Her Türk’ün Birinci Vazifesi…

“Her Türk, ölene kadar, Türk istiklâlini ve Türk Cumhuriyetini korumakla vazifelidir. Bu görev yüz yıl önce başarılmıştı, bugün de başarılacaktır. Ne mutlu Türk’üm diyene!”... Arslan Bulut Millî Egemenlik Platformu'nun 2 Kasım'da düzenlediği toplantıyı yazdı...


Paylaşın:

Her Türk’ün Birinci Vazifesi…

 

*Gazeteci Arslan Bulut’un 4 Kasım 2024 tarihinde Yeniçağ gazetesinde yayımlanan yazısıdır.

Millî Egemenlik Platformu, 2 Kasım 2024 günü Ankara’da Gençlik Parkı içindeki salonda “Türkiye dönüştürülemez” başlıklı bir panel düzenledi

Panel, Millî Düşünce Merkezi Yönetim Kurulu üyesi Mehmet Onur Karadayı’nın sunumuyla başladı.

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, parti yöneticileriyle birlikte panele katıldı. Panelde İYİ Parti yöneticileri de bulundu. İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, panele çelenk gönderdi.

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş da salona çelenk gönderdi. Bağımsız Milletvekili Yüksel Arslan ve çeşitli dönemlerde Meclis’te görev yapan çok sayıda eski milletvekili de salondaydı.

Millî Egemenlik Platformu adına açılış konuşmasını yapan eski Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak, ülkenin durumunu özetleyip sorumluluk hisseden herkesin elini taşın altına koyması gerektiğini ifade etti.

Emekli Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcısı Talat Şalk da 2. Abdülhamit’in Anayasa’ya bir madde ekleyerek, devlet dilini Türkçe olarak belirlediğini hatırlattı.

***

Panelde ilk sözü alan Prof. Dr. İskender Öksüz, siyasal İslâmcıların, millet tanımını ümmet üzerinden yapma gayretlerine dikkat çekti ve milleti millet yapan en önemli unsurun dil olduğunu belirtti. Öksüz, özetle, “Millet, devleti belirler. Devlet, milleti belirlemez. Milletleri ise dil yapar. Rabia işaretinde dil var mı? Yok. Siyasi ümmetçilerin kafasında millet yok. O yüzden yok. Orada söz ettikleri millet de bizim millet değil. Onlar vatanı da görmüyor. Oysa dünya siyaseti, millet devletleri üzerinden dönüyor. Eğer siz bunu görmezseniz toslarsınız. Sevr’den hiç vazgeçilmedi. Buzluğa kaldırıldı, çıkarılıp servis edilecek. Bunu görmeyenler çok küçük kafalar.” dedi.

İkinci konuşmacı bendim. Özetle “Abdullah Öcalan’ın Meclis’te konuşması girişimi, devletin bütün iddialarından, kuruluş felsefesinden ve temel ilkelerden vaz geçmesi, PKK’nın taleplerini kabul etmesi demektir. Kardeşlik edebiyatıyla da sorunu çözemezsiniz. Sorunun çözümü ancak Bilge Kağan yöntemleriyle mümkündür. Bilge Kağan öncelikle milletin beylerine çağrı yaparak ‘Bir olursanız devletinizi, yurdunuzu korursunuz’ diyor. Bugün ne yapmak lazım? Milletin beyleri bizleriz, sizlersiniz, millî çizgideki sivil toplum kuruluşlarıdır, siyasi partilerdir. Daha cesur olmak durumundayız. Önce beyler birleşecek. Tek çatı olması şart değil. Bu süreci Bilge Kağan’ın kitabesindeki gibi beyler durduracak.” dedim.

Hürriyetçi Eğitim-Sen Genel Başkanı Levent Kuruoğlu, Millî Eğitim’de Anayasa ve yasalara aykırı uygulamalardan örnekler verdi ve tarikat\cemaat kadrolaşması üzerinde durdu.

Millî Düşünce Merkezi Genel Başkanı Hakan Paksoy, Anayasa’nın 6’ncı ve 66’ncı maddeleri üzerinden yapılmak istenen değişikliklere dikkat çekti ve imam hatip liseleri üzerinden Türkiye’nin dönüştürülme çabalarını hatırlattı. Paksoy, “İmam hatipli gençler de bizim gençlerimiz, fakat onlar üzerinden çok ciddi bir ayırımcılık yapılıyor, sığınmacıların çoğunlukta olduğu okullara da daha fazla bütçe veriliyor.” dedi.

Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun, paneli, “Türkiye Dönüştürülemez demek, Türk milliyetçiliği de dönüştürülemez demektir! Terörist elebaşının çıkması gerektiğini söyleyen, milliyetçilik tarihinde kendisine yer bulamaz. Tarihî bir sorumluk altındayız, vebal bizim omuzlarımızdadır. Herkes, üzerine düşen görevleri yapacaktır” sözleriyle kapattı.

***

Sonuç bildirisini Yusuf Özkan okudu. 6 maddelik bildiride, “Millî egemenliğin tecelli ettiği TBMM’de terör ve terörizme teslim olmak anlamına gelen konuşmalar yapılmıştır. Bu konuşulanlar ve teklifler gerçekleştiği takdirde, emperyalistler yüzlerce yıldır başaramadıkları hedeflerine ulaşmış olacaklardır. Bu kabul edilemez.” denildi ve Yeni Anayasa adı altında Türk Milleti’nin egemenlik haklarından vaz geçilemeyeceği, yargının, üniversitelerin, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, Polisin, Jandarmanın ve eğitim camiasının, tarikat ve cemaatlerin vesayeti altına alınmasına son verilmesi gerektiği, selefileşme, radikalleşme, tek tipleştirme ve mezhepçiliğe dayalı yapılara izin verilemeyeceği belirtildi.

Bildirinin sonunda Atatürk’ün, Türk istiklal ve cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmeyi her yaştan Türk gencine birinci vazife olarak verdiği ve Anayasa’nın başlangıç ilkelerinde de Türk egemenliğinin simgesi olan Anayasa’nın, demokrasiye âşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi edildiği hatırlatıldı.

Bildiri, “Her Türk, ölene kadar, Türk istiklâlini ve Türk Cumhuriyetini korumakla vazifelidir. Bu görev yüz yıl önce başarılmıştı, bugün de başarılacaktır. Ne mutlu Türk’üm diyene!” diye bitirildi.

Yazar

MDM

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar