04.10.2023

Duygusal Zekâ ve Yöneticiler

İnsanoğlunun önemli bir niteliği olan duygusal yetenek, kamu ya da özel kurumlardaki yöneticilerin karar almalarında oldukça önemli bir etkendir. Yöneticilerin zihinsel ve duygusal açıdan duyarlılık sahibi olmaları, aldıkları kararlar sonucunda sorunların yaşanmasını da büyük ölçüde engelleyecektir.


Yönetim ve davranış bilimlerine göre, her tür örgütsel ve toplumsal süreçlerde yer alan insanları değerli kılan temel niteliklerin başında onların yetenekleri gelmektedir. Yeteneklerin yaşanılan hayata ve yapılan işlere yansıttığı enerjiye ise emek denilmektedir.

Yetenekler, bedensel, zihinsel ve duygusal olmak üzere üç türe ayrılmaktadır. Bedensel yetenek, kişilerin duyu sistemleri ve bedensel organları aracılığıyla birtakım fizyolojik olay ve olguları gerçekleştirebilme yetileridir. Bunların büyük bir kısmı, kişilerin doğuştan kazandıkları, zamanla kullanabilir duruma getirdikleri ayakta durma, yürüme, koşma, işitme, görme, dokunma, tat ve koku tanıma ve ayırma, el-kol-ayak koordinasyonu gibi fiziksel özelliklerdir. Zihinsel yetenekler, insanların belirli neden-sonuç ilişkilerini kavrayabilme, akıl yürütme, çözümleyebilme, parçaları bütünleştirebilme, sorun çözebilme, soyut düşünme, sayısal ve teknik ilgi, geleceği ve görünmeyeni tasarlama vb. gibi kişisel niteliklerdir (IQ). Duygusal yetenek ise kişinin kendisinin ve başkalarının duygularını ve içsel durumlarını anlama duyarlılığı ve yeteneğidir (EQ).

İnsan hayatında iki önemli duygu türü vardır. Birincisi, doğuştan gelen ve her insanda var olan duygulardır. Doğal duygular; sevinç, öfke, şaşkınlık, korku, üzüntü, tiksinti, keyif ve haz alma gibi temel duygulardır. İkincisi, doğuştan gelen biyolojik kökenli duyguların dışında, toplumsal yapı içinde sürmekte olan sosyalleşme ve gelişim süreci kapsamında öğrenilen duygulardır. Bunlar, karşılıksız sevmek, saymak, merhametli olmak, ahlaklı olmak, onurlu olmak, empati kurmak, başkalarının acılarını anlayabilmek, kimseyi ve hiçbir varlığı “incitmemek” (Hacı Bektaş Veli öğretisi) gibi duygulardır. İnsanlar için duygusal yetenek veya “duygusal zekâ”, biyolojik kökenli duyguları dengeleyebilme ve yönetebilme (söz gelimi, öfke kontrolü); sosyalleşme sürecine bağlı olarak insanlar arası ilişkileri iyileştirici ve rahatlatıcı duygular kazanmak ve davranışlara yansıtabilmektir (söz gelimi, çevreye karşı saygılı ve merhametli olmak. Örnek: Friedrich W. Nietzsche’nin kırbaçlanan ata sarılıp ağlaması). Duygusal yetenek, başka insanların ve canlıların içinde bulundukları duygusal bağlamı anlayıp ona göre hareket etme yeteneğidir. Burada hemen şunu belirtmek gerekir ki; gündelik dilde kullanılmakta olan, akla ve mantığa uygun olmayan “duygusallık” terimi, duygusal yetenek ile ilgili olmayıp biyolojik kökenli doğal duygulara göre (kızgınlık, şaşkınlık, keyif, haz vb.) davranmayı anlatan bir söylemdir.

Yeteneklerin Emeğe Dönüşümü

İnsan kişiliğini meydana getiren çok sayıdaki davranış özellikleri içinde önemli bir boyut olan yetenekler, her bir kişide potansiyel ve fiili olarak farklı bileşenler halinde bulunur. Bedensel yetenekler, hayatta kalmanın asgari şartları olarak her insanda doğal bir süreç olarak varlığını gösterir ve çalışan insanlarda bedensel emek biçiminde ortaya çıkar. Zihinsel yetenek, her insanda potansiyel olarak belirli zekâ bölümü (IQ) halinde bulunur. Ancak fiili, bir zihinsel kapasiteye dönüşümü için bu yönde destekleyici bir toplumsal eğitim ve bireysel çaba gerekir. Zihinsel yeteneğin, iş ve çalışma hayatındaki kullanımına zihinsel emek denilmektedir ve yönetim süreçlerinde oldukça güçlü bir insan kaynağı niteliği sayılmaktadır. Duygusal yetenek, kişioğlunun insanlaşma ya da evrim sürecinde belki de ulaştığı en erdemli niteliklerinden biridir. Duygusal yeteneğin insan davranışlarına fiilen yansımasına duygusal emek adı verilir. Yaratılış itibarıyla ortalama her insanda potansiyel bir yatkınlık olarak bulunmasına rağmen, insan hayatına ve davranış düzlemlerine fiilen katılımı için özellikle bireyin belirli ölçüde zihinsel yetenek aşamasını bizzat yaşaması ve deneyimlemesi gerekmektedir.

Duygusal Yeteneğin Yükselişi

Bedensel yetenek, en fazla tarım toplumundaki iş bölümü düzeninde ve çalışma hayatında egemen bir emek gücü olarak görülmüştür. Sanayi toplumundaki yönetim biçiminde, nispeten katma değeri düşük ve aşırı iş bölümü kapsamında sıradan ve basit işlerde çalışan kişilerde daha çok bedensel emek aranırken, orta ve üst kademelerde çalışan yöneticilerin zihinsel yetenekleri daha baskın bir insan kaynağı niteliği olmuştur. Postmodern zamanlarda ise insan ilişkilerinde yaşanan parçalanmalar, hızlı değişiklikler ve karışıklıklar nedeniyle duygusal zekânın işlevi ve önemi giderek yükselmektedir.

Günümüz kamu ya da özel yönetim organlarının üst düzeylerinde bulunup başka insanların ve diğer canlıların yaşamını yakından ilgilendiren kararları alanların sahip oldukları “yetenek bileşiminde”, en az bedensel yetenek, daha fazla zihinsel ve duygusal yetenek bileşeni bulunmalıdır. Aksi takdirde, zihinsel yeteneği ve özellikle duygusal yeteneği nispeten zayıf olan ya da bulunduğu mevki ve makamın gerektirdiği duygusal zekâdan yoksun olan yöneticilerin aldığı kararların ve yaptıkları yönetsel eylemlerin telafisinin çoğunlukla imkânsız ya da aşırı yüksek maliyetli sonuçlara dönüşme ihtimali çok yüksektir.

Yöneticilerin Duygusal Zekâsı Ne Kadar?

Başta kamu yönetimi organları olmak üzere, bütün örgütlerin tepe yönetim birimlerinde görev yapan yöneticilerin asıl işlevi karar almaktır. Yöneticiler, doğrudan iş görmez; iş görenlerin yerine getireceği görevlerle ilgili kararları alır ve koordinasyon işlevi görürler. Bu bağlamda, her türlü yönetim etkinliğinde, amaçlara ulaşmada ne ölçüde başarılı olunduğundan ya da ne ölçüde ciddi sorunlarla karşılaşıldığından birinci derecede sorumlu olan yöneticilerdir. Günümüzde yönetim etkinliklerinde etkili olan çok sayıdaki çevresel şartlarda meydana gelen değişimlerin hızlanması ve buna bağlı olarak belirsizliklerin çoğalması, her düzeydeki yöneticilerin sadece zihinsel yeteneklerinin varlığını değil, aynı zamanda bulundukları görevin gerektirdiği duygusal zekâlarının varlığını da bir zorunluluk haline getirmiştir. Yöneticinin aldığı ya da onay verdiği kararların hayata geçirilmesi sonucunda, bu uygulamadan etkilenme ihtimali yüksek olan insan sayısı ne kadar çoksa ya da canlıların kapsamı ne kadar geniş ise ilgili yöneticilerin duygusal zekâlarının o oranda yüksek olması beklenir. Aksi takdirde, alınan kararların ve yapılacak uygulamaların olası sonuçları hakkında hiçbir öngörüsü ve gelecekle ilgili tasarımı bulunmayan yöneticilerin varlığı, birçok insani, sosyal ve doğal sıkıntıların yaşanmasını kaçınılmaz bir sonuç olarak ortaya çıkarır.

Yönetici kadroların aldıkları kararlar yüzünden insanların, milletlerin ve doğanın yaşamak zorunda kaldığı acılar ayyuka çıkmıştır. Bu sebeple artık yöneticilerin bulundukları görevlere uygun duygusal zekâlarının olması bir zorunluluktur.  İnsan hayatını ve doğal hayatı yakından ilgilendiren görevler için seçilen ve atanan yöneticilerin duyarlılık eğitimine tâbi tutulmalarına acilen ihtiyaç olduğu anlaşılıyor.

 

 

 

Yazar

Feyzullah Eroğlu

Peki ben ne yapabilirim?
Bizi okuyor, beğeniyor ve “Peki ben ne yapabilirim?” diye soruyor musunuz? Bağış yaparak bizi destekleyebilirsiniz. Bağışlarınızla faaliyetlerimiz daha sık, daha geniş ve daha etkili olacaktır. TIKLAYINIZ!

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar