Yükleniyor...
Sıkı bir televizyon seyircisi misiniz? Ben pek sayılmam. Bazen mecburiyetten seyrediyorum, kumanda kimdeyse onun zevkine göre. Nadiren, merak ettiğim bir şeyler için oturup bakıyorum. Farklı ortamlarda adını duyduğum ya da reklamını gördüğüm programlara, merakımdan bir bakıyorum neymiş diye.
Bugün, televizyon seyrettiğim vakitlerdeki izlenimlerimi paylaşmak istedim. Gördüğüm ve anladığım kadarıyla kanallar, birbirleriyle hatta kendileriyle dizi yarışında. Dizi sektörümüz oldukça gelişmiş. Bununla ilgili birkaç yazı okumuştum, dizi ihraç edip para kazanıyormuşuz. Hatta dizi ihraç eden ülkeler arasında üst sıralardaymışız. Eğitimde, kişi başına düşen gelir dağılımında vb. çıkamadığımız üst sıralara bu sayede çıkmışız, ne mutlu.
Dizinin birinde işlenen konu seyirci tarafından tutulmuşsa tamam. Aynı konuyu alıp kimi sağından, kimi solundan çekip; kimi yukarı, kimi aşağı sündürüp güya farklı farklı diziler yapıyor. Ama hikâye, ana konu hep aynı. “Zengin kız, fakir oğlan” ya da tersi “zengin oğlan, fakir kız” temaları oldukça ilgi görmüş olmalı ki bir vakitler epeyce bir diziye konu edilmiş. Hatta adı bile “Zengin Kız Fakir Oğlan” olan dizi yapılmış. Bir ara aşiretli diziler, Güneydoğu’daki toprak ağalarının olduğu, bir ara Ege’deki toprak ağalarının konu edildiği diziler kaplamış ekranları. İllaki ezenler ve ezilenler; istenmeyen gelinler olmalı. Bir de plazalı diziler var. Psikolojik hastaların hikâyeleri tutulmuş bu ara ki kanallarda birkaç çeşidini gördüm. ( Yazı yazacağım için biraz da kanal karıştırdım.) Farklı konular ele almaya çalışan diziler de var. Ancak onların da içinde mutlaka “eşlerin birbirini aldatması” bulunuyor. Bu, olmazsa olmaz dizi kurallarından biri galiba.
Konuları genelde aynı ya da çok benzer, uzunluğuyla meşhur TV dizilerini her hafta oturup saatlerce seyretmek gerekmiyor. Ayda bir baksanız yahut ara ara denk geldiğiniz ön gösterimlerinden neyin ne olduğunu anlamanız mümkün. Yazının başında demiştim ya bazen mecburiyetten seyrediyorum diye. Ortalama ayda bir televizyona maruz kalıyorum. Ayda bir seyrettiğim dizilerde ne olup bitmiş hiç kaçırmıyorum. Zorunlu (!) olarak seyrettiğim dizilerden iki üç tanesi Kanal 7’ ye ait. İki tanesi yerli dizilerimizden. İkisi arasında o kadar çok benzerlik hatta aynılık var ki! Üşenmedim araştırdım senaristi, yönetmeni, yapımcısı aynı mı diye, değilmiş. Yalnız diğer kanallardaki gibi bu dizilerde öpüşme sahnesi yok çok şükür! İkisinde de genç, sakallı ve zengin, tabii ki villada oturup hizmetçileri olan esas oğlan var. Bu esas oğlanı yola getiren, kendilerine âşık eden, taşradan gelmiş, masumiyet timsali, salaklık derecesinde saf, esas kız var. Ama öpüşmüyorlar! İkisinde de bu kızları kıskanan, o adam ille de benim olacak diye, şeytanın aklına bile gelmeyecek, türlü entrikalar çeviren akrabayı taallukattan ya da yakın çevreden başka bir kız ve ona yardım eden birkaç kadın var (esas oğlanı sen hak ediyorsun diye gaz da veriyor bu kadınlar). İki dizide de esas oğlanla akraba, ikinci esas oğlan ve onun ailesi var. Aynı dertlerden onlar da mustarip! İki dizideki esas oğlanların annesi de mal canlısı, evlat sevgisi olmayan ( birisi sonradan nedamet getirmiş) kadınlar. Bu uğurda kocasına her gün zehir verip (yemeklerle) öldürmeye çalışan da hamile gelininin bebeği düşsün diye yediğinin, içtiğinin içine zehir koyan da esas oğlanın anası. Dizilerdeki kadınların çoğu böyle entrikacı; merdivenden itmeler, zehirlemeler, adam tutup esas kıza iftira atanlar, zengin adam onunla evlensin diye mahallesindeki fakirlere parayla kendisini taşlatan bile var. Ama aldatma ve öpüşme kesinlikle yok! Dünya ve dizideki bütün kadınlar bu zengin esas oğlanların etrafında dönüyor. İkisinde de küçük çocuk var; biri yetim, biri öksüz. Esas kızlar bunlara analık yapıyor. Bu dizilerdeki zengin esas oğlanların işe gittiklerini ben hiç görmedim. Hep evdeler yahut lüks restoranlarda ya da kır gezmelerinde. Ama her işi telefonda bitiriyorlar maşallah. Masum, temiz kadınların hepsi salaklık derecesinde saf demiştim ya akıllı olanlar da türlü dolap peşinde, şeytana pabucunu ters giydiren cinsinden. Ama Allah var, öpüşme sahnesi yok çok şükür; sarılma bile yok denecek kadar az! Çocuk kaçırma, silahlı kovalamaca, yaralama, öldürme, kumpas, tehdit, yalan, arkadan iş çevirme hepsi var ama diğer dizilerde buzlu görüntüyle verilen alkol, sigara bu dizilerde yok. Bol para var, kötü işlerini yaptırdıkları herkese bolca para dağıtıyorlar ama paranın nereden geldiği de belli değil…Kan olursa buzluyorlar rahat olabilirsiniz…
Biraz önce dediğim gibi bu iki dizide olmayan, diğer kanallarda da görüntüsü buzlanarak verilen alkol ve sigara, her kötülüğün başı. Bir de kan var buzlanan görüntü. Onun dışında her şey normal. Mesela o gizlenen kan görüntüsünden bir kare önce adamın kafasına silah sıkma sahnesi normal, yeter ki kan görünmesin.
Benim dizilerden anladığım, çok seyredilmesini istiyorsan; aldatma, tecavüz, fakirlik-zenginlik (bir arada olacak), “hedefine ulaşmak için her yol mubah” anlayışıyla türlü entrikalar, adam kesmece vs. vs. mutlaka dizide olmalı.
Son zamanların başka bir dizi modası da tarihi olayların evrilip çevrildiği diziler. Neyse oraya girmeyeyim.
Dizlerden başka neler var?
Diziler dışında televizyonlarda çokça görülen spor, siyaset vb. konulardaki tartışma programları. Arada merak edip azıcık bakıp sonra pişman olduğum programlar. Bu programlardaki tartışmacıların hepsi de her şeyi en iyi bilen, hep en doğrusunu bilen, bunu da bağıra bağıra tasdikletmeye çalışan her alanda ultra uzman kişiler. Hele bazıları var, anlamadığı konu yok maşallah.
Benim yazımda bahsettiğim programlar akşam kuşağı programları. Gündüz kuşağında ne dolaplar dönüyor diye merak edip bir göz attığımda ise yukarıdaki özetini yaptığım dizilere binlerce şükür edesim geldi. O dizilerde geçen kurgu olaylar, gündüz kuşağı programlarında gözler önüne serilen gerçek olaylar karşısında “yunmuş, yıkanmış” göründü gözüme.
Bir yozlaşma yaşadığımız gerçek.
Acaba televizyon mu insanları, insanlar mı televizyonu yozlaştırıyor?
2 Yorum