Yükleniyor...
Cou Hükümdarı Wın
Bugünlerde Çin kaynaklarında, Türklerle ilgili en eski bilgileri bulmaya çalışıyorum. Bu sebeple, Konfüçyüs devrindeki ve ondan önceki devirlerdeki metinlerin ne dediklerini anlamaya uğraşıyorum. Görüldüğü kadarıyla Çinlilerin en eski denilebilecek kayıtları fallar ve şiirler. Bu şiirlerden dört tanesi doğrudan bizimle, yani bozkır savaşçılarıyla ilgili ama bugünkü konumuz o değil. Bu dört şiir dışında yine bozkırla ilgili olduğunu düşündüğüm, Çince “Dang” adını taşıyan bir şiire tesadüf ettim. Bu beşinci şiir ise Çin’deki hanedanın kuruluşuyla ilgiliymiş meğer. Bu hanedan Çin’e dışarıdan geldiği için şiir de önem arz ediyor. Şimdi burada, ilgi çekici olan bu şiiri yayımlayacağız ama bundan önce şiirde geçen tabirleri anlamak için biraz tarihî arka plana ihtiyaç var.
Çinlilerin en eski tarihleri mitolojiyle ve efsanelerle karışıktır. Bir takım efsanevi hükümdarlardan sonra ilk hanedanları olan Şia hanedanının kurulduğu yazar kaynaklarda. Çin tarih geleneğinde ilk hanedan kabul edilen Şia hanedanından sonra Şang hanedanı gelir. Bu ikinci hanedanın MÖ 16. yüzyıl ile MÖ 11. yüzyıl arasında yaşadığı kabul edilir. Her iki hanedanın coğrafyasına gelince bunlar bugünkü ölçülerimize göre çok küçük yerlerdir. Sarı Nehir kıvrımının doğusunda kalan ufak bir toprak parçasındadır bu hanedanlar. İşte MÖ 11. yüzyılda batıdan Çinli olmayan bir grup gelir ve bu grup Şang hanedanını yıkarak kendi hâkimiyetini kurar. Uzun bir müddet Çin’i idare edecek bu üçüncü hanedanın adı Cou’dur. Cou hanedanı yöneticilerinin Çinli olmadığı bütün araştırıcılar tarafından kabul edilir. Eberhard da onları Türklerle eşleştirmişti.
Şiirimizin hikâyesi işte Şang ile Cou’nun bu kesişim tarihinde başlıyor. Şiir, Cou hanedanını kuran hükümdar Wu’nun babası Wın’ın ağzından yazılmıştır. Çin geleneğine göre kurucuların ataları da hükümdar unvanıyla anıldığından şiirde hükümdar Wın tabirini görürüz. Yin-Şang tabiri, Çin’in ikinci hanedanı, Şang hanedanını ifade eder. Şiirden anlaşıldığına göre o sırada Şang hanedanı düşüştedir.
Şiiri okurken hem Tanrı hem de Tengri kelimelerinin geçtiği fark edilecektir. Bu durum, Çince orijinalde farklı iki kelime olduğunun anlaşılması içindir. Çincede Şang-di olarak yazılan kelimeyi Tanrı sözüyle karşıladık. Diğer Çince kelime Tien idi ki, anlam bakımından Tengri ile bire bir örtüşmektedir. Çünkü tıpkı Gök Türkçe Tengri gibi Tien kelimesi de hem Gök hem de Tanrı demektir. Hatta Tien ile Tengri’nin aslında aynı kelimenin iki farklı söylenişi olduğu yönünde araştırmalar mevcuttur. Gök kültü bozkırda olduğu için, bu Tien kelimesinin Çin’e dışardan Cou’larla geldiğini düşünen araştırıcılar vardır. Şiirin en sonunda geçen Şia terimi, tahmin edilebileceği gibi ilk hanedan olduğuna inanılan Şialardır. Hükümdar Wın, Şang hanedanına Şia hanedanının sonunu hatırlatmaktadır.
Geleneğe göre Cou hanedanı, hükümdar Wu tarafından MÖ 1045’te kuruldu. Demek ki Wu’nun babası Wın da aynı yüzyılın daha önceki yıllarındaydı. Yani şiir bize MÖ 11. yüzyılın ilk yarısı olaylarını anlatıyor. Peki, gerçekte bu şiir ne zamanın ürünü? Hanedan kurulduktan sonra kurucunun atasını yüceltmek için bu şiir söylenmiş ve sonra da halk arasında yayılmış olabilir. Muhaddere Özerdim bu şiirlerin MÖ 8. yüzyıl ile MÖ 5. yüzyıl arasında derlendiğini yazıyor.[1]
Şiir Konuralp Ercilasun tarafından Çinceden Türkçeye tercüme edildi. Ahmet Bican Ercilasun tarafından da manzum hâle getirildi.
Şimdi sizi 3000 yıllık bu şiirle baş başa bırakıyoruz.
Ulu ve yüce Tanrı,
İnsanların hükümdarı!
Kahhar ve cebbar Tanrı,
Ceza dolu buyrukları!
Kişiyi Tengri yarattı,
Güvenilmez tabiatı.
İyi başladı ancak
Gelemedi arkası.
***
Hükümdar Wın dedi ki ey!
Ey sen, ey sen, Yin-şang hey!
Despot oldun artık sen,
Gasıp oldun gerçekten.
Dağıttığın makamlar da,
Hizmetine bakanlar da
Hepsi erdemsiz ve küstah,
Sen yükselttin onları ah!
***
Hükümdar Wın dedi ki ey!
Ey sen, ey sen, Yin-şang hey!
Dürüstlüğü seçsen eğer
Sevinmez bu zalimler.
Dürüst için hep dedikodu,
Saray ise hırsızlarla dolu.
Ne isterse yapıyor hampalar,
Onlara ne son, ne sınır var.
***
Hükümdar Wın dedi ki ey!
Ey sen, ey sen, Yin-şang hey!
Kibirli bir despotsun merkezde,
Erdem olmaz nefretin, istesen de.
Ne aklın var, ne de erdemin,
Seni kim yıkar, farkında değilsin.
Yetersizdir aklın ve erdemin,
Dürüst memurları seçmek için.
***
Hükümdar Wın dedi ki ey!
Ey sen, ey sen, Yin-şang hey!
Tengri değil sarhoş eden seni,
İnsafsızlığa yönelten seni.
Sınıra dayandı günahların,
Ne gündüz, ne gece ayırırsın.
Hep bağırırsın, hep çağırırsın,
Gündüzü geceye çevirirsin.
***
Hükümdan Wın dedi ki ey!
Ey sen, ey sen, Yin-şang hey!
Bir ağustos böceği gibi,
Kaynayan bir çorba gibi
Kaybediyorsun her şeyini,
Halk artık peşinden gelir mi?
Merkezde öfke var, kızgınlık var,
Neredeyse ulaştı uzaklara kadar.
***
Hükümdar Wın dedi ki ey!
Ey sen, ey sen, Yin-şang hey!
Tanrı değildir kötü olan,
Eskisi gibi değil Yin-şang.
Yanında yoksa da güngörmüşler,
Yürürlüktedir hâlâ yasalar.
Yasaları dinlemediğinden
Baş aşağı gidiyor düzen.
***
Hükümdar Wın dedi ki ey!
Ey sen, ey sen, Yin-şang hey!
Bilirsin, eski bir söz var:
“Kökten yıkılırmış ağaçlar;
Dal ve yaprak sağlam olsa da
Yıkarmış ağacı kökteki zarar.”
Yin-şang! Hâlâ ders alabilirsin
Başına gelenlerden Şia’nın.
[1] Muhaddere Özerdim, Shih Ching’den (Şarkılar-Türküler Kitabı) Seçmeler, A.Ü. DTCF Doğu Dilleri Dergisi, II/3 (1977), 257. Bu makalede Özerdim, şiirlerin derlenmesi hakkında genel bir bilgi vermiş ve derlenmiş şiirlerden 32 tanesini tercüme etmiştir. Bizim burada yayımladığımız şiir, Özerdim’in tercüme ettikleri arasında yoktur. Bu sebeple üç bin yıllık bu şiir, tespit edebildiğimiz kadarıyla Türkçede ilk defa yayımlanıyor.