SUÇLU: AYAĞA KALK!

20 Şubat 2016 Ülkemiz, göz göre göre uçurumun kenarına geldi. Ankara’daki bombalı hain saldırıya, başka ne ad verilebilir? Kamu görevlileri, Köy Korucuları; sokaklarda, evlerinde, çarşıda pazarda infaz edildi. Bölücü terör örgütü, yıllarca, evet yıllarca kentleri en ağır ve her çeşit silah ve bombalarla, roketlerle doldurdu. Şehirlerin altını oyarak köstebek yuvasına çevirdi. Vatandaşlar rehin alındı. Can-mal […]


Paylaşın:

20 Şubat 2016

Ülkemiz, göz göre göre uçurumun kenarına geldi. Ankara’daki bombalı hain saldırıya, başka ne ad verilebilir? Kamu görevlileri, Köy Korucuları; sokaklarda, evlerinde, çarşıda pazarda infaz edildi. Bölücü terör örgütü, yıllarca, evet yıllarca kentleri en ağır ve her çeşit silah ve bombalarla, roketlerle doldurdu. Şehirlerin altını oyarak köstebek yuvasına çevirdi. Vatandaşlar rehin alındı. Can-mal emniyeti ve kamu düzeni vahşi terör örgütünün tehdidi altına girdi. Karakollar, mahkemeler, vergi daireleri ile “öz savunma gücü” oluşturuldu.

Peki, bütün bunlardan ve benzeri felaketlerden siyaset erbabının haberi yok mu? Olmaz olur mu? Her şeyi biliyorlardı. Her şeyden haberleri vardı. İşte size bir delil: Erdoğan’ın ben gönderdim dediği MİT Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş: 5’inci Oslo görüşmesinde [2010], PKK temsilcilerine şöyle diyor:

“Biliyoruz, metropolleri de doldurdunuz, bu arada patlayıcılarla doldurdunuz. Hepsini biliyoruz.”

Hakan Fidan ise;

“Biz o bölgeye sizin istediğiniz şartlara uygun yöneticiler atadık. Sizi rahatsız eden bir yönetici olursa bildirin hemen görevden alalım. Büyük şehirlerimizi bomba deposu haline getirdiğinizi biliyoruz, o durumlarınızı bile tolere ettik.”

İyi de, bu ifşaatlar neden yapılıyor? Bunun cevabını, Hakem devlet temsilcilerinin Oslo görüşmelerinde düzenlediği “mutabakat”ın 8’inci maddesi şöyle veriyor:

“Kürt sorununun nihai çözümünün, ancak çatışmasızlık zemininde gerçekleşebileceğinden hareketle tüm askeri, siyasi ve diplomatik operasyonların ve eylemlerin durdurulması ve uygun tedbirlerin karşılıklı geliştirilmesi esastır.”

Peki, “Kürt sorunun”nun nihai çözümü nedir? Herhalde, HDP programında da yazıldığı gibi, bölgede bir “Kürdistan”’ın kurulması, [Kamuoyuna Özerklik veya Öz-Yönetim diye anlatılan] bunun dışında kalan Anadolu coğrafyasında, iki tarafın eşbaşkanlık sistemiyle yöneteceği “ortak vatan”ın tesisidir. Bu paylaşımın gerçekleştirilmesi için de, “çatışmasızlık” hayati derecede önem arz ediyor. Şimdi anlaşıldı mı, valilerin, kaymakamların güvenlik güçlerinin elinin niçin bağlandığı, operasyonlara niçin izin verilmediği?

Bir soru daha, iyi de bizi yönetenler bütün bunlara niçin razı oluyor? Önce hatırlamalıyız ki, Türk Milletini, Türkün de içinde bulunduğu 27 etnik parça halinde görüyorlar. Delili: “2. Cumhuriyet Tartışmaları” kitabında Erdoğan ile yapılan röportajda vardır. Aynen şöyle:

RTE: Şu anda Türkiye Cumhuriyeti’nde 27 etnik grup yaşamakta. Bu 27 etnik grubun da varlıklarının tanınması gerekmektedir. ‘Türkiye Türklerindir’ gibi tezler yanlıştır. Türkiye, Türkiye’de yaşayan herkesindir. [etnik/ırk gruplar. SS]

Bu görüşe göre, devlet ve vatan, sadece bir etnik gruba, Türk’e, ait olamaz. Haçlılar, PKK/KCK da böyle düşünüyor. Uzlaşmaların ve mutabakatların temelinde bu aynı görüş vardır.

Bize göre vatanımızı, milletimizi ve devletimiz bölmek isteyene düşman denir, hain denir; ama Erdoğan böyle düşünmüyor. İşte delili:

“Ülke ve toplum olarak terörle mücadelede ilk yenmemiz gereken düşman, öfkemizdir, öfkemiz olmalıdır. Terör örgütü benim askerime, benim polisime düşman gözüyle bakıyor. Fakat biz şu anda bütün bu bakışlara rağmen [terör örgütüne. SS] suçlu gözüyle bakıyoruz. Neden? Demokrasinin gereği bu. Hukukun üstünlüğü bunu gerektiriyor. İnsani yaklaşım bunu gerektirdiği için bunu yapmak durumundayız.” (15.06.2008 Grup Konuşması)

Bu ifade ile bin yıldır bir ve bütün olan Türk Milleti ayrıştırılıp, etnik gruplar egemenliğe ortak yapılıyor. Egemenlik bölüşülürse, iç savaş kaçınılmaz hale geliyor.

2002’de dibe vuran bölücü terörün; 2016’da Ankara’nın kalbinde bombalı saldırıya nasıl cüret ettiği… oluk gibi kan aktığı… “Öz-Yönetim” adı altında bölünme oyunlarının oynandığı, şimdi  daha iyi anlaşılıyor.

Sorumlular, eğer kendilerini ve ülkeyi kurtarmak istiyorlarsa, hemen istifa etmeli; göreve ülkenin gerçek evlatları gelmelidir.

————-

  1. Ankara, Şırnak ve Lice’de şehit düşen kardeşlerimize Allah’tan rahmet, Türk Milletine başsağlığı dileriz.
  2. Milli Düşünce Merkezi, Ziya GÖKALP Roman Yarışması Ödülleri ile Hizmet Armağanları Töreni, 20 Şubat 2016 Cumartesi Saat 14.00’de Türk Tarih Kurumu Salonunda yapılacaktır.
Yazar

Sadi Somuncuoğlu

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar