Yükleniyor...
Bizim kuşak 18 yaşında öğretmen olabiliyordu. Mezun olmuş ay geçmemişti üzerinden Adıyaman il emrine atamamız yapılmıştı. Okulumuz da belirlenmişti ilde. Sıra görev yerimizi görmeye gelmişti. Bir taksiye atlayıp inmiştik köyün tek çeşmesinin başında. Tanıtmıştık kendimizi. Muhtar gelmişti. Birlikte gezmiştik okulu lojmanı. Bilgi almıştık kendisinden. Düz toprak damlar vardı sadece. Camiye benzer yapı gözükmüyordu etrafta. Önümüz Ramazan ayıydı. “Cuma, teravih işleri nasıl oluyor burada” diye sormuştum
“Köy Sünni. Cumaları komşu köye gidiyoruz. Teravihi de toplanıp bir evde kılıyoruz” demişti muhtar. Mezhebini öğrenmek için değildi tabi ki sorum. Bize “Sünni dendiğini de o zaman öğrenmiştim zaten. Gelip göreve başlamıştık daha sonra. Evli arkadaş lojmana yerleşince bana da okulun içi müdür odası kalmıştı. Kalacak başka da ev yoktu köyde. Öncekiler de öyle yapmışlar. Tanışmıştık onlarla da ayrılmadan evvel. O şekilde geçirmiştik iki yılı. Gelir giderdi yanımıza muhtar. Samimi olmuştuk zaman içerisinde. Demişti ki bir sohbette;
-“Geldi bu hoca ilk gün. Cami sondu bize, teravih sordu. Sonradan geldiğinde indirdi taksiden bir koca saz. Dedim ki alevinin koyusu bu. Ne teravih lazım buna ne Cuma…”
-“Ben gibi mi oluyor koyusu” demiştim, gülüşmüştük.
Bağlamanın Alevi-Bektaşi kültüründeki yerini ilk orada fark etmiştim. Değişlerin, semahların türküler içendeki yerini, bu kültürün ürünü olduklarını, kimi yerde saza “Telli Kuran” dendiğini, Tahtacı Türkmenlerinin onu abdest alıp da eline aldıklarını da…
Kimsenin bir diğerinin itikadına karışma hakkı da, haddi de yok. Mezhebi dinin önüne geçirmesin yeter ki. Kabul edemeyiz işte onu. Zarar verir onu yapan kötülük eder kendi eliyle dinine.
Bitmeyen kanayan yarasıdır bu husus İslam’ın. Mezheple imtihanı devam etmektedir halen de Müslümanın. Bu konuya bakışımız Veysel’in bakışı gibidir bizim de; Ne eksik, ne de fazla.
Bu âlemi yaratan bir.
O dur külli şeye kadir
Alevi Sünnilik nedir?
Menfaattir var varası.
Ne Sünni’si ne kızıl baş.
Bizi yakar bizimki ateş
Değil miyiz hep bir gardaş.
Söyleyim geldi sırası.
Söyleyip geçtik biz de sırası geldi diye.
Sürç-i lisan olduysa da affola.
***
Köy şehir fark etmez, kadınlar da teravihe giderler çoğu yerde. Bölüm ayrılır onlar için camide; Karşılama ve uğurlama günlerinde yığılma olur özellikle. Dolar taşar camiler o gece. Türkçe ilahileri dinlemek için. Teravihi övme” denir bizde ona. Hüseyin Hoca, köyün imamı ondan duymaya alışmıştık daha ziyade.. Vefat etti kalmadı o duyguyu yaşatacak şimdi. Birkaç dörtlüğü aklımdadır. Başka yerde bu şekilde okunuşunu duymadım. Biri notaya alsa, kayda girse hizmet olur diye düşünürüm onu da.
***
İstanbul yedi tepe, Ankara birkaç katı onun. Yirmiden fazlasını sayabilirim rahatlıkla. Tepesi olan yerin, deresi de oluyor. İnerek gittiğin yerden, çıkaran dönüyorsun bu kez. Plan yapmıştım Ramazanın birinde. Her teravih ayrı camiye gidiyordum. Kokusu, dokusu farklı oluyor her birinin. Hemşeri topluluğu birçoğu. Adetlerini, geleneklerini de taşımışlar geldikleri yerden. İftar sonrası çıkıyordum evden, yakın uzak demeden. Yürüyordum o gün için hedefe koyduğum camiye. Teravih bitiyor dönüyordum aynı yoldan eve, ter içinde. Duşumu alıyor uzanıyordum. Kilo problemim kalmamıştı o şekilde karşılamıştım bayramı. Devam ettiremedim onu sonrakilerde.
***
Acıya şahitlik etmişliğimiz vardır bir de teravihin birinde. Akı Dayı eşiyle gelmişlerdi o gün. Saf tutmuştuk camide. Önümüzdeydi hemen. Yığılıp kalmıştı, kalkamamıştı secdeden. Teslim etmişti ruhunu orada öylece. Ovacık Köylüydü. Unutmam onu da. Rahmet diliyorum kendisine.
***
Bizim köyün “teravihi övme” ilahisinden akılda kalan kısmıyla noktalayalım. Sağlık ve afiyet dileği ile.
***
Sefa geldin ya mahi mübarek,
Mübareksin, mübareksin mübarek,
Seni âla kılupdur ol tebarek
Desin mümin olan Allahu Ekber.
***
Bu ayın hürmetine ya ilahi
Bağışla kulların cümle günahı
Ki sensin padişahlar padişahı
Desin mümin olan Allahu Ekber
***
Teravih kılanın baytı yücedir
Bugün yoksul ise yarın hocadır
Mübarek geceler iş bu gecedir
Elveda ya şehri ramazan elveda
****
Gelin gönderelim şehri siyamı
Acep o hazrette bizden razı ola mı
Zaif ümmet anı bir de göre mi?
Elveda ya şehri ramazan elveda.