Yükleniyor...
01 Mayıs 2015
Mustafa Akıncı KKTC Cumhurbaşkanı seçildi, hayırlı olsun! Akıncı bilinen bir siyasetçi; rahmetli Denktaş ve devamı olan Eroğlu, karşı muhalif cephede yer alan biri. Buna Talat cephesi de diyebiliriz.
Birinci cephenin siyaseti, özetle şöyledir:
İkinci cephenin siyaseti şöyle özetlenebilir:
Birinci cephe siyaseti; Türkiye merkezli, hatta Türk Dünyası ile irtibatlı olarak, tutarlı ve istikrarlı bir şekilde sürdürülmektedir; milli karakterlidir. İkinci cephe siyaseti ise; çok renkli, kendi içinde ayrıntılarda ve üslupta ciddi bazı farklılıkları olan, hatta zaman içinde esasları değişebilen özelliktedir. Bu haliyle tarihi gerçeklerden uzak, Rumların ve dış mihrakların tesirinde kaldığı ve gündelik hesaplara dayandığı söylenebilir. Buna; Adanın 1571’de fethinden günümüze kadar Türkiye’nin milli güvenliği ve tarihi hakları açısından ne ifade ettiğinin, moral değerler açısından Türk Dünyası için taşıdığı anlamın, Kıbrıs Türklerinin bugünü ve yarınını hangi ölçüde garanti altına aldığının ve nihayet 1974 Barış Harekâtının anlamı ve sonuçlarının farkında olmayan bir siyaset de diyebiliriz.
Nitekim Akıncı işe, daha Bismillah demeden mülkiyeti Abdurrahman Paşa Vakfına ait olan kapalı Maraş bölgesini Rumlara vereceği müjdesiyle başladı. Bu sebeple olacak ki, batı dünyasında Akıncı’nın Cumhurbaşkanı olmasına “çözüm için ümit ışığı” denildi. Bunu çok anlamlı bulduğumuzu söylemeliyiz. Buradaki “çözüm!”den kastın, gerçekte Güney Rum Devletine, Türklerin azınlık olarak yamanmasından ibaret olduğu anlaşılmaktadır. Zaman zaman dillendirilen “Birleşme” budur. Anadolu’da bin yıldır bir ve bütün olan Türk Milletini, AB projeleri ve PKK/KCK ile bölmeye çalışan haçlılar; sıra Kıbrıs’a gelince, Türkleri hile ile Rumların egemenliği altında birleştirmek ve yok etmek peşinde koşuyorlar. “Yavru vatan” ve“Kardeş ülke” tartışmasına, bir de bu açıdan da bakılmalıdır.
1960’da ne olmuştu?
Zürih ve Londra Antlaşmaları ile 1960’da Kıbrıs Cumhuriyeti kurulmuştur. Cumhuriyetin Anayasasında yer alan bazı önemli maddeleri hatırlayalım. Şöyle ki;
Garantörlük Anlaşmasının önemli bazı maddeleri de şöyle:
Buna göre Ada, AB’ye giremez. Ayrıca;
Türkiye’nin “Garantör ülke” olması sayesinde, Türk Alayı Lefkoşa’da bulunmaktadır. 1974 Barış Harekâtı yapılmış, 1975’de KKTF Devleti kurulmuş, 1983’de de “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)” ilan edilerek 32 yıldır yaşatılmaktadır.
Yunanistan, garantörlükten çekileceğini söyleyerek, Türkiye’nin de çekilmesini sağlamaya çalışmaktadır. Yeni oyunun bir başlığı da bu olsa gerek.
SONUÇ: 1960’da kurulan Kıbrıs Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı olan papaz Makarios, 2 yıl bekleyebildi, sonra anayasayı rafa kaldırarak devleti yıkıp Rum devleti yaptı. Adayı Türksüzleştirmek için, yaygın bir şekilde katliam ve sindirme stratejisi uyguladı. Savunmasız masum Türklere uygulanan bu vahşet, Türk Ordusunun 20 Temmuz 1974 müdahalesine kadar sürdü. Bugünlere kolay gelinmedi, çok bedel ödendi. Hiç kimse bu yaşananları unutmamalı. Özellikle de yöneticiler.
“Tarih ders almayanlar için merhametsizdir!” demişler, doğru değil mi?..