Yükleniyor...
Yine şehit haberleri yürekleri dağlıyor. Ateş hem düştüğü yeri, hem de bütün vatanseverlerin canını yakıyor. Maalesef herkesin diyemiyorum, çünkü bu olanlardan haberi bile olmayan insanlarla aynı vatanı paylaşıyoruz. Şehit haberleri geliyor, televizyondaki haberler, haber saatleri boyunca bu olaylardan bahsediyor, sonrasında ise bir eğlence programı veya bir beyin uyuşturucu dizi ile insanlara her şey unutturuluyor.
Olayların olduğu günlerde, belki birkaç gün, çeşitli illerimizde yapılan teröre lanet gösterileri televizyonlarda yer alıyor. Sonrasında ise Türkiye’nin gündemi bambaşka bir noktaya çekiliyor, sanki hiç bir şey olmamış gibi devam ediliyor. Burada önemli olan nokta şudur ki; bu anlattıklarımız, yani, insanların bir takım değerlerinin kaybettirilmiş olması, normalde kabul edilmesi mümkün olmayan olaylara alıştırılması, rastgele, tesadüfen olmuş şeyler değildir. Bunları iyi anlamak lazımdır. Eğer sitemizdeki videoları da takip ediyorsanız, zaten olayların arka planlarının göründükleri gibi olmadıklarına birçok kere şahit olmuşsunuzdur.
Evet. Vatandaşlarımızın ciğerine ölene kadar sönmeyecek bir ateş düştü. Bir gurup katil, benim askerimin, benim polisimin, benim memleketimin bir garip ailesinin canını yakıyor. O aileler ne zaman kendine gelecek. Nice çocuğu olan şehitlerimiz var. O çocuklar babasız büyüyecekler. Siz babasız büyümenin ne demek olduğunu biliyor musunuz? Çok üzücü ve de kahredici. Bu düşünceleri anlatmak için buraya yazılabilecek kelime bulmakta güçlük çekiyorum.
Bu acı olaylardan, bu teknolojik ortamda, gerekli gelişmeyi sağlatmayan bütün yöneticiler suçludurlar.
Peki, Ne Yapmalı
Öyle giysiler yapacağız ki, kurşun işlemeyecek, öyle karakollar yapacağız ki bomba işlemeyecek ve öyle araçlar yapacağız ki, ne kurşun ne bomba ne de mayın işleyecek. İnanın bunlar zor şeyler değiller. Kaldı ki başka ülkeler tarafından yapılmış şeyler. Türkiye eğer yolsuzluklara giden parasını ve ödediği faizleri bu amaçlar için kullansaydı çoktan hepsi tamamlanırdı.
Geçen günlerde hatırlarsanız bir polis aracı taranmıştı. Televizyonlar ve gazeteler aracın resimlerini gösterdiler. Bakıyoruz, araç bir transit minibüs. 2 milimetre kalınlığında sac ve 3 milimetre kalınlığında camdan oluşan bu aracın herhangi bir pusudan kurtulma şansı yok. Ondan sonra haberlerde tüm Türkiye’nin ağladığını gösteriyorlar. Kardeşim, olayların neden olduğuna bakmazsan, bu olayların bir daha olmasını nasıl önleyeceksin. Koskoca yöneticiler bunları bilmiyor mu?
Size bu konu hakkında, oldukça yerinde bir örnek anlatacağım. Lütfen dikkatle okuyunuz.
Özellikle büyük çaplı fabrikalarda, çok dikkat edilen önemli bir alan vardır. “İş Güvenliği” Bunun için fabrikalar bir iş güvenliği uzmanı çalıştırırlar ve sürekli (sürekli derken belirli zaman aralıklarında değil, her an) fabrikayı en ücra köşesine kadar herhangi bir güvenlik açığı var mı diye denetlerler.
İş güvenliği için, çalışanlara anlatımlar yapılırken, şu önemli maddenin çok üzerinde durulur. Der ki;
“İş kazasının oluşmasında temel olarak iki faktör vardır. Birincisi, güvenli olmayan durum, ikincisi güvenli olmayan davranıştır.”
Bunları biraz açıklamamız gereklidir. Örneğin fabrikada bir görev icra eden bir motor var ve buna bir dişli sistemi bağlı. Eğer siz yönetici olarak bu motor dişli sisteminin koruma ile kapalı olmasını sağlamazsanız, yani bir insanın elini oraya sokarak parçalamasına imkân verirseniz buna güvenli olmayan durum ismi veriliyor. Diğeri ise, eğer bir çalışan gider de böyle bir tehlikeli yere elini sokar da yaralanırsa buna da güvenli olmayan davranış deniyor. Fabrikalarda da, bu iş güvenliği uzmanlarının çalıştırılmasının sebebi, işte bu güvenli olmayan durumları en az hale getirmek ve ortadan kaldırmaktır. Her zaman kural şudur; siz işveren olarak güvenli olmayan durumları ne kadar çok ortadan kaldırırsanız, o kadar az iş kazası olacaktır. Çünkü güvenli olmayan durum olmazsa çalışan da güvenli olmayan bir davranış gösteremeyecektir. Örneğimizde yapılaması gereken şey, o dişli sistemine koruma kapağı takılmasının gerektiğidir. Mesele bundan ibarettir.
Verilen örneğin gidişatından, sözü nereye getireceğimi az çok fark etmiş olmanız lazım. Bu ülkede maalesef o kadar çok güvenli olmayan durum var ki, insanların pek de yapacak bir şeyleri kalmıyor.
Taranan araç örneğimize dönersek eğer, burada, çok büyük bir güvenli olmayan durum vardır. Sizin, polisinizi tamamen korumasız bir araca bindirerek göndermeniz, onların pusuya düşürülerek şehit edilmesine yol açmıştır.
Diğer şehit olaylarına baktığımızda ise genel olarak şu güvenli olmayan durumları görürüz:
Güvenli olmayan durum 1: Askeri araçlar gerekli korumaya sahip değildir.
Sonuç 1: Askeri araç mayına basar ve içindekiler şehit olur.
Sonuç 2: Askeri araç pusuya düşürülür ve içindekiler şehit olur.
Güvenli olmayan durum 2: Karakollar gerekli korumaya sahip değildir.
Sonuç: Karakol baskına uğrar, içindekiler şehit olur.
Güvenli olmayan durum 3: Güvenlik görevlilerimizin giysileri gerekli korumaya sahip değildir.
Sonuç: Çatışma veya pusu durumunda güvenlik görevlimiz şehit olur.
Güvenli olmayan durum 4: Üç dört aylık eğitim alan askerlerimiz terörün bulunduğu yerlere gönderilmekte, karşısında bulunduğu yerlerin uzmanı olmuş teröristlerle çatıştırılmaktadır.
Sonuç: Birçok acı son ile Türkiye’mizin ciğeri yanmaktadır.
Eğer yöneticilerimiz yaşadığımız bu acı olayların sonlanmasını istiyorlarsa, yukarıda söylenilen güvenli olmayan durumları ortadan kaldırırlar. Aksi takdirde bu acı sonlar tekerrür etmeye devam edecektir.
Allah bu acıları, bir daha bu aziz millete yaşatmasın.
iktidarmuhalefet.com , 20 Haziran 2010