Yükleniyor...
18.12.2010
Başbakan Mardin’de diyor ki:
“Doğu, Güneydoğu ve Türkiye’nin sorunlarına el attıkça, birileri bunu engellemek için var gücüyle üzerimize geldi. Terör geldi. Çeteler geldi, mafya geldi. Bize, Türkiye’yi kalkındırmayın…demokrasinin standartlarını yükseltmeyin…yol yapmayın, okul yapmayın, hastane açmayın, konut inşa etmeyin dediler. Demokratik hakları sakın ha vermeyin, kültürel hakları teslim etmeyin dediler. Burada iş makinelerini yaktılar, mühendisleri kaçırdılar, sabotajlar yaptılar, istikrarı, huzuru hedef aldılar. .. İnsanlar ana dilini konuşursa, bir anne oğluyla, bir anne kızıyla Kürtçe konuşursa ülke bölünür dediler. Kürtçe, Arapça televizyon birliğimizi, bütünlüğümüzü zedeler dediler…hiçbir tehdide eyvallah demedik. Asla ve asla geri adım atmadık…” (11.12. 2010)
Burada terör-çeteler-mafya derken, elma armut birbirine karışmış. Her şeyi yerli yerine koyup bakalım, karşımıza ne çıkıyor görelim?
Önce soralım.
Türkiye’yi kalkındırmayın, yol yapmayın, okul yapmayın, hastaneler açmayın, konut inşa etmeyin diyenler,
Yine, iş makinelerini yakanlar, mühendisleri kaçıranlar, sabotaj yapanlar, istikrarı-huzuru hedef alanlar, hukuksuzluk yapanlar,
Daha çok demokrasi, daha çok kültürel haklar, ana dilde yayın, öğretim ve eğitim; kısacası ayrı bir millet icat ederek egemenliğin ana unsuru olmak iddiasıyla terör yapanlar,
Bunun için ülkeyi tehdit edenler kimler?
Cevap, bölücü terör örgütü PKK değil mi? Şüphesi olan var mı?
Sorulara devam edelim.
Türkiye’nin sorunlarına el atılmasını engellemek isteyenler,
Türkiye’yi kalkındırmayın, demokrasinin standartlarını yükseltmeyin,
Demokratik hakları sakın ha vermeyin, kültürel hakları teslim etmeyin,
İnsanlar ana dilini, bir anne oğlu ve kızıyla Kürtçe konuşursa ülke bölünür,
Kürtçe, Arapça televizyon birliğimizi, bütünlüğümüzü zedeler diyenler kimler?
Cevap; “Çeteler” diyebilir miyiz? Hayır. Çünkü “çete” kim bilmiyoruz. “Mafya” diyebilir miyiz? Hayır. Çünkü “mafya”nın işi başka olmalı değil mi?
Kendimizi zorlayarak, bazı medya kampanyalarına ve siyasilerin suçlamalarına bakarak, haydi bunlar “Ergenekoncular” diyelim. İyi de bunlar henüz “sanık”. Mahkeme kararı yok ki, “çete” olsun.
Sonra bu kişiler geçmişte çok önemli görevlerde bulunmuşlar. Emekli olunca; niçin ülkenin sorunları çözülmesin, kalkınma olmasın, demokrasi standartları yükselmesin desinler? Çıkarları ne? Başbakanın siyasetini istemiyorlar denirse bu anlaşılabilirdir, demokratik bir tercihtir.
Demokratik haklara gelince. Eğer bunlar insanlarımızın tümü için yapılıyorsa doğrudur, desteklenmelidir. Ama sadece bir etnik grup söz konusu ise,yanlıştır, hayır denmelidir. Çünkü bu bir imtiyazdır, bireylerin eşitliğini bozar. Farklılaşmayı, yabancılaşmayı, ayrışmayı ve çatışmayı getirir. Milletin, vatanın ve devletin tekliğine zarar verir. Devlet eliyle ana dilden yayın, öğretim ve eğitim ise ülkeyi böler. Ancak medeniyet dilleri, Arapça gibi buna dahil değildir.
Bu ilkelerin ana kaynakları şunlar: Milli kültürümüz, 1876 Osmanlı ve Cumhuriyet anayasaları, BM Şartı, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, AİHM kararları ve uluslararası hukuktur. Bu kaynaklara göre; ülkedeki etnik kesimler milletten sayılır ve çoğunluğa mensupturlar. Devleti ve kimliğini oluşturan ortak tarih, ortak dil, ortak kültür, ortak vatan, ortak egemenlik, ortak örf herkesi temsil eder ve bağlar.
Ama farklı kültür, dil ve adetleri olanlar varsa, bunları toplum içinde özgürce yaşarlar. Bu insani bir haktır. Bu hakkın kamu hukukuna sokulmadan kullanılmasına, devlet de destek olur. Bunun içindir ki; darbe gibi geçici dönemler hariç, bin yıllık ortak tarihimizde kimse, ana dilin konuşulmasından rahatsız olmamıştır. Anne çocuklarıyla Kürtçe konuşursa ülke bölünür dememiştir. Aksini iddia da ısrar inkarcılık, iftira ve korkunç bir kışkırtıcılık örneği olabilir.
Ahlakı ve düzeni çürüten “mafya” ise: Yer altı dünyasından ihalelere, özelleştirmelerden TBMM’deki dosyalara ve işlenmiş suçları ortadan kaldıran yasa teklif ve tasarılarına kadar uzanan bir zincir. Bunların derdi de bambaşka.
Sonuç: Demek ki ortada sadece bölücü PKK terörü var. O da Erdoğan gibi daha çok Demokratik ve kültürel hak(!) diyor.
O halde “yaydan fırlayan ok” mutlaka tutulmalı. Nerede mi? Sandıkta.