Yükleniyor...
CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün;“Dersim katliamının sorumlusu devlet ve o dönemin CHP iktidarıdır… Öcalan’la yapılan görüşmeler çok değerlidir ve bu sürecin yeniden başlaması gerekir… Ergenekon diye bir gizli örgütün olduğunu biliyorum.” demiş. (Zaman 17.11.2011)
Sanki bir işaret fişeği atıldı. O gün bu gün malum medya işbaşı yaptı. Meğer devlet neler neler yapmış… Çoluk çocuk demeden, durup dururken herkesi katletmiş. Aşka gelen Başbakan da, “devlet adına özür” dilemiş. Sanki elinde bir hüccet var, sanki devlet kendisi. Fırsat bu fırsat vuran vurana. “Özür” ha…”yetmeeez, ana dil, baba dil” vb.
İşte şifre de bu “yetmeeez”de…
Uzatmadan soralım:
Bu üç sorunun cevabına bakalım. Üstelik tarafın birinin, meşru devlet olduğuna bakmadan.
Çare kalmayınca askeri harekât başlatılıyor. Ancak köprüler atılıp bütün kritik noktalar tutulduğundan bir türlü ilerleme olmuyor. Devlet kuvvetleri adeta geriletiyor. İsyancılar iyice şımarıyor. Bunun üzerine uçaklar devreye sokuluyor. Hava bombardımanıyla kritik noktalar vurulup direnç kırılınca isyancıların üzerine gidilerek dağıtılıyor. Bunların büyük kısmı sarp dağlık bölgelere kaçıyor. Yakalananlar başta Seyit Rıza olmak üzere yargılanıp, 11’i idama çarptırılıyor. 7’sinin infazı yapılıyor. Halk, zulümden kurtaran Atatürk’ü, o günden beri çok seviyor. Hepsi bu kadar.
İsyanın kısa hikâyesi böyle.
***
En önemli konu da can kaybının çok olması. Bu da, isyancıların sayısına, direncine, silahların gücüne ve devrin şartlarına bağlı. Efendim halk bombalanmış. İyi de silahlı isyancılar halk değil mi? Diğer önemli bir hususta meselenin, Alevi ve Kürt meselesi gibi gösterilmesidir. Devleti tanımayan, Sünni olsa ne yazar? Çapanoğlu ve Delibaş isyanlarında olduğu gibi.
Hesap; bu ve benzeri çarpıtmalar dev aynasından yansıtılarak, 74 yıl öncesinin isyanından devlete siyasi faturası çıkartmaktır. Şu hale bakınız koca Osmanlı gitmiş, yedi düvele karşı canla-başla bağımsız devletimizi yeniden inşaya çalışıyoruz. Tam bu sırada 1920-1938, 18 yılda, karşımıza irili ufaklı 25 isyan çıkarılıyor. İngiliz-Fransız-Yunan emperyalizmi ve işbirlikçileri saldırdıkça saldırıyor. Başımız beladan bir türlü kurtulmuyor.
2007’den itibaren de Almanya ve AB Parlamentosunda ”Dersim soykırım” toplantıları başlatılmıştır. Tesadüf olabilir mi? 2009’da Cumhurbaşkanı Tunceli’ye gittiğinde, “Dersime hoş geldiniz. Dersim özür bekliyor” söylemlerine karşı; “Meseleyle derhal ilgileneceğim” diyor.
Bugün “Dersim”, yarın “İstiklal Mahkemeleri” sonra başkaları. Vur ha vur. Amaç, Devletimizi katliamcı, katil, soykırımcı, zalim, inkârcı, asimilasyoncu gösterip gözden düşürmek, “Tarihimizle yüzleşelim” oyunları ile de, bize katliam yapanlardan, başta Ermeniler olmak üzere özür dilettirilmektir.
İlginçtir malum takım; ABD-İngiliz ordusunun Irak’ı işgal edip parçalamasına, bir buçuk milyon insanın katledilmesine, binlerce kadına tecavüz edilmesine, BOP çerçevesinde Türkiye’nin bölünmesine karşı değil. Demek ki mesele, hak, hukuk, insan değilmiş.
Neticede söz, bu devlet “kötü” olduğuna göre, “iyisini-yenisini” kuralıma geliyor. “İyinin” ne olduğu da yıllardır söyleniyor. Üniter-milli/ulus devletin, “çok ortaklı” gayri milli federal devlete dönüştürülmesi. Kısacası bin yıllık egemenliğimizin elimizden alınması.