Yükleniyor...
12 Aralık 2015
Çok önemli bir mesele. Daha ilk planda, Türk-Rus ilişkilerini kökten sarsmaya başladı. Aynı zamanda bölgede, hatta uluslararasında güç dengelerini etkileyecek mahiyet kazandı. Nitekim; bütün ülkelerde yoğun tartışmalar sürerken; Türkiye ve bölgeye hesap dışı bir güç yığılması başlatıldı. Rusya, Çin, İran, Irak ve Suriye bloğunun işbirliğini derinleştiriliyor, benzeri bir dayanışma ABD ve Avrupa ülkelerinde de görülüyor. Belli ki, durum çok ciddi.
Biz meseleye Türkiye açısından bakmaya çalışacağız. Gerçi bu konuyu bilen bilmeyen birçok kişi enine boyuna tartışıyor, ama bize göre, uçağın niçin düşürüldü sorusu bir türlü sarahate kavuşturulamadı. Eğer sorunun doğru cevabı bulunabilirse, olayın arkasındaki hesap görülür, yakın gelecekte neler olabileceği daha kolay tahmin edilebilir.
O halde soralım, Rus uçağı niçin düşürüldü?
Resmi açıklamaya göre özetle; “Türk hava sahası ihlal edildiği” ve “Bayır- Bucak Türkmenleri bombalandığı” için düşürülmüş. Medya tartışmalarında, bu gerekçeler itibar görmedi. “Egemenlik meselesi kâğıt üzerinde böyle, ama hayatta durum çok farklı” denildi.
Türkmen meselesine gelince: Türkmenler, Esat’a karşı yürütülen silahlı mücadelede de, diğer muhalif gruplarla beraber hareket etmektedir. “2003’den beri Irak’ta, 2011’den beri de Suriye’de Türkmenler katledilip aşağılanarak, aç-susuz çöllere sürülürken ses çıkarılmıyordu, hatta Türkiye’ye sığınmaları bile yasaktı; şimdi ne oldu?” diye soruldu.
Gerçekten de, uçak düştüğü sırada da Gorani peşmergeleri ile PKK, Tuzhurmatı’yı basarak şehri yakıp yıkmış, 16 Türkmen’i öldürüp, 50 kadarını da kaçırmıştı.
Esasen Suriye rejimine karşı savaşan ondan fazla silahlı grup vardır, Türkmenler bunlardan biridir ve zaman zaman birlikte hareket etmektedirler. Önemli olan ise, bu gurupların Lazkiye’nin doğusu ve kuzeyinde savaşmalarıdır. Yani Suriye’nin kapısında.
Bu durumda hakiki gerekçe ne olabilir?
Erdoğan’ın siyaseti kendi ideolojik hesapları üzerine kurulmuştur. Bu görüş açısından baktığımızda, manzara netleşiyor.
Suriye haritasına bakalım. En hassas bölge Lazkiye değil mi? Evet, bu bir.
Sadece Esat rejiminin temel dayanağı bakımından değil, Rusya’nın da ilk defa Akdeniz’de “Askeri Deniz Üssü” kurduğu, hava ve kara güçlerini ve ağır silahlarını konuşlandırdığı bölge burası değil mi? Evet, bu da iki.
Rusya bölgeden uzaklaştırıldığı takdirde, ABD başta olmak üzere batılı güçler tarafından kuşatılacağını bildiğine göre, Suriye (Lazkiye), Rusya için varlık meselesi değil mi? Evet, bu da üç.
Bitmedi; 2011’den beri “Esat gidecek” diyerek, Esat rejiminin yıkılmasına odaklanan Erdoğan siyaseti için Lazkiye’nin düşmesi, kilidin açılması demek değil midir? Evet, bu da dört.
Lazkiye’nin düşmesiyle Esat rejimi yıkılınca, İhvanı Müslimin (Fas, Tunus, Libya, Mısır da olduğu gibi) iktidarı ele geçirmeyecek mi? Evet, bu da beş.
Peki Rusya, İran, Suriye ve Hizbullah birlikte savaşarak Lazkiye’nin düşmesini engeller de, Suriye rejiminin toparlanmasını sağlarsa, ideolojik rüyalar bitmiş olmayacak mı? Evet, bu da altı.
Rus uçağı düşürülünce, ABD, AB ve koalisyon ülkeleri bu durumu Rusya’nın bölgeden uzaklaştırılması için bir fırsat olarak görmeyecekler mi? Evet, bu da yedi.
Böyle bir durumda, Esat rejimi yok olacağına göre İhvan’ın önü açılmış olmayacak mı? Evet, bu da sekiz.
Hayal kurduk değil mi? Eee, bu işlerde hayal kurulamaz mı?
Madem böyle, başka türlü hayal kuranlar da olabilir. Mesela, hayali Yeni Şafak yazarı Abdulkadir Selvi nasıl kurmuş bakalım: “ABD ile Rusya’nın Suriye planının yüzde 80’inin ortak olduğunu ifade ediyoruz ama aralarında gizli bir anlaşma olduğundan da kuşkulanmıyor değiliz. Herkes hesabını doğru yapsın. Rusya, Suriye’de kalıcı. Ortadoğu şekillendirilirken sadece siyasi etkisiyle değil, artık askeri gücüyle masada. DAEŞ üzerinden Suriye ve Irak, iki ülke üzerinden ise Ortadoğu yeniden dizayn ediliyor.”
Bu hayale göre de sonuç aynı çıkıyor. Kısaca, Erdoğan siyasetinin gemisi karaya oturuyor. Üstelik bir de uçak düşünce, Suriye’den de tamamen dışlanmış oluyor. Irak’ta zaten yokuz. Rusya, İran, Barzani imdada yetişemeyeceğine göre Irak, Mısır, Libya derken sırada Kıbrıs Rum kesimi, Yunanistan ve Ermenistan sırada bekliyor.
Belaya kapı açmak
Eğer bu projenin bir parçası da ülkemize gelen akıl almaz ve emsali görülemez sayıdaki göçler ise vay halimize.
Yüz ülkeyle vizeyi kaldırdık diyerek övünen siyasetin sonucunda ülkemize üşüşenlerin sayısını bilen yok.
Buna, yıllardır Afrika ülkelerinden getirilip birçok ilimize sessizce yerleştirilen ve yaşayabilecekleri kadar ücret verilenlerle; Suriye’den gelen 2,5 milyon sığınmacıyı, Irak, Afganistan toplu olarak gelenleri de ilave edersek demografik yapımızın hangi ölçüde tehdit altına sokulduğu ortaya çıkacaktır.
Yine; Ermenistan, Yunanistan ve Rumların saldırganlık ve düşmanlıklarına dost; uzak yakın tabii müttefiklerimize düşman gözüyle bakacak hale gelinmesi tesadüf olabilir mi?
Ey ahlak, ey idrak, ey akıl, ey vicdan, ey vebal, ey hak, ey insanlık neredesin!