Kahvaltıda ne alırsınız?

Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç zeytinliklerin vegatatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez.


Peynir, zeytin, ekmek ve çay… Sabah kahvaltılarımızın vazgeçilmez unsurları, olmazsa olmaz temel gıda maddelerimiz. Şu sıralar hepimiz gibi onların da pek tadı tuzu yok. Peynir, ekmek ve çayı ekonomi vurdu. Marketlerde fiyatları el yakıyor.  Gerekirse(!) yiyebileceğimiz simit bile fiyatı ile saraylara lâyık hâle geldi. Zeytini ise başka bir dert vurdu; enerji arzı bahanesi.

Zeytinin derdi

Şimdi biraz zeytinin derdiyle dertlenelim.

Aşağıda yazdığım ilk paragraf, 26.01.1939 tarihinde kabul edilmiş Cumhuriyet tarihinin yürürlükteki en eski yasalarından birisi: “Zeytin Yasası” diye bilinen “Zeytinciliğin Islahı Ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun”un 20. Maddesi. 

“Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç zeytinliklerin vegatatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez. Bu alanlarda yapılacak zeytinyağı fabrikaları ile küçük ölçekli tarımsal sanayi işletmeleri yapımı ve işletilmesi Tarım ve Köyişleri Bakanlığının iznine bağlıdır.”

Birazdan okuyacağınız paragraf ise 1 Mart 2022 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren “Maden Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik”in maddesi.

“Ülkenin elektrik ihtiyacını karşılamak üzere yürütülen madencilik faaliyetlerinin tapuda zeytinlik olarak kayıtlı olan alanlara denk gelmesi ve faaliyetlerin başka alanlarda yürütülmesinin mümkün olmaması durumunda madencilik faaliyeti yürütecek kişinin faaliyetlerin bitiminde sahayı rehabilite ederek eski hale getireceğini taahhüt etmesi şartıyla Genel Müdürlük tarafından belirlenen çalışma takvimi içerisinde zeytin sahasının madencilik faaliyeti yürütülecek kısmının taşınmasına, sahada madencilik faaliyetleri yürütülmesine ve bu faaliyetlere ilişkin geçici tesisler inşa edilmesine kamu yararı dikkate alınarak Bakanlıkça izin verilebilir. Zeytin sahasının taşınmasının mümkün olmadığı durumlarda sahada madencilik faaliyetleri yürütülmesine ve bu faaliyetlere ilişkin geçici tesisler inşa edilmesine kamu yararı dikkate alınarak Bakanlıkça izin verilebilmesi için madencilik faaliyeti yürütecek kişinin madencilik faaliyetleri bitiminde sahayı rehabilite ederek eski hale getireceğini ve Tarım ve Orman Bakanlığınca uygun görülecek alanda dikim normlarına uygun, faaliyet yürütülecek saha ile eşdeğer büyüklükte zeytin bahçesi tesis edeceğini taahhüt etmesi zorunludur. Bu fıkra kapsamında zeytin sahasının taşınmasına ilişkin tüm masraflardan ve zeytin sahasının taşınmasından kaynaklanan tüm taleplerden madencilik faaliyeti yürütmesi yönünde lehine karar verilen kişi sorumludur. Bu fıkra kapsamında zeytin sahasının taşınmasına ilişkin usul ve esaslar Tarım ve Orman Bakanlığının uygun görüşü alınarak Bakanlıkça, zeytin bahçesi tesis edilmesine ilişkin usul ve esaslar Tarım ve Orman Bakanlığınca belirlenir.”

İlkinde hiçbir suretle zeytin sahalarına toz ve duman çıkaran tesis kurulamaz diyor; diğerinde ise kamu yararı varsa bakanlık izin verebilir diyor. İlki yasa, ikincisi yönetmelik. Sizce de burada bir terslik yok mu? Normlar hiyerarşisine göre anayasadan sonra kanun, kanundan sonra yönetmelikler gelmiyor mu? Nasıl oluyor da kanunun maddesi bu kadar açıkken, yayımlanan bir yönetmelik yasaya aykırı olabiliyor? 

Zeytin ağaçları hep buradaydı, ya siz?

Yapılan değişiklik birçok noktadan kusurlu. İlki; hiçbir ağaç sadece kendisi için yaşamaz. Hepsinin kendisine bağlı bir ekosistemi var ve ekosistemde her şey birbirine bağlı. Oradaki ekolojik denge bu kıyımdan doğrudan ya da dolaylı etkilenecek. Aydınlılar, jeotermalin zeytin ve incir üretimi üzerindeki etkisini; Denizlililer ve Muğlalılar, taş ocaklarından çıkan tozun tarım üzerindeki etkisini iyi bilir. Kömür madeni çıkarılmak istenen bölgelerde, zeytincilik ve diğer tarım faaliyetlerini yürüten çiftçilerin mahsulleri bu durumdan nasıl etkilenecek, bu konu etraflıca düşünüldü mü? Hadi bunu çok duygusal(!) buldunuz diyelim ve geçelim, daha somut bir soru soralım. Zeytin ağacı 7-8 yılda meyve vermeye başlayan, insan ömründen uzun yaşayabilen ömürlük bir ağaç türü. Hatta bir atasözü bile varmış yazıyı hazırlarken Değerli büyüğüm Hakan Paksoy Ağabey’den öğrendim: “Bağ babadan, zeytin dededen kalmalı”. Bu yönüyle zeytin bizim kültür kodlarımıza bile işlemiş bir imge. Duygusallığı bir tarafa bırakıp kâr-zarara bakacaktık, özür dilerim. Asıl konuya dönelim. Zeytin ağacının uzun sürede meyve vermesi sebebiyle her ne amaçla olursa olsun yetişmiş bir zeytinliğe kıyacaksanız, yeni bir zeytinlikten en az 7- 8 sene sonra meyve alabileceksiniz demektir. Hadi ağaçları kesmediniz, taşıdınız diyelim. Nereye taşıyacaksınız? Taşıdığınız yerde aynı verimi alabilecek misiniz? Vatandaşın tapulu arazisini özel şirket için kamulaştıracak mısınız? 

Diğer bir husus; yine zeytin yasasına göre, zeytinliklerin en az 3 km ötesine zeytinyağı fabrikası hariç toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez. Bu durumda, bu alanlarda söz konusu yönetmeliğe dayanarak faaliyet yapılabilmesi için, yasada geçen 3 km şartı gözetilerek bu alandaki tüm zeytinlikleri taşımanız mı gerekecek? “Yönetmelik çıkartılırken yasa gözetilmiş mi ki, uygulamada gözetilsin?” dediğinizi duyar gibiyim. Sizce de fazlasıyla çelişkili değil mi? Ama bu çelişkiyi ben yaratmadım. Sadece nafile bir çabayla çelişkiyi yaratanlardan makul bir cevap bekliyorum.

Kanundan üstün yönetmelik ya da “ben yaptım oldu” kanunu

Gündem ne zaman bu kadar yoğunsa bazı konular hep gözden kaçıyor (Ya da “cambaza bak!” oyunuyla, özenle gözden kaçırılıyor). Yapılan değişiklik kamu yararına, enerji ihtiyacı için deniliyor.  Bu cümlenin öznesi kimdir? Birçok olay maalesef bu kavramın içinin boşaltıldığını, bu kavram kullanılınca birkaç özel firma dışında yapılan faaliyetlerin kimseye yaramadığını bize gösterdi. Yaşadığımız tecrübelere dayanarak artık “kamu yararı”nı duyduğumuzda, durup düşünmeden edemiyoruz. Şahsen yönetmelik maddesini okuduğumda cümlenin öznesini farklı görüyorum. “Demek ki yine ‘Kamu’ biz değilmişiz.” diye düşünmekten kendimi alamıyorum.

Yukarıda saydıklarımdan farklı bir husus daha var ki bunu çok önemsiyorum. O da yasaların koruyuculuğuna olan inancımızın, ülkeyi yönetenler eliyle yok edilmesi. Bir vatandaş olarak sormak isterim: Bir gece ansızın çıkarılan yönetmelikler ile kanunun koruma altına aldığı zeytinliklerin kıyımına izin verebiliyorsanız, kanunun koruyuculuğuna nasıl güveneceğim? Hayvanı koruma kanunu var, hayvanları koruyamıyoruz; hassas alanlar kanunları var, her an bir koruma alanında bir iş makinesi görebiliyoruz. Zeytini koruma kanunu var ama belli ki onu da koruyamıyoruz. Başımıza bir olay geldiğinde “Dağ başı mı burası kardeşim, kanun var, devlet var, hak var, hukuk var!” dediğimizde ne ile karşılaşacağız? Yönetmelikler kanundan üstün mü bundan sonra? Burada işler artık böyle mi yürüyor?

Bol sorulu bir yazı oldu farkındayım. Cevaplanacağından umudum olmasa da aynı soruyu soranlarla, aynı şeyi savunabiliriz. Sesimiz o zaman daha gür çıkacaktır. Bu yüzden ben soru sormaya devam edeceğim, lütfen siz de sorun. Yoksa atalar sözünde denildiği gibi: “Sükût ikrardan gelir” deyip her şeye razı olduğumuzu sanacaklar. 

Son sözüm: Zeytinine sahip çık Türkiye!

Yazar

Şadiye Okur

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar