Neden, Çanakkale Zafer, Balkan Hezimet ?

  19.03.2011   18 Mart 1915, Düvel-i Muazzama’nın (Büyük Devletler – Haçlıların) yenildiği gün. Çanakkale’de, hem Deniz, hem de kara savaşında hezimete uğratıldığı gün. Muhteşem zaferimizi perçinleyen ve büyük Akif’e o destanı yazdıran tarih. Bu zafer nasıl kazanıldı? Öyle ya, Balkan Savaşında feci şekilde yenilen (1912-13) Osmanlı Ordusu, aradan henüz iki sene geçmeden, ne olmuştu da […]


Paylaşın:

 

19.03.2011 
 
18 Mart 1915, Düvel-i Muazzama’nın (Büyük Devletler – Haçlıların) yenildiği gün. Çanakkale’de, hem Deniz, hem de kara savaşında hezimete uğratıldığı gün. Muhteşem zaferimizi perçinleyen ve büyük Akif’e o destanı yazdıran tarih.

Bu zafer nasıl kazanıldı? Öyle ya, Balkan Savaşında feci şekilde yenilen (1912-13) Osmanlı Ordusu, aradan henüz iki sene geçmeden, ne olmuştu da Çanakkale’de destan yazmıştı?

Tabii bunun ilmi izahı tarihçilerimize aittir. Ama biz meseleye genel olarak baktığımızda, en önemli sebebi, askerin içine siyasetin girmesinde görüyoruz. İttihatçıların devlet içinde güçlenmesi istenmiyordu. İttihat ve Terakki Fırka’lı subaylarla, Hürriyet ve İtilaf Fırka’lı subaylar arasında bir rekabet vardı ve bu rekabet felakete yol açtı. Savaşta tümen komutanı İttihatçı, desteğindeki süvari alayı komutanı İtilafçı idi. Plana göre hareket edilse düşman yenilecek ama o zaman da zaferin şerefi İttihatçılara ait olacaktı. Bu duyguyla gerekli destek verilmeyince, düşman ayrı ayrı hareket eden iki birliğimizi de yendi. Hem de asker ve malzeme üstünlüğü bizde olduğu halde.

Bu hezimetin bir diğer sebebi ise, seçkin komutanların Trablusgarp savaşında olmalarıydı.

Askerin içine siyasetin girmesi meselesinde bugünler yönelik ne kadar mesaj yüklü değil mi?

Devlet aynı, asker aynı, iman aynı, ama Çanakkale’de dünyayı yeniyoruz. Bunun bir tılsımı olmalıydı. O da, bu hastalıklardan kurtulmasını bilmemizde gizlidir. 1914’de başlayıp, 1918’e kadar devam eden Birinci Dünya Savaşında ve 1915 Çanakkale Savaşında kahramanca mücadele etmemizin diğer önemli sebeplerini de şöyle özetleyebiliriz.

1-    Balkan hezimeti asla hazmedilmemiş ve ruhlarda meydana getirdiği yankı ile birlik ve beraberliğin şuuru kavranmıştır.

2-    Yönetimi tam olarak ele alan İttihatçılar ülkede disiplini sağlamış, milliyetçilik ruhunu ayağa kaldırmayı başarmıştır.

3-    Ordunun komuta kademesi gençleştirilmiş, tazelenen azim ve cesaret, askeri de ateşlemiştir.

Demek ki Çanakkale zaferinin tılsımı bu sebeplerde gizlidir.

İttihatçılar meselesine gelince;

Aydınlarımız İttihatçılar konusunda, bugün de bir görüş birliğine varamamıştır. Bazıları başarıları, bazıları da başarısızlıkları listeleyerek konuşuyor. Cihan devletinin çöküş acıları ve paniği içinde, tarihimizin en karışık döneminde, yöneticilerin hata yapabileceğini düşünemiyor.

Tartışmalara ışık tutacağı düşüncesiyle bir örnek vermek isteriz. Hüseyin Cahit Yalçın hatıralarında, özetle şöyle diyor. İttihatçı olmadım. Ama bir süre içlerinde bulundum. Bunlar kadar vatansever ve gözü kara kadrolar hiç görmedim. Devlet çözülme noktasına gelmişti. Vergi toplanamıyor, borç batağındaki memurlara maaş ödenemiyordu. İttihatçılar başa geçince, nasıl oldu bilmiyorum, öyle bir vergi toplanmaya başladı ki, hayret ettim. Devlete bir disiplin getirilmişti. Artık memurlara maaşları her aybaşında muntazam ödeniyor, adeta devletin yüzüne kan geliyor, devlet diriliyordu.

Çanakkale Savaşının şerefi meselesine gelince:

Çanakkale zaferinin kazanılmasında gerek deniz gerek kara savaşlarında görev alan pek çok komutan vardır ve hepsinin de bu başarıda rolleri büyüktür. Ancak deniz savaşında Nusret mayın gemisi komutanı Yüzbaşı Tophaneli Hakkı Bey ve kara savaşında Anafartalar komutanı Mustafa Kemal’in rolü çok daha farklıdır. Mustafa Kemal’in Çanakkale’deki kahramanlıklarıyla ilgili olarak sonradan yazılan övücü değerlendirmelerin abartılı olduğu yolunda karşı görüşler de çok yaygındır. Bu konuya bir nebze açıklık getirmesi için, 15 Mayıs 1919’da yayın hayatına başlayan İSTİKLAL HARBİ gazetesinin ilk sayısında yer alan o günün bir gazetesinden yaptığı alıntıyı okuyalım.

“MİNBER Gazetesi” 19 Kasım 1918

“İtiraf edelim ki vatanın emsalini yetiştirmekte cömertlik göstermediği birkaç müstesna zekadan biri, hatta birincisi … Mustafa Kemal Paşa’dır. Milletin ve memleketin en ziyade hayırhah evladından olduğu halde en az takdire mazhar olan yine kendisidir. … Anafartalar’ın yegane müdafi-i ve İstanbul’un kurtarıcısı münhasıran kendisi olmasına rağmen bu hakikati pek çok zaman ifşa etmedi.  Ve bu surette bütün muvaffakiyetin şan ve şerefleri çapulcuların inhisarcı hisselerine kaydedildi. … Herhalde istiklali vatan Mustafa Kemal Paşa’dan büyük hizmetler beklemekte haklıdır.

Demek ki; Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları, Türkiye Cumhuriyeti Devletini kurarken, “Kışlaya-Camiye-Okula siyaset giremez” ilkesini boşuna benimsememişler.

İlgili gazeteye ulaşmak için http://www.iktidarmuhalefet.com/Yazi.aspx?makaleid=130

Yazar

Sadi Somuncuoğlu

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar