Kozmik Albay

Halk atılan her iftiraya “Acaba olabilir mi?” demeye başlamıştı. Bunda Gobbels medyasının payı oldukça yüksekti.


Paylaşın:

Son yazımda Gara Operasyonu’nu anlatmaya çalışmış, orada verilen mücadeleyi hikâyeleştirerek şehitlerimizin aziz hatıralarını yaşatmak istemiştim. Harekât planlarının hazırlandığı, icra edecek birliklerin eğitildiği, Gölbaşı/Oğulbey’i hikâyenin başlangıcı olarak özellikle seçmiştim. Çünkü Oğulbey’deki Özel Kuvvetler Komutanlığı’nın tek görevi,  her türlü zorlukta mücadele edebilecek kahramanlar yetiştirmek, yurt içi ve dışında icra edilecek terörle mücadele operasyonlarına destek vermek değildi. Daha birçok görevinin olmasıyla birlikte önemli bir görevi daha vardı ki o da barış döneminde 7 coğrafi bölgeye ayrılmış yurdumuzu, 16 Seferberlik Bölge Başkanlığı ile olası işgale karşı savunmaktı. Bunu da önceden hazırlanan planlar ile yapacaktı. Bu planlarda, önceden belirlenen ve gerekli gayri nizamı harp eğitimi verilen, direnişi örgütleyecek sivillerin isimleri, bu direnişi nasıl örgütleyecekleri, saklanan silahların yerleri, hangi kara yolunun havaalanı olarak kullanılacağı ve buna benzer direniş için gerekli bilgiler yer alıyordu. Alıyordu diyorum çünkü, ne yazık ki artık 16 Seferberlik Bölge Başkanlığı’ndan sadece 5’i kaldı ve onların da isimleri değiştirilerek kapsamı daraltıldı.

Seferberlik Tetkik Kurulu

Tarihi başlı başına bir yazı konusu oluşturacağından burada yazının kapsamını ve hacmini daha fazla genişletmeden kısaca değineceğim. 1951’de NATO’ya katılıp Batı Bloku’na entegre olan güvenlik sistemimiz olası bir Sovyet işgali sonrası direnişi örgütleyecek bir yapılanma öngörmüştü. 4 Kasım 1953 yılında “Seferberlik Tetkik Kurulu” adı altında kurulan Özel Kuvvetler Komutanlığı, zamanla hem teşkilatlanma hem de isim değiştirerek 1992 yılında bugünkü ismini almıştır. Seçkin birlikleri bünyesinde barındıran, halk arasında Bordo Bereliler olarak bilinen ve tarihinde sayısız başarısı olan bu komutanlık yılların birikimi ile görevini ifa etmeye devam etmektedir.

Terörle mücadelede elde ettiği başarıların yanı sıra, kurmay aklı da son derece gelişmiş olan Seferberlik Tetkik Kurulu, 1992 yılında yeniden bir yapılanmaya giderek bugünkü Özel Kuvvetler adını alırken,  kuruluştan gelen kısmî bağlılığı da kopararak ABD’yi sisteminin tamamen dışarısına çıkarmıştır. 1992 yılına gelinceye kadar yaşanan Jüpiter Füzeleri Krizi, Haşhaş ekim krizi, Johnson’un küstah mektubu, 1964,1967 ve 1974’te Kıbrıs’taki tutumlarından dolayı yaşanan güven sorunu, ABD’nin PKK’ya verdiği silah desteği sonucu had safhaya çıkmış ve bu kararın alınmasında önemli bir yer tutmuştur. O günden sonra kurumda neler olup bittiği ile ilgili bilgi alamayan ve yapılan çalışmalara vâkıf olmak isteyen ABD, dışarısına çıkarıldığı sistemin ne aşamada olduğunu öğrenmek için türlü çareler aramıştır. Sorularına yanıtı da ne yazık ki toplumumuzu derinden sarsan olayların fitilini ateşleyecek “Bülent Arınç’a Suikast” iddiası ile 19 Aralık 2009 yılında başlatılan “Kozmik Oda” operasyonları ile elde etme şansı yakalamıştır.

2007 yılı ile başlayan ve uydurma belgeler ile ortaya atılan sözde “Ergenekon yapılanmasını çökertmek” adı altında başlayan operasyonlar yandaş medyada her gün çıkan yalan haberler ile besleniyordu. Milletinin gözünde itibarı zedelenmek istenilen Türk Silahlı Kuvvetleri’ni baskı altına almaya ve milleti ile bağını koparmaya çalışan cemaat yapılanması, siyasî iktidar ile de kol kola girerek kumpas üstüne kumpas kuruyor, iftira atıyordu. Bu sayede zaman içinde TSK’ya karşı milletin gönlüne ekilen fitne tohumları, yeşermeye başlamıştı. Halk atılan her iftiraya “Acaba olabilir mi?” demeye başlamıştı. Bunda Gobbels medyasının payı oldukça yüksekti. Karşı çıkanlar, protesto edenler olmakla birlikte gelen tepkinin düşük dozda olduğunu gören ABD bağlantılı cemaat kuklaları dozu artırmaya, her gün olmadık iftiralar atmaya devam ettiler. Şartların oluştuğunu düşündükleri anda da bir yeni kumpas daha kurmak için harekete geçtiler.

Devlet sırrı

19 Aralık 2009 tarihinde, Özel Kuvvetler komutanlığına bağlı iki subayın, Ankara Çukurambar semtinde, Bülent Arınç’ın evinin yakınlarında gözaltına alınması ile başlayan Kozmik Oda soruşturmaları ile 2007’de başlayan operasyonlar başka bir boyuta evirilmiş oluyordu. Asıl niyetin sonradan anlaşılacağı bu kumpaslarla, devletin uzun yıllardır üzerinde titizlikle çalıştığı planlar, üstelik devletin sözde savcıları ve hâkimleri aracılığı ile çalınacak ve ifşa edilecekti.

Bunun için dokuz aydır takip edilen Erkan Yılmaz BÜYÜKKÖPRÜ ve İbrahim GÖZE kurban olarak seçilmiş ve hayatlarından 4,5 yıl çalınmıştı. Olayın mağduru Albay Erkan Yılmaz BÜYÜKKÖPRÜ, Kasım 2020 tarihinde “Kozmik Albay” adı ile bir kitap yazmış ve gri alanları birinci ağızdan aydınlatmaya çalışmıştı. Yazdığı bu kitapla, saat saat en ufak detayına kadar olanları anlatmış ve hiç hesapta olmayacak küçük detayların daha sonradan önlerine nasıl delil diye çıkarıldığını gözler önüne seriyor. O gün olup bitenler ve devamında yaşanılanları âdeta insanın gözünün önünde canlandırırcasına anlatan bu kitap, kimi sorulara cevap niteliği taşırken yeni soruların da önünü açmakta.

EKLER kısmı hariç 246 sayfa olan bu kitap, olayların iç yüzünü birinci ağızdan anlatması açısından konuyla ilgilenenler için temel kaynak olabilecek bir eser mahiyetindedir. Bu yüzden bu yazıda kitaba kısmen değinirken bana sordurduğu sorular üzerinde daha fazla duracağım. Detaylarını merak edenler bu kitabı muhakkak okumalı.

Kozmik Albay

Kitap yayımlanmadan hemen önce BÜYÜKKÖPRÜ, Hürriyet’ten İpek ÖZBEY’e ve Sözcü Gazatesi’nden Aytunç ERKİN’e röportaj vermiş, anlatacaklarının kısa bir tanıtımını yapmıştı. Kitabı okuduktan sonra daha da iyi anlaşılan bu röportajlar bir soru soruyordu. Kozmik Oda’ya girildiği zaman Özel Kuvvetler Komutanı olan ve daha sonrasında Orgeneral yapılan Servet YÖRÜK aslında kimdi? Nasıl oluyordu da silahlı kuvvetlerin kalbine hançer saplanırken, Özel Kuvvetler’in namusunu koruması gereken kişi tek bir satır bile olsa haberlerde geçmiyor, kimse adını anmıyordu? BÜYÜKKÖPRÜ ve GÖZE’ye, B.K Albayı takip emrini bizzat kendi verirken ifadesine dahi başvurulmuyordu. Bu arada B.K Albay, dışarıya bilgi sızdırıldığından şüphelenilen bir askerî personeldir ve onu takip görevi de o dönemin Özel Kuvvetler Komutanı Korgeneral Servet YÖRÜK tarafından, Genelkurmay Başkanı İlker BAŞBUĞ’un emri ile verilir. Kozmik Oda soruşturmaları da bu takip sonucunda ortaya çıkar. Asıl takip edilen B.K Albay iken olay birden Bülent Arınç’a suikast planlandığı yalanlarına döner. Takip emrini Emekli Orgeneral Servet YÖRÜK vermişken bu konuyla ilgili bilgisine başvurulmaz. Neden? Hatta konuyla ilgili, Emekli Orgeneral İlker BAŞBUĞ tarafından, Erkan Yılmaz BÜYÜKKÖPRÜ’ye “ Zaten o dönem Servet  beni çok yanılttı, neler olduğunu anlamakta bile güçlük çektim…” diyerek Emekli Orgeneral Servet YÖRÜK’ün Kozmik Oda soruşturmalarındaki sorumluluğuna işaret etmesi, durumun vahametini bir kez daha gözler önüne sermektedir. Bulunduğu makamı gereği mücadele etmesi gerekirken pasif kalması, buna rağmen adeta ödüllendirilircesine orgeneralliğe terfi ettirilmesi vicdanlarda yara açmıştır . Akıllara gelen sorulara en güzel cevabı tarih verecektir.

Bir parantez de Tümgeneral Selahattin KISACIK için açmak gerekiyor. Asıl direnç göstermesi gerekirken sessiz sedasız “balık partileri”ne giden Servet YÖRÜK yerine, devletin mahremini korumak için âdeta sinir harbi veren Tümgeneral KISACIK, görevde bulunduğu süre boyunca kozmik odadaki belgeleri FETÖ’cü hâkim ve savcılara vermemiştir. Bu belgeler, 2013’te ödüllendirilerek(!) emekli edilen Tümgeneral Selahattin KISACIK yerine göreve gelen FETÖ’cü Albay Muharrem KÖSE tarafından bizzat teslim edilmiştir. Bugün yaşanılan bu ihanet yüzünden dönemin Genelkurmay Başkanı Necdet ÖZEL tarafından Seferberlik Tetkik Kurulu lağvedildi. Yani şuan geriye kalan ve adı değiştirilerek görev kapsamı daraltılan 16 bölgeden 5’i hariç sefer planımız bulunmamaktadır.

Bütün bu ihanetlere imza atan ve şuan kaçak olanlar haricinde yargılananların aldığı cezalar ise gülünç. En büyük cezayı FETÖ savcısı Mustafa BİLGİLİ aldı. Bu da sadece 17 yıl. Bu kumpaslara iştirak eden diğer teröristlere ise yedişer, onar yıl gibi komik ve sembolik cezalar verildi. İleride affedilmezlerse(!) en fazla 15 yıl sonra tekrar aramızda gezecekler. Bunu benim aklım da vicdanım da reddediyor. Üstelik TÜBİTAK’ta çalıştığı yıllarda öğrendikleri ile kozmik odanın verilerini kopyalayıp yurt dışına kaçıran Ünal TATAR, 15 Temmuz FETÖ’cü darbe girişimi ile hiçbir ilgisi olmayan(!) güvenilir müttefikimiz ABD’de dijital sırlar nasıl korunuyor onun dersini veriyor.

Tarih, devlet ve Türk milleti unutmaz.

Devleti ve milleti için her türlü zorluğa göğüs geren, korkmadan mücadele eden bütün kahramanlarımıza selam olsun. Geçtiğimiz aylarda Kovid 19’a yakalanarak hayatını kaybeden Emekli Tümgeneral Selahattin KISACIK’ı saygı, sevgi ve rahmet ile anıyorum.

Ahirete irtihal eden şehit ve gazilerimizin ruhları şad olsun!

Yazar

Mehmet Onur Karadayı

3 Yorum

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar