08.06.2023

Mursi’nin ölümü üzerinden dış politikamıza bakış

Türkiye Cumhuriyeti meydana gelen olaylar neticesinde tepkisini gösterirken milli menfaatleri göz önünde tutmak ve dış politikasında istikrarı sağlamak zorundadır. Aksi takdirde rotasını kaybederek dış siyasette söz hakkını da kaybedecektir.


 

Bir devletin dış siyaseti ile iç siyaseti bir bütündür. Dış politikadaki başarı ülke kamuoyunun desteği ile büyük güç kazanır. Halka meseleleri doğru bir şekilde anlatmak hem ahlaki açıdan zorunluluktur hem de takip edilecek siyaset için bu yolla milletin desteği sağlanır. Burada en önemli husus meselenin doğru anlatılmasındadır. Ancak bu olursa kamuoyu bir bütünlük içinde davranacaktır. Dolayısıyla dış politika ile iç siyaset, her türlü günlük davranışlardan uzak bir şekilde iş birliği yapmak zorundadır.

Politik bütünlüğün ilk şartı, millî meselelerin iç siyaset söylemlerinin konusu yapılmamasıdır. Hem iç siyasetin popülist zemini buna müsait değildir hem de iç siyasi şartlar çabuk değişebilir.

Hâlbuki dış siyasi meseleler uzun yıllara yayılır. Yöneticiler değişse bile devletin takip ettiği politikalardaki hedef değişmez. Ancak değişen şartlara uyum sağlanabilir. Ama hiçbir yönetici kendinden önce olanları yok sayarak sadece kendi düşüncelerine göre siyaset izleyemez. İdeolojisi ile millî meselelerin hedefleri çatıştığında ideoloji ortadan kalkacaktır. Aksi takdirde millî menfaatler zarar görecektir. Bu zararların telafisi çoğu zaman da mümkün olmaz.

Millî politika değişir mi?

Değişime yüklediğiniz anlam, hedefe dair ise hayır değişemez, yoldaki yürüyüşümüze dair ise evet, değişebilir. Peki, biz nasıl yaptık? Yüzyılın başında yazılanlara bakarak buna daha sağlıklı değerlendirme yapabiliriz.

Bugün siyasette çok önemli rol oynayan Ömer Çelik, Sabah gazetesindeki köşesinde 17.12.2003 tarihli yazısında[i], “Siyasetin güçlü olduğu yerlerde, siyasetin perspektifleri devlet mekanizmasının ve fikriyatının esnekliğini artırır. Siyaset zayıfsa, devletin kurumsal refleksleri ve fikriyatı içe doğru kapanır ve daralır. Devletin siyasal alana belli konularda tek politik seçenek sunması veya siyasetin ‘devlet politikası’ adı altında tek tipçi bir yol izlemesi ise ‘siyasetsizleşme’nin varlığına işaret eder.(…) Böyle olunca da siyasetin ‘milli dava’ statüsü kazanmış konunun çeşitli boyutlarını yeniden değerlendirme veya şartlara göre yeni yaklaşımlara tabi tutma gücü zayıflar.” demektedir. Çelik, bu yaklaşımla millî politikayı, “gelişmiş demokrasilerde konuya ilişkin mümkün politika” olarak tanımlar. Yani, değişen şartlara ve olaylara göre değişen politika. Böyle bir politika millî olamaz. Olsa olsa günlük politika olacaktır.

Bu düşüncelerden hareketle 16 yıllık döneme bakmak daha anlamlı hale gelmektedir.

AB, Ege Adaları, Kıta Sahanlığı, Doğu Akdeniz, Kıbrıs, Suriye, Irak, Sığınmacılar, Ermeni meselesi, bölücü terör (açılım süreçleri), ABD, Rusya veya bölgesel ilişkiler… Hangi meseleyi tek başına ya da birlikte ele alırsak alalım, bu mümkün politika yaklaşımı görülmektedir. Ancak ilk değişiklikten itibaren mümkün olan hep değişmektedir. Artık düz bir yol değil inişli çıkışlı ve zikzaklarla dolu bir rota söz konusudur. Hatta bazen, PKK açılımında olduğu gibi başlangıç istikametine dönüldüğü bile görülmektedir.

Bu kadar değişim niçin?

Bu önemli sorunun cevabını ararken bölgemizde yaşananları kısa kısa gözden geçirmek gerekir.

1998 yılında, Baba Esat döneminde bölücü başı Öcalan Suriye’den çıkmış dolayısıyla Suriye’den terör tehdidi ortadan kalkmıştı. Oğul Esad döneminde de Suriye ile neredeyse ortak bakanlar kurulu toplantıları yapacakken ne oldu da çok kısa süre içerisinde çok büyük hasım haline gelindi? Baktığımızda, diktatör ve kendi halkına ihanet eden rejim yaklaşımından başka bir cümle görülmemektedir. Benzer durum Mısır’la ilişkilerimiz için de söz konusudur. Elbette komşu bir halkın çektiği ızdırap bizi ilgilendirir. Ancak bu yüzden, neredeyse savaşacak kadar ilişkimizin bozulması da düşünülemez.

Bugünlerde Doğu Akdeniz’de sular oldukça fazla ısınmıştır. Bölgede Türkiye yapayalnızdır. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan, düne kadar doğru dürüst iletişim kuramadığı İsrail, Mısır, Katar, Lübnan gibi devletlerle anlaşmalar yapmaya başlamıştır. Bu da yetmemiş, İtalya, Fransa, ABD ve İngiltere bölgeye dahil olmuştur. Enerji yataklarında sondaj ve sismik araştırma yapılmaktadır.

Yunanistan’la Mısır arasındaki Münhasır Ekonomik Bölge anlaşması, görüşmeleri daha da sıkılaşmaktadır.

Doğu Akdeniz’deki oyuncular Türkiye, Yunanistan, İsrail, Mısır, İtalya, Suriye, Lübnan, Libya’dır. İsrail’i, ABD, İngiltere, Fransa; Suriye’yi de Rusya ile birlikte değerlendirmek gerekir. Peki Türkiye bunlardan hangisi ile güvenilir müttefik ilişkisindedir? Cevap: hiçbiri. Bu soruyu bölgedeki diğer Müslüman ülkeler için de sorduğumuzda alacağımız cevap aynıdır. Peki, sebep ne?

Bu önemli sorunun cevabı; devletlerin,  özellikle dış politikaların ideolojik yaklaşımla ve sadece günlük mümkün olan politika ile yönetilemeyeceğidir.

Mursi ve Kaşıkçı ya da İhvan

On ay içinde biri ülkemizde işlenen cinayet, diğeri kendi ülkesinde gerçekleşen bir ölüm üzerine davranışlarımıza baktığımızda ideolojik yaklaşımlar tam olarak anlaşılır.

Mısır’ın hapisteki eski cumhurbaşkanı Mursi, 17 Haziran 2019’da mahkemede fenalaştı ve öldü. Ekim 2018’de de Suudi Arabistan Büyükelçiliği’nde gazeteci Cemal Kaşıkçı öldürülmüştü. İkisi için de Fatih Camisinde gıyabî cenaze namazı kılındı. Mursi için namazı, Diyanet İşleri Başkanı kıldırdı ve namaza cumhurbaşkanı da katıldı. Bizzat cumhurbaşkanı ikisinden de şehit diye bahsetti.

İki ismin de ortak yanı İhvan-ı Müslimin (Müslüman Kardeşler) Örgütü üyesi olmasıydı.

Filistin’de Filistin Kurtuluş Örgütü ile Hamas arasında Hamas’tan yana tavır konuldu. Hamas da İhvancı bir siyaset izliyordu. İsrail’le yakınlaşma içine girdi. Türkiye’den uzaklaştı.

Libya, İtalya’da kendisinin geleceğinin konuşulacağı toplantıya “Türkiye katılırsa katılmam” diyerek rest çekti. Cumhurbaşkanı yardımcısı toplantıya katılamadan döndü.

Coğrafyamızdaki Müslüman ülkelerle buna benzer durumlar yaşandı. Hatta sarayını askeri darbeden koruduğumuz Katar bile Doğu Akdeniz’de Rumlarla anlaşma yapıyor.

Peki, yeniden soralım. Doğu Akdeniz’de en güçlü iki oyuncu olan Mısır ve İsrail ile aramız neden bozuldu? Özellikle Mısır’la aramızı düzeltmemiz gerekirken Mursi’nin ölümünü bu kadar büyütmek hangi mümkün politika ile izah edilebilir?

[i] http://arsiv.sabah.com.tr/2004/01/05/yaz1000-10-119-20031217.html

Yazar

Hakan Paksoy

Peki ben ne yapabilirim?
Bizi okuyor, beğeniyor ve “Peki ben ne yapabilirim?” diye soruyor musunuz? Bağış yaparak bizi destekleyebilirsiniz. Bağışlarınızla faaliyetlerimiz daha sık, daha geniş ve daha etkili olacaktır. TIKLAYINIZ!

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar