Kelime Müzesi

Bir köşede; yelek, yelken ve yelpazeyi yan yana görüyorsunuz. Hemen oracıkta DNA tespitine falan gerek kalmadan akrabalık bağını tespit ediyorsunuz: Yel alan, yelle açılan, yel yapan.


Paylaşın:

Üzerinde, “Ne iyi ettiniz de geldiniz.” yazan bir paspas karşılıyor sizleri girişte.

Daha bu nezaketin etkisi geçmeden şöyle bir metin ile göz göze geliyorsunuz:

“Size biz ‘merhaba ve hoş geldiniz’ zaten deriz. Ama Kelime Müzesi’ndeyiz. Müsaadenizle bunları da demeyi isteriz:

Sefalar getirdiniz.

Aman efendim nerelerdeydiniz?

Gözümüz yollarda kaldı.

Nerelerdesiniz yahu?

Şükür kavuşturana!

Buyursunlar efendim.

Şeref verdiniz.

Müzemizi şereflendirdiniz.”

Sonrasında bir özel müze için gayet mütevazı bir ücret ödeyerek ve pişman olmayacağınızı da bilerek adım atıyorsunuz kelimelerin dünyasına veyahut dünyanızın kelimelerine.

Müze; birbirinden güzel kelime ve hikâyelerinin, anekdotlarının yer aldığı üç kattan oluşuyor.

İstediğiniz kattan, gönlünüzün yöneldiği taraftan gezmeye başlıyorsunuz.

Gündelik hayatta sıkça ve gelişigüzel kullandığımız kelimelerin aslında birer ruhları olduğunu, kimlik belgesi bulunduğunu, soyağacının yani akrabalarının mevcudiyetini ilk bakışta fark ediyorsunuz.

İnce bir işçilikle kelimeleri somutlaştıran resimler ve teçhizatlar hayran bırakıyor sizleri kendine.

Örneğin, “teneffüs” kelimesi için kurulan düzenek bize yöneltilen sorunun cevabını da veriyor aynı zamanda.

Bir köşede; yelek, yelken ve yelpazeyi yan yana görüyorsunuz.

Hemen oracıkta DNA tespitine falan gerek kalmadan akrabalık bağını tespit ediyorsunuz: Yel alan, yelle açılan, yel yapan.

Diğer köşede başka bir üçlü: Yumruk, yumurta ve yumak.

Hepsi, kısarak ya da sıkarak yuvarlak olmuşlar.

Faka basmıyor, faka bakıyorsunuz Yunus Emre’nin dizeleri eşliğinde:

“Sakalına baka bak

Kara iken oldu ak

Dünya sana kurdu fak

Tövbeye gel tövbeye”

Çocukluğumuzun tekerlemesini anımsıyorsunuz, “Demek ki takatuka buymuş!” diyerek:

“Al şu takatukaları takatukacıya götür…”

Eskiden vezir ve sadrazamların kullandığı ‘kallavi külahı’ görüyorsunuz bir tabloda.

Günümüzde külaha pek rastlamadığımızı ama kallavi laflar edenlerin olduğunu hatırlayıp hafifçe gülümsüyorsunuz.

Ağaç yaşken eğilir mi gerçekten?

Eğilirmiş, bizzat şahidim.

“Telli duvaklı gelin olmak” deyimindeki telli duvak nasıl bir şeye mi benziyor?

Ben gördüm, zahmet olmazsa siz de gidip bakıverin.

Boşuna uğraşmak anlamındaki “Havanda su dövmek.” deyiminde geçen havanı görüyorsunuz mesela.

Diğer adının da döveç olduğunu öğreniyorsunuz ve ‘samsak döveci’ türküsü çınlıyor kulağınızda.

Sinemacılık tabiriyle çok fazla ‘spoiler’ da vermek istemiyorum fakat kamu spotu mahiyetinde şunu da diyeyim:

Küresel ısınma neticesinde dünyanın çölleştiğinin farkındayız belki ama kelimelerimizin de kuraklığa uğradığını bilsek ve bir an önce harekete geçsek iyi olur. Çünkü müzede yer alan şu metin şapkayı önümüze koyduracak cinsten:

“Eskiden insanlar sukınır, suvunur, yaykanır, yunar, yevinür, çimer, sayınır, durulanır, suya girer, suya düşer, sabunlanır, arınır, aklanır, paklanır, banyolanır, yıkanırlardı. Şimdi duş alıyorlar.”

Teşekkürlerimizle

Müzelerin sahibi kuşkusuz halktır ama böyle bir müzeyi meydana getiren Şermin Yaşar’ın yeri de başkadır.

Kelimelerle münasebetini yazarlıkla sınırlamayıp onları bir müze çatısı altında mükemmel şekilde bütünleştiren Şermin Hanım teşekkürlerin en afilisini hak ediyor.

Kendisi, açılışta müzenin amacını şöyle dile getiriyor: “Kelime Müzesi hep hayalimdi. Çocuklarımız 12 yıl Türkçe dersi görüyorlar ve hiçbir zaman kelimelerle haşır neşir olmuyorlar. Bu müzede kelimelerin anlamlarını düşünme fırsatı bulacaklar.”

Ekip arkadaşlarıyla uzun bir hazırlık sürecinden sonra hedeflediği şekliyle 26 Eylül Dil Bayramında müzeyi ziyaretçilere açan Şermin Yaşar, ortaya koyduğu bu eşsiz güzellik karşısındaki olumlu tepkileri gururla izliyor olsa gerek.

Davet bizden

Kelime Müzesi kadar nazik olacak mıyım bilmiyorum ama deneyeceğim:

Efendim siz de müsait olduğunuz bir günde sevdiklerinizle beraber kelimelerin ışıltılı dünyasına adım atmak ister misiniz?

Eğer cevabınız evet ise bu, bizleri ziyadesiyle memnun edecektir.

Bu popülerlikle Ankara Ulus’ta kime sorsanız yerini tarif edecektir ama biz yine de açık adresini sunalım.

Buyursunlar:

Kale Mahallesi Gözcü Sokak No: 11, Ankara, Türkiye

Yazar

Doğukan Altıparmak

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar