Yükleniyor...
Türk tiyatrosunda güldürü geleneği olan kavuk, 20 Eylül günü düzenlenen bir törenle Rasim Öztekin tarafından Şevket Çoruh’a devredildi. Böylece Şevket Çoruh; Kel Hasan Efendi, İsmail Dümbüllü, Münir Özkul, Ferhan Şensoy ve Rasim Öztekin’den sonraki kavuklu olarak tarihe geçmiş oldu.
20 Eylül 2020 günü Harbiye Cemil Topuzlu Açık Hava Tiyatrosu’nda düzenlenen törende sahneye ilk olarak Rasim Öztekin çıktı. Öztekin yaptığı konuşmada en mağdur kavuklu sayılması gerektiğini çünkü kavuğu aldıktan üç ay sonra kalp rahatsızlığının baş gösterdiğini ve bu yüzden doktorunun canlı performansı yasakladığını söyledi. Bu durumda kavuğa sahip olan kişinin sahneye çıkamamasının hoş olmayacağından bahseden Öztekin, kavuğu devretme ihtiyacı hissettiğini aktardı. Bir önceki kavuklu Ferhan Şensoy’un da olurunu alarak kavuğu Şevket Çoruh’a devretmeye karar verdiğini ifade eden Öztekin konuşmasının bitiminde Şevket Çoruh’u sahneye davet etti.
Kavuğu izleyicilerin alkışları eşliğinde Öztekin’den devralan Şevket Çoruh’un heyecanı ve haklı gururu her hâlinden belli oluyordu. Konuşmasına “Çok makbule geçti.” diye başlayan Çoruh, Türk tiyatrosunun zor bir dönemden geçtiğini bu yüzden “Çok sevinsem ayıp olur mu?” diye de düşündüğünü söyledi.
Geleneksel Türk tiyatrosunda meddahların “Hak dostum hak!” diyerek söze başladığından bahis açan Çoruh, ‘hak’ kavramı üzerinde durdu. ‘Hak’ demenin adalet ve hukuka uygunluk demek olduğunu ve bugünlerde mumla aradığımızı söyledi.
Üzerinde emeği bulunan tüm ustalarına isimlerini tek tek sayarak teşekkür eden Şevket Çoruh, “Bu kavuğu bugünkü zor şartlarda Anadolu’da perde açmaya çalışan, alternatif sahnelerden, apartman dairelerine kadar yüreği tiyatroyla dolu tüm tiyatro emekçileri adına kabul ediyorum. Başımın üstünde yeri var.” dedi. Kavuğu bir sonraki meslektaşına devredene kadar son sözünün “Hak dostum hak!” olacağını da ekledi.
Şevket Çoruh konuşmasının bitiminde epeyce alkışlandı. Programın sonunda ise İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun videolu bir mesajı paylaşıldı. İmamoğlu mesajında; İstanbul’un ev sahipliğinde düzenlenen çok değerli buluşmaya vesile oldukları için Öztekin ve Çoruh’a minnet duygularını iletti. İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak Türk tiyatrosunu desteklemeye, tiyatronun geleceği açısından en özgür alanları var etmeye devam edeceklerini de sözlerine ekleyen İmamoğlu, tüm katılımcılara teşekkür ederek mesajını sonlandırdı.
Kavuk geleneği nedir?
Bir bakıma “el verme” anlamı taşıyan kavuk geleneğinin tarihi 1920’li yıllara dayanmaktadır. Kavuğun ilk sahibi Kel Hasan Efendi’dir. Aslında bir yoğurtçu olan Kel Hasan Efendi tiyatroya ve komedyenliğe meraklıydı. Başında kavuğuyla sahneye çıktı, İbiş karakterini canlandırdı ve zamanla bir tiyatro ustası oldu. Başındaki kavuk ise bir geleneğe dönüştü.
Kel Hasan Efendi kavuğunu, öğrencisi olan ve geleneksel Türk tiyatrosunun da son temsilcisi olarak bilinen İsmail Dümbüllü’ye devretti. Bundan sonraki süre zarfında kavuk “Dümbüllü Kavuğu” olarak anılmaya başladı.
Burada Müjdat Gezen’in bir üzüntüsünü ve anısını paylaşmakta yarar var. Gezen’e göre Türkiye Dümbüllü’yü yeteri kadar tanımıyor. Ona göre İsmail Dümbüllü –kendisi İsmail Amca der- hem büyük bir halk sanatçısı hem de dünya şekeri bir insandı. Anlattığına göre; İsmail Dümbüllü Madalyon Sineması’na turneye gelir. Tam oyunun orta yerinde seyircinin biri sahneye hıyar fırlatır. Herkes nefesini tutup, kalakalmışken Dümbüllü hiç istifini bozmaz ve kısık sesiyle, sanat tarihine geçen esprisini patlatır:
“Biri kartvizitini gönderdi!”
Müjdat Gezen’e göre İsmail Dümbüllü işte buydu!
Dümbüllü, ustası Kel Hasan’dan aldığı kavuğu 1968 yılında Münir Özkul’a devretti. 16 Kasım 1973 yılında yayınlanan Sanat Dergisi’nde Zeynep Oral’ın yazısından öğrendiğimize göre kavuğun devredilmesi ise şöyle oldu:
Münir Özkul Arena Tiyatrosu’nda “Kanlı Nigar” adlı oyunu oynamaktaydı. Bir gün oyunu izlemeye gelen İsmail Dümbüllü, oyun bitiminde sahne arkasına gitti, Münir Özkul’u buldu. Onu övdükten ve tebrik ettikten sonra kavuğu devretti. Münir Özkul, “Niçin bana verdiniz? Neden ben?” diye sordu.
Dümbüllü bu soruya şöyle cevap verdi:
“Bana göre sen kitaplı tiyatrocusun. Orta oyununun, kavuklunun altından kalkmak kitaplı tiyatrocunun kolay kolay başaracağı iş değildir. Orta oyunu başka bir şeydir. Başka bir tarzdır. Sen bu tarzı bilmeden dalıp girmişsin ve becerdin. Onun için kavuğumu sana verdim. Benden sonra, bu işi sen sürdüreceksin.”
1989 yılına kadar kavuk Münir Özkul’da kaldı. 1989 yılında ise kavuk, Münir Özkul tarafından o zamanlar 38 yaşında olan Ferhan Şensoy’a devredildi.
Ferhan Şensoy 27 sene boyunca elinde tuttuğu kavuğu, 2016 yılında kendisinden 8 yaş küçük tiyatro oyuncusu Rasim Öztekin’e devretti. Beyoğlu’ndaki Ses Tiyatrosunda düzenlenen törenle kavuğu devreden Şensoy, 1980’de Ortaoyuncular’ı, 1981’de de kendi üslubunda oyuncular yetiştirmek üzere Nöbetçi Tiyatro’yu açtığını söyleyerek, Rasim Öztekin’in Nöbetçi Tiyatro’ya ilk katılanlardan biri olduğunu aktarmıştı. Şensoy o günkü konuşmasını şöyle bitirmişti:
“Türk tiyatrosunun durumu gerçekten zor. Oradan kavuklu çıkar mı çıkmaz mı bilemiyoruz. Gönlümüz ister ki biri çıksın da Rasim de ona devretsin ve gelenek sürsün isteriz ama bu konuda çok umutlu değilim. Ayrıca 27 yıldır, ‘kime vereceksin, niye vermiyorsun, mezara mı götüreceksin’ sorularıyla karşı karşıyayım. Bu gece rahat uyuyacağım. Rasim düşünsün.”
O gün Ferhan Şensoy’un çizdiği olumsuz tabloya rağmen korkulan olmadı ve sağlık sorunlarından dolayı elinde sadece 4 sene bulundurabildiği kavuğu Rasim Öztekin 20 Eylül 2020 tarihinde Şevket Çoruh’a emanet etti. Böylece Şevket Çoruh kavuğun altıncı sahibi olmuş oldu.
Ferhan Şensoy’un kavuğu devrederken söylediklerine bakarak 20 Eylül gecesi Rasim Öztekin’in rahat uyuduğunu, Şevket Çoruh’un ise sabahı sabah ettiğini söylemek yanlış olmaz.