Yükleniyor...
ODTÜ URAP (University Ranking by Academic Performance) Laboratuvarı’nın da aralarında olduğu 11 üniversite sıralama kuruluşu, ARWU, CWUR, LEIDEN, NTU, QS, RUR, SCIMAGO, THE, USNEWS ve WEBOMETRICS Türkiye’deki 203 üniversitenin dünya sıralamalarına ilişkin değerlendirmelerini Ocak ayı sonunda açıkladı. Buna göre 3 kuruluşun ilk 500 listesine ODTÜ, iki ayrı listeye ise Boğaziçi, Hacettepe ile İstanbul üniversiteleri girdi. 2021 yılı dünya genel sıralamalarından en az birine ilk 500’den girebilen 10 Türk üniversitesi vardır.
Boğaziçi Üniversitesi, RUR listesinde 387’nci, US News&World Report listesinde 287’nci; Hacettepe Üniversitesi LEIDEN listesinde 456’ncı, RUR listesinde 388’nci; İstanbul Üniversitesi ARWU listesinde 450’nci, LEIDEN listesinde ise 376’ncı sıradadır. ODTÜ, 11 ayrı “Dünyanın En iyi İlk 500 Üniversitesi” listesinin 3’üne girebilen Türkiye’den tek üniversitedir. ODTÜ; RUR listesine 425, US NEWS listesine 484 ve WEBOMETRICS listesine 497’nci sıradan girmiştir.
2021 dünya sıralamalarında 23 araştırma üniversitesinin durumuna bakıldığında ODTÜ, İTÜ, İstanbul ve Hacettepe Üniversitesi 11 sıralamanın 11’nde de yer almıştır. Dünya sıralamalarında 23 araştırma üniversitesinden sadece 8’i ilk 500’e girmiş, 15 araştırma üniversitesi 11 sıralamanın hiçbirinde ilk 500’de yer alamamıştır. İlk 500’deki araştırma üniversitelerinin beşi devlet, üçü vakıf üniversitesidir. Boğaziçi ve Ankara Üniversitesi 11 sıralamanın 10’unda yer alırken, Ege, Gazi, Koç, Yıldız Teknik ve Bilkent Üniversitesi 9 sıralamaya girmiştir.
URAP, akademik üretkenliğe odaklanan bir sistem olduğu için, sıralama sisteminin temelini üniversitelerin yaptığı bilimsel yayınlar oluşturmaktadır. Yapılan yayınların niteliğini ve niceliğini göz önünde bulunduran göstergelere ek olarak, bir de “uluslararası iş birliği” göstergesi kullanılmaktadır.
URAP sıralamalarında “makale” ve “atıf” sayısı önemlidir. URAP dünya sıralamasındaki ilk 1.000 üniversite, 100’lük dilimlere ayrıldığında ortaya çıkan ortalama atıf sayıları aşağıdadır. Atıf sayısı, makale sayısından farklı olarak yapılan çalışmanın kalitesine bağlıdır. Atıf sayısının artması, araştırmacıların kendileri tarafından değil çalışmalarının yer aldığı bilimsel çevre tarafından takdir edilmesi ile mümkündür.
Kullanılan göstergeler bir grup uzmanın görüşleri doğrultusunda “Delfi Sistemi” kullanılarak ağırlıklandırılmıştır. Makale Sayısı: Yüzde 21, Atıf Sayısı: Yüzde 21, Toplam Doküman Sayısı: Yüzde 10, Toplam Yayın Etkisi: Yüzde 18, Toplam Atıf Etkisi: Yüzde 15, Uluslararası İş birliği: Yüzde 15.
ODTÜ URAP Koordinatörü Prof. Dr. Ural Akbulut, rapora ilişkin yaptığı açıklamada, üniversitelerin dünya sıralamalarında üst sıralarda yer alamamasını şöyle açıklamaktadır: “Bunun temel nedeni, etki değeri yüksek dergilerdeki bilimsel makale sayılarımızın gereken hızlarda artırılamayışı ve etki değeri en düşük Q4 grubu dergilerdeki makalelerin azaltılamayışıdır. Üniversitelerimizin genellikle yayın ve atıfları her yıl az da olsa artmaktadır ama artış hızımız, dünya ortalamasının altında kalmaktadır.”
URAP’ın 2020-2021 Türkiye Üniversiteleri genel sıralaması makale puanı, atıf puanı, bilimsel doküman puanı, doktora puanı ve öğretim üyesi/öğrenci puanı kriterlerine göre yapılmıştır. Kriterler için puanlama şöyledir:
URAP’ın tespitine katılıyorum: “Sayıları 200’ü aşan üniversitelerimizin, sıralamalarda yükselebilmek için bilimsel yayınlarını hızla artırma çabaları umut vericidir. Maalesef bu yıl da üniversitelerimiz, URAP 2021-2022 dünya sıralamasında umulan yükselmeyi gösterememiştir. Bunun temel nedeni, aşağıda verilen tablo ve grafiklerde görüleceği gibi yayın ve atıflarımızın sayısının azlığı ve yayınlarımızın etki değeri düşük dergilerde yayınlanmaya devam etmesidir.” URAP’ın tespitinin ne kadar doğru olduğu, aşağıdaki yaşanmış örnekten anlaşılır.
Eğer bir büyük kentimizdeki bir “vakıf” üniversitesinde profesör atamasında aşağıdaki “bilim dışı” 9 kriter esas alınıyor ve YÖK bunu kabul ediyorsa, Türk üniversiteleri değil ilk 500’e ilk 1500’e bile giremez. Çünkü aşağıdaki 9 bilim dışı kriterin hiçbiri dünya genelinde esas alınmamaktadır.
Söz konusu kriterlerin dünya genelinde bilimsel değeri koca bir sıfırdır.
Bu kriterleri esas alan bir üniversite uluslararası derecelendirmelerde en alt sıralarda bile yer alamaz. Eğer üniversitede profesör olacak aday “genç”, “dinamik” ve “yetkin” ise ataması yapılacak, değilse atanmayacaktır. Bu “komik”, “saçma” ve “bilim dışı” kriterler dünyanın hangi üniversitesinde geçerlidir diye bir soru sorulursa, cevap basittir: Hiçbirinde.
Bu kriterler Türkiye’de sadece bir büyük kentimizdeki “vakıf” üniversitesinde profesör atamasında geçerlidir. Daha da ilginci, YÖK bu kriterleri profesör atamalarında kabul edip etmediğini şimdiye kadar açıklamamıştır. YÖK’e bildirilen bu durum hakkında şimdiye kadar işlem yapılmamıştır.
Uluslararası değerlendirmelerde kullanılan göstergeler bir grup uzmanın görüşleri doğrultusunda “Delfi Sistemi” kullanılarak ağırlıklandırılmıştır. Buna göre “makale sayısı” yüzde 21, “atıf sayısı” ise yüzde 21’dir. Bu durumu bilen eski YÖK Başkanı sayın Prof. Dr. Yekta Saraç “Üniversitelerimizde liyakati önceleyeceğiz.” demiştir. Fakat bu gerçekleşmemiştir.
Aralarında yayınlarına yapılan atıf açısından korkunç fark olan bir kişi bilim dışı kriterler esas alınarak atanabilmiştir.
Atanmayan (A) kişisinin yayınlarına yapılan atıf 02.02.2022 itibariyle 2810’dur.
Atanan (B) kişisinin yayınlarına yapılan atıf 02.02.2022 tarihinde 619’dur.
Atanan B adayı ile atanmayan A adayının yayınlarına yapılan atıflar arasındaki fark korkunçtur: 2810-619=2191.
Aralarında bu kadar fark olan aday eğer atanmazsa söz konusu olan vakıf üniversitesinin değil dünya sıralamalarına girmesi, Türkiye sıralamalarında bile üst sıralarda yer alması mümkün değildir. Nitekim söz konusu üniversite toplam 84 üniversite arasında (URAP) son sıralardadır.
Türkiye’nin 11’nci Kalkınma Planı hedefleri arasında ekonomik hedeflerin yanında çok önemli bir hedefi daha vardır: “Dünya akademik başarı sıralamaları 2023 itibariyle Türkiye’den en az 2 üniversitenin ilk 100’e ve en az 5 üniversitenin de ilk 500’e girmesi sağlanacak.”
Plan hedefine ulaşmak için üniversitelerin öğretim üyelerinin bilimsel niteliklerine önem vermeleri gerekir. Atamalarda 2810 atıf almış biri yerine sadece 619 atıf alan birinin tercih edildiği, bu durumu YÖK’ün de onayladığı bir üniversite yapısı ile 11’nci Kalkınma Planı hedeflerine ulaşmanın güzel bir hayal olduğunu, eski bir DPT mensubu olarak açıklamakta mahzur görmüyorum. Üstelik bilim dışı 9 kriter esas alınarak atama yapılmış ise… Bu durumda eski YÖK Başkanının “liyakat” çıkışı, suya yazılan yazı olmaya mahkumdur.