ELİMİZLE GELEN ÇİFTE BELA

Haberlere göre, El Kaide/Nusra ve PKK/PYD Suriye’de devlet kuracakmış. Nusra’nın Ramazan Bayramı’nda, PYD’nin ise daha önce bağımsızlığını ilan etmesi bekleniyormuş. Bu sebeple, Suriye’nin kuzeyinde 3 gündür şiddetli çatışmalar yaşanıyormuş. Rasulayn kasabası PYD’nin kontrolüne geçmiş. 900 kilometre uzunluğundaki Suriye sınırımızın önemli bir kısmı PKK/PYD hakimiyetine girmiş.  Karayılan, bütün gücümüzle PYD’nin yanındayız demiş. Bu vahim gelişmelerin Türkiye […]


Paylaşın:

Haberlere göre, El Kaide/Nusra ve PKK/PYD Suriye’de devlet kuracakmış. Nusra’nın Ramazan Bayramı’nda, PYD’nin ise daha önce bağımsızlığını ilan etmesi bekleniyormuş. Bu sebeple, Suriye’nin kuzeyinde 3 gündür şiddetli çatışmalar yaşanıyormuş. Rasulayn kasabası PYD’nin kontrolüne geçmiş. 900 kilometre uzunluğundaki Suriye sınırımızın önemli bir kısmı PKK/PYD hakimiyetine girmiş.  Karayılan, bütün gücümüzle PYD’nin yanındayız demiş.

Bu vahim gelişmelerin Türkiye bütünlüğünü tehdit etmediğini hiç kimse iddia edemez. ABD’nin “Büyük Kürdistan” için hazır hale getirdiği Kuzey Irak ayağına, Türkiye ve Suriye ayağını da hazırladığı açıkça görülüyor. “Büyük Orta Doğu ve Genişletilmiş Afrika Projesi” ve ellerde dolaşan haritası aynen bunu göstermiyor mu?

Dünya gerçekleri ile Türk Milletinin hak ve menfaatlerini dikkate almayan, ideolojik şartlanmalara ve ham hayallere dayanan siyasetin ülkemizi getirdiği yer, maalesef burasıdır. Bir şeyler elde edeceği vehmiyle, Esat yönetimini devirmek üzere emperyal güçlerle ve rejim muhalifleriyle işbirliği yapan, topraklarımızı dünyanın en kanlı terör örgütlerine açan,  siyasetin iflas hikâyesi böyle.  Bu tablo her şeyden önce,  emperyalist güçlere, İsrail’e ve PKK’ya yaramaktadır. Sınırımızda PKK veya Nusra Özerk Yönetimi’nin kurulması bütün bölgenin ciddi bir kaosa sürüklenmesi demektir.

Peki, bu vahim durum karşısında, acaba siyasi iktidar ne yapıyor? Görebildiğimiz kadarıyla hiçbir şey yapmıyor. Herhangi bir açıklaması da yok.  Öyleyse gündeminde ne var? Bunun cevabı da şöyle:

  • Birinci sırada;Gezi Parkı” konusu var. Sadece her gün verilen beyanatlarda değil, uygulamada da böyle. Yürüyüşe katılanlar, evlerden ve öğrenci yurtlarından toplanıyor. Hayatını kaybeden yurttaşlarla ilgili açıklamalar ve adli soruşturmalar ise, yürek burkan cinsinden.
  • İkinci sırada; Mısır, yani Mursi ve demokrasi(!) meselesi var. Bu uğurda suçlanmadık ülke ve çevre bırakılmadı. Türkiye’mize karşı öfke ve husumeti çekecek ve yalnızlaştıracak bir üslup tercih ediliyor.
  • Üçüncü sırada; Teröristbaşı ve PKK elebaşlarının küstahlıklarına ve bölgede görüntülenen “paralel devlet” hazırlıklarına karşı suskunluk veya eziklik görüntüsü içinde verilen cevaplar var. Mesela; KCK Yürütme Konseyi Üyesi Duran Kalkan’ın, “Kürt kendini savunmayacak mı? Süreç ilerlerse Kürtler’in asayişleri de, polisleri de, savunma kuvvetleri de olacak. Bunlar sadece Türk’ün hakkı değildir” ve Sırrı Sakık’ın; “Diğer halklarla birlikte egemenliği paylaşmak istiyoruz. Burada tek bir halk yaşamıyor” şeklindeki devletimizi paylaşmaya yönelik meydan okuması duyulmuyor. Dayatılan PKK taleplerinin karşılanması için Adalet ve İçişleri Bakanlığında çalışmalar devam ediyor, Meclis’te bazı kanunlar ve anayasa değişikliği gibi konularda hummalı faaliyetler sürdürülüyor.
  • Dördüncü sırada; İktidar klasiklerinden, muhalefet partilerine ve muhalif kişi ve çevrelere on yıldır yapılan aşağılama, azarlama ve suçlamaların devam ettirilmesi var.

 

Görüldüğü gibi bu gündem maddelerinin hiçbiri, Suriye sınırımızda yaşanan tehlikeli gelişmelerle ilgili değildir. Ama bunların, ülke bütünlüğünü hedef alan ve bölge istikrarını kaosa sokacak olan gelişmeleri perdelemeye, Türk Milletinin dikkatlerini dağıtmaya yaradığını söyleyebiliriz.

Bölgenin en büyük ve güçlü ülkesi Türkiye bu duruma durup dururken mi sürüklendi? Elbette hayır.

2002’de dibe vuran bölücü terör bugünlere nasıl geldi?

Hatırlayalım. “Türkiye sadece Türklere ait değildir” iddiasıyla, içimizden “yeni millet” icat edecek yasalar ve düzenlemeler yapıldı.

Üniter-milli devlet yerine ülkeyi büyütecek dedikleri “çok ortaklı devlet”e geçişin ortamı hazırlandı.

Bölünmeyi bir hak olarak gören PKK, hayâsızca devlete ve millete ortak olmayı dayattı. Görüşler böylece uyuşunca, tehlike kapımıza dayandı.

PKK belası yetmiyormuş gibi, şimdi bir de El Kaide/Nusra belası getirildi. Hem de kendi elimizle.

Çaremiz; hükümet ve iktidar milletvekilleri harekete geçmeli, muhalefet canlanmalı, Türk Milleti uyanmalıdır.

Yazar

Sadi Somuncuoğlu

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar