19.04.2024

1944-1947 Türkçülük Davası: Karabasan Olaylarının Sonraki Evreleri

Türkçülük Turancılık Davası nasıl sonuçlandı? Bu davanın sonunda kimler üzüldü? Milliyetçiler neden üç yıl boyunca aklanamadı? Karabasan Olayları nedir?Davanın sonunda herkes aklandı mı? Davanın sonunda CHP neler kaybetti?


 

 

1944 Türkçülük Davası

1944 Türkçülük Davası

 

Bu yazı, Ankara Türk Ocağı Şubesi Yayınlarından çıkan
ve Necmeddin Sefercioğlu tarafından kaleme alınan
“Türkçülük’te Karabasa’nlar Dönemi” başlıklı kitabından iktibas edilmiştir.

Davanın ilk aşaması

İstanbul Birinci Sıkıyönetim Mahkemesi’nin “temyizi kabil olarak” verdiği karar üzerine suçlu görülen sanıklar, Askerî Yargıtay’a başvurarak kararın bozulmasını istemişlerdir. Bu başvurular, önce Yargıtay Tetkik Kurulu tarafından düzenlenen 16.10. 1945 tarihli rapor[i] olarak Yargıtay Başkanlığına sunulmuştur. Bu raporu inceleyen Askeri Yargıtay İkinci Ceza Dairesi kurulundaki Korgeneral F. Erden, Tümgeneral H. Alpagut ve Tuğgeneral İ. Berkok tarafından sayfalar boyu yasalara uyumsuzluk ve noksanlık örneklerinin açıklaması yapılmıştır. Sonrasında “Sıkıyönetimin başlangıcı 23.Kasım.1940 tarihi olmasına ve bölgelerinin de İstanbul, Edirne, Kırklareli, Tekirdağ, Çanakkale ve Kocaeli illerinden oluşmasına rağmen bu bölgeler dışında ikamet edenlere yönelik “eylemsel”, “sözleşmesel” ve “yayınsal” bazı eylemler hakkında ilgili sanıklar ve müdafileri tarafından “görev” ve “genel zaman aşımı” noktalarına dair önce ve sonra ileri sürülen iddiaların ilgilendirdiği yasalar, hükümleri bakımından ve usul ve uygulama kanunları yönünden bunların ne dereceye kadar makbul ve reddedilmiş olacağının gerekçesiyle ve tercih sebepleriyle birlikte belirtilmemiş olması yolsuz bulunmuş olduğundan, hükmün As. Y. Us. K.nın 241, 242, 243, 246. maddeleri gereğince sayılmış ve belirtilmiş noksanlardan itirazın ve kendiliğinden BOZULMASINA … ve bu bozma sebeplerine göre tutuklu bulunan sanıkların tutukluluk hallerinin devamına, yer olmadığından geri kalan yargılamalarının tutuksuz olarak yapılmasına, başka sebeplerle tutuklu değillerse tahliye keyfiyetinin telgrafla yerine bildirilmesi ve bu davanın bozma sebepleri dairesinde tamamlanması ve sonuçlanması için Sıkıyönetim İki Numaralı Mahkemesi’ne aktarılıp verilmesine 23.Ekim.1945 tarihine rastlayan Salı günü yapılmasına oy birliği ile” karar verilmiştir[ii].

Karar bozuldu

İstanbul Birinci Sıkıyönetim Mahkemesi tarafından verilen kararın Askerî Yargıtay’ın İkinci. Dairesi tarafından incelenip bozulması çok doğaldı; çünkü Türkçülerin uğraşıldığı bu davanın askerî bir mahkeme tarafından görülmesi yasalara tümüyle aykırıydı. Davaya sebep olan olay, yani öğrenci yürüyüşü, Ankara’da yapılmıştı. Belki yalnız o yürüyüşü düzenleyenler için ve mutlaka Ankara’da açılacak bir dava söz konusu olabilirdi. Başlangıçta gözaltılar ve tutuklamalar da Ankara’da yapılmıştı; fakat Millî Şeflik tarafından Ankara mahkemeleri ve yürüyüşü düzenleyen öğrencilere verilebilecek cezalar yeterli görülmemiş olacak ki davanın sıkı yönetim altında bulunan İstanbul’a aktarılması yoluna gidildi. Ankara, İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığının yetkili olduğu bölgede değildi. Yasal olarak davanın oraya nakil edilmemesi gerekirdi; fakat emir yüksek yerden verilmişti. Rusya’ya yakınlaşmak için dava İstanbul’a alınmalı ve oradaki sıkı yönetim mahkemelerinin birinde görülmeliydi. Ayrıca olayın da biçimi değiştirilmeli, olay “Irkçılık-Turancılık” kılıfına sokulmalıydı. Yazık ki İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı yasalara değil Millî Şef’in isteğine uydu ve davayı onun isteğini yerine getireceğini düşündüğü Birinci Sıkıyönetim Mahkemesi’ne verdi.

Mahkeme, uzun süren duruşmalar sonunda yirmi altı sanığın ikisinin dosyası ayrıldığı için yirmi dördünü içine alan bir karar verdi. Bu yirmi dört sanığın on dördü aklanmış (beraat etmiş), sadece onuna pek de davanın adı ile uygunluk göstermeyen cezalar verilmişti. Temyiz başvuruları üzerine uzun incelemelerden sonra Askerî Yargıtay’ın İkinci Ceza Dairesi kararı temelden bozmuş, tutukluğu hâlâ sürmekte olan on sanığın da hemen salıverilmesini emrini telgraf ile mahkemeye bildirmişti. Böylece duruşma günlerinde birçok üzücü olayların yaşandığı Birinci Sıkıyönetim Mahkemesi’nin kararları yok duruma gelmişti.

İkinci aşama

Irkçılık-Turancılık davasının 26 Ağustos 1946 günü İstanbul İkinci Sıkıyönetim Mahkemesi’nde ikinci aşaması başladı. Tümgeneral Yaşar Yeniceoğlu’nun başkanlığındaki mahkemenin duruşma yargıcı General Şevki Mutlugil ve Yarbay Ömer Köprülü idiler. Savcılık görevinde ise Hâkim Yüzbaşı Mehmet Ünlü vardı. Duruşmalara, davanın ilk aşamasında Almanya’da bulundukları için dosyaları ayrılan ve yurda dönmüş bulunan Nuriman-Ahmet Karadağlı çifti de katılıyordu. Böylece Irkçılık-Turancılık Davasının sanık sayısı yeniden yirmi altıya çıkmış oluyordu. Duruşmalar sırasında birçok yeni tanık dinlendi. Zamanın İstanbul Valisi Lütfi Kırdar da bu tanıklar arasındaydı. 31 Mart 1947 günü yapılan son duruşmada Mahkeme Kurulu “bütün sanıkların beraatına” karar verdi[iii]. Bu karar Adlî Amirlik tarafından temyiz edilmişse de Askeri Yargıtay bu başvuruyu reddederek Mahkeme’nin kararını onayladı[iv]. Ardından Adlî Amirlik tarafından bu karara yapılan itiraz da Askerî Yargıtay Genel Kurulu’nca da reddedildi[v].

Herkes aklandı ama…

Böylece 03 Mayıs 1944 günü yapılan bir öğrenci yürüyüşü ile başlayıp 18 Kasım 1947 günü verilen Yargıtay Genel Kurulu kararı ile son bulan sıkıntılar dönemi, üç yıl altı ay on beş gün sonra sona erdi. Bu süreç, kısaca belirtmek gerekirse, Türk milliyetçileri için tam bir Karabasanlar Dönemi olmuştur. Ayrıca sorgulamalar sırasında yapılan akıl almaz işkencelere ve büyük bir tarafgirlik içinde yürütülen duruşmalara rağmen sanık olarak seçilen yirmi altı kişinin hepsi de 1947 yılına kadar uzayan ikinci dava aşaması sonunda aklanabilmişlerdir. Bu sonuç, elbette, davayı “icat eden” ve onu Türkçülere zulüm için bir âlet olarak kullananları, özellikle de Cumhurbaşkanı İnönü’yü ve Maarif Vekili Yücel’i hiç memnun etmedi. İnönü, bundan kaynaklanan kızgınlığını, bu karardan sonraki, belki de özellikle yaptığı bir Askerî Yargıtay ziyaretinde, Mahkemenin başkanı ve kendisinin kırk yıllık arkadaşı olan Orgeneral Ali Fuat Erden’in odasına uğrama nezaketini göstermeden ayrılarak ortaya koymuştu. Zaten, Erden Paşa ile Yargıtay’ın öteki üyeleri Tümgeneral Kemal Aklan ve Tuğgeneral İsmail Berkok kısa süre sonra emekliye ayrıldılar. Yücel ise, o yenilginin öcünü, aklanan öğretmenlerin işlerine dönmesini engelleyerek aldı.”[vi]

Buna karşılık, “Millî Şef” ve adamları 14.Mayıs.1950 tarihinde yapılan milletvekili seçiminde “hak ile yeksan” olmuşlardı; çünkü, Millî Şef olma onuru da CHP iktidarı da milletin onlara verdiği ceza ile son bulmuştu.

[i] Askerî Yargıtay Tetkik Kurulu Raporu için, bk. Hayri Yıldırım. Askerî Yargıtay’ın Tetkik Raporu, İstanbul, Togan Yayıncılık, 2015. 291-295.

[ii] Hayri Yıldırım, Aynı Eser, 516-517.

[iii] Talat Ülker, Hüseyin Nihal Atsız, İstanbul: Bilgeoğuz Yayınları, 2015. 68.

[iv] Askerî Yargıtay 2. Ceza Dairesi’nin Red Kararı. Hayri Yıldırım, 3 Mayıs 1944 Olayı ve Irkçılık Turancılık Davası, İstanbul: Togan Yayıncılık, 2015, 519-523.

[v] Askerî Yargıtay Genel Kurul Kararı, Yıldırım, Aynı Eser, 525-530.

[vi] Talat Ülker, Aynı Eser, 68.

 

Yazar

Necmeddin Sefercioğlu

Peki ben ne yapabilirim?
Bizi okuyor, beğeniyor ve “Peki ben ne yapabilirim?” diye soruyor musunuz? Bağış yaparak bizi destekleyebilirsiniz. Bağışlarınızla faaliyetlerimiz daha sık, daha geniş ve daha etkili olacaktır. TIKLAYINIZ!

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar