Yükleniyor...
Makedonya-Yunanistan arasındaki 27 yıllık isim sorununu çözen Prespa Anlaşması,[1] Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Kotzias’ın istifasıyla sonuçlanan tartışmalar zincirini Yunanistan’da başlattı. Yunanistan Savunma Bakanı Panos Kammenos’un kabine toplantısında kendisini George Soros’a hizmet etmekle suçlaması ve Yunanistan Başbakanı Çipras’ın kendisini savunmamasına sinirlenen Kotzias istifasını sunmuştu. İstifası kabul edildi ve Dışişleri Bakanlığı görevini Çipras devraldı. Bu aşamada Türkiye ile sıcak çatışmayı tetikleyen ve sürekli tahrik edici açıklamalar yapan diplomasi özürlü Kotzias’ın istifa ederek kritik önemdeki bakanlığı devretmesi Çipras açısından bulunmaz fırsat niteliğinde olabilir.[2] Ancak yönetim krizi tehdidi varlığını koruyor. Sol oluşumların birleşimiyle kurulan SYRIZA’nın üyesi Kotzias ve kendisiyle ortak hareket eden milletvekillerinin desteğini çekerek hükümeti düşürme ihtimali Yunanistan için beliren ilk risk. Nitekim Kotzias, Syriza-Anel koalisyonu bir kurtuluş hükümetiydi ama şimdi diğer ittifakların zamanı geldi, açıklamasıyla kendi pozisyonunu belirlemiş oldu. Anlaşmaya başından beri karşı çıkan Kammenos’un koalisyondan 7 vekillik desteğini çekme ihtimali de ikinci risk. Makedonya’daki süreç tamamlandıktan sonra Anlaşma’nın Yunanistan’da yürürlüğe girmesi için uygulanacak sistem tartışması ise bir başka siyasi kriz riski oluşturuyor.
Başarılı bir kriz yönetimi ile üzeri derhal kapatılamazsa o kabine toplantısında konuşulanlar, suçlamalar ve cevapsız kalanlar, tehlike çanlarını çaldırdı. Kriz, Yunanistan’ın kirli çamaşırlarını ortaya dökerken Makedonya-Yunanistan arasındaki müzakere sürecinin kolayca açıklanamayan anormal, sıra dışı yönlerini de açığa çıkardı. Bu konu sadece Yunanistan ve Makedonya arasında donmuş bir sorunun çözümünden ibaret değil. Mesele Makedonya’nın Atlantik ittifakına dahil edilmek istenmesiyle de ilgili değil. Süreç Yunan ve Makedon halklarına “hiç” ve bu iki devletin çıkarlarına “pek” hizmet etmiyor. Balkanlardaki istikrar ihtiyacı Balkan milletlerini kapsamıyor. Toplum mühendisliği artık daha açık, pervasız ve daha geniş çevreler hedefiyle yapılıyor. Jeopolitik mücadele de sadece Rusya-Almanya-ABD arasında geçmiyor.
Önceliği Kotzias’ın istifa ettiği kabine toplantısına vermek doğru olacak. Çünkü burada değineceğimiz, sadece ima ile yetineceğimiz ve üstü kapalı vereceğimiz kimi hususların cevabı toplantıda konuşulanlarda yatıyor. Toplantıdan sızan bilgiler, Kotzias’ın zaten istifa dışında bir seçeneğinin kalmadığı bir ortamın oluştuğunu gösteriyor. Zira suçlama basit bir Sorosçu zihniyete sahip olmak ya da Sorosçu zihniyete hizmet eden adımlar atmakla ilgili değildi. Kammenos, George Soros’un Prespa Anlaşmasını ilerletmek ve hızlandırmak için Kotzias’a 50 milyon Euro verdiğini söylemişti.[3] Aynı zamanda Prespa Anlaşması için Dışişleri Bakanlığı’na ayrılan gizli fonları yanlış yönettiği, yasadışı vizelerin yayınlanmasıyla ilgili davada yer aldığı suçlamalarını da yöneltti.
Tartışmaların Yunan gazetelerine yansıyan kısmından anlaşılan Kotzias, anlaşma ile ilgili haber yapan yabancı gazetelere kendi pozisyonunu desteklemeleri için gizli fondan 19 milyon Euro ödemişti.[4] Bu, içeriği iki tarafın yaklaşımına da uymayan anlaşmanın “mükemmel plan” olarak lanse edilmesini anlaşılır kılıyor. Muhtemelen Makedonya’da yayınlanan bazı gazeteler de bahsi geçen “yabancı gazeteler” arasındadır. Böyle bir durumda ciddiye alınan Batılı birkaç gazetenin süreci ve planı mükemmelleştirmesi yetecektir. Planın içeriğini incelemeden yorumlar üzerinden kopya yorum geliştirenler zaten projenin ücretsiz çoğaltıcısı olacaktır. Kammenos, bir süre önce de devlet yayın kuruluşu ERT TV’de yayınlanan bir röportajında Yunanistan ile Makedonya arasındaki anlaşmayı desteklemek için Soros’un Avustralya’dan ABD ve Balkanlara milyarlarca dolar dağıttığını söylemişti. Burada iki husus öne çıkar. İlki “Soros ekibi neden bu anlaşmanın hayata geçmesini ister?” sorusudur. Cevabı George Soros oğluyla ortak yazdığı makalede, Rusya, Çin ve Türkiye’nin Balkanlardaki etkisini kırmak olarak vermişti.[5] Elbette bu cevaptan da pek çok sonuç çıkar.[6] İkinci husus ise bu özel durumdan genel için çıkacak sonuçlardır. Kıbrıs sorunu için yürütülen müzakereleri, genele örnek olabilecek başka bir özel durum olarak anabiliriz. Annan Planı döneminde, Mehmet Ali Talat-Hristofyas müzakereleri döneminde ve İsviçre’ye taşınma aşamasına getirilen son müzakere sürecinde de kamuoyunda “uzlaşı” sağlandığı algısının yaratılmasının hep bu tür “maliyeti” oldu. Özellikle Annan Planı döneminde bazı gazetecilere ve kanaat önderlerine kesekağıtlarıyla taşınan paraları Kıbrıs Türkü iyi biliyor.
Yunanistan kabine toplantısına dönersek Eleftheros Typos gazetesinin haberine göre Kammenos, Kotzias’ı “gizli fonların 45 milyon Euro’sunu yanlış yönlendirmekle” suçladı. Kotzias ise miktarın “11 milyon olduğunu ve yüzde 50’sinin Maliye Bakanlığı tarafından doğrudan Kilise’ye verildiğini” söyledi. Aslında sızan tüm veriler başlı başına “tuhaf”. Buradaki tuhaflığı birkaç noktada ele almak gerekir. Prespa Anlaşması için neden Kilise’ye ödeme yapıldı? Muhtemelen halkı sokağa dökmemesi için. Demek ki İsmail Cem’in Dışişleri Bakanlığı döneminde Türkiye ile yakınlaşma siyaseti yürütülürken Kilise’ye para ödenseydi ders ve tarih kitaplarındaki Türkleri aşağılayan ve düşman gösteren tüm o ifadeler kitaplardan temizlenebilirdi çünkü Kilise parayı alınca Yunan halkını protestolar için sokağa dökmekten vazgeçecekti. Demek ki aslında Yunan tarafında Türkiye ile daha iyi ilişkiler için o dönemde de siyasi irade yoktu. Öte yandan demek ki Kilise’ye anlaşmaya karşı çıkması için Rus diplomatların para vermesi diplomatik kriz çıkaracak bir meseleydi ama Hükümetin emekliden, çalışandan, sağlıktan, eğitimden hatta itfaiye[7] dahil sosyal hizmetlerden kesilen parayı protesto düzenlememesi için Kilise’ye ödemesi makuldü… Dahası Kilise’nin de aslında vatan-millet adına ilkeleri yokmuş ki artık iddia değil Kammenos’un açıklaması ile vakıa olan parayı almış ve susmuş. Diğer tuhaflık ise Yunan kurumu olan Kilise’ye Başbakanlık, İçişleri gibi daha ilgili olabilecek yerlerden değil de Dışişleri Bakanlığı’na ait fondan ödeme yapılması… Kilise’nin dış politikada kullanımı, tahmin edilebilen ama yine de uzun vadede çok ses getirebilecek bir husus. Konunun Pontusçuluk faaliyetleri kapsamında Türkiye’den Yunanistan’a taşınan insanlar, Kiliseler üzerinden Karadeniz’deki ajanlık faaliyetlerini destekleyen girişimler, soykırım iddiaları çalışmaları, Fener Rum Patrikhanesi, ABD’deki Archonlarla irtibat kurulması, Ege’de iskana açılan ve işgal edilen adalarda rahiplerin yerlerinden ayrılmamasının sağlanması, Makedon Kilisesi’nin hükümete desteğinin sağlanması, belki Bulgar Kilisesinden uzaklaştırılması, Aynaroz’daki Ruslara ait Aziz Panteleimon Manastırı’na etki edilmesi boyutlarının da olabileceğinin notunu düşmekte fayda var.
Soros’un ödediği iddia edilen 50 milyon Euro için ise henüz basına yansımış bir tartışma görülmüyor. Herhalde gelen para, gelme nedeninden bağımsız olarak rahatsız etmiyor. Ancak Yunanistan Dışişlerinin gizli fonlarından Makedonya ve Arnavutluk’taki medya kuruluşlarını finanse etmek ve Ortodoks Hristiyan kiliselere destek sağlamak için kullanılması ile ilgili haberlerin kimin tarafından sızdırıldığına ilişkin soruşturma başlatıldı.[8]
Makedonya’ya bakarsak 17 Haziran 2018’de imzası atılan anlaşmanın hızlıca hayata geçirilmesi konusunda gerekli çabanın gösterildiği görülmektedir. Önce 19 sayfalık Anlaşma, Parlamento’dan geçirildi. Ardından sıra referanduma geldi. Makedonya Başbakanı Zoran Zaev aslında referanduma gidilmemesi taraftarıydı ancak önceki hükümetin mirası olarak isim değişikliği durumunda “nihai karar referandumla verilecek” hükmü bunu zorunlu kıldı. Öte yandan Prespa Anlaşması’nın 1. maddesinin 4. fıkrasının c bendinde de Makedonya’nın Anlaşma’yı referanduma götüreceği kayıt altına alınmıştı. Muhtemelen risk almak istemediği için Zaev gerçekleştirilmesinden önce referandumun “istişare” amaçlı olacağını ilan ederek halkoyunu işlevsizleştirdi. Aslında referandumun amacı nihai kararı halka bırakmaktır. Referandumların halkın yönetime doğrudan katılımını sağlayan mahiyeti gereği bağlayıcı sonuç doğurması gerekir. (İtalya’da 23 Ekim 2017’de yapılan özerklik referandumu istişare amaçlıydı ama burada referandumu yapan devlet değildi ve sadece belli bir bölgede yaşayan insanların tavrı merak edilmişti.)[9] Sonuçta 30 Eylül’de gerçekleştirilen referanduma katılım yüzde 36’da kaldı. Makedonya Anayasası’na göre referandumun geçerli kabul edilebilmesi için katılımın yüzde 50 +1 olması gerekirdi. Ama zaten istişare referandumu olduğu için bu, seçenek olarak dahi dile gelmedi. Batılı analistler nüfus sayımlarının yapılamaması nedeniyle kayıtlı seçmen sayısının gerçek seçmeni göstermediğini; 1,8 milyon seçmenin kayıtlı olduğunu ama “muhtemelen” ülkenin en fazla 1,5 milyon nüfusu olduğunu, dolayısıyla yüzde 50’nin aslında sandığa gittiğinin varsayılabileceği yorumunu yaptılar.[10] Zaten Zoran Zaev de referanduma katılanların yüzde 91,46’sının “evet”ini zafer olarak ilan etti[11] ve katılım oranına bakmaksızın Anayasa değişikliğini Parlamento’ya getireceğini açıkladı. Batı’dan sadece tebrik mesajları geldi, kimse Anayasaya aykırılık ya da seçmen kütüğünün düzensizliği ya da demokratik ilkelere aykırılık konularında uyarıda bulunma gereği duymadı. 19 Ekim’de parlamentodaki oylamada ise isim değişikliğini de kapsayan anayasa tasarısı kabul edildi. Anayasa değişiklikleri için gereken üçte iki çoğunluk 120 milletvekilinin 80’inin onaylaması ile sağlandı. Ülkenin adının değişmesini sağlayacak anayasanın gözden geçirilmesinin tamamlanması için iki oylama daha yapılacak. Değişikliklerin değerlendirileceği ikinci oylamada basit çoğunluk (61 vekil), gözden geçirmeyi tamamlayan üçüncü oylamada ise yine üçte iki çoğunluk (80 vekil) aranacak.
Soros’un Makedonya’da da milyarlar dağıttığı iddiası yine Kammenos tarafından dile getirilmişti. Aslında bunlar pek sır da değil. Aksine Zaev, “Hayırsever, yatırımcı ve Açık Toplum Vakfı kurucusu Soros” ile görüşmelerde bulunduklarını, “Makedonya’nın demokratik kapasitesini, yeni iş ve yatırım fırsatlarını geliştirmek için iş birliği yapmaya hazır olduklarını ve kendisinin açık toplum değerlerini desteklediğini” basın açıklaması ile duyurmuştu. Hatta haber “Kendisini iktidara getiren adamla baş başa” ya da “Zaev, Finansörü ile Buluştu” gibi başlıklarla[12] verilmişti.
Rusya Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada 19 Ekim tarihli Makedonya Meclisi’ndeki oylama hakkında üçte iki çoğunluğa ulaşmak için gereken sekiz oyun”[13]şantaj yoluyla ve muhalefet milletvekillerini tehdit ve rüşvetle” sağlandığı ifadesi yer aldı.[14] Benzer bir yorum Almanya’da yayın yapan Frankfurter Allgemeine Zeitung’da da yer aldı ve parlamento oylamasında yeterli çoğunluğun son gece ana muhalefetteki bazı vekillerin kamplarını değiştirmesi ile sağlandığını, taraf değiştiren muhalif partililerin çoğunun aleyhine hazırlanmış yolsuzluk dosyasının bulunduğunu yazdı.[15] Yunan Savunma Bakanı Kammenos da twitter’da paylaştı mesajında oylamada evet demeyenlerin hapis cezasıyla korkutulduğunu ve destekleyenlere 2 milyon Euro ödendiğini iddia etmişti.[16] Dolayısıyla Rusya Dışişleri Bakanlığı, oylamanın “kirli manipülasyonlarla yapıldığı” görüşünde yalnız değildi. Moskova, oylama sürecini ABD ve AB’nin Makedonya’ya en rahatsız edici müdahalesi olarak tanımladı.[17] Nitekim “Evet” oyu veren VMRO-DPMNE’li vekiller arasında oylama öncesi ev hapsinden kefaletle serbest bırakılan üç milletvekilinin bulunduğu, Zaev’in bu vekillerin güvenliğini garanti ettiği yönündeki açıklamasıyla[18] birlikte basında da yer aldı. Kısacası hiçbir şey gizlenmiyor, yalanlanmıyor, her şey gözler önünde yaşanıyor.
Bir devletin bu şekilde yönetildiğine inanması güç ancak galiba başka devletlerde de görülen “tuhaf” yönetim anlayışının Yunanistan’da kabinedeki bir tartışma ile açığa çıktığı yorumu yapılabilir. Normal şartlarda yani teoride varlığından bahsedilen “devlet” gerçekten varsa sızan bu iddialarla ilgili başta Yunanistan Meclisi’ndeki siyasi partilerin bir açıklama istemesi kaçınılmazdır. PASOK, Başbakan’dan iddiaları yanıtlaması ya da reddetmesi çağrısında bulundu. Bu çağrı gibi savcıların neden göreve davet edilmediği soruları da yanıtsız kaldı. Şimdiye dek Yunanistan Başbakanlığı ofisinden ana muhalefetteki Yeni Demokrasi Hareketi’ne cevaben yayınlanan “Dora Bakoyanni Dışişleri Bakanı olduğunda gizli fonlar nereye gitmişti?” sorusu dışında basına yansıyan başka bir açıklama olmadı. Açıklamadan ziyade karşı suçlama tehdidi görünümündeki bu yaklaşım bir yönetim krizinin işaretidir. Geçmişte ülke yönetiminde bulunmuş PASOK ve Yeni Demokrasi gibi siyasi partilerin “anlaşılır nedenlerle” eleştiride düşük ses tonu kullanması mümkündür. Bu durumda böylesi “tuhaf” bir durumun peşini bırakmamak da Altın Şafak gibi marjinal gruplara kalır ama zaten uçlarda bir parti olduğu için de ciddiye alınmaz. Ancak Yunanistan için seçim zamanını erkene çekmesi daha muhtemel bir durum olduğu açık. Sonuçta Çipras, iddialara karşı Kammenos’u savunmadığı gibi suçlamaları bir sorgulama nedeni olarak da görmedi… Ancak hükümetinin ömrünü kısaltan tek sebep bu iddialar değil.
Doğrusu en az bir yıl daha yönetimde kalabilecek olan Çipras Hükümeti’nin kaderini Makedonya ve Zaev’in belirlemesi beklenmedik bir gelişme değildi. Son tartışma gündeme gelmeseydi de Makedonya’nın kendi sürecini tamamlamasından sonra sıra Yunanistan’ın Anlaşma’yı onaylayıp yürürlüğe sokmasına gelecekti ve kriz kendini gösterecekti.
Yunanistan’da Anlaşma’nın sadece Parlamento’da onaylanması yeterli olacak. Ama isim sorunu görüşmeleri ve “Kuzey” ibaresi eklense dahi “Makedonya” isminin kalması başından bu yana tepkilere sebep oluyordu. Yunanistan’daki iktidar partisi SYRIZA’nın koalisyon ortağı ANEL’in parti sözcüsü Mandalena Papadopoulou bu tepkiler nedeniyle istifa etmiş, ardından 26 Haziran’da ANEL’in Selanik milletvekili Yorgos Lazaridis de istifasını sunmuştu. İki isimden başka milletvekili Dimitris Kammenos da hükümet hakkında Makedonya ile varılan anlaşmaya karşı gensoru önergesine destek verdiği için partisinden ihraç edilmişti. (Ana muhalefetteki Yeni Demokrasi (ND) partisinin verdiği gensoru önergesi reddedilmiş, hükümet güven tazelemişti.) İki istifa bir ihraç kararı ile 10 sandalyesi bulunan ANEL 7 sandalyeye gerilemişti. 300 sandalyeli Yunan Parlamentosu’nda SYRIZA’nın da 145 milletvekili bulunuyor. Böylece koalisyon vekil sayısı 152’ye düşmüştü. (Güven oylaması için 151 yeter sayıdır)
Yeni Demokrasi (ND) partisinden ayrılarak kurulan ANEL’in lideri, son tartışmanın baş aktörü ve şu anda Savunma Bakanlığı görevini yürüten Panos Kammenos. Kotzias’ı Soros’tan para almakla suçlayan Kammenos, Hükümet ortağı olmasına rağmen Makedonya ile varılan anlaşmaya başından bu yana karşı. Makedonya’daki referandum öncesinde “Referandumdan ne çıkarsa çıksın kararı Yunan halkı vermelidir” diyordu. Şimdi de Anlaşma Yunanistan’a geldiğinde onaylanmasını kabul etmeyeceğini, halktan böyle bir yetki almadığını; 2015’de hükümet koalisyonu kurulurken de Makedonya meselesinin koalisyon anlaşmasına dahil edilmediğini söylüyor. Kammenos, “Başbakan’a üç teklifim olacak. Birincisi Yunan halkının referandum ile anlaşmayı oylaması. İkinci seçenek, görüşmeleri dört yıllık hükümet döneminin bitişinden sonra yapmak. Üçüncüsü ise seçime gitmek.” diyor.[19] Yani Kotzias’ın istifasını izleyebilecek “destek çekme” ihtimaline göre daha ciddi bir tehdit hala Hükümet’te olan Kammenos’tan geliyor. Ancak Yunan basınına yansıyan siyasi dedikodulara bakılırsa Nikos Kotzias ile “devasa çatışmada” “kazanan” olarak görünen Kammenos, gerçekte partisinin dağılması tehdidiyle karşı karşıya. Neredeyse kendisi dışındaki her ismin Çipras’ın lideri olduğu SYRIZA’dan teklif aldığı ve Parlamento’ya geldiğinde Prespa Anlaşması’na “evet” oyu vereceği söyleniyor. Bazı Yunan analistler durumu anayasa değişikliklerine “evet” oyu veren Makedon- VMRO milletvekillerinin durumuna benzetiyor ve Bağımsız Yunanlılar (ANEL) ertesi gün için anlaşmalarını yaptılar “evet” diyerek Kammenos’u yalnız ve partisiz bırakacaklar yorumunu yapıyorlar. Buradan çıkan sonuç Yunanistan’da da parlamento onayının derhal sağlanması için kimi önlemler alındığıdır. O zaman gerek Hükümetin devamı gerekse anlaşmanın onaylanması için bir hazırlık var. Peki anlaşma için hangi çoğunluk aranacak sorunu nasıl aşılacak?
Kammenos, isim anlaşmasının Meclis’ten 180 milletvekilinin oyuyla geçmesi gerektiğini, çoğunluk sağlanamıyorsa referanduma gidilmesi gerektiğini açıklamıştı. Kotzias ise “Ülkenin egemenliği ile ilgili bir durum olmadığı için üçte ikilik çoğunluk gerekmiyor” diyordu.[20] Dolayısıyla Yunanistan’da parlamentonun anlaşmayı nitelikli mi yoksa mutlak çoğunlukla mı kabul etmesi gerektiği de tartışılacak. Yunan Anayasası’nın 36/2. maddesi bazı anlaşmalar için özel karar yeter sayısı istiyor ve üçte iki çoğunluk (200 milletvekili onayı) bunu ifade ediyor. Yunan Anayasası’nın 28/3 maddesi ise bazı anlaşmalar için beşte üç çoğunluk (180 milletvekili onayı) aranacağını düzenliyor. Kotzias ise Yunan Anayasası 28/2’de öngörülen salt çoğunluk oyunun (151 milletvekili onayı) yeterli olacağı kanısında. Anayasa metinleri, bu tür tartışmaları giderecek denli açık yazılamadığı için tartışılması da olağan. Dahası Yunanistan Anayasası 44. maddesi de çok önemli milli ya da toplumsal konuların Cumhurbaşkanı tarafından referanduma götürülebileceğini düzenliyor. Bu maddenin İsim Anlaşması hususunda işletilip işletilemeyeceği de yine tartışılan hususlardan olacaktır. Aslında böylesi bir konu tam olarak bu madde kapsamına girer. Ne var ki referanduma gidilirse “hayır” denileceği kesin, Yunan halkı için AB , NATO üyeliği gibi bir “havuç” yok ortada. “İstişare Referandumu” söylemi Yunanistan’da asla kabul görmez. Anlaşmanın gerçekte Yunanistan’a kazandırdıkları da –Makedon basınında da yankılanacağı için- herhalde halka açıklanamaz. Kaldı ki Prespa Anlaşması’nda Yunanistan’da parlamento oylamasıyla yürürlüğe gireceği hükme bağlanmıştı. Parlamentoda hangi çoğunluk oyuyla Anlaşma’nın oylanacağı hususu ise Yunanistan’ın başlangıçtaki planının “küresel planı” tam uygulamak mı yoksa Makedonya’da “yeni”[21] bir Anayasal değişikliği sağladıktan sonra süreci dondurmak mı olduğuna göre değişebilir. Doğrusu Çipras’tan da Zaev’in “Anlaşma’ya sadık kalmadaki performansı” bekleniyor olması daha güçlü bir ihtimal. Dolayısıyla Çipras, Parlamento’daki salt çoğunlukla Anlaşma’nın yürürlüğe gireceği yönünde kesin bir tavır sergileyip tartışmaların önünü kesebilir. Tüm bunlar için Makedonya’nın Anayasa değişikliğinden sonra diğer yasa ve yönetmeliklerini de Anlaşma ile uyumlu hale getirmesi gerekiyor. Ama Zaev oldukça hızlı hareket ettiği için bu yıl bitmeden süreci tamamlaması mümkün.
Tüm bunlara ek olarak kemer sıkma politikaları kapsamında emekli maaşlarında yapılması gereken yeni bir kısıtlamanın da yürürlüğe sokulması gibi Çipras’ı bekleyen ayrı bir kriz ihtimali de var. Tüm kriz ihtimallerine rağmen erken seçim Mayıs 2019’dan önce olmaz. Mayıs 2019’da yerel seçimler ve AP seçimleri yapılacak, bir sandık da parlamento seçimleri için konulması makul olacaktır. Dolayısıyla Çipras’ın Anlaşma’yı Yunanistan’da yürürlüğe sokmak için yeterince zamanı olacaktır.
Sadece Yunanistan’daki istifa krizinden ortaya dökülen sırlar ve iddialar değil Makedonya’da Zaev’in iktidara gelişi de dahil isim anlaşmasının yasallaştırılması için gösterdiği yoğun çaba da tuhaf. Yaşananları “masadan kalkan taraf olmamak” ya da “karşı tarafı suçlu gösterebilmek için her şeyi tam yapma gayreti” gibi yorumlarla açıklamak mümkün değil. AB ve NATO üyeliği hedefi, ortaya çıkan anlaşmanın Makedonya’ya getirdiği ağır yük ve kimliksizleşme sürecinin kabul edilmesini açıklayamaz. Kaldı ki Makedonya’nın elinde Uluslararası Adalet Divanı’nın kendi lehine verdiği ve Yunanistan’ın bu örgütlerdeki vetosunu haksız ilan eden bir karar var.[22] Bu karar hiç kullanılmadı. Aynı şekilde AB ve NATO ya da Soros, Balkanlarda istikrar adına sorunların çözülmesi taraftarıydıysa bugüne dek bu karar üzerinden Yunanistan’ın zorlanması gerekmez miydi?
Kotzias, istifası sonrasında Girit’de 22 Ekim’de katıldığı bir etkinlikte yaptığı konuşmada bir anlamda Anlaşma’ya ilişkin savunusunu da yaptı. Makedonya’nın uluslararası camiada zaten FYROM olarak değil artık Makedonya olarak isimlendirilmekte olduğunu ancak parlamento oylamasından sonra dünya basınında haberin “Kuzey Makedonya” isimlendirilmesiyle verildiğine dikkat çekti. Bu Kotzias’a göre şimdiden kazanılmış bir başarı. Kotzias, “İsmini Makedonya’dan Kuzey Makedonya’ya çevirdik ve tüm sorumsuzluk sembollerini ve kitaplarını buna uygun değiştirmeyi başardık.” dedi ki az bile söyledi. Çünkü Yunanistan bu konuda süresiz bir denetim hakkını da bu anlaşmayla sağladı.[23] İki yılda bir durumu rapor edecek bir komisyon kuruluyor. Kotzias’ın Makedonya’daki süreci olumsuz etkilememek adına “zamanı gelince açıklarım” dediği hususların bir kısmını da sıralayalım. Devlet kurumları ya da kamu-özel tüzel kişilerinin Makedon ifadesini antik Makedon’u anımsatacak şekilde kullanması artık yasak. Üstelik yasaklar sadece Makedonya’yı değil tüm diğer ülkeleri de Erge Omnes kuralı gereğince bağlayacak. Kısaltma yapmak gerektiğinde ise Kuzey Makedonya denilebileceği dahi hüküm altına alındı. Bunlar, Yunanistan’ın Anlaşma’yı “kazandığı” için kabul ettiğinin ispatıdır. Kotzias aynı konuşmasında kişisel önceliklerini de (savaşı tercih edip de)“Üsküplülerin Türklere sığınmasına izin vermeyin”, “Biz Türkiye denen canavarı tutmaya çalışıyoruz”[24] (kaba olduğunu söylemiştik) “Türkiye’nin nüfuzunu kırmaya çalışıyoruz” ifadeleriyle belirledi.
Yunanistan açısından Prespa Anlaşması’nın kendi ulusal çıkarlarına karşılık gelen makul bir açıklaması var, Zaev için var mı?
Gelelim Soros’un bu konuyla neden bu denli ilgili olduğu meselesine… 2000’lerin Renkli Devrimleri’nin mimarı, yönetilebilir, kontrol edilebilir devletler ve toplumlar yaratma işini, yönlendirilebilir devletlerarası ilişkiler boyutuna mı taşımak istiyor? Belki artık bölgeleri dizayn etmek ilgisini çekiyordur. Çünkü Açık Toplum Vakıfları’yla zaten Yunanistan, Makedonya ve Arnavutluk’ta yaygın bir ağ kurmuştu. Makedonya’daki Vakıfları ilk dönemlerde etnik gruplar arası ilişkiler ve medyanın geliştirilmesi üzerine yoğunlaşmıştı, sonra LGBT aktivizmi, seks işçileri haklarına kadar genişledi çalıştığı konular. Kaldı ki bu süreçte Makedonya’nın ABD Büyükelçiliği binasından yönetildiği de iddiadan ziyade normal kabul edilen bir vakıaydı. Yani bildiğimiz hedefleri zaten gerçekleşmişti. Soros, kendi yazdığı makalede ifade ettiği gibi sadece Rusya, Çin ve Türkiye’nin ülkedeki ve bölgedeki nüfuzunu azaltmayı hedefliyor olabilir mi? Konu, Makedonya’nın çok kültürlü, çok kimlikli, çok dinli yapısının yönetim denemelerine müsait olmasıyla mı ilgili? Ohri Anlaşması zaten bunu sağlamıştı ve özel bir devlet modeli Makedonya’da hayata geçirilmişti. Yeni bir model denemesi daha mı? Bu, Bulgaristan ve Yunanistan’daki Makedonların temel insan hakları dahi tanınmazken Makedonya’daki –artık kökenleri nereye dayanıyorsa- Makedonların kimliklerinin tamamen eritilmesiyle ulaşılabilecek bir model mi? Kammenos olsaydı da sorsaydık Makedonya, yeni yerleşimler için boşaltılmak mı isteniyor acaba? Kesin olan, Yunan ve Makedon halklarının ve devletlerinin kendi menfaatlerinin dışında başka hesaplar var ve yönetimdekiler çeşitli vaatler için bu planları uyguluyorlar.
Amaç değil ama yöntemlerdeki pervasızlık asıl dikkat çekici olanı. Doğrudan başbakanlara, dışişleri bakanlarına aktarılan paralar ve devletlerini onlarla birlikte yönetmeye ikna edebilme kabiliyeti şaşırtıcı olan. Almanya, Fransa gibi daha egemen görünen devletlerin liderlerinin ise bu birlikte yönetime tüm o demokrasi, hukuk devleti ilkelerini bir tarafa bırakarak sessizlikleriyle destek olmaları ilginç olanı. Sadece Makedonya’da değil Yunanistan’da da aktarıldığı iddia edilen Soros paraları hakkında yalanlama ya da izahat getirilmeksizin, hiç olmamış gibi davranılabilmesi, emeklilerin maaşı kesilirken garip, saçma, asıl ihtiyaca karşılık gelmeyen ülküler uğruna Kiliselere, algı yaratmak adına medya organlarına gizlice para aktarılabilmesi halkların “aptal/anlamaz/nasılsa yine oy verir” yerine konulduğu anlamına gelmiyor mu? Mesele sadece Soros da değil; Makedonya ya da Yunanistan da değil. Mesele tüm dünya insanlarını ilgilendiren global bir sorun… Devlet dışı aktörler, sandığa yansıtıldığı zannedilen iradeyle de seçilmişlerin iradesiyle de oynayabilecekleri bir düzeni yaratmış ve kendi iradelerini her şeyin üzerine yerleştirmiş durumda.
[1] Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Kocias ve Makedonya Dışişleri Bakanı Nikola Dimitrov, iki ülkenin sınırında bulunan Prespa Gölü kıyısındaki Psarades köyünde düzenlenen törende imzaları attığı için anlaşma bu isimle anılıyor. Törene Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras ve Makedon mevkidaşı Zoran Zaev’in yanı sıra Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini, AB Komisyonunun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Johannes Hahn ve Birleşmiş Milletler Özel Temsilcisi Matthew Nimetz katılmıştı.
[2] 2017’de Kıbrıs müzakerelerinin ilk gününde Kotzias aynı uygunsuz tavırlarını sürdürmüş, Kıbrıslı Türk temsilcileri de aşağılayıcı tutum takınmıştı. BM Genel Sekreteri Kotzias ile aynı odada oturmak istemeyince Merkel Çipras’ı arayıp sorunu bildirmişti ve Çipras yine Kotzias’ın rolünü devralmak zorunda kalmıştı. https://cyprus-mail.com/2017/01/15/talks-halted-greek-ministers-attitude/
[3] Τα 50 εκατομμύρια του Σόρος και η παραίτηση του Νίκου Κοτζιά, 18 Ekim 2018, Liberal, https://www.liberal.gr/arthro/224595/politiki/2018/ta-50-ekatommuria-tou-soros-kai-i-paraitisi-tou-nikou-kotzia.html
[4] Ο «πόλεμος» για τα μυστικά κονδύλια, οι πληρωμές του Σόρος και το… ηθικό πλεονέκτημα, (Gizli Fonlar İçin “Savaş”, Soros Ödemeleri ve … Ahlaki Avantaj), In.Gr, 18 Ekim 2018, https://www.in.gr/2018/10/18/politics/kyvernisi/o-polemos-gia-ta-mystika-kondylia-oi-pliromes-tou-soros-kai-ithiko-pleonektima/
[5] George Soros and Alexander Soros, In the Balkans, a Chance to Stabilize Europe, The New York Times, 18 June 2018
[6] Bir kısmını değerlendirdiğimiz makale için bkz Gözde Kılıç Yaşın, Balkanlarda Jeopolitik Kavga, Diplomatik Gözlem, S 79, Ağustos 2018
[7] Yunan gazeteleri Yunanistan’daki geçtiğimiz yaz ardı ardına gerçekleşen yangın felaketlerinin sorumlusu olarak bütçeden itfaiye örgütüne ayrılan payın kısılmasını göstermişti. Yunanistan sosyalist örgütler ittifakı ANTARSYA da NATO’da en fazla silah harcaması yapan 2. ülke olan Yunanistan’ın halkını yangına karşı koruyamadığını vurgulamış, kaynakların silahlanmaya değil itfaiye hizmetlerine ayrılması çağrısında bulunmuştu.
[8] Kotzias finances Journalists in Macedonian Media, http://english.republika.mk/kotzias-financed-journalists-in-macedonian-media/, 19 Ekim 2018
[9] Lombardiya ve Veneto’da merkezi yönetimden daha geniş haklar almayı danışmak üzere yapılan bir referandumdu.
[10] Örneğin http://www.faz.net/aktuell/politik/ausland/beide-lager-koennen-behaupten-dass-sie-gewonnen-haben-15812395.html, her gün 200 Makedonya vatandaşının ülkeyi terk etmek istedikleri için Üsküp’teki AB elçiliklerinden iş vizesi başvurusunda bulunduğu da ifade ediliyor.
[11] İsim anlaşmasının kabulü için yöneltilen “Makedonya ve Yunanistan arasındaki anlaşmayı kabul ederek Avrupa Birliği (AB) ve NATO üyeliğine var mısınız?” sorusuna 609 bin 813 ‘evet’ oyu; 37 bin 700 “hayır” oyu verildi. Oyların yüzde 2,89’u ise geçersiz sayıldı.
[12] Zaev met with Soros: Face-to-face with the man who brought him to power, 27 Ocak 2018, http://english.republika.mk/zaev-met-with-soros-face-to-face-with-the-man-who-brought-him-to-power/; http://www.minareport.com/2018/01/26/zaev-meets-with-his-chief-financier-in-davos/ , 27 Ocak 2018
[13] VMRO’nun Zaev’e destek veren vekilleri Elisabeta Kantseva – Miliska (eski Kültür Bakanı), Sasso Vasilievski, Krsto Mukoski, Ljuben Arnaudov, Vallada Avarovic, Emilia Alexandrova, Nolla İsmailova – Starova ve Zheir Rachilovich idi.
[14] Russia says FYROM parliament vote to back name change was rigged, Ekathimerini, 22 Ekim 2018,
http://www.ekathimerini.com/233909/article/ekathimerini/news/russia-says-fyrom-parliament-vote-to-back-name-change-was-rigged
[15] https://www.in.gr/2018/10/21/world/deutsche-welle/thema-epiviosis-tsipra-mi-perikopi-ton-syntakseon/
[16] Kammenos: Who does not vote in the orders is imprisoned and who complies he gets bonus 2 million E black Money, http://english.republika.mk/kammenos-who-does-not-vote-in-the-orders-is-imprisoned-and-who-complies-he-gets-bonus-2-million-e-black-money/, 20 Ekim 2018
[17] http://english.republika.mk/moscow-this-is-the-most-offensive-interference-of-the-u-s-and-eu-in-macedonias-domestic-affairs/
[18] Makedonya’da yeni isme meclisten ilk onay çıktı, Deutsche Welle Türkçe, 21 Ekim 2018
[19] Greece a step closer to snap elections after Kammenos declaration, 21 Ekim 2018, http://www.keeptalkinggreece.com/2018/10/21/greece-government-snap-elections/
[20] Gözde Kılıç Yaşın, Yunanistan İsim Anlaşmasını Hangi Çoğunlukla Oylayacak?, 4 Temmuz 2018, http://soyledik.com/tr/analiz/7451/yunanistan-isim-anlasmasini-hangi-cogunlukla-oylayacak–gozde-kilic-yasin.html
[21] Makedonya, 13 Eylül 1995’de Newyork’ta Yunanistan’la imzaladığı Geçici Anlaşma’ya uyarak bayrağını değiştirmiş, Anayasası’nda da Yunanistan’ın istediği değişiklikleri gerçekleştirmiş, 49 maddesindeki “Makedonya Cumhuriyeti, komşu ülkelerde yaşayan Makedon milletine mensup kişilerin ve Makedon sürgünlerin statü ve haklarını korur, kültürel gelişimlerini destekler, onlarla ilişkileri teşvik eder” ifadesini çıkarmıştı. 1995 tarihli Geçici Anlaşma’nın 11. Maddesi’ne göre ise Yunanistan, Makedonya’nın kendisine “Eski Yugoslavya Cumhuriyeti Makedonya” olarak atıfta bulunan uluslararası örgüt ve kurumlara üyelik başvurularına ve üyeliğine karşı çıkmamayı kabul ediyordu. Ancak yükümlülüğünü yerine getirmedi ve Makedonya’nın tüm girişimlerini veto etti.
[22] Makedonya’nın Yunanistan aleyhine 2008’de açtığı dava, 5 Aralık 2011’de karara bağlanmış ve Yunanistan’ın Makedonya’nın uluslararası örgütlere üyeliğini veto ederek 1995 Geçici Anlaşması’nın 11. maddesini ihlal ettiği 15’e karşı 1 oyla hükme bağlanmıştı. Davaya sebep olan 2008’de Bükreş’teki zirvede Makedonya’nın NATO üyeliğini veto etmesiydi. Mahkemenin bağlayıcı kararına rağmen Yunanistan, AB’nin Nisan 2013’deki toplantısında da AB ile müzakerelerin başlatılmasını veto etmişti.
[23] Anlaşmanın ayrıntıları için bkz. Gözde Kılıç Yaşın, Makedonya-Yunanistan Anlaşması: Antik Makedonlarla İlgisi Olmamak Kaydıyla “Kuzey Makedonya”, Diplomatik Gözlem, S. 78, Temmuz 2018
[24] Κοτζιάς: Δεν ήξερα ότι ο Καμμένος είναι το «εμείς», 22 Ekim 2018, https://www.in.gr/2018/10/22/politics/diplomatia/kotzias-den-iksera-oti-o-kammenos-einai-emeis/;
Kotzias says Prespes accord will stabilize Balkans, halt Turkish influence, 22 Ekim 2018,
http://www.ekathimerini.com/233916/article/ekathimerini/
news/kotzias-says-prespes-accord-will-stabilize-balkans-halt-turkish-influence