Karaelbistan’da mekân geleneği-4

Yazarımız Yaşar Yeniçerioğlu bu kez Karaelbistan'da Mekân'a çıkma amacını ve hazırlıklarını anlatıyor.


Paylaşın:

Mekân’a çıkma geleneğinin tarihçesi

Köyde görüştüğüm kişiler, “Mekân’a çıkma geleneği”nin ne zamandan beri yapıldığını bilmiyorlar. Soruma, “eski bir gelenek” diye cevap vermekle yetiniyorlar. Bu geleneğin çok eskiye dayandığı kesin. Ancak, bu hususta herhangi bir kayıt bulamadım. Yukarıda bahsettiğim gibi hem konar-göçer yaşantının hem de Tanrı’ya ulaşmanın bir yolu olarak, tâ Orta Asya’dan beri uygulanan geleneklerin devamı olduğunu düşünüyorum. Muhtemelen köye yerleşme ile başlayan bir gelenektir ve yaklaşık dokuzyüz yıldır yaşatılmaktadır.

Sanıyorum; mekân köye çok yakın olduğundan ve köy halkı, hayvancılıktan daha çok tarımla uğraştığından, diğer konar-göçerler gibi uzun süre yaylaya çıkmıyorlardı. Bir günlük bir çıkışla da olsa yayla hasretlerini giderirlerken, aynı zamanda atalarının uyguladığı töreni de yerine getirmiş oluyorlardı.

Mekân’a çıkma geleneğinin amacı

Görüştüğüm kişilerin, “Mekân’a çıkma geleneği”nin amacı hakkında da pek bilgileri yok. Sadece orada yaptıklarını anlatmakla yetiniyorlar. Köylü, bu gelenekleri yaşatmaya çalışıyor ama millî kültürümüz hakkında bilgileri olmadığından anlatmakta zorlanıyorlar. Dolayısıyla “ekinlerin bereketli ve ürünlerin verimli olması için Tanrı’ya yakarmak, kurban kesmek, adakları yerine getirmek vs. gibi” etkinliklerin, Gök Tanrı inancının ve Atalar Kültü’nün bir devamı olduğunu, nereden bilsinler? Gerçekleştirdikleri bu tören, geçmişte atalarının uyguladığı gelenekleri yerine getirmekten başka bir şey değil; amacın da bu olduğu belli…

Dediğim gibi tören; Anadolu’ya geldikten sonra uygulanan bir gelenek olmayıp toplumun bilinç altına yerleşen çok eski bir geçmişe dayandığı kesin. Bu törenin; -dini ritüeller dışında- aynı zamanda halkın halay çekerek, oynayarak, eğlenerek, kızlı-erkekli yaylada gezinti yaparak -orağa girmeden önce- moral ve motivasyon sağladığı anlaşılmaktadır.

Kısacası; önemli bir işe girişileceği/ başlanacağı zaman, fert olarak veya toplu olarak en yakın dağın yüksekçe, yayla diyebileceğimiz düzlük bir yerine çıkılarak, işlerin kolay ve başarılı olması, sıkıntısız geçmesi, bolluk ve bereketli olması için kurbanlar kesilmesi, topluca ibadet edilmesi suretiyle Tanrı’ya yalvarılması, yakarılması, dilekte bulunulması gerçekleştirilir.

Özellikle köylünün birlik ve beraberliğine katkısı olduğu gibi oyunlar oynayarak, halaylar çekilerek, eğlenilerek gençlerin birbirlerini görmelerine ve tanımalarını da sağlamaktadır.

Mekân’a Çıkma Kararı

Bu karar; köy muhtarı ve ihtiyar heyetinin toplantısında alınır ve çıkış günü tespit edilir. Çıkış günü, genelde Haziran’ın son haftasına ayarlanır. Çünkü 1 Temmuz’la birlikte “Ekinleri Biçme ve Harman Dönemi” başlayacaktır.

Alınan karar; önceleri muhtarın kendisi veya görevlendirdiği bir kişi tarafından cami damına çıkılarak yüksek sesle köy halkına duyurulurken, daha sonraları minare hoparlöründen anons edilmeye başlanmıştır.

Köylü “Mekân’a çıkma” haberini; Elbistan merkezde ve/veya başka köylerdeki akrabalarına, kızlarına, gelinlerine, nişanlılara kendileri gönderirler. Mekâna sadece köyden değil, yakın olduğu için Elbistan’dan gelen aileler de olmaktadır. Köyle bağlantısı olan bazı eşrafa özel haber gönderilir. Düğünlerde olduğu gibi eski usul “Okuntu” gönderilmediği, davetiye dağıtılmadığı belirtildi.

(Ara not: Bu “okuntu” geleneği de Elbistan’da uygulanmaktadır. Çok ilginç bir konudur. İleri de ayrı bir yazı ile ele almayı düşünüyorum.) 

Mekân’a Çıkış Hazırlığı

Tüm köy halkı, neredeyse 15-20 gün öncesinden hazırlıklara başlar. Yaşlılar genellikle günlük kıyafetleri ile gençler (kız-erkek) ve çocuklar yeni, temiz ve güzel bayramlık elbiselerini veya varsa millî kıyafetleri ile törene katılırlar. Ayrıca bir gün öncesinden erkekler saç-sakal tıraşı olurlar; ardından Ceyhan nehrinde yıkanırlar.

Makalenin başında 12 yaşımdaki anımdan bahsetmiştim. Katıldığım bu törenden bir gün önce bir tehlike atlatmıştım. Akşama doğru yaşıtlarım olan dayımın döllerinin (halk ağzında döl = oğul, çocuk demektir; bazan da arkadaş anlamına gelir.) saçları, edeleri (halk ağzında ede=ağabey) tarafından tıraş edilmişti. Yıkanmak için harman yerine Ceyhan Nehri’ne (halk ağzında Cahan) gittik. Akşam karanlığı basmıştı. Soyundular nehre girdiler, ben de arkalarından girdim. Yazları devamlı yüzdüğüm, bildiğim bir yerdi: Yardan derin yerine ya iki kolumu ileri uzatıp başımı araya alarak dikilirdim ya da ayaklarımın üstüne (çivileme) atlardım. Herhalde karanlığın etkisiyle dikkat etmedim: Suda yürürken birden boşluğa düşer gibi oldum, ayaklarım suyun tabanına değmedi. Meğer karanlıkta yarın yanındaki derin yere yürümüşüm, su boyumu aştı. Yüzme bilmeme rağmen nedense panikledim. Neyse kendimi suyun akıntısına bırakarak biraz aşağıdaki sığ yerden çıktım. Giyindikten sonra hep birlikte eve geldik ve sabah çok erken kalkacağımız için hemen yattık.

Mekân’da yere oturmak için halı, kilim, çul, minder ve yastık gibi eşyalar ile yemek yapmak için sini, kazan, kap kacak, kaşık, bulgur, pirinç, tarhana, erişte, yağ, süt, yoğurt, peynir, süt, çökelek gibi erzak ve mutfak malzemesi götürülür.

Su ihtiyacı Mekân’dan karşılanır. Çünkü Mekân bölgesinden, adı üstünde “Mekân Suyu” çıkar. (Bu su, 1961 veya 1962 yılında Künk (büz) döşenerek köye getirildi ve köy meydanına çeşme yapıldı.)

Ayrıca, kağnılara veya arabalara koşulan hayvanlar ile diğer binek ve yük hayvanlarının yemleri/ yiyecekleri (yonca, saman, küşne, keven/geven gibi bitkiler) akşamdan hazırlanıp çuvallara veya torbalara doldurulur. Hayvanlar Mekân’da da yayılabiliyorlar.

Sayılan eşya ve malzemelerin bir kısmı, akşamdan kağnı veya arabalara yüklenir.

Mekân’a çıkış

Sabah ilk iş; taşınan yükün ağırlığına göre kağnılara ve arabalara bir çift öküz, camız (yörelere göre camuz, manda, kömüş de denilmektedir) veya at koşulur. Eğer taşınacak yük çok ağırsa, kağnılara daha güçlü hayvan olan camızlar koşulur. Ayrıca, camızlar daha sakin hayvanlardır. Tabii bu durum, biraz da köylünün hangi hayvanı daha çok sevdiği veya daha fazla verim aldığı ya da evinde hangi hayvanı beslediği ile de ilgilidir.

(Ek Bilgi: Hareket halindeki kağnının iki tekerini birbirine bağlayan/ tutan, tekerlerle birlikte dönen mazıdan, sürtünmeden dolayı cızırtı sesi çıkar ve bu ses çok uzaklardan duyulur. Hatta mazının ısınmasını ve dönmesini kolaylaştırmak için yağ sürülür. Ses, ‘daha güzel ve farklı çıksın’ diye mazıda kirtiş açılır. Bazı köylüler, tâ uzaktaki kağnının sesini dinleyerek kime ait olduğunu bildiklerini söylerler.)

Devamı haftaya…

Yazar

Yaşar Yeniçerioğlu

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar