Vatandaşlık Süreci’ni tamamladıkları için vatandaşlığın yolu açılacak.” açıklamasını yapıyor.

Sadece Suriyeli sığınmacılara bu imtiyazlar verilecek, ama diğer sığınmacılara bu hak yok. Acaba neden? İktidar sahipleri her vesileyle sığınmacılara, hiçbir ayrım gözetmeden insani bir anlayışla yaklaştıklarını ileri sürüyorlardı, ancak durum böyle değilmiş. Çelişki önemlidir, üzerinde durmalıyız.

Hatırlayalım: 2003’te ABD-İngiliz ikilisinin Irak’ı işgali sırasında 1 milyondan fazla insan katledildi, utanç verici tecavüzler yapıldı; karşı çıkmadık. Hatta işgalcilerin yanında yer aldık. Türk askerinin başına aynı yıl çuval geçirildi, umursamadık. PKK, sınırlarımız boyunca terör kampları kurdu, üzerine gitmedik. 2005’te Anayasa ile “Irak Arap Cumhuriyeti” yok edildi, yerine “Irak Federal Cumhuriyeti” getirildi. Sınırımıza, “Irak Kürt Bölgesel Yönetimi-IKBY”  yerleştirildi. Bu ülkeyi bölmenin yolunu açacak bir projeydi, herkesten önce biz onayladık. Bu arada toplu ve cehennemi katliamlar, facialar yaşanıyordu; işgalcilerle birlikte seyrettik. Kaide, Nusra, IŞİD; camileri, ibadethaneleri, kutsal mekânları, pazar yerlerini bombaladı; su gibi kan aktı, can verildi; Musul, Telafer derken, ABD müsaade etmediği için IKBY hariç bütün Irak işgal edildi. Milyonlarca insan yerinden oldu. Sınırlarımıza dayanan, meselâ Türkmenler, “Türkiye’den başka kimsemiz yok. Kadınımız kızımız Musul pazarlarında satılıyor diye gözyaşı döktü, feryat etti; bir kısım Yezidi dışında kimse Türkiye’ye sokulmadı.

Neden böyle oldu; Iraklılar insan değil miydi? Cevabını veren olmadı.

Terör ateşi Suriye’ye sıçradı, IŞİD tabii afet gibi yayılıyordu. 5 Eylül 2012’de sınırlara askerî birliklerimizi yığdık; yakında Şam Emevi Camii’nde Cuma namazı kılacaktık, ABD “olmaz” dedi, durduk. 2014’te Ayn El Arap’ta  (Kobani), ABD ile beraber, IŞİD’e karşı bölücü terör örgütü PKK/PYD’yi destekledik. IŞİD, PKK/PYD ve Nusra gibi terör örgütlerinin işgali arttıkça göç hızlandı. Sınırlarımızı açtık; zaten göç başlamadan önce sığınmacı kamplarını hazırlamıştık. “Güvenliğimiz için 100 bin sınırında duracağız” dedik; ama milyonlar aktı. Hiçbir Arap ülkesine, bize sığınanın üçte biri bile giden olmadı. Güvenlik sınırını unuttuk, “insanlıkta bizimle kimse yarışamaz”  dedik övündük, övünüyoruz; hatta Batılı emperyallerden takdir üstüne takdir kazandık.

İyi de, insanlık sorunu neden Irak’ta yoktu da, Suriye’ye gelince vardı? Yoksa sorun “siyasi” miydi?

Basında dillendirilen sadece 4 milyon Suriyeli sığınmacıya, “nitelikli ikamet izni” ve “istisnai vatandaşlık” tanınması çerçevesinde;

1- Devletin açtığı kurslarda kendi dilinden, yani Arapça eğitim, öğretim görmesi ve ayrı okullar açılması,

2- Türk vatandaşına ve ticari kuruluşlarına tanınmayan her türlü vergi, resim ve harç gibi mükellefiyetlerden muaf tutulması,

3- Her türlü sağlık hizmetlerinden öncelikli ve ücretsiz olarak yararlanması,

4- İstediği fakülte ve okula sınavsız girmesi ve karşılıksız burs verilmesi,

5- Suç işleyen ve sayıları sürekli artan sığınmacıların yargılanmadan ülkelerine gönderilmesi, bir bakıma himaye görmesi,

gibi imtiyazlar neden sadece Suriyelilere tanınıyor? Anayasanın eşitlik ilkesi neden ihlal ediliyor? Seçmenlerin %87,6’sı, Suriyeliler yurtlarına dönsün dediği halde, neden “Cumhurun” iradesine saygı gösterilmiyor? (Bilgi Üniversitesi “Kutuplaşan Türkiye”  araştırması.)

Soralım: adı unutulan ama işlevi süren BOP ile İslam ülkelerinin bölüneceği, haritasıyla  açıkça ilan edilmedi mi? Bunun yolunun milli/ulus devletlerin federasyona dönüştürülmesi değil miydi? Irak’tan sonra Suriye de tamamlanınca sıra İran ve Türkiye’ye gelmeyecek miydi?

Anlaşılan Irak’ın kuzeyinde nasıl IKBY olmuşsa, Fırat’ın doğusunda da, o olacak. Yine ABD güdümünde  “Suriye Kürdistan Bölgesel Yönetimi-SKBY”’ kurulacak. Bir de buna paralel görünümlü “özerk bir yönetim”in inşası gerekecek. Bu iki konuda, eğer ABD ile Türkiye uzlaşırsa, sıra millî ve üniter Suriye’nin “federal” rejime dönüştürülmesine gelecektir. Bu maksatla hazırlanacak (belki de hazırlanmıştır) anayasanın kabul ettirilmesi için de şiddetli bir mücadeleye ihtiyaç olacaktır. Zira meşru Suriye hükümeti, Rusya ve İran buna karşı koyacaktır. İhtimallerden biri kabaca bu.

Diğeri oldukça karışık; Titizlikle eğitilen, büyük kaynaklar harcanan Suriyeli sığınmacıların durumu ne olacak? 4 milyonluk bu “İmtiyazlı” sığınmacı Suriye’ye gönderilmeyecekse, ne yapılacak? Güney sınırımızda “özerk” yönetim mi kurulacak? “Bu da bizim eyaletimiz mi” denilecek?! Başbakan Erdoğan 2013 yılında katıldığı bir TV programında, ” eyalet/federasyon 2023 yılının konusu” demişti. Bu çerçevede bir şeyler mi düşünülecek? .

Buyurun, video’yu siz de seyredin. http://www.habersom.com/tayyip-erdogan-eyalet-sistemine-gecis-icin-2023u-hedeflemis-iste-o-video/

Yazar

Sadi Somuncuoğlu

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar