MAGAZİN İSLÂMI

Magazin kelimesi sözlükte; 1. “Çeşitli konuları, geniş bir kitlenin ilgileneceği şekilde hafifleterek veren resimli süreli yayın. 2. Eğlendirici hafif basitleştirilmiş konular… “ anlamlarına gelmektedir. Sporun, müziğin, sanatın, edebiyatın daha pek çok dalın magazini olur. Gazetelerin magazin ekleri, muhabirleri vardır. Ticari manada karlı bir iştir. Faydasına gelince sakız çiğnemek gibi, tespih çekmek gibi bir şeydir. O […]


Magazin kelimesi sözlükte;

1. “Çeşitli konuları, geniş bir kitlenin ilgileneceği şekilde hafifleterek veren resimli süreli yayın.

2. Eğlendirici hafif basitleştirilmiş konular… “ anlamlarına gelmektedir.

Sporun, müziğin, sanatın, edebiyatın daha pek çok dalın magazini olur. Gazetelerin magazin ekleri, muhabirleri vardır. Ticari manada karlı bir iştir. Faydasına gelince sakız çiğnemek gibi, tespih çekmek gibi bir şeydir. O kadar zararsız, ya da o kadar faydalı bir iştir.

Peki dinin magazini de olur mu?

Dinin de magazini vardır. Diğerleri yok iken o vardı hatta. Onunla uyutuldu koca ümmet yıllar yılı.

Ağır meselelerden, ciddi konulardan hoşlanmayanlar için iyi bir kaçış yoludur. Dinin magazininden haz alanlar Kuran’ın evrensel mesajına kafa yormazlar. O kısmıyla ilgilenmezler.

Din uluları, tarikat önderleri, pirler, veliler, türbeler, yatırlar hakkındaki rivayetler, keramet hikâyeleri besin kaynağıdır dini magazinin.

İsrailiyyat* yarıştırırlar birbiriyle.

Şeyh uçmaz müridi uçurur.

Hz peygambere hadis uydurtan kafa şeyhinden mi esirger onu.

Ne kadar keramet mucize yakıştırırlarsa etrafları o kadar dolar. Müşterileri o kadar çoğalır.

Şekle dayalı işler. Günümüzün kes kopyala yapıştır türünden kandil bayram mesajları da o cümleden kabul edilebilir.

Magazin dinin merkezini teşkil ederse esas konuşulmaz. Geriye düşer. Din bundan zarar görür. Onu layık olduğu yere taşımak mümkün olmaz.

***

Naim Hoca vaaz kürsüsünde coşar; “Ali-el Mürteza gazada küffarın boynuna çöktü,

Çabuk imana gel kâfir, yoksa…” sinkaflı bir cümle çıkar ağzından.  

Kendine gelir düzeltir hemen.

Yannış annamayın uşağlar.

O demi, ben diyim haa…

***

Birçoğu o coşkuyla bilerek bilmeyerek benzer gafı yapıyor ama herkes Naim Hocamız kadar dürüst değil.

Manas bir Türk destanıdır. En uzun destan olarak bilinir. Kırgızlar da, Kazaklar da sırf onu okuyarak geçimini sağlayanlar var. O derece tanınır sevilir. Bundan hareketle dinin magaziniyle geçimini sağlayanların sayısı inanın Manasçıları bine katlar. Dikkatlice etrafımızda bakmak yeterlidir bunu anlamak için.

Yusuf İslam “Müslümanları İslam’dan evvel tanımış olsam belki de din değiştirmedim” demiş.

Ne idi bu zata bunu dedirten?

Müslüman’ın oturup da bunu derinden düşünmesi lazım.

Mümine yakışan yüce İslam’ın, Kuranın, Peygamberin magazin boyutuyla oyalanmak değil, onun aslını, özünü kavramak, ona göre amel etmektir.

Yüce Allah buyurdu ki;

Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (Zümer, 39/9).

Mümine ise bilmek yaraşır. Bilen olmazsan magazine malzeme olursun.

Allah ümmet-i Muhammedi magazin hurafesinden, safsatasından muhafaza buyursun.



* Kelimenin lügavî anlamı hangi anlama delalet ederse etsin, meseleyi sadece tefsire girmiş Yahudi kültürü olarak ifade etmek yanlış olur. İslâm’a yabancı olan her şey bu kelimenin bünyesinde mütalaa edilmelidir. Öyle ki İslâm’a, özellikle Kur’an’ın tefsirine girmiş olan Yahudi, Hristiyan ve diğer dinlere ait kültür kalıntılarıyla, dinin gerek lehine gerek aleyhine uydurulup Hz. Peygambere ve O’nun çağdaşları olan sahabeler ve sonraki nesillere izafe edilen her türlü haber, “İsrailiyyat” kavramı içine girer

(Abdullah AYDEMİR, Tefsirde İsrailiyyat, Ankara 1979, s. 6, 7).

Yazar

Osman Erenalp

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar