Yükleniyor...
26 Aralık 2015
2008 yılı, Türkiye Cumhuriyeti ve Türkün Millet yapısının etnik topluluklara göre ayrıştırıldığı, demokratikleşme perdesi arkasında yapılan gizli görüşmelerle meşrulaştırılan bölücü terörün azdığı yıllardı. Kafalar karıştırılıyor, vatandaşlar aldatılıyordu. Zihinler ciddi bir şekilde karışmaktaydı. Dağlıca ve Aktütün karakollarına yapılan baskında çok sayıda askerimiz şehit olmuştu.
Danıştay saldırısıyla başlayan ve Başbakan Erdoğan’ın 3 Kasım 2007’de“Ergenekon” konusunda Başkan Bush ile anlaşmasıyla önü açılan “Ergenekon Davaları” gündeme oturmuştu. TSK’yı itibarsızlaştırmayı hedefleyen “kumpas” davalarında, akademisyen, bürokrat, gazeteci ve iş adamları da, cezaevlerinde yıllarca yatmış ve devlet ve toplum ağır darbe almıştı.
İşte böyle bir ortamda, 2008 yılında kurulan Milli Düşünce Merkezi (MDM), öncelikle iki hedefe yönelmişti.
Birincisi, 1980 darbesiyle dağıtılan, milliyetçi kadroların birliğini sağlamak üzere ilmi, fikri, edebi, sosyal ve kültürel alanlarda çalışmak;
İkincisi varlığımızı tehdit eden düşmanca iç ve dış saldırılara, özellikle de bölücü terör ihanetine karşı Türk Milletini bilgilendirmek ve yöneticileri uyarmak üzere faaliyet göstermekti.
Çalışmalara bu anlayışla başladık. Sahasında söz sahibi olduğunu düşündüğümüz akademisyenler, uzmanlar, devlet ve siyaset adamlarımızla işbirliği yaptık. Bugün Merkezimizde verilen konferansların sayısı 311’e ulaşmıştır. Ülkemizin meseleleriyle ilgilenen binlerce kardeşimiz böyle bir hizmetten yararlanarak, ciddi bilgi sahibi oldu; dostluğa ve kardeşliğe dayalı bir çevre oluştu. Kameraya alınan bu konferanslar Milli Düşünce ve Milli Kanal sitelerine konularak dünyanın her köşesinden ilgi duyanların istifadesine sunuldu.
Benzer çalışmayı gençlik grubumuz, “Gencay” da kendi aralarında yapmaktadır. Sosyal medya ortamında aralıksız olarak yayımlanan Gencay dergisinin 46. sayısı çıktı. Merkezimizin dışında, Ankara fakültelerinde düzenlenen konferans ve panellere katıldık. Bu çalışmaları Ankara dışına da yayarak muhtelif illerimizde görüşlerimizi açıklama fırsatını bulduk.
MDM olarak, Sivil Toplum Kuruluşlarını bir araya getirmek üzere bir proje hazırladık. Buna göre, “Türkiye Sivil Toplum Birliği”ni, kısa adıyla “Türk-Bir”i oluşturduk. Türk-Bir olarak birçok panel ve basın açıklaması yaptık. Faaliyetlerimizi Ankara ve diğer illere de yaydık.
Bunlardan bazılar şunlardır: “Emperyalizm ve aldatılan kimlik: Ermeniler”, “1914 Ermeni Mezalimi ve Gerçekler”. Devletimizin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü savunan ve Türkiye Barolar Birliği salonunda açıkladığımız Bildiriye 1234 STK imza koydu. Soykırım iftirasına alet olmaması için Papa’ya gönderdiğimiz uyarı yazısını, 631 STK destekledi. Bu uyarı yazısı devletimizin ilgili makamlarına, bu arada Diyanet İşleri Başkanlığına da gönderildi.
Yine MDM olarak, Türk Devletinin 1876’dan beri bütün anayasalarımızda yer alan kimliğini ilk defa değiştirmek üzere “yeni” bir anayasa yapıp “Türkün” adını anayasadan çıkarma tuzağına karşı çıktık. Bu adımı, “devletin tapusunun iptali” yoluyla bin yıllık egemenliğimizin elimizden alınması olarak görerek, hazırladığımız 3 maddelik “Türk Milletine Çağrı” bildirisini basına açıkladık. Aralarında Halil İnalcık, İlber Ortaylı, Mustafa Kafalı, İskender Öksüz, A. Bican Ercilasun, Alev Alatlı, Edip Başer, Hüsamettin Cindoruk, Osman Pamukoğlu gibi ünlü 300 bilim, siyaset, fikir ve sanat adamının imzaladığı ve etkisi büyük olan Bildiri şöyledir:
“1. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu ve sahibi olan Türk Milleti’nin adı, vatandaşlık tarifinden ve Anayasa’dan çıkarılamaz.
Aynı çerçevede birçok faaliyet yapılmıştır. Örnek verecek olursak: Aydınlarımızın imzaladığı basın toplantıyla açıklanan “Kıbrıs, Girit Olmasın”, yine “Vatan namustur, Bölünemez”, Van 100. Yıl Üniversitesinin düzenlediği “100. Yılında Ermeni Meselesi” sempozyumuna 4 değerli hocamız katılarak, sunduğu tebliğlerle görüşlerimizi açıklamıştır.
Üzerinde çalıştığımız son projemiz ise; değişik görüş gruplarına mensup, toplumun yakından tanıdığı değerli bilim ve siyaset adamlarıyla toplanarak, “Türkiye için ne yapabiliriz” konusunda bir beyin fırtınası yaptık. Sonuçta, şimdilik 40 kişi birlikte çalışmaya karar vererek, “Birlikte Türk Milletiyiz” platformunu oluşturduk. Kamuoyunun önüne çıkmak üzere hazırlıklarımız bitmek üzeredir.
Ülkemizin varlığına yönelen tehdit ve tehlikelerin her gün biraz daha yoğunlaştığını bilmeyen, görmeyen yok… Her şey göz göre göre oluyor. Haziran seçimlerden sonra başlayan terör saldırıları, “özyönetim” ilanları ve işlenen cinayetlere karşı, güvenlik güçlerinin sınırlı bir şekilde önleyici tedbirler almaya çalışması doğru anlaşılmalıdır. Yetkililer, PKK/KCK’ya “çözüm sürecine kaldığımız yerden devam etmek için, silahları toprağa gömün veya silahlı unsurları yurt dışına çıkarın” demektedirler. Çözüm süreci ise, Oslo ve İmralı cezaevindeki idam mahkumu bölücübaşıyla varılan mutabakat değil mi?
Bu durumda VATAN SAVUNMASI için daha çok çalışmak zorundayız. Bütün illerde şube açmaya karar verdik. İlk olarak İstanbul Şubemizi Prof. Dr. Yümni Sezer başkanlığında, 26 Aralık SAAT 13.30’da, Kadıköy Barış Manço Kültür Merkezinde yapacağımız panelle açıyoruz. Sizleri de bekliyoruz.