Altar’ın oğlu Tarkan Kartal Tibet

2 Temmuz 2021 Cuma günü Yeşilçam’ın en yakışıklı jönlerinden olan Kartal Tibet aramızdan ayrılarak yıldızlara karıştı. Bizlere güzel bir miras bırakarak veda etti. Güle Güle, Kartal Tibet. Güle güle usta, seni unutmayacağız.


Paylaşın:

Tiyatrodan sinemaya uzanan yolculuk… 

Tarkan ve Karaoğlan filmlerinin unutulmayan efsane yıldızı Kartal Tibet… 

Dünya Tiyatrolar gününde, 27 Mart 1939’da öğretmen bir anne ve babanın ilk çocuğu olarak dünyaya geldi. Belki doğduğu günün Tiyatrolar Günü olması bile onun kaderinin çok önceden çizildiğinin göstergesi, kim bilir? Onun oyunculuk yeteneği “doğuştan geliyor” demek herhalde yanlış olmaz. Çünkü daha ilkokuldayken öğretmenlerinin ilgisini çekti. 

Okul müsamerelerinde çok beğenilip, Radyo Çocuk Kulübü’ne davet edildi. Radyo Çocuk Kulübü’nde çeşitli piyeslerde rol almaya başladı ve yetenekleriyle göz doldurdu. 

Oyunculuğunun yanında şiir yazma yeteneği de vardı. Şiire çok meraklı bir çocuk olan Kartal Tibet, eğitim hayatı boyunca yapılan şiir yarışmalarında Ankara bölge birinciliğini kazanarak şiir yazmadaki başarısını da ortaya koydu. 

Üniversite eğitimine beden eğitimi öğretmenliği ile başladı ve hukuk fakültesiyle bitirdi. Ama her iki mesleği de tercih etmeyen Tibet, sinemaya adım atmadan önce yıllarca tiyatroda boy gösterdi. Eğitimini de bu yönde alarak Ankara Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü’nden mezun oldu. Tabiî henüz ünü ülke çapında yayılmamıştı o dönemde. 

1965 yılında ilk filmi için artık hazırdı Tibet. Suat Yalaz’ın 1960 yılında yaratmış olduğu çizgi roman kahramanı “Karaoğlan’ı” sinemaya taşıdı, başrolde oynadı. Bir döneme damga vuracak, Cüneyt Arkın’ın da Malkoçoğlu, Kara Murat, Battal Gazi ile destek verdiği ‘Türk kahramanları’ serisine böylelikle katkı vermeye başladı. Tibet’in bu filmde rol alması için öncelikle ata binmeyi öğrenmesi ve dövüş dersleri alması gerekiyordu. At binmeyi ve kılıç kullanmayı kısa sürede öğrenen Tibet, ilk filmi için kamera karşına geçti.  

Tarkan, Tarkan, Tarkan…
Atıl Kurt…
Bu iki cümle, bir dönem dillerden düşmez oldu. Sezgin Burak’ın 1967’de yayımlanmaya başladığı çizgi romanı ‘Tarkan’ın çok satması yapımcı Müfit İlkiz’in dikkatini çekti. Suat Yalaz’ın çizgi romanı ‘Karaoğlan’ filmi izleyicinin büyük ilgisini görmüştü.
‘Tarkan’ neden görmesindi? Çizgi romansa, çizgi roman. Kahramansa, kahraman. 

‘Karaoğlan’ serisiyle izleyicinin beğenisini kazanan Kartal Tibet,’Tarkan’ı da pekâlâ canlandırabilirdi. 

Film, öyle büyük ilgi gördü ki seri hâline gelmesinin yanı sıra o yıllarda doğan birçok çocuğun da isim babası oldu. 

1969 sinemalarda tam bir ‘Tarkan’ yılı oldu. Türkiye onu şüphesiz ki ‘Tarkan’ ile tanıdı. Efsane karakterini sinemaya taşımış, Kurt’uyla beraber karşımıza çıkmıştı. Birçok düşmanıyla amansız mücadeleler vermiş, bizleri yanına çekmeyi bilmişti. Yeşilçam’a damga vurmuştu. 

Karaoğlan karakterinin Orta Asya’da başlayan serüvenleri, Kartal Tibet’in başrol oynadığı 1966 yapımı ‘Camoka’nın İntikamı’ ve ‘Baybora’nın Oğlu’, 1967 yapımı ‘Yeşil Ejder ve Bizanslı Zorba’ son olarak, 1972 yapımı ‘Karaoğlan Geliyor’ filmleriyle devam etti. 

Tarkan:” Kurt babanı kim öldürdü? Kurt: Hav! hav hav!… Tarkan: Hain Kostok.! 

Tarkan‘ın devam filmi olan yapımda Alan Kumandanı Kostok‘un Avrupa Hun İmparatoru Attila‘nın beylerinden Altar‘a ait olan gümüş eyeri ele geçirme ve Altar’ın soyunu kurutma çabalarını anlatıyor. Kostok, Akatzir prensesi olarak tanıttığı Büyücü Gosha ile Altar’ın kalesine gelir ve misafir olurlar. Gosha, Altar’ın tek oğlu olan Tan‘ın boynuna sihirli bir madalyon takarak onu büyüler ve kendine bağlar. Büyünün tesirinde kalan Tan’ın kaleyi terk edip kaybolmasının ardından ise Altar’ın ikinci oğlu Tarkan doğar. Tarkan’ın birinci yaşı şerefine düzenlenen ziyafet sırasında Kostok kaleye saldırır ve kaledeki herkesi kılıçtan geçirir. Kalede sağ kalan tek Hun olan süt annesi tarafından bir mağaraya götürülen Tarkan bir kurt tarafından 9 yaşına kadar mağarada büyütülür. Alan köylülerinin hayvanlarına musallat olan Tarkan ve Kurt bir gün yakalanır ve tutsak edilirler. Bu sırada eski bir Hun askeri olan Tulga tarafından Altar’ın oğlu olduğu fark edilen Tarkan tutsaklıktan kaçırılır. Tulga, Tarkan’ı Kafkas Dağları’nda bir mağarada yıllarca Kostok’tan saklayarak eğitmiş, konuşmayı öğretmiş ve geçmişini anlatmıştır. Büyüyen ve babasının intikamını almak isteyen Tarkan artık Kostok’un peşine düşecektir. 

Bir ulusun tarihinde yer alan mitolojik ve ikonografik unsurlar o ulusun kimliğini anlatır. Bu unsurlar ait olduğu ulusun günlük yaşamına, sanatına ve edebiyatına sirayet etmiştir. “Tarkan” ve Karaoğlan da zengin Türk tarihinin beslediği Türk mitolojik öğelerinin pek çoğuna sıklıkla rastlanan Türkiye’de pek çok kişiyi derinden etkilemiş, Türk mitolojisinin ve dolayısıyla Türk kültürünün tanıtılması ve sevdirilmesinde büyük rol oynamıştır. 

Replikleri hâlen kulaklarımızda olan filmleri bizlere sunmuştu. Son ‘Tarkan’ filmini ise 1973’te çekti.

Ulusum ulusların en büyüğüdür. Türkoğlu Türk’üm ben. Yüce Başbuğumuz Atilla’nın savaşçısı, Altar’ın oğluyum. Adım Tarkan” 

Serinin diğer filmleri ise Tarkan Altın Madalyon, Tarkan Viking Kanı ve Tarkan Güçlü Kahraman Kolsuz Kahramana Karşı’dır. 

Tarkan filmlerinin en unutulmazı hiç şüphesiz Yeşilçam’a damga vuran ahtapot sahnesiyle Viking Kanıdır. 

İngiliz Kemal ise İstiklal Harbinin bıçkın ve gözüpek kahraman casusudur. 

1968’de başrolünde oynadığı film uyarlamasında İngiliz güçlerinin Osmanlı mühimmatına el koyması ve aralarında İngiliz Kemal’in de bulunduğu direnişçilerin bu mühimmatı bir şekilde ele geçirip Anadolu’da sürmekte olan direnişe yollamaları anlatılır. Bu noktada İngilizlerin dil ve âdetlerini çok iyi bilen Kemal’e de kritik bir görev düşer. 

İngiltere’den gelmekte olan bir subayı trende öldürüp yerine geçtikten sonra, Türk isyancılarının içerideki adamı olacaktır.  

Kibir ve üstünlük hissi İngiliz Kemal filmindeki bütün İngiliz askerlerinin mizaçlarının ayrılmaz bir parçasıdır. Sadece savaşta aldıkları galibiyetlerle değil, aynı zamanda hâkimiyet kurdukları toplulukları yönetme konusundaki kapasitelerine güvenen Britanya İmparatorluğu’na bu konuda en çok faydası dokunan kurumlardan biridir istihbarat servisi. Hatta denebilir ki modern istihbarat, emperyalizmin bir ürünüdür. 

Modern istihbaratın kurucusu İngilizlerin bu kendine güvenleri beraberinde bir dezavantajı getirir. İşgal ettikleri topluluktan birilerinin de kendi içlerine hem de bir İngiliz subayı kılığında sızabileceğini tahmin etmezler. İngiliz Kemal’in yaptığı da bu kibri avantajına çevirmektir. 

Kartal Tibet sadece kahraman filmleri çevirmedi. Sinema oyunculuğundaki on yılını kapsayan dönemde tarihi, kostüme filmlerin, çizgi-roman tiplemelerinin yanı sıra romantik jön olarak da beyazperdede kendine yer edindi. Melodramların, avantür ve komedi filmlerin aranan yıldızlarından biridir. O dönem revaçta olan ‘salon filmi’ dediğimiz, dramatik Yeşilçam filmlerinde de yakışıklılığıyla birçok kadının kalbini çaldı. 

Boş Çerçeve ve Sarmaşık Gülleri filmlerinde melodram, Çalıkuşu ve Zambaklar Açarken gibi pek çok edebiyat uyarlaması, tarihi filmler ve salon komedilerinde de oyunculuk yaptı. 

 1970’lerin ortasından itibaren yönetmenlik yapmaya da başladı. İlk yönetmenlik tecrübesi ise hepimizin istisnasız çok sevdiği ‘Tosun Paşa’ oldu. İlk filmiyle efsaneler arasına girdi usta isim. Devam eden yıllarda ‘Sultan’, ‘Şark Bülbülü’, ‘Zübük’, ‘Şabaniye’ gibi birçok projede yönetmenlik koltuğuna oturdu. 

Sinemanın her alanında varlığını hissettirdi. Oyuncu ve yönetmenlik dışında senaristlik de yaptı. Sonuçta kamera karşısında ne oynanacağını iyi bilen birisiydi. Özellikle Kemal Sunal için yazdığı filmler yine efsaneler arasına girdi. İkilinin ilginç bir uyumları vardı. 

Sinema filmlerinden sonra televizyon dizileri de çekmeye başladı. Yönetmenliğini yaptığı ve çekildiği dönemlerde geniş bir izleyici kitlesine ulaşan başarılı diziler arasında Süper Baba, Ah Bir Zengin Olsam, Borsa ve Bizim Aile gibi dizilerde imzası vardı. 

Usta isim en son 2008 yılında ‘Hayat Güzeldir’ dizisiyle setlere veda etmişti. O günden sonra inzivaya çekildi. Emekli hayatı sürüyordu. Geride bizlere onlarca film bıraktı. 

Yazdığı, yönettiği ve oynadığı birçok filmle Türk sinemasına büyük katkılar sağlayan Kartal Tibet, Türk sinema tarihinin yetiştirdiği, deyimi yerindeyse on parmağında, on marifet olan nadir sanatçılardandır.  

Kartal Tibet, Yeşilçam’da ünlü oyuncuların özellikle de jönlerin takma isim kullandığı dönemde kendi adını değiştirmeyen sayılı ünlülerinden biriydi. Çoğu Yeşilçam oyuncusundan farklı olarak, sahiden adı Kartal, soyadı Tibet. Babası bu soyadını ‘‘Tibet yaylaları gibi hep yüksekte olsunlar’’ diye seçmişti. 

2 Temmuz 2021 Cuma günü Kartal Tibet de aramızdan ayrılarak yıldızlara karıştı. Bizlere güzel bir miras bırakarak veda etti. 

Yıllardır bizlerden uzak olsa da, bu hayattan göçüp gitse de, Yeşilçam’ın en yakışıklı jönlerinden olan Kartal Tibet gönlümüzdeki yerini koruyor. Bakışlarındaki sıcaklık ilk günkü gibi anımsanıyor. 

Güle Güle, Karaoğlan, Tarkan, İngiliz Kemal, Kartal Tibet. Güle güle usta, seni unutmayacağız.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazar

Özge Yıldız

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar