14.12.2024

Çanlar Kimin İçin Çalıyor?

AİHM’e göre  1915 “tehciri” ile “Yahudi soykırımı” farklıdır. Çünkü Ermeni tehciri ile ilgili bir mahkeme kararı yoktur. Yetkili mahkeme kararı yoksa soykırım da yoktur. 1948 öncesi için soykırıma da hükmedilemez.  Soykırım, uluslararası ceza hukukunun alanına giren bir suç tanımıdır. Bu sebeple sadece yetkili mahkemeler bir fiilin soykırım olup olmadığına karar verebilir. 


Çanlar Kimin İçin Çalıyor (To Whom the Bell Tolls), 1940 yılında Amerikalı yazar Ernest Hemingway tarafından yazılmış  savaş romanıdır. Hemingway, kitabında  İspanya iç savaşı sırasında dağlarda faşistlere karşı savaşan gerilla güçleri arasında bulunan Amerikalı bir İspanyolca profesörü olan Robert Jordan’ın gözünden savaşın anlamsızlığını sorgular.

Bunu günümüze uyarladığımız zaman çanların 24 Nisan  2023 öncesi bizler için çaldığını düşünerek  gerekli önlemleri şimdiden almazsak eğer, 24 Nisan’da  Cumhuriyetimiz 100. yılında yine bir sürpriz ile karşılaşmamız kaçınılmazdır. Sebebi aşağıdadır.

“Kaliforniya Valisi Gavin Newsom 1 Ekim 2022 Cumartesi günü 24 Nisan’ı Ermeni Soykırımı’nın anısına resmi tatil ilan eden  yasa tasarısını imzaladı. Meclis üyesi Adrin Nazarian tarafından önerilen yasa (AB 1801), her yıl 24 Nisan’da Kaliforniya’daki tüm topluluk kolejlerinin ve devlet okullarının kapanmasını zorunlu kılıyor. Devlet çalışanlarına ücretli izin verilecek. Yasama, Soykırımı Anma Günü’nün, herkesin geçmiş ve şimdiki soykırımları, özellikle  bu vahşetlerin etkisini hissetmiş olanları ve bu vahşeti fark eden gruplar üzerinde düşüneceği bir gün olacağını tespit ve beyan eder. Holokost, Holodomor ve Ermeni, Asur, Yunan, Kamboçya ve Ruanda  soykırımları dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak üzere Kaliforniya’ya sığınmaları da kapsar. Soykırımı Anma Günü, her yıl 24 Nisan’da, aynı zamanda Ermeni Soykırımını Anma Günü olarak da bilinir, Kaliforniya eyaletinin geleneksel olarak Soykırım Farkındalık Haftası’nı tanıdığı hafta boyunca kutlanacak. Bu hafta,  Eyaletteki devlet okulları ve eğitim kurumlarını, mevcut kaynaklarla finanse edilen, soykırımdan kurtulanların bu ülkeye yaptıkları katkıları hatırlayan ve onurlandıran  uygulamaları  kapsar. Eyalet Eğitim Kurulu, Soykırımı Anma Günü ile ilgili araştırmalar için devlet okullarında kullanılmak üzere bir örnek müfredat rehberi hazırlayabilir.  Nazarian, yasayı Şubat ayında yerel  Meclis Komisyonu’na  sunarak  yasama komitelerinin oybirliğiyle onayını aldı.  26 Mayıs’ta 75’e karşı 0 oyla  Meclis bunu kabul etti. Tasarı Meclis’te kabul edildikten sonra Genel Kurul’a gitti ve orada da  oybirliğiyle onaylandı. Son olarak uzlaştırılan versiyon, Ağustos ayında Eyalet Meclisi tarafından onaylandı ve imza için vali  Newsom’a gönderildi. Tasarıya verdiği destek için valiye teşekkür  edildi. Soykırımdan etkilenen bir topluluğun bir üyesi olarak, acımızı ve tarihimizi bu kadar uzun süre kasıtlı olarak inkar eden bizler için bunun ne kadar önemli olduğunu anlatmak zor. Bugün,  ABD’nin en büyük Federal Devleti ve dünyanın en büyük beşinci  ekonomisi, her yıl soykırımın etkilerini tanımak için  karar aldı. Bunu, soykırıma uğrayan herkesle beraber  anıyoruz. Nazarian, soykırımın etkileriyle yaşayan herkesin yanındayız dedi.”

 

(https://www.panorama.am/en/news/2022/10/01/California-Armenian-Genocide/2737584)

Vali Newsom  22 Nisan 2022 tarihinde sözde Ermeni soykırımın tanınması için  girişimde bulunmuş olmasına rağmen hiçbir Türk yetkilisi bu konuda girişim yapmamıştır. Eğer  ciddi bir girişim yapılmış olsaydı Newsom bu kararı alamazdı.

 

 

Bu gelişmeler olurken konu hakkında hassasiyeti olan sayın Ferruh Demirmen, 9 Eylül 2022 tarihinde Vali  Newsom’a  aşağıdaki mesajı göndermiştir.

“Dear Governor Newsom,

I am writing to express my strong opposition to AB 1801, which not only adds a so-called “Genocide Remembrance Day” to the list of state holidays, it equates this day with April 24. State schools would be closed on April 24, and community colleges would be authorized to likewise close on April 24. The bill was introduced by Assembly member Adrin Nazarian, and after amendment, was passed in Senate and Assembly last month. If one were ever to show an example of an ethnicity-driven, divisive, and politically motivated legislative bill, AB 1801 would come at the top of the list. Nazarian is of Armenian descent, Chair of the California Armenian Legislative Caucus, and lobbies for the recognition of so-called Armenian, Assyrian and Greek genocides.”

“Sayın Valimiz Newsom,

Resmî tatiller listesine sadece sözde “Soykırım’ı Anma Günü” eklemekle kalmayan, bu günü 24 Nisan’a denk tutan AB 1801’e güçlü muhalefetimi ifade etmek için yazıyorum. Devlet okulları 24 Nisan’da kapatılacak ve Toplum kolejlerinin de 24 Nisan’da kapanmasına izin verilecek. Meclis üyesi Adrin Nazarian tarafından sunulan yasa tasarısı, değişiklikten sonra geçen ay Senato ve Meclis’ten geçti. Etnik kökene dayalı, bölücü ve politik olarak motive edilmiş bir yasa tasarısı örneği gösterilecek olsaydı, AB 1801 listenin başında gelirdi. Nazarian, Ermeni asıllı, Kaliforniya Ermeni Yasama Grubu Başkanı ve sözde Ermeni, Asur ve Yunan soykırımlarının tanınması için lobi yapıyor.”

Perşembenin gelişi Çarşambadan belli olmasına rağmen ne yazık ki  Türk Büyükelçiliği ve   Los Angeles Başkonsolusluğu  bu konuda alınmış yargı kararları bulunmasına rağmen etkin bir girişimde bulunmamışlar. Eğer aksi olsaydı, böyle bir girişim başarıya ulaşmazdı. BM 1948 Soykırım Sözleşmesi’nin 6. maddesine atıfla bu Sözleşme’nin ardından gündeme gelen uluslararası hukuksal gelişmeler  Türkiye tarafından  gündeme getirilmemiştir:

  • 17 Aralık 2003 (29 Ekim 2004 temyiz) AB Adalet Divanı (ABAD) “Krikorian ve Diğerleri” Kararı.
  • 17 Aralık 2013 (15 Ekim 2015 temyiz) AİHM “İşviçre-Perinçek” Kararı.
  • 28 Kasım 2017 AİHM “Mercan ve Diğerleri-İsviçre” Kararı.
  • 3 Şubat 2015 Uluslararası Adalet Divanı “Hırvatistan-Yugoslavya” kararı. (Soykırım Sözleşmesi’ne ve “özel kasıt”a vurgu).
  • 8 Ocak 2016 Fransa Anayasa Konseyi Kararı.
  • Case Perincek v. Switzerland, 15 Ekim 2015.

AİHM’e göre  1915 “tehciri” ile “Yahudi soykırımı” farklıdır. Çünkü Ermeni tehciri ile ilgili bir mahkeme kararı yoktur. Yetkili mahkeme kararı yoksa soykırım da yoktur. 1948 öncesi için soykırıma da hükmedilemez.  Soykırım, uluslararası ceza hukukunun alanına giren bir suç tanımıdır. Bu sebeple sadece yetkili mahkemeler bir fiilin soykırım olup olmadığına karar verebilir.

Uluslararası yargı, 1915 olaylarının yasal olarak soykırım olarak nitelendirilmesinin reddedilmesinin Ermeni halkına karşı kine teşvik etmek olmadığı” sonucuna varmış ve  Perinçek’in başvurusu kabul edilebilir bulunmuştur. 1915 olaylarının  soykırım olarak nitelendirilmesinin reddinin AİHM tarafından Ermeni halkına karşı kine teşvik olmadığı açıklanmıştır. AİHM, Yahudi soykırımını reddettiği için cezaya çarptırılan bir şikayetçinin başvurusunu reddetmesinin sebebi, Yahudi soykırımının Nuremberg International Military Criminal Court” tarafından soykırım olarak nitelendirilmesidir. AİHM’nin kararı kapsamında 1915 tehciri ile Yahudi soykırımı farklıdır. Çünkü Ermeni tehciri ile ilgili bir mahkeme kararı yoktur.  Yetkili mahkeme kararı yoksa soykırım da yoktur. 1948 öncesi için soykırıma hükmedilemez. Böyle bir suç tanımı uluslararası hukukta bulunmamaktadır. Soykırım, uluslararası ceza hukukunun alanına giren bir suç tanımıdır. Bu sebeple sadece yetkili mahkemeler bir fiilin soykırım olup olmadığına karar verebilir.  AİHM’de görülen Perinçek-İsviçre Davası kararı buna örnektir.   Almanya Nazizmi’nin Nuremberg Yasaları ile 1935’te başlayan yolculuğu 10 yıl sonra 1945’de Nuremberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi’nde sona ermiştir. Nuremberg yargılamaları süreci  küresel bağlamda ırkçılık/faşizm ile mücadelede yüzük taşıdır.  Tarihte ilk  defa insanlığa karşı suçlar  kavramı, mahkemenin ardından yayımlanan Nuremberg Şartı’nın 6. Maddesi’nde  yer almıştır: “Savaş süresi içerisinde veya savaş başlamadan önce öldürme, imha etme, köleleştirme sürgün ve sivillere karşı girişilen başka insanlık dışı muameleler ya da mahkemenin yargı kapsamına giren suçlarla ilgili dini, iç hukukta yer alsın ya da almasın, siyasi veya ırksal nedenlerden dolayı yargılanma.” Bu ifade ile sonradan oluşturulacak savaş suçları mahkemelerinin de temeli atılmıştır.

Ermeni  kökenli Amerikalılarasın yoğun olarak yaşadıkları Kaliforniya’da  Vali Gavin  Newsom 24 Nisan’ı sözde Ermeni Soykırımı’nın anısına resmi tatil ilan ederken bir mahkeme kararına dayanmadığı için hakkında Türkiye Cumhuriyeti   uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli adımları  zaman geçirmeden atmalıdır.  Soykırım bir insanlık suçu olup isteyen istediği  gibi bir yasal dayanak olmadan siyasi gerekçeleri bahane ederek karar alamaz,  85 milyon Türkü soykırım yapmakla suçlayamaz.

Bu kapsamda Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in sözcüsü Stéphane Dujarric de la Rivière gazetecilerin kendisine yönelttiği “Biden 1915 olaylarını soykırım olarak tanımaya hazırlanıyor. BM Genel Sekreterinin bu konudaki tavrı nedir?” sorusuna Buna ancak yetkili mahkemeler karar verebilir.” cevabını vermiştir. Çünkü, AİHM 2. Daire Perinçek-İsviçre davası kararı (2013) buna örnektir. Soykırıma ilişkin tartışma 2015’deki Büyük Daire Kararı’ndan sonra açılmamak üzere kapanmıştır. Perinçek’in başvurusunun kabul edilebilirliğinde iki husus dikkate alınmıştır: 1915 olaylarının yasal olarak soykırım olarak nitelendirilmesinin reddinin, AİHM tarafından Ermeni halkına karşı kine teşvik olmadığı  kabul edilmiş, AİHM 1915 olaylarını soykırım olarak nitelememiştir.

Turkish Forum’da yayımlanan sözde Ermeni soykırımı ile ilgili yazılarım konusunda eski Dışişleri Bakanı, kıymetli dostum  sayın Yaşar Yakış’ın mesajındaki tespiti  çok önemlidir:

“Gerek bu mesajla gönderdiğin makaleyi ve eklerini gerek daha önce çeşitli vesilelerle yazdıklarını büyük bir dikkat ve beğeniyle okuyorum. Sözde Ermeni soykırımı konusu Türkiye’de maalesef. 24 Nisan’dan bir hafta önce hatırlanan ve 24 Nisan’dan iki gün sonra tekrar unutulan bir konu olmaktan kurtulamamıştır. Türkiye Cumhuriyeti devleti bu konuyu uzun döneme. 80-100 yıla, yayan bir büyük proje haline dönüştüremedi. Yapılanlar, sizler gibi bir avuç bilim adamının kendi imkanlarla araştırma yaparak yayımlananlardan ibaret kalıyor. Ermeni diasporası ise bu propagandayı yüz milyonlarca dolarlık bütçelerle yürütüyor. Türkiye’de, siyasi düzeyde bu konuda bir irade mevcut olduğundan da emin değilim. Herhâlde Boğazlıyan Kaymakamı Mehmet Kemal’i asmakla bu işi kapatmış olduğumuzu düşünüyoruz. Bu ilgisizliğimiz devam ederse bizden sonraki kuşakların bize beddua edecekleri kesin. En iyi dileklerimle. “

Sözde Ermeni soykırımı ile mücadele etmek için ABD’deki Ermeni yanlısı gazetelere yarım sayfa ilan vermekle bu sorun çözülmez. İşi ciddiye almazsak eğer, yapılmayan bir soykırım ile suçlanarak maddi tazminat ve toprak talepleriyle da karşı kaşıya kalırsak eğer hiç şaşmam. Fransız yazar Yves Bénard’ın  bu konudaki tespiti  önemlidir:

“1. Dünya Savaşı ve hemen sonrasında Anadolu’da insanlığa karşı suç işleyenler aslında Türkler değil, emperyal güçlerin kışkırtması ile ağırlıklı olarak Ermeniler olmuştur. Soykırım yoktur, iki taraf içinde katledilmişler vardır. Şuna ikna oldum ki aslında Türkler, Ermenilerden daha fazla katliam kurbanı olmuştur.” Kitap, Pantheon Yayınevi tarafından Türk-Ermeni Görüş Ayrılığına Yeni Bakış (Divergences Turco-Armeniennes) adı altında da basılmıştır.

Türk ve Müslüman halkının kayıpları Devlet Arşivleri (no. 49, 50) ve Prof. Dr. Justin McCarthy’nin Death and Exile” başlıklı kitabında rakamlarla sabittir: “Ermeni milliyetçileri ve baskı grupları korkaktır. Tartışmadan korkarlar. Bu insanlar gerçekleri bilmiyor. Onun yerine hakaret ediyorlar. İnsanların gerçeği bilmesini istemiyorlar. Dr. Justin McCarthy, araştırmayı bize rahatlıkla anlatıyor ve Ermeni Soykırımı’nın Ermenilerle Müslümanlar arasındaki din farklılıklarından kaynaklanan bir propaganda hikâyesinden başka bir şey olmadığını kolayca gösteriyor. Ve bu insanlar, konunun tarihini bilmedikleri için Türkiye’nin vereceğine inandıkları tazminatları Ermenilere vermesi amacıyla Türkiye’ye baskı yapmaya, bu olayları konuşmaya ve ‘Ermeni Soykırımı’ olarak etiketlemeye devam ediyorlar. Dr. Justin McCarthy Osmanlı istatistiklerinin Birinci Dünya Savaşı sırasında ölen ~ 600.000 Ermeni ve 3 milyon Osmanlı Müslümanının bulunduğunu ve bu istatistikte askerlerin dikkate alınmadığını söylediğini belirtiyor.”

Ermenistan’ın ilk Başbakanı Ovanes Kaçaznuni’nin 1923 Parti Konferansı’na sunulan “The Armenian Revolutionary Federation (Dashnagtzoutiun) has Nothing to do Anymore” başlıklı kitabı neden vali Gavin  Newsom’a gönderilmiyor?  Kaçaznuni´nin 1923 yılında Bükreş’te Taşnaksutyun Genel Kurultayı’na sunduğu raporu, partinin geçmişiyle hesaplaşma ve özeleştiri niteliğindedir. Ermeni milliyetçi tezlerine karşı çıkılmakta, 1915 ve 1920 felaketlerinde Türkler kadar Taşnaksutyun yönetiminin de suçlu olduğu savunulmakta, Ermenilerin yaptığı Müslüman katliamlarına değinilmekte ve Taşnak partisinin kendini feshetmesi gerektiği açıklanmaktadır.

Rapor, 1923 yılında Bükreş’te Taşnaksutyun Partisi tarafından sunulduktan sonra Ermenistan’da yasaklanmış, Avrupa ve ABD’deki kütüphanelerden toplatılmıştır.  Başkan Biden’a,  yardımcısı Kamila Harris’e, Kaliforniya Valisi Gavin  Newsom’a ve de  sözde Ermeni soykırımını destekleyen ABD Temsilciler Meclisi üyeleri ile senatörlere  bu yayın neden gönderilmiyor, anlamış değilim.  Yıllarca sözde soykırıma uğradıklarını iddia eden ve dünya kamuoyunu baskı altına almaya çalışan Ermenilerin tezlerini çürüten 128 sayfalık raporda aşağıdaki çarpıcı tespit yapılmıştır:

Askeri operasyonlara katıldık, aklımız dumanlanmıştı. Türkler doğru yaptı. Gerçekleri göremedik, olayların sebebi biziz. Barış teklifini reddettik, hataydı. Türklere karşı ayaklandık ve savaştık. İsyanımızın temelinde büyük Ermenistan vardı. Hiçbir zaman devlet olamadık, Türkiye Ermenistan’ı diye bir şey yok, şimdi neyimiz var? Teröre yöneldik, geçmişin kalıntısı Taşnak partisi artık son bulmalıdır, Taşnak Partisi barışa engeldir.”

Uluslararası yargı kararlarını yok sayarsak, sözde Ermeni soykırımında yetkili bir mahkeme hükmü olmadığını, soykırımı tanımanın sadece siyasi anlam taşıdığını, tarihçiler arasında soykırım konusunda bir konsensüs bulunmadığını, hükümet ve parlamentoların bu konuda  hüküm verme yetkileri olmadığını ve Holokost ile 1915 olayları arasında bir benzerlik bulunmadığını açıklayamazsak, her 24 Nisan’da sözde bir soykırım yalanı ile  karşılaşmaya mahkum oluruz. Rwanda, Srebrenitsa ve Kamboçya soykırımlarında yetkili bir mahkeme kararı olduğunu  Büyükelçilik ya da Başkonsolosluk neden açıklamamaktadır?  Acaba bu konuda yetkili bir uzman mı bulunmamaktadır?

Ben Kamboçya’da Tuol Sleng Soykırım Müzesini ziyaret ettim. Müze binası eski  hapishanedir.  Yandaki fotoğraflar  gerçektir ve soykırımın yapıldığının ispatıdır. O zaman sormak gerekir? 1,5 milyon Ermeni’nin kemikleri ve kafatasları nerededir?

Kamboçya’da 1975-1979 yılları arasında gerçekleşen soykırım, yaklaşık 3,5 milyon insanın ölümü ile sonuçlanmıştır. Soykırım Pol Pot liderliğinde Kızıl Kemer üyeleri tarafından gerçekleştirilmiştir.  Tuol Sleng Soykırım Müzesi, başkent Phnom Penh’deki   1975-1979 yıllarında   iktidarda olan  Kızıl Kmerler tarafından gerçekleştirilen soykırıma ilişkin   belgelerin yer aldığı müzedir.
Müzenin bulunduğu bina Kızıl Kmerler iktidarı döneminde   hapishane olarak kullanılmış,  yaklaşık 17 bin  kişi burada hapsedilmiş, bunlardan  sadece 12’si sağ  çıkabilmiştir. (A History of Democratic Kampuchea (1975-1979). Documentation Center of Cambodia, s. 74)

Çek Cumhuriyeti’nin Kutná Hora şehrinde bulunan  iskelet kilisesinin iç yapısı insan kemiklerinden yapılmıştır. Katolik Kilisesi’ne bağlı olan bu küçük  Şapel döşeme ve dekorasyonunda kullanılan 40 bin kadar insan iskeletleri ile tanınıyor. Müzeyi gezerken insan ürperiyor. Ben  ürperdim.  Tehcir’de 1,5 milyon Ermeni’nin katledildiği iddia ediliyor.  O zaman bunların kemiklerinden neden bir müze yapılmıyor? Tıpkı Tuol Sleng Soykırım Müzesi’nde olduğu gibi. Yapılamaz. Çünkü bu katliam  yapılmamıştır.

Bu bir Ermeni yalanıdır. Çünkü, 1,5 milyon Ermeni katledilmiş ise mutlaka onlardan kalan kemikler bir yerlerde olmalıdır.  Çünkü üzerinden  yüzlerce yıl geçmemiştir.  1,5 milyon rakamı gerçek ise,  ortalama bir insanda 4 kg kemik olduğunu düşünürsek  toplamda 6 milyon kg kemik eder ki, bunların yok olması mümkün değildir. Kutna Hora’yı gezenler bilir. 14. yüzyıldan kalan kemiklere bile bir şey olmamış. 1915’te 1,5 milyon Ermeni katledilmiş ise  bunların kemikleri nerededir?

Ermeni soykırım yalanı için yayın yapan internet sayfasındaki fotoğraflar Ermenilere  değil  Türklere aittir.

“Ermeni soykırımı olmuştur.” iddiasında bulunan Ermeni diasporasının dayandığı bir mahkeme kararı bulunmamaktadır. Aksine Malta’da yargılanan Türkler hakkında Kraliyet Başsavcılığı “takipsizlik” kararı vermiştir (Uluç Gürkan, 2015).

Sayın Demirmen Amazon’un Ermeni soykırım gerçeğini İngilizce yayınlayan kitap satışına sansür getirmesini  protesto  etmiştir:

“Sayın Turkish Forum mensupları, ABD-California eyaletinde Ermeni sorununa ilişik 2 gün önce gönderdiğim mesajınım ardından bugün de buna benzer bir noktada başka bir gelişmeye dikkatinizi çekmek istiyorum. Ermeni lobisinin baskısı altında sözde Ermeni soykırımı konusunda Facebook ve YouTube’a getirilen veya getirilmeye çalışılan sansürlemeye Amazon da katıldı. Amazon, internet yoluyla çok çeşitli ürün satan, Türkiye’de de şubesi olan, dünya çapında bir dev şirket ve bu ürünler arasında kitaplar da var. Merkezi ABD-Seattle’da olan Amazon, dünyada en çok perakende kitap satan bir firma. Şirket, Shunt Jarchafiian adlı bir Ermeni eylemcinin Haziran 2020’de Amazon İcra Kurulu Başkanı Jeff Bezos’a yazdığı bir mektuba dayanarak Dr. A.N. Çora tarafından kaleme alınan ve sözde Ermeni soykırımını reddeden Armenian Genocide: A Big Lie” adlı bir kitabı, mektubu aldıktan bir hafta sonra satış listesinden çıkardı. Kitap, kindle book” adı altında, dijital ortamda okunacak bir kitaptı. Shunt Jarchafjian, itirazının nedeni olarak kitabın “Ermeni soykırımını ettiğim ve Ermeniler aleyhine nefret duygularım kamçıladığım belirtmişti. Amazon cevabında kitabın satış listesinden çıkarıldığı doğruladığı gibi, bu konudaki “sabrı” için Jarchafjian’a teşekkür etti! (https://asbarez.com/amazon-halts-sale-of-armenian-genocide-denial-book/ Bu sansürü protesto etmek bağlamında ben Ağustos başından Eylül ortasına kadar Amazon ile irtibatta bulundum. Jeff Bezos’a gönderdiğim kapsamlı bir mektubumun üzerine “Müşteri Hizmetleri İcrai Komitesi” adı altında bir grupla 5-6 kez yazıştım. Bu Komite sansür ile ilgili kararı bana resmen bildirmediği gibi, kitabı satış listesine koymamakta ısrar etti. Ayrıntılara girmiyorum; Jeff Bezos’a yazdığım mektup ve Komite’ye yazdığım son mesaj ekteki PDF dosyasında görülebilir. Kitap hâlâ Amazon satış listesinde görünmüyor: yani sansür yürürlükte. (Not: Bu vesileyle Dr. A.N. Cora’ya yazdığım e-posta mesajıma yanıt almadım). Oysa Amazon’da sözde Ermeni soykırımım bir gerçekmiş gibi anlatan 20’den fazla kitap var. Dahası, sansür haberini veren asbarez.comsitesinde yayınlanan tiksindirici fotoğraf, Ermeni militanların Kars bölgesinde Müslüman sivil halka yaptıkları “Şubatan mezalimini” gösteriyor! Web sitesi bu mezalim suçunu Türklere yüklüyordu -ve aynı şahtekârlığı Ermeniler daha önce de yapmıştı. ABD’de federal hükümetin veya bir eyalet yönetiminin böyle bir sansürleme yapması ifade özgürlüğünü çiğnemesi açısından yasak: ancak bu yasaklama özel şirketler için geçerli değil. Şurası bir gerçek ki yapılan çok çirkin ve haksız bir sansür. Türk tarafının görüşlerini makaleler yoluyla ABD medyasında duyurmak hemen hemen imkânsız olduğu gibi, bir de kitap sansür problem ile karşı karşıyayız. Bir Türk gazetesine yazı gönderip olayı kısaca anlattıktan soma Amazon kitaplarının Türkiye’de boykot edilmesini önermeyi düşünüyordum. Ancak daha sonra öğrendim ki, Amazon’un Türkiye websitesinde Ermeni sorununda hem Türk tarafını ve hem de Ermeni tarafinı destekleyen kitaplar satış listesinde. Yabancı dilde yazılan kitaplar webşitede var. Ancak satılmıyor. Satışı yapılan kitaplar Türkçe. Bu bakımdan böyle bir boykotun anlam taşımayacağına karar verdim. Büyük bir ihtimalle sansür kararı Türk tezlerini savunan İngilizce kitapları kapsıyor. Başka bir deyişle, ABD kamuoyunda Türk tezini savunan kitapların okunması istenmiyor. Saygılarımla, Dr. Ferruh Demirmen.’’

Ankara’da  Dışişleri ile  Kültür ve Turizm Bakanlığı    Gavin  Newsom’un   kararı  hakkında   açıklama yaparak kararı protesto etmesi  gerekirdi.  Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Dışişleri Bakanlığına   bu konuyu  şahsen  ilettim ama  cevap alamadım.

Sayın Demirmen’in  duyarlı bir Türk vatandaşı olarak  Amazon YK Başkanı Jeff Bezos ile Tara Lewis’e göndermiş olduğu iletiler aşağıdadır.

ABD’de Türk tezlerini savunan yazarların aşağıdaki İngilizce kitaplarının günümüzde (6 Kasım 2022)  satışta  olduğunu  belirledim…

  • The Armenian Rebellion at Van by Prof. Justin McCarthy 

https://www.amazon.com/Armenian-Rebellion-Utah-Turkish-Islamic/dp/0874808707/ref=pd_bxgy_sccl_1/136-2013575-8833400?pd_rd_w=HCAFz&content-id=amzn1.sym.7757a8b5-874e-4a67-9d85-54ed32f01737&pf_rd_p=7757a8b5-874e-4a67-9d85-54ed32f01737&pf_rd_r=500EN4MCABHVC3VF490N&pd_rd_wg=CrT0w&pd_rd_r=1db7ec71-b7f1-4e0e-a195-e5e3f72ddf3b&pd_rd_i=0874808707&psc=1 )

 

  • Turks and Armenians: Nationalism and Conflict in the Ottoman Empire by Prof. Justin McCarthy

https://www.amazon.com/Turks-Armenians-Nationalism-Conflict-Ottoman/dp/1892381079/ref=pd_bxgy_sccl_1/136-2013575-8833400?pd_rd_w=3mOUT&content-id=amzn1.sym.7757a8b5-874e-4a67-9d85-54ed32f01737&pf_rd_p=7757a8b5-874e-4a67-9d85-54ed32f01737&pf_rd_r=376SP0B07TY0GWKGX4QN&pd_rd_wg=uFS8a&pd_rd_r=1c4476c9-f8d0-4543-b71a-26918fd1f79b&pd_rd_i=1892381079&psc=1 )

 

  • Understanding the Turkish-Armenian Controversy Over 1915 by. Prof. Mustafa Serdar Palabiyik

https://www.amazon.com/Understanding-Turkish-Armenian-Controversy-Over-1915/dp/6053332089/ref=sr_1_1?crid=1IAMMJOILS6UW&keywords=mustafa+serdar+palabiyik&qid=1664877229&qu=eyJxc2MiOiIxLjQ0IiwicXNhIjoiMC4wMCIsInFzcCI6IjAuMDAifQ%3D%3D&sprefix=mustafaserdar+palabiyik%2Caps%2C77&sr=8-1 )

 

  • Facts On The Relocation Of Armenians 1914-1918 by Prof. Yusuf Halaçoğlu (eski Türk Tarih Kurumu Başkanı)

https://www.amazon.com/Facts-Relocation-Armenians-1914-1918-Hala%C3%A7o%C3%B0lu/dp/B07D2X7QKH/ref=sr_1_10?crid=7W16VHVDN1YX&keywords=Yusuf+Halacoglu&qid=1664877335&qu=eyJxc2MiOiIyLjQ0IiwicXNhIjoiMC4wMCIsInFzcCI6IjAuMDAifQ%3D%3D&sprefix=yusuf+halacoglu%2Caps%2C79&sr=8-10 )

 

  • Dashnagtzoutiun Has Nothing to Do Anymore (Report Submitted to the 1923 Party Convention) by Hovannes Katchaznouni

https://www.amazon.com/Dashnagtzoutiun-Nothing-Anymore-Submitted-Convention/dp/9753434537/ref=sr_1_1?crid=29L5WHG7YLZ7S&keywords=ISBN+13%3A+9789753434539&qid=1664878131&qu=eyJxc2MiOiItMC4wMiIsInFzYSI6IjAuMDAiLCJxc3AiOiIwLjAwIn0%3D&s=books&sprefix=isbn+13+9789753434539%2Cstripbooks%2C66&sr=1-1 )

Sayın Ferruh Demirmen kararın alınmasının ertesinde 2 Ekim 2022  Pazar günü  “eTürkiyeyizBiz”de paylaştığı  ileti  önemlidir.

“Aşağıdaki bağlantıda görüleceği gibi  California valisi Gavin Newton “AB 1801” adlı tasarıyı imzalayarak  yürürlüğe  koymuştur. Böylece California eyaletindeki tüm kamu okulları (ilk okul, orta okul, lise) ve üniversiteler her yıl 24 Nisan’da “Soykırımı Anma” bahanesiyle resmi tatil olacak. Devlet memurları da bu günde ücretli tatil yapacak. Ayrıca okul müfredatında da gereken  değişiklikler yapılabilecek. Bu şekilde  sözde Ermeni soykırımı  ile  Süryani ve Yunan soykırımları da eyalet nezdinde resmiyet kazanacak. https://www.panorama.am/en/news/2022/10/01/California-Armenian-Genocide/2737584 California’da 10 binin üzerinde kamusal okul  bulunmakta. Kamu üniversiteleri arasında University of California Los AngelesSan Diego State UniversityUniversity of California Irvine ve University of California Berkeley gibi tanınmış üniversiteler var. Tasarının reddi için ABD’deki Türk-Amerikan toplumu çaba gösterdiyse de bu  yetersiz kaldı. Daha önemlisi, ne  Washington Büyükelçiliği ve ne de California’daki Los Angeles Başkonsolosluğu tasarının reddi için herhangi bir girişimde bulunmadı. Tasarı AKP hükümetinin ilgisi dışında idi. Benim bu bağlamda yaklaşık bir ay önce California valisine gönderdiğim mektup bu öbekte yayınlanmıştı; bir anımsatma olarak ekte. AB Adalet Divanı’ın 2003 ve 2004’de bu tür kararların tümüyle siyasi nitelikte olduğunun belirtmesine ek olarak bu kanun, Türk tarafı için büyük bir hezimettir. Ermeni lobisi şimdi bir bayram havasına gireceği gibi, Ermenistan da bu kanundan büyük zevk alacaktır. Kanunun oylandığı 30 Eylül 2022’yi Türkler ve Türkiye için bir “kara gün” olarak, kanunun kendisini de bir yüz karası  olarak niteliyorum. Sözde Ermeni soykırımı tarihi gerçeklere ters düştüğü gibi, böyle bir soykırımın tanınması 1948 BM soykırım sözleşmesini çiğniyor,  2015 Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve 2016 Fransa Anayasa Konseyi’nin kararlarını görmezden geliyor. Ayrıca ABD Anayası’na da ters düşen bir taraf var. California’da eğitim gören Türk asıllı, yetişme çağında olan genç öğrenciler de büyük çapta mağdur olacak, en aşağı bir aşağılık duygusuyla psikolojik olarak etkilenecektir. Durum böyle olunca Türk hükümeti şimdi ne yapacaktır? Buna benzer bir gelişmenin bir kanun kapsamında zamanla ABD’de diğer eyaletlerde söz konusu olması ayrıca dikkate değer bir olasılık. Saygılarımla, Dr. Ferruh Demirmen”

September 9, 2022

Dear Governor Newsom,

I am writing to express my strong opposition to AB 1801, which not only adds a so-called “Genocide Remembrance Day” to the list of state holidays, it equates this day with April 24. State schools would be closed on April 24, and community colleges would be authorized to likewise close on April 24. The bill was introduced by Assembly member Adrin Nazarian, and after amendment, was passed in Senate and Assembly last month. If one were ever to show an example of an ethnicity-driven, divisive, and politically motivated legislative bill, AB 1801 would come at the top of the list. Nazarian is of Armenian descent, Chair of the California Armenian Legislative Caucus, and lobbies for the recognition of so-called Armenian, Assyrian and Greek genocides.

Kalifornia valisi Gavin Newsom “AB 1801”  tasarısını imzalayarak  yürürlüğe soktuğu düzenleme ile    California eyaletindeki tüm kamu okullarda (ilk okul, orta okul, lise) ve üniversitelerde her yıl 24 Nisan’da “Soykırımı Anma” bahanesiyle resmi tatil olacak. Devlet memurları da bu günde ücretli tatil yapacak. Ayrıca okul müfredatında da gereken tadilat veya ayarlama yapılabilecek. Böylece Ermeni soykırımı ve bununla beraber Süryani ve Yunan soykırımları da eyalet nezdinde resmiyet kazanacak. California’da 10 binin üzerinde kamusal okul var. Kamu üniversiteleri arasında University of California Los AngelesSan Diego State UniversityUniversity of California Irvine, ve University of California Berkeley gibi tanınmış üniversiteler  bulunmaktadır.. (https://www.panorama.am/en/news/2022/10/01/California-Armenian-Genocide/2737584)

Sayın Demirmen bu konudaki tepkisinde çok haklıdır: “Bu tasarı Ermeni lobisinin girişimi ve baskısıyla California’daki parlamento süzgeçinden rahatlıkla geçti,  valinin tasarıyı onaylaması şaşırtıcı değildi. Tasarının reddi için ABD’deki Türk-Amerikan toplumu gayret gösterdiyse de, bu gayret açıkça yetersizdi ve çok düşük seviyede kaldı. Daha önemlisi, ne Türkiye Washington Büyükelçiliği ve ne de California’daki Los Angeles Başkonsolosluğu tasarının reddi için herhangi bir girişimde bulunmadı. Tasarı AKP hükümetinin ilgisi dışında idi. Benim bu bağlamda yaklaşık bir ay önce California valisine gönderdiğim mektup bu öbekte yayınlanmıştı; bir anımsatma olarak ekte. AB Adalet Divanı’ın 2003 ve 2004’de bu tür kararların tümüyle siyasi nitelikte olduğunun belirtmesine ek olarak bu kanun, Türk tarafı için büyük bir hezimettir. Ermeni lobisi şimdi bir bayram havasına gireceği gibi, Ermenistan da bu kanundan büyük zevk alacaktır. Kanunun oylandığı 30 Eylül 2022’yi Türkler ve Türkiye için bir “kara gün” olarak, kanunun kendisini de bir “yüz karası” olarak niteliyorum. Sözde Ermeni soykırımı tarihi gerçeklere ters düştüğü gibi, böyle bir “soykırım”ın tanınması 1948 BM Soykırım Sözleşmesini çiğniyor ve 2015 Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve 2016 Fransa Anayasa Konseyi’nin kararlarını görmezden geliyor. Ayrıca ABD Anayası’na da ters düşen bir taraf var. California’da eğitim gören Türk asıllı, yetişme çağında olan genç öğrenciler de büyük çapta mağdur olacak, en aşağı bir aşağılık duygusuyla psikolojik olarak etkilenecektir. Durum böyle olunca Türk hükümeti şimdi ne yapacaktır? Buna benzer bir gelişmenin bir kanun kapsamında zamanla ABD’de diğer eyaletlerde söz konusu olması ayrıca dikkate değer bir olasılık. Saygılarımla, Dr. Ferruh Demirmen”

  • Cumhurbaşkanı   Erdoğan’ın  23 Nisan 2014 tarihinde  Ermenilere yönelik  mesajı, iyi niyetin göstergesi olmasına rağmen karşı taraftan  olumlu karşılık bulamamıştır: “…20’inci yüzyılın başındaki koşullarda hayatlarını kaybeden Ermenilerin huzur içinde yatmalarını diliyor, torunlarına taziyelerimizi iletiyoruz. Osmanlı İmparatorluğu vatandaşı herkes gibi Ermenilerin de o dönemde yaşadıkları acıların hatıralarını anmalarını anlamak ve paylaşmak bir insanlık vazifesidir.”
  • Erdoğan’ın açıklamasıyla Türkiye tarihinde resmi ağızdan ilk  defa  1915  tehcirine ilişkin Ermenilere taziye mesajı iletilmiştir. Fakat karşı taraf  mesajın içeriğini anlayacak durumda değildir.
  • Cumhurbaşkanı  Abdullah Gül’ün 6 Eylül 2008 tarihinde futbol maçı izlemek için Erivan’a yaptığı ziyaretin ardından atılan adımlar, Türkiye-Ermenistan arasında başlayan yakınlaşma süreci karşılıklı olmadığı için  havada kalmıştır.
  • Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Yüksek Sovyeti’nin 23 Ağustos 1990 tarihli Bağımsızlık Bildirisi’nin 12’nci maddesinde “Ermenistan Cumhuriyeti, 1915 Osmanlı Türkiye’si ve Batı Ermenistan’da gerçekleştirilen soykırımın uluslararası alanda kabulünün sağlanması yönündeki çabaları destekleyecektir”
  • Ermenistan Parlamentosu, 23 Eylül 1991 tarihinde aldığı bağımsızlık kararında Ermenistan Bağımsızlık Bildirisi’ne sadık kalacağını açıklamış ve taahhüt etmiştir.
  • 1995 yılında kabul edilen Ermeni Anayasası’nda “Ermenistan’ın Bağımsızlık Bildirisi’ndeki ulusal hedeflere bağlı kalacağı” bir anayasa hükmü olmuştur.
  • Soykırım yalanının uluslararası alanda tanınmasının Ermenistan’ın dış politika hedefi olduğu belirtilmiştir.
  • Erivan´da yapılan Gelişen Ermenistan Partisi’nin 4’üncü Kurultayına katılan dönemin Devlet Başkanı Serj Sarkisyan, “Bağımsızlık Karabağ halkının seçimidir. Uluslararası hukuk dahi bu konuda farklı yaklaşım ortaya koyamaz” demiştir.
  • Ermenistan’daki okul duvarlarında asılan haritalarda Türkiye’nin 12 ili yer almaktadır.
  • Ermenistan Milli Marşı’nda “Topraklarımız işgal altında, bu toprakları azat etmek için ölün, öldürün” yazılıdır.
  • Karabağ’da katliam yapan Ermeni kuvvetlere komutanlık yapan eski Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan, İngiliz yazar Thomas De Waal’a, “Hocalı’dan önce Azeriler bizim şaka yaptığımızı sanıyordu, Ermenilerin sivil topluma karşı el kaldırmayacaklarını sanıyorlardı. Biz bunu- stereotipi- (zekâ geriliği) kırmayı başardık” demiştir.
  • Türk milleti, hiçbir zaman Ermeni bayrağını ilkokul çocuklarının ayaklarının altına serip üzerinden geçmelerine izin vermez.
  • Erivan Belediyesi’nin çöp konteynerlerini Türkiye ve Azerbaycan bayrakları renklerine boyaması, Türk bayrağının ayaklar altına alınması Ermenilerin nasıl bir seviyesizlik içinde olduklarının ispatıdır.
  • Dışişleri Bakanlığı Ermeni ASALA terör örgütü tarafından  şehit edilen Türk vatandaşlarını neden  açıklamamaktadır?

  • Ermeni tehciri, BM’in kabul ettiği uluslararası soykırım tanımına uymamaktadır. Eğer Ermenistan’ın tanımını esas alırsak ANZAK askerlerinin 250 bin Türk askerini katletmesi de bir soykırımdır. Çünkü  “ insanın (Türklerin) ortak varoluşlarına  son vermek amacıyla örgütlü bir şekilde öldürülmesi” tanımına uymaktadır.
  • Avustralya ve Yeni Zelanda askerleri,  binlerce kilometre  uzaktan gelerek  250 bin Türkü  Gelibolu’da varoluşlarına son vermek amacıyla örgütlü bir şekilde öldürmüştür.
  • Bu tanıma göre 18 Mayıs 1944 tarihinde 300 bin Kırım Türkü  anavatanları Kırım’dan sürülerek “ortak varoluşlarına  son vermek amacıyla örgütlü bir şekilde” katledilmiştir. Bu da bir soykırımdır.  ,
  • 1985-1990 yılları arasında Paris’te Ermeni terör örgütü ASALA’nın tehditlerine maruz kalmış biriyim. Aşağıda fotoğrafı bulunan  (sağ alttan dördüncü) rahmetli Haluk Sipahioğlu  Paris’te OECD Dimi Temsilciliğimizde benim oda arkadaşımdı.
  • Nazilerin 1940 yılında Polonya’nın Auschwitz kentinde kurduğu toplama kampı, Auschwitz1, Auschwitz2 ve Birkenauolmak üzere üç kamptan oluşur. Naziler, 1940-1945 yılları arasında Avrupa ülkelerinden topladıkları yüzde 90’ı Yahudi olan insanları trenlerle bu kampa getirdiler. Kampta 1,1 milyon ile 1,5 milyon arasında insan gaz odalarında  katledilmiştir.
  • Ölenleri fırına taşımak için kampa  demiryolu döşediklerini görünce,  katliamın boyutunun büyüklüğüne tanık oldum.Fakat kampı gezen bir Türk vatandaşının “Kampı gezerken, Türkiye’nin Almanya gibi katliam ve soykırımla anılan bir tarihe sahip olduğunu, ne var ki, bununla yüzleşmekten kaçınan da tek ülke olduğunu düşündüm” (https://m.bianet.org/bianet/insan-haklari/155465-dersim-ve-mauthausen-gusen-nazi-toplama-kampi) diyerek yazı yazanlara sözde Ermeni soykırımının bir yalan olduğuna ilişkin  tarihçilerin kitaplarını okumalarını öneririm.

Fransa, Türkiye’yi  tarihte yapılmayan sözde Ermeni soykırımı ile suçlayan  ve bu konuda yasa çıkaran dünyadaki ilk ülkedir. Ayrıca Fransa, Osmanlı İmparatorluğunu tarihe gömen Sevr (Sevres) Anlaşması’nın imzalandığı Paris’in Sevr banliyösündeki seramik müzesinin önüne Ermeniler tarafından  8 Mart 2001 tarihinde Ermeni soykırım  anıtı açılmasına izin veren  ülkedir. Anıtın üzerinde “1915’TE JÖN TÜRK HÜKÜMETİ TARAFINDAN BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NDA SOYKIRIMA UĞRATILAN 1,5 MİLYON ERMENİN ANISINA” yazılıdır.

Bu ifade Auschwitz-Birkenau toplama kampının önünde de vardır. Bir farkla. 1,5 milyon Yahudi 1,5 milyon Ermeni olarak değiştirilmiştir. (Sağdaki fotoğraf)  Anıtın dikilmesine izin veren Fransa, başta Paris Büyükelçimiz İsmail Erez ile şöförü Talip Yener (24 Ekim 1975), Oktar Cirit, Yılmaz Çolpan, (22 Aralık 1979),  Reşat Moralı (4 Mart 1981), Tecelli Arı (4 Mart 1981) ve Cemal Özen’i (24 Eylül 1981) koruyamamış ve 7 Türk diplomatının ASALA tarafından şehit edilmesini görmezden gelmiştir. Paris’in Sevr banliyösündeki müzenin önüne sözde Ermeni soykırım anıtı dikilmesinin sebebi şudur: “Biz Ermeniler Türkiye Cumhuriyetini kuran Lozan Anlaşmasını tanımıyoruz. Bizler Sevr Anlaşması’nın halen yürürlükte olduğunu kabul ediyoruz. Çünkü Sevr’de büyük Ermenistan vardır.” Ermenistan, Türkiye’nin doğu sınırlarını tanımamakta ve Ağrı dağını kendi toprağı olarak görmektedir.

Sevr’in ilgili maddeleri şöyledir:

  • Madde 88: Türkiye, öteki müttefik devletlerin yapmış oldukları gibi, Ermenistan’ı özgür ve bağımsız bir devlet olarak tanıdığını bildirir.
  • Madde 89: Öteki Bağıtlı Yüksek Taraflar gibi, Türkiye ve Ermenistan da, Erzurum, Trabzon, Van ve Bitlis vilayetlerinde, Türkiye ile Ermenistan arasında sınırın saptanması işini ABD Başkanının Hakemliğine sunmayı ve bu konudaki kararını olduğu kadar, Ermenistan’ın denize çıkışı ile sözü geçen sınıra bitişik bütün Osmanlı topraklarının askersizleştirilmesine ilişkin ileri sürebileceği bütün hükümleri kabul etmeyi kararlaştırmışlardır.
  • Madde 90: Madde mucibince tayin edilecek sınırlar mezkûr vilayetlerin bütününün veya bir parçasının Ermenistan’a bırakılmasının icap ettirdiği halde Osmanlı Devleti mezkûr karar tarihinden başlayarak terk edilecek topraklar üzerinde bütün hukuk ve tasarruflarından feragat ettiğini şimdiden beyan eder.
  • Madde 92: Ermenistan’ın Azerbaycan ve Gürcistan ile olan hududu ilgili devletler tarafından anlaşılarak tayin edilecektir. 89. Maddede açıklanan karar kabul edildikten sonra ilgili devletler görüşerek hudutlarını tespiti başaramadıkları takdirde bu hudut müttefik büyük devletler tarafından tayin edilecek ve bunun arazi üzerinde uygulanması kendilerine ait olacaktır.
  • Madde 93: Ermenistan Hükümeti, Ermenistan’a ırk, dil veya din bakımından halkının çoğunluğu dışında bulunanların menfaatlerini korumak için başlıca müttefik devletlerin gerekli görecekleri hükümleri, sözü geçen devletler ile yapılacak bir antlaşmaya bu hükümlerin konmasına razı olmak suretiyle kabul eder.
  • Madde 230:Osmanlı Hükümeti, 1 Ağustos 1914 tarihinde Osmanlı imparatorluğunun parçası bulunan herhangi bir toprak üzerinde, savaş durumu sırasında işlenen topluca ölümlerden sorumlu olan ve müttefik devletlerce istenen kişileri kendilerine teslim etmeyi yükümlenir.

 

 

Türkiye,   Gaziantep’te ve  Kahraman Maraş’ta Fransızlar tarafından yapılan katliamları için  neden anıtlar dikmez?  Fransa, Paris Büyükelçiliğimizin bulunduğu Paris’in en küçük sokağına (148 m. uzunluk, 15 m. genişlik)  Ankara (rue d’Ankara) adını verir ama Türkiye nedense Ankara’nın en güzel ve nezih caddelerinden Paris caddesinin adını bir küçük caddeye verilmesi konusunu gündemine almaz? Aşağıdaki fotoğraf  1985-1990 yıllarımda Paris’te görev yaparken tarafımdan çekilmiştir. Mayıs 2022’de Paris’te Sevr Müzesi’nin önüne gittiğimde tadilat olduğundan heykeli göremedim.

Fransa, 24 Nisan 2003 tarihinde Paris’te Kanada meydanına  Kütahya doğıumlu müzisyen Gomitas Sogomon (Soğomon Kevork Soğomonya) adına  bir sözde Ermeni  kin anıtı daha dikilmesine de  izin vermiştir.  Bronzdan yapılmış 4 metre uzunluğu olan heykel, 2 metrelik kaide üzerinde  oturtulmuştur.  Heykelin inşaat çalışmaları 2002 yılının Ocak ayında başlamış ve 22 Nisan 2003 tarihinde tamamlanmıştır. Heykelin üzerinde “Gomitas Vardapet’in ve Ermeni Soykırımının 1,5 milyon kurbanlarının anısına cümlesi yer almaktadır. Alttaki fotoğraf Mayıs 2022 tarihinde tarafımdan  çekilmiştir.

24 Ekim 1975 tarihinde hain bir saldırı ile  Paris Büyükelçisi İsmail Erez ve  şoförü Talip Yener Ermeni terör örgütü JCAG-ARA (Ermeni Soykırımı Adalet Komandoları-Ermeni Devrimci Ordusu) teröristleri tarafından  şehit edilmişlerdir. İlk cinayetini 22 Ekim 1975’te Türkiye’nin Viyana Büyükelçisi Daniş Tunalıgil’i şehit ederek başlayan Ermeni terör örgütü JCAG-ARA bu olaydan iki gün sonra  Paris Büyükelçisi İsmail Erez ve şöförü yerel saatle 13.26’da, Seine Nehri üzerindeki Bir-Hakeim Köprüsü’nde (Pont de Bir-Hakeim) otomobili pusuya düşürülerek şehit  edilmişlerdir. Paris’te görev yaptığım dönemde (1985-1990) Bir-Hakeim Köprüsü’nden her geçişimde bu menfur saldırıyı hatırlardım.

Ermenistan, dünya ülkelerini ve o ülke vatandaşlarını yalanlarla  kandırma çabası içindedir. Acaba bu konuda Vali   Newsome  ne düşünmektedir? Los Angelos Başkaonsolosluğumuz Ermeni teröristlerce şehit edilen diplomatlarımızı   neden vali   Newsome   ile paylaşmamıştır? Sitede neden sözde Ermeni soykırımı ile ilgili bir “cümle”, vazgeçtim bir “kelime bile yoktur.

 

Çevirisi:  “Kaliforniya Valisi Gavin Newsom’un  30 Ekim Cuma günü 24 Nisan’ı Ermeni Soykırımı’nın anısına resmi tatil ilan eden bir yasa tasarısını imzaladığını açıklamıştır. Meclis üyesi Adrin Nazarian tarafından getirilen yasa (AB 1801), her yıl 24 Nisan’da Kaliforniya’daki tüm topluluk kolejlerinin ve devlet okullarının kapanmasını zorunlu kılıyor. Devlet memurlarına ücretli izin verilecek. “Yasama Meclisi, Soykırımı Anma Günü’nün herkesin geçmiş ve şimdiki soykırımları, özellikle de bu vahşetlerin etkisini hissedenlerin ve Kaliforniya’ya sığınan grupların, bunlarla sınırlı olmamak üzere, üzerinde düşünmesi için bir gün olacağını tespit eder ve beyan eder.  Holokost, Holodomor ve Ermeni, Asur, Yunan, Kamboçya ve Ruanda topluluklarının Soykırımları. Soykırımı Anma Günü, her yıl 24 Nisan’da Ermeni Soykırımını Anma Günü olarak da bilinir ve Kaliforniya eyaletinin geleneksel olarak Soykırım Farkındalık Haftası’nı tanıdığı hafta boyunca kutlanır. 24 Nisan’da veya alternatif bir tarihte bu eyaletteki devlet okulları ve eğitim kurumları, mevcut kaynaklarla finanse edilen, soykırımdan kurtulanların bu ülkeye yaptığı birçok katkıyı hatırlayan ve onurlandıran alıştırmalar içerebilir. Eyalet Eğitim Kurulu, Soykırım’ı Anma Günü ile ilgili alıştırmalar için devlet okullarında kullanılmak üzere bir model müfredat rehberi benimseyebilir. Nazarian, yasayı Şubat ayında Meclise sunarak çeşitli yasama komitelerinin oybirliğiyle onayını aldı ve 26 Mayıs’ta 75’e karşı 0 oyla tüm Meclisi bunu kabul etti.  Nihai, uzlaştırılan versiyon, Ağustos ayında Eyalet Meclisi tarafından onaylandı ve imzası için Newsom’a gönderildi. Bu tasarıya verdiği destek için Valiye ne kadar teşekkür etsem azdır. Soykırımdan etkilenen bir topluluğun bir üyesi olarak, acımızı ve tarihimizi bu kadar uzun süre kasıtlı olarak inkar eden bizler için bunun ne kadar önemli olduğunu anlatmak zor. Bugün, birliğin en büyük devleti ve dünyanın en büyük 5. ekonomisi, her yıl soykırımın etkilerini tanımak için bir tavır aldı. Nazarian “soykırıma uğrayan herkese seni anıyoruz. Soykırımın etkileriyle yaşayan herkesin yanındayız” dedi.”

Aşağıdaki fotoğraflar Ermenilerin dünya kamuoyunu etkilemek için uydurdukları  düzmecelerdir. Aşağıdaki ilk fotoğraf  AFP kaynaklı bir sahtekarlıktır. Dikkatlice bakılınca sahtekarlığı görmemek mümkün değildir. İki asker montajdır. Çünkü ikisinin de boyu en azından 4 metrelik duvar kadardır. Kafatasları vardır ama vücutları yoktur.  2015 yılında soykırım olduğuna göre kuru kafaların vücutlarına ne olmuştur?

Ermeni diasporasının Fransa’daki önde gelen isimlerinden ve çok sayıda Türk diplomatın şehit edilmesinden sorumlu olan Ermeni terör ögütü ASALA’nın avukatı Patrick Deveciyan, Covid-19 nedeniyle 29 Mart 2020 tarihinde hayatını kaybetmiştir. Paris’te görev yaptığım 1985-1990 döneminde çok aktif bir Türk düşmanı olarak tanıdım kendisini. Ermeni kökenli Fransız politikacı, 1983’te girdiği siyasette hem eski Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac hem de Nicolas Sarkozy dönemlerinde bakanlık görevi üstlenmişti. Deveciyan’ın  bir cümlesi çok önemlidir: “Ben Ermeni değilim Fransızım.”  Tıpkı  “oyunu kaybederseniz kuralı değiştirin” de olduğu gibi.

Ülke  dışında yaşayan Ermeniler en yalancı    diasporadır.  Dünyada bunun bir benzeri  yoktur.   “Savaşın Yüceltilmesi” tablosu müthiş bir sahtekarlık örneğidir. Kimsenin aklına gelmeyecek aşağılık iftiraları atabilen bir millete acaba ne denir?  Savaş resimleriyle ünlü Rus ressam Vasili Veresçagin‘in  (annesi benim gibi Kırım Tatar kökenlidir) tablosunu Ermeniler, güya sözde soykırımda ölen Ermenilerin kafatasları olarak dünya kamuoyu ile paylaşmışlardır. Bunun ressam Vereşçagin’in 1871’de yaptığı yağlı boya resim olduğunu SBF’den hocam Prof. Dr. Türkkaya Ataöv kanıtlamıştır

Ermenilerin ikinci büyük  yalanını da yine  Prof. Dr. Ataöv ortaya çıkarmıştır. Ataöv, konferans için gittiği Los Angeles California Üniversitesi’nde “İnkarın Yüzü Yalan Söylemez” başlığı ile Atatürk’ün Köşk’te çekilmiş bir fotoğrafının tahrif edildiğini görmüştür. (sağdaki foto, sol üst köşe)

Sahtekar Ermeniler köpeklerin yerine bağırsakları dışarı çıkarılmış bir Ermeni çocuk cesedini yerleştirmişler.  Sözde soykırımı kanıtlamak için, akla gelmedik yalana başvurmaktan ve tarihi belgeleri tahrif etmekten kaçınmayan Ermeni diasporası bir aşağılık tahrifata  daha imza atmıştır. Hocam  Ataöv Hürriyet’e yaptığı açıklamada, California Üniversitesi’nde sahnenin yan gerisine (fotoğrafın sahneye göre sol yan tarafı)  asılan  ve Atatürk’ün fotoğrafının önüne bağırsakları dışarı fırlamış kanısını veren  bir  çocuk cesedini görünce çok şaşırmıştır. İlanın en üstünde ise “İnkarın Yüzü Yalan Söylemez” başlığı vardır. Toplantı, 14 Nisan 2005 tarihinde  Alfa Epsilon Omega Ermeni Soykırımı Anma Komitesi’nce düzenlenmiştir.  Ataöv’ün  açıklaması  aşağıdadır.

“Fotoğrafın sol üst köşesinde Atatürk’ün Latife Hanım’a yazısı ve imzası var. Fotoğrafın aslında Atatürk’ün ayağının dibinde sanki bağırsakları çıkmış gibi duran bir çocuk değil, dört tane ufak köpek yavrusu var. Ermeni foto- kurgucular bu köpekleri bir ölçüde yerlerinde tutup üstüne bir resim yapıştırmış ve barsak kanısını uyandıracak bir çeşit kolonu eklemeyi de ihmal etmemişler. Hedefleri; bir ulusu, Cumhuriyet rejimini ve onun kurucusunu böyle bir sahtekarlıkla karalamak ve bu oyunu ortaya dökmede hem aciz, hem isteksiz yabancı çevrelere soykırım diye bir şeyi kısa yoldan kabul ettirmektir.”

Diaspora Ermenilerinin üçüncü büyük yalanını Bilkent Üniversitesi’nde görev yapan Prof. Dr. Jeremy Salt tespit etmiştir. Avustralyalı tarihçi 2005 yılında Oxford Üniversitesi tarafından yayınlanan  Prof. Dr. Donald Broxham’ın “Büyük Soykırım Oyunu: Emperyalizm, Nasyonalizm ve Osmanlı Ermenilerinin Yok Edilişi” (The Great Game of Genocide. Imperialism, Nationalism and the Destruction of the Ottoman Armenians) kitabındaki fotoğrafların gerçek olmadığından şüphelenince, bir sahtekarlık daha ortaya çıkmıştır. Erivan’daki Soykırım Müzesi’nde sergilenen, altında “Türk resmi görevlisi açlıktan ölmek üzere olan Ermeni çocuklara ekmek göstererek alay ediyor ifadesinin yer aldığı fotoğraf ta sahtedir.

Fotoğrafta elinde ekmek tuttuğu görülen adam montajlanmıştır.  Kitap yayınlanınca o dönem İngiltere Türk Dernekleri Federasyonu  koordinatörü Servet Hassan Oxford Yayınları Tarih Editörü Christopher Wheeler’e fotoğrafın montaj olduğunu açıklamıştır.  Wheeler, fotoğrafın sahte olduğunu kabul etmiş, kitapların  piyasadan çekildiğini açıklamıştır.  Sonraki baskılarda  fotoğrafın altına, “Bu fotoğrafı her iki tarafın da başvurduğu sahtekarlıklara örnek teşkil etmesi için yeniden yayınlıyoruz” açıklamasını   eklemişler.

Fotoğraf Dünya Savaşı’nda çekilmiş olsaydı adam Osmanlı memuru olmalıydı, Türk görevlisi değil. Fotoğraftaki adam ceket ve kravatlı. Oysa Osmanlı memurunun boynuna kadar düğmelenen yakasız gömlek ve fes giymesi gerekirdi.  Fotoğrafın pikselleri 2400  defa  büyütülünce birçok fotoğraftan alınmış parçalardan oluştuğu  görülmüştür. Adam figürü  derlemedir. Çocuklardan birinin elinde bir şey varmış gibi görünüyor. Oysa elinde hiçbir şey  yoktur. Çocuğun parmak kenarları kesik kalmış. Çocuklardan birinin, bir kolu diğer kolundan çok daha incedir. Adamın arkasındaki duvar, birdenbire beyaz bir boşluğa dönüşmektedir.

Dördüncü büyük  yalanı  AVİM  belirlemiştir.  Türk Tarih Kurumu’nda AVİM araştırmacıları tarafından araştırma yapılırken bir fotoğrafın sözde Ermeni soykırımı propagandası amacıyla kullanıldığı  fark edilmiştir. Fotoğraf 1904 yılına aittir. Rus Kazakları, Rusya’dan  bağımsızlıkları karşılığında Rus ordusunda ayrı bir “Rus Kazak Birliği” oluşturmuşlar. Pro Armenia gazetesinin 15 Eylül 1904 tarihli sayısında Rus Kazaklarının mezalimi gösterilmiştir. Bunun, sözde Ermeni soykırımı ile ilgisi yoktur. Arama motorlarında aratıldığında fotoğrafın,  sözde Ermeni soykırımı propagandası amacıyla kullanıldığı görülmektedir.  Fotoğraftakiler  Rus Kazaklarıdır.

Beşinci büyük yalan Merrill D. Peterson’a aittir: “1915 ile 1925 yılları arasında Osmanlı Türkiye’sinde 1,5 milyon kadar Ermeni Suriye çölüne yürürken erkek, kadın ve çocuk öldü, infaz edildi ve açlık kurbanı oldu.” Eğer sözleşmedeki tanıma uymuyorsa yüzbinlerce kişinin ölümü bile soykırım olmayabilir. Tıpkı Çanakkale’de şehit olan 250 bin Türk gibi.

Ermenistan’ın yurt dışındaki   temsilciliklerinde   sözde Ermeni soykırımı ile ilgili özel bir sayfa vardır.  Paris ve Washington Büyükelçiliklerindeki sayfalar aşağıdadır. Bu yalanlara karşı Türkiye’nin Paris ve Washington Büyükelçilik sayfalarında  bu konuda bir tek satır, bir tek kelime yok.  Merak edenler Ermenistan’ın  sayfalarına girerlerse eğer, ne kadar yalan ve iftira yazıldığına tanık olurlar. Bu yazımı okuduktan sonra bu sayfaları ziyaret edin ve   bizim büyükelçiliklerimizin sayfalarına da göz atın. En azından Ermeni terör örgütü tarafından şehit edilen diplomatlarımızın  fotoğrafları bir açıklayıcı not ile Büyükelçilik ve Başkonsolosluk sayfalarına neden konulmuyor?  Anlamak çok zor.

Tüm bu gelişmelerden sonra 24 Nisan 2023 tarihinde Cumhuriyetimizin 100’ncü yılında Biden yine  Ermeni soykırımı derse, suçu Biden da değil, kendimizde arayalım. Son söz:  “Çanlar Kimim İçin Çalıyor?”

 

 

Yazar

Sadık Rıdvan Karluk

Peki ben ne yapabilirim?
Bizi okuyor, beğeniyor ve “Peki ben ne yapabilirim?” diye soruyor musunuz? Bağış yaparak bizi destekleyebilirsiniz. Bağışlarınızla faaliyetlerimiz daha sık, daha geniş ve daha etkili olacaktır. TIKLAYINIZ!

1 Yorum

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar