Yükleniyor...
Moğolistan Milli Tarih Müzesi
1921 Devrimi ile birlikte Moğolistan bağımsızlığını tekrar kazanmıştı. Aynı zamanda Moğol tarihinde yeni bir dönem başlamış, Moğolistan Halk Partisi ise yeni politikalar hedeflemişti. Bir yandan yeni yaşam standartları, diğer taraftan da siyasî hayatın yeniden şekillendirilmesi için koyulan hedefler… Tam bu zamanlarda, 1921 yılında Saj Lama liderliğindeki bir grup insanın tutuklanmasıyla bir baskı dönemi başladı. Moğol toplumunun tüm kesimleri bu olaydan etkilendi. On binlerce hükümet yetkilisini, askeri lideri, soyluyu, keşişi, aydını ve sivili… Olaylar daha da tırmanırken Ağustos 1922’de Kızıllar, eski Başbakan Bodoo’yu, eski İçişleri Bakanı Da Lam Puntsagdorj’u ve eski Geçici Hükümet Başkanı Çagdarjav’ı yanlışlıkla vurarak öldürdüler. Ağustos 1924’te ise Başbakan Yardımcısı Danzang, “Moğolistan’ı Kızıl Rusya’nın etkisinden ve ideolojisinden uzak tutmak” isteğinden dolayı öldürüldü. Yıllar geçtikçe derinleşen olaylar 1937 yılında artmış ve 1960’larla birlikte azalmaya başlamıştı.
1960’lı yıllarda Stalin sonrası Sovyet Rusya’da yeni bir düzen oluşturulmaya başlandı. Ardından, geçmişte yaşanmış olaylar ile alakalı af olayları başlatıldı. Moğol hükümeti de Sovyet Rusya’nın kararı sonrasında harekete geçerek 1962 yılından itibaren af ve itibari iadeler başlattı. Ancak Moğolistan’da döneminin önemli isimleri, idam edildikten sonra affedilerek itibarları iade edildi.
1990 yılında Moğolistan’da gerçekleşen Demokratik Devrim, tarihsel açıdan yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Moğolistan’daki sosyalist yapı 1920-30’lu yıllardaki gibi sorunlar yaşamaya devam etti. Artık Moğolistan’da değişimin önü açılmıştı ve Moğol Demokratik Partisi’nin kurulması, özgür düşünceyi beraberinde getirmişti. 2 Ocak 1998 tarihinde Sahte Siyasî Davaların Mağdurlarının Rehabilite Edilmesi ve Tazmini Hakkında Kanun çıkarıldı. Ölüm cezasına ve sahte siyasî suçlar nedeniyle hapis cezasına çarptırılanların aile üyelerine bir kereye mahsus bir milyon Moğol parası tazminatı öngören yasa çıkarıldı.
Demokratik devrim sonrası Büyük Kıyım olayını anlatan en önemli eser, 1990 yılında basılmış T. Genden’in, “Gurvan Tümen Hüniy Ami” (Üç Tümen İnsanın Hayatı) adlı eseridir. Eserde olayın başlangıcı hikâye edilerek aktarılmış, daha sonra büyük kıyımın aşamaları hakkında geniş bilgilere yer verilmiştir. Ayrıca, kıyımda öldürülen Moğolistan’ın önemli devlet adamları ve aydınlarının fotoğrafları ve kısa bilgileri de yer almıştır. Bu eserin dışında, olay ile ilgili Moğolistan’da yapılmış araştırma, konferans metinleri ile tarih ders kitaplarında bazı bilgiler ve okuma parçaları yer almaktadır. Büyük kıyım ile ilgili çok az sayıda eserin bulunmasının önemli nedenlerinden biri de dönemin Sovyet Rusyası’nın baskısıdır.
Moğolistan’da “Büyük Kıyım” olarak adlandırılan kanlı olaylar 1922 yılında başladı. 1937 yılında zirve noktasına ulaşan bu olaylar, 1939’dan itibaren yavaşlamaya başladı. Sözü edilen bu kıyım, Moğol toplumunun tüm kesimlerini kapsayan ve uzun yıllar boyunca devam eden, Moğol tarihinde kara bir gün olarak anılan şiddet vb. olaylardır. Yapılan bu büyük kıyım, din adamları başta olmak üzere sosyal entelektüeller ve birçok karşıt görüşteki insana yönelikti. İnsanlar, Japon casusu olarak suçlanmak suretiyle zulüm görmüşlerdi. Kıyımda bazı bilim adamlarına göre 45.000 ila 55.000 kişinin, bazı bilim adamlarına göre ise en fazla 100.000 kişinin öldürüldüğü tahmin edilmektedir. Bu olaylar sırasında Moğolistan nüfusunun %8 ila 13’ü baskıyla susturuldu veya öldürüldü. Bunların arasında 30.000’e yakın din adamı olduğu da belirtilmektedir.
O dönemde iktidarda olan Moğolistan Halk Partisi’nin bastırılması ve Stalin’in doğrudan baskısı on binlerce masum Moğol’un katledilmesine yol açtı. Moğolistan’ın ulusal çıkarlarını ve bağımsızlığını savunan Moğol yazar ve bilim insanlarının eserleri yasaklandı ve yakıldı. Bu baskı sonucunda dönemin Moğol aydınları tutuklanarak cezalandırılmış ve birçoğu idam edilmişti. Ayrıca Moğolistan’da 700’den fazla manastır, komünist rejim tarafından tahrip edilmişti. Ruslar tarafından yağmalanan tarihî eser vb. dolu yüzlerce kamyon Sovyetler Birliği’ne sevk edildi. Bazılarının günümüzde hâlâ St. Petersburg’daki Ermitaj Müzesi’nde iki büyük salonda sergilendiği söylenmektedir.
Büyük kıyım olarak adlandırılan olaylar ana hatlarıyla üç aşamaya ayrılır: İlk aşama, 1922-1939 yılları arasında gerçekleşmiştir. Moğol devrimini Sovyet modeline sokmak için Moğol siyasî liderlerinin bastırılması olayıydı. Bodoo, Danzan, Lhumbe, Genden, Demid ve Dambajav birbiri ardına siyaset sahnesinden silinmişti. Komintern’in talimatlarıyla soyluların, ulusal burjuvazinin ve entelektüel keşişlerin mülklerine el konuldu. 1932 ayaklanmasının en önemli nedenlerinden biri, o dönemde parti ve hükümetin aşırı devrimci politikaları ve meydana gelen yolsuzluklardı. 1932 ayaklanmasından sonra halk üzerindeki baskı biraz gevşetildi. Ancak Sovyetler Birliği ve Komintern, Buryatları ihanetle suçlayarak bir sonraki korkunç imha planını hazırlamaktaydı.
1930’ların başından itibaren, Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin Moğolistan’a yönelik politikası daha aktif bir seyir izlemekteydi. O dönemde, Sovyetler Birliği Komünist Partisi Merkez Komitesi altında Moğolistan konusunu düzenli olarak tartışan ve kararlar veren bir Moğol komisyonu kuruldu. Bu komisyonun kurulmasıyla 1930-1939 yılları arasında Moğolistan Komünist Partisi Merkez Komitesi, Moğol meselesini 168 kez tartışmıştı. Sovyetler, Moğol Hükümet liderlerini Japon casuslarının Moğolistan’a, özellikle de tapınaklara sızdığı konusunda ikna etti. Stalin, Moğol liderlerini çok sayıda Moğol keşişi bastırmaya ve manastırları yok etmeye çağırdı.
1932-1934’te on sekiz yaşından küçük çocukların keşiş olmasının yasaklanması, kiliselerin yakınlarına devlet görevlilerinin yerleştirilmesi, vergilerin artırılması ve keşişlerin gelirlerinden vergi alınması gibi önemli kararlar alındı. Keşişleri üst, orta ve alt sınıflara ayırmak, yoksul orta sınıfı istihdam etmek ve şartlarını iyileştirmek için 1931 yılında tüketici kooperatifine bağlı bir el sanatları kooperatifi kuruldu. Binlerce keşiş, tapınakların çevresinde kendi işlerini kurdu. Hükümet, din adamlarının kooperatifine kredi sağladı. Ham maddelerin fiyatlarını indirdi ve personeli vergiden muaf tuttu. Böylece, günlerini tapınaklara ve zengin keşişlere güvenerek geçiren din adamları yeni bir yaşam standardı ve refah düzeyine kavuştular. Din adamları, tanınan bu haklarla beraber feodal toplum yapısından kurtulmuş ve sosyal değişime ayak uydurmaya başlamıştı.
Kasım 1934’te Stalin, Moğolistan Başbakanı Peljid Genden’i kabul ettiğinde şunları söyledi: “Ülkenin içinde iki hükümet var. Genden hükümeti ve keşişlerin hükümeti. Ama manastır hükümeti daha güçlü. Genden hükümetinin keşişlerden daha güçlü olması gerekiyor. Keşişlerin sıkı bir şekilde kontrol altında olması gerekiyor.”
1937 sonbaharında, SSCB İçişleri Bakan Yardımcısı Frinovsky ve Savunma Bakan Yardımcısı Smirnov, Moğolistan’a bir ziyaret düzenleyerek devrim karşıtlarının ve Japon casuslarının bir listesini getirdiler. Sonrasında ise 1 Eylül gecesi tutuklamalar başladı. Partiden, halktan, ordudan ve keşişlerden olmak üzere binlerce insan bu tutuklamalardan etkilendi. Tutuklama sırasında, Moğolistan İçişleri Bakanlığı’nda onlarca Sovyet danışmanı ve eğitmeni çalışıyordu. Aslında tutukluların soruşturmasını onlar organize ediyorlardı.
1937-1939’da Lhumbe, Genden, Demid, Luvsanşarav başta olmak üzere 26 bin kişinin baskı altına alınması, 25 bin kişinin de idam edilmesiyle sonuçlanan Japon temelli bir dizi karşı-devrimci komplo düzenledi. 10 Eylül 1937’de kurulan Özel Komisyon, 22 Nisan 1939’a kadar 51 kez toplandı. 25 bin 824 kişiyi yargıladı, 20 bin 474 kişiyi kurşuna dizerek ölüme mahkûm etti. 5.103 kişiyi on yıl hapis cezasına, 240’ını da on yıldan az hapis cezasına çarptırdı. Ağustos 1937 ile Ocak 1938 arasında, 7.814 keşiş, 322 eski feodal bey, 300 memur, 180 askerî lider, 1.555 Buryat ve 408 Çinli dâhil 10 bin 728 kişi tutuklandı. Bunlardan 7.171’i soruşturuldu ve 6.311’i idam edildi.
Moğol İçişleri Bakanlığı, 1937 ve 1938 millî bayramlarında Ulaanbaatar’ın bilinmeyen güçler tarafından bombalanma planlarını öğrendi ve birkaç saat öncesinde muhalefet liderlerini tutuklattı. Bunun yanı sıra, Ulaanbaatar’da bir uçağın bombalama için hazırlandığı öğrendi. Ancak bu haberin olası bir Japon saldırısına karşı uyarı amacı taşıyabileceği belirtilmişti. 1937-1939 yılları arasında İçişleri Bakanlığı, yürütme organını zayıflattı ve bunun yerine yasa dışı seferberlik ilanı, soruşturma ve kovuşturmaya başvurdu. İnsanlara yönelik baskı mevcut partinin büyük bir bölümünü yok etti. Ezilenler arasında çok sayıda sivil vatandaş, işçi, keşiş ve gösterici bulunmaktaydı. Dönemin ana belgelerine göre, bu büyük yolsuzluğun asıl suçlusu ve faili, İçişleri Bakanlığı yapan ve Kıyım davasına talimat veren Çoybalsan’dı. Babasız, bakıcısı olmayan bir çocuğun büyüdüğünde büyük bir otorite haline gelmesi doğaldı. O, bu yaşantısıyla Hitler’e benzetiliyordu.
Kıyım olaylarında Çoybalsan, dikkatsizliği ve masumiyeti dolayısıyla çok da kötü bir şey yapmamıştı. Bunun kirli ve yanlış bir iş olduğunu biliyordu ancak düzeltememişti. İçten içe, hükümeti tek başına yönetmeye yönelik katı bir politika uyguladı. 1939 yılında İçişleri Bakanlığı’nın toplantısında Çoybalsan büyük bir hata ettiğini kabul ederek suçlanması gerektiğini söyledi. En başından beri bu kıyım olaylarını öğrenmesi gerektiğini belirtmişti. Pek çok kişinin eleştirilerini dinlemekten ve yanında kaybolan meslektaşlarının boş koltuklarını görmekten başka çaresi olmadığını belirtmişti.
Büyük kıyımın ikinci aşaması, 1940-1955 yılları arasında “Port Arthur Davası” olarak ortaya çıktı. Özel Komisyonun kurulması, siyasî baskının ikinci aşamasının başlangıcı oldu. Bu komisyonun asıl görevi, suçun tanıklarını yok etmek ve faillere yöneltilen tarihî gerçeklerden kaçmaktı. Örgüt, 1939’da 78, 1940’ta 42 ve 1941’de 86 kişiyi idam etti ve bu uygulamaların çoğu Sovyetler Birliği’nde kararlaştırıldı.
Büyük kıyımın üçüncü aşaması ise, 1956-1990 yılları arasında yaşandı. Bu yıllarda “Tömör-Oçir Davası” ön plandaydı. Ayrıca, Loohuuz ve Surmaajav’ın parti karşıtı hareketleri, yaşanılan olayların daha da alevlenmesine neden olmuştu. Siyasî kıyımın üçüncü aşaması, yeni nesil Moğol aydınlarının etnik kökenlerini restore etmek için onların yurtseverliğini zayıflatmayı amaçlıyordu. 1962’de Cengiz Han’ın doğumunun 800. yıl dönümü kutlandı. Milliyetçilik dile getirildi ve genel Marksizm-Leninizm çizgisinden ayrılmak gündemde tutuldu. Tömör-Oçir, Loohuuz, Surmaajav, Nyambuu, Tsend dâhil pek çok aydın olayın içindeydi. Böylece Moğolistan’da siyasî baskı, önceleri terör yoluyla yürütülürken ilerleyen yıllarda yavaş yavaş parti yönetimini cezalandırma, karalama, ideolojik baskı, lakap takma ve sınır dışı etme uygulamalarına dönüşmüştü. Bu siyasî baskılar kolluk kuvvetleri, yargı ve savcılıkla beraber yürütülmüştü.
Esasında siyasî kıyımın doruk noktası 1933 Lhumb davasıydı. Bu olayda siyasiler, parti üyeleri, askerî personel ve yüzlerce sivil zulme uğramıştı. Daha sonraki yıllarda davanın tamamen uydurma olduğu ortaya çıkmıştı. Bu dönemde Jambun Lhumbe, Parti Merkez Komitesi sekreteriydi. Lhumbe ve olaya karışan diğer kişilerin ifadelerine göre, bir Japon istihbarat teşkilatı kurmuşlardı ve devrime karşı silahlı bir ayaklanmaya hazırlanıyorlardı. Ancak, bu ifadeler kanıtlanamadı. Başlangıçta davanın ana delili olarak kabul edilen mektubu yazan kişi, bunun doğrudan bir iftira olduğunu kabul etti ve bu da bilirkişi raporuyla doğrulandı. Sorgulama, dayak, yıldırma ve hile gibi yasa dışı yöntemler onları itiraf etmeye zorlamak için yaygın olarak kullanıldı. Kovuşturmalar yargı tarafından yapılmadı, savcılar tarafından denetlenmedi ve şüphelilerin kendilerini savunmasına izin verilmedi. Yaklaşık 1.500 kişi idama mahkûm edildi.
Eylül 1937’de 69 parti üyesi, siyasî ve askerî liderler, savcının izni olmaksızın tutuklandı ve baskı altına alındı. Fabrika yangını, Genden-Demid vakası, Alman istihbarat vakası, Japon istihbarat vakası ve Port Arthur vakası da dâhil olmak üzere hepsi uydurulmuş birtakım iddialar olduğu anlaşılmıştı. Binlerce kişi bu davalarla bağlantılı olarak zulüm görmüştü. Ayrıca, keşişlerin çoğu Moğol yazısını bilmediğinden, yetkililer bunu kullanarak keşişlerin beyan etmediklerini yazarak parmak izleriyle onaylattı. Müfettişler keşişlere kimleri tanıdıklarını, tanıdıkları keşişlerin isimlerini söylemelerini istemişti. Tanıdıkları kişilerin isimlerini yazdıktan sonra onları muhalif grubun üyeleri olarak belirlediler ve ellerini damgaladılar. Ancak, o sırada tutuklanan ve hüküm giyenlerin hepsi masum kişiler değildi. Japonların casusluk yaptığına ve silahlı bir ayaklanmaya hazırlandığına dair kanıtlar vardı. Tutuklamaların sayısı listelere dayanıyordu. Yüzlerce şüphelinin kamyonlara bindirildiği, üzerleri battaniyelerle kapatıldığı ve dövülerek ateş edildiğine dair haberler de bulunmaktaydı.
Siyasî kıyımda dış faktörlerle beraber birçok iç faktör de rol oynamıştı. Dönemin İçişleri Bakanlığı’nda yetkilerin aşırı merkezileşmesi, soruşturmalarda keyfî işkence kullanımına yol açtı. Bunu meşrulaştırmak için özel bir komisyon, insanlara işkence yapılmasına izin veren bir karar yayımladı. Sonuç olarak, İçişleri Bakanlığı yetkilileri, keyfî işkenceyi yasal olarak kullanma hakkına sahip olmuştu. Ayrıca İçişleri Bakanlığının soruşturmaları tamamen savcının kontrolü dışında tutulmuştu. Bu amaç doğrultusunda Çoybalsan, “Savcılık, İçişleri Bakanlığı’nın imajını zedeliyor ve karşı devrimle mücadeleyi engelliyor” dedi. O sırada yerli istihbarat ajanlarının toplam sayısı 50 bin idi. Bir diğer etken de davanın yargı tarafından değil, Yargıtay’a ek olarak başka bir mahkeme oluşturan Özel Komisyon adlı bir komisyon tarafından karara bağlanmasıydı. Ayrıca, o dönemde siyasî davalarda haksız yere suçlananların tümü, yargının rolünü reddeden komisyon tarafından yargılandı. Özel komisyon sanıkların davalarını incelemedi ve liste halinde mahkûm etti. Sanıkların ise Özel Komisyon kararına itiraz hakları da yoktu.
Yaşanılan bu olaylar, ülkenin dış ilişkilerinde durumunun kötüleştiği ve iç düşmanlıkların yoğunlaştığı bir dönemin göstergesiydi. Şubat 1935’ten başlayarak, Japonya’nın sınırı karıştırması ve ülkeyi işgal ettiği ortaya çıktı. Mevcut durum itibariyle Japon istihbaratının Moğolistan’da olduğuna inanmak için her türlü neden bulunmaktaydı.
Haziran ve Temmuz 1937’de Moğolistan Halk Cumhuriyeti, Savunma Bakanlığı’ndan yetkilileri tutuklattı. Bir-iki aylık bir soruşturmanın ardından Ağustos ve Eylül aylarında Moskova’ya götürüldüler. Sorguya bizzat katılan ve Moğolca tercüman olarak çalışan Buryatlı B. Çimitoviç Baldano 1956’da ifade verdi. 22 Eylül 1956’da, SSCB Genel Askeri Savcılığı memurları Yarbay Arsenyev ve Binbaşı Lebedev, tercüman B. Ç. Baldano’yu sorguladı. B. Ç. Baldano 1956’da verdiği ifadede, Haziran 1939’da Chita eyaletindeki NKVD Başkanı Kuprin tarafından karşı-devrimci faaliyetlerde tutuklanan Moğolların soruşturma ekibine katılması ve derhal tercüman olarak çalışması için çağrıldığını söyledi. Soruşturmaya yerel NKVD memurları katıldı. Soruşturma ekibinin başkanları Nasedkin, Mozulevsky ve Arsenovich’ti. Sanıklar itiraf etmeyince Oçirov, Shagdaron ve Badmain bağırarak onları tehdit etmişti. Mozulevsky, Balzhinnyam’ı ceketi düşene kadar lastik bir copla dövmüştü. Üçüncü gün, Baljinyam bildiği her şeyi itiraf etti. Hayvancılık ve Tarım Bakanı Purevdorj’un sorgusu sırasında orada olduğunu söyledi. Oçirov ve Badmain’in Moğolların acımasızca dövülmesi ve baskı altına alınmasından sonra itirafa zorlandıklarını söylediklerini de duymuştu. Tutuklanan Moğollar, Temmuz 1939’da iki konvoy halinde Moskova’ya götürüldü. Oçirov, Badmaev, Badmain ve Boyarsky gibi müfettişler çeşitli zamanlarda sorguya çekildi.
MPRP Merkez Komitesi sekreteri Şijee; Konferans başkan yardımcısı Losol; Başkan Luvsanşarav, Adalet Bakanı Danşiitsoodol, Ticaret Bakanı Şagdarjav ve İçişleri Bakanlığı çalışanı Bayasgalan darp edildi. Luvsanşarav ve Nasantogtokh Moskova’da ciddi şekilde dövüldü. Soruşturma tutanağı daha sonra sanıklar tarafından imzalandı. Moğolistan Halk Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı eski danışmanları Skokov ve Malkov, soruşturmaya katılmak için kasıtlı olarak Moğolistan’dan geldiler. Soruşturma 1940 yazında tamamlandı. Ağustos 1941’de Moğolların davası SSCB Yüksek Mahkemesi Askeri Koleji tarafından yargılandı. Yasa dışı soruşturma yöntemlerini kullanarak olaylar itiraf ettirildi.
10 Eylül 1937’de Moğolistan’a gelen ve komplo kurmakla suçlanan 115 Moğol, İçişleri Bakanlığı’na teslim edildi. Sözde “Büyük Tutuklama” başlatıldı ve bir “Özel Komisyon” kuruldu. NKVD’nin başkan yardımcısı Frinovsky şunları söylemişti: “Sovyet Komünist (Bolşevik) ILC adına Ağustos 1937’de Yezhov tarafından Sovyet birliklerini konuşlandırmak ve Moğolistan içindeki bir komployu engellemek için Moğolistan’a gitmem talimatını aldım. Smirnov Moğolistan’a geldi. Bu görevi yerine getirebilmek için öncelikle Moğol keşişleri tarafından 7-8 bin kişi tutuklanmış, bu çalışma Golubchik (1936-1938’de Savunma Bakanlığı Genel Danışmanıydı) tarafından sürdürülmüş ve tutuklananların sayısı 25 bin kişiye ulaşmıştı.” Frinovsky ayrıca “Çoybalsan tutuklamayı kabul etti ve tüm gücü eline verdi, ancak Başbakan Amar buna şiddetle karşı çıktı” dedi. 1936’dan 1938’e kadar Moğolistan Halk Cumhuriyeti’ndeki Sovyet büyükelçiliğinde danışman olarak görev yapan Skripko ifade verdi: “Moğol Savunma Bakanlığı için çalışan NKVD, Moğolistan’da yasa dışı olarak birçok masum insanı sorguya çekti ve uydurma suçlar uydurdu. Bu sorgulamalar, danışmanlar, eğitmenler ve uzmanlar tarafından yapıldı. Ayrıca, bunlar Moğol Savunma Bakanlığı personeli tarafından görevlendirildi ve hükümet yetkilileri Luvsanşarav, Amar ve Çoybalsan tarafından onaylandı.”
Moğol yetkilileri vahşice işkence gördükten, dövüldükten ve ağır psikolojik baskıya maruz kaldıktan sonra, sahte bir siyasî suçu itiraf ettiklerini ifade ettiler. Moğollar, Moskova’daki Lefortovsky hapishanesinde hapsedildi. Hastalar Butyrsky cezaevi hastanesine kaldırıldı. Ancak duruşmadan önce cezaevi hastanesinde yedi kişi hayatını kaybetti. İdam edilenlerin nerede olduğu henüz belirlenemedi. Ts. Oçirbat, Savunma Bakanlığı Başkanı B. Erdene, S. Dorjbarga, E. Dorj, J. Tseveen, M. Gombojav, D. Dorj, D. Tseden-Ish haksız yere tutuklanıp yargılandılar. Siyasî suçlular, beş-yedi yıldan on yıla kadar hapis, diğerleri kurşuna dizilerek ölüme mahkûm edildi. Hapis cezasına çarptırılan yedi kişi, cezalarını çekerken çeşitli toplama kamplarında öldü.
1- Agdanbuu Amar: Bulgan İli, Bugat İlçesi. Moğolistan Başbakanı, bilim adamı, tarihçi ve politikacı. Moğolistan’ın özgürlüğü, bağımsızlığı ve gelişimi için mücadele etmiştir. 1941 yılında karşı-devrimci bir davada tutuklanarak Sovyetler Birliği’ne iade edildi. 10 Temmuz 1941 tarihinde 55 yaşında vurularak öldürüldü. Yanlış bir soruşturma olduğu anlaşılınca 1962 yılında aklandı.
2- Gelegdorj Demid: Başbakan yardımcısı, Başkomutan, Moğolların ilk Mareşalidir. 37 yaşında ölmüştür. Devrim karşıtı bir örgütün lideri olmakla suçlandı ancak haksız yere suçlandığı anlaşılınca 1962 yılında aklandı.
3- Jambin Lhümbe: 1902 yılında Övörhangay ili, Hayrhandulaan ilçesinde doğdu. Ulaanbaatar ve Moskova’daki parti okullarından mezun oldu. Merkez Sendika Konseyi başkanı ve Moğolistan Halk Devrimci Partisi Merkez Komitesi sekreteri idi. Arhangay’da çıkan ayaklanmayı bastırma komisyonu başkanıydı. Özel intikamcılar, 1933 yılında Lhümbe’yi tutukladı ve uzun süre işkence ettiler. Suçsuz olduğunu iddia edince 1934 yılında idam edildi. Sözde Lhümbe Davası 1936’da soruşturulmaya başlandı ancak bir çözüme ulaşılamadı. 1959-1960 yıllarında davası yeniden açıldı ve Meclis Komisyonu tarafından aklandı.
4- Rentsen Mend: 1901 yılında Govi-Altay ili, Tayşir ilçesinde doğdu. 1933 yılında Ticaret, Sanayi, Ulaştırma ve İletişim Bakanı olarak atandı. 1937’de Sovyetler Birliği ile yapılan bir ticaret anlaşması sırasında tutuklandı. Sorguya çekilen Mend Moğolistan’a iade edildi. 1941’de Sovyetler Birliği Yüksek Askeri Mahkemesi tarafından idama mahkûm edildi. 1962’de Moğolistan Yüksek Mahkemesi tarafından aklandı.
5- Jigjidjav: Moğolistan Başbakanı iken öldü. 1934 yılı sözde Lhümbe davasıyla bağlantılı Japon casusu olarak suçlandı. 13 Kasım 1962 tarihinde aklandı.
6- Dansranbileg Dogsom: 1884 yılında Hentiy ili, Bayan-Ovoo ilçesinde doğdu. Temel eğitimini ailesinden aldı ve 15 yaşına kadar sekreter olarak çalıştı. 1915 yılı Moğolistan-Rusya-Çin Konferansı’na katıldı. 1936-1939 yılları arasında Belediye Başkanı görevinde iken 1939’da karşı-devrimci faaliyetler nedeniyle tutuklandı. 27 Temmuz 1941 tarihinde idam edildi. Halk Devriminin ilk yedi üyesinden biri olan Dogsom 1962 yılında aklandı.
7- Tseren-Oçir Dambadorj: 1899 yılında Ulaanbaatar’da doğdu. Moğolistan Halk Devrimci Partisi’nin Merkez Komite başkanı iken Batılı olmakla suçlanarak sınır dışı edildi, Moskova’ya sürüldü. 1934’te 35 yaşında öldü.
8- Darizav Losol: Hentiy İli Batnorov ilçesinde doğdu. Halk Devriminin ilk önderlerindendir. Parti komisyonu başkanı iken tutuklandı ve Sovyetler Birliği’ne götürüldü. 1939’da öldü ve 1962 yılında aklandı.
9- Banzarjav Baasanjav: Hovd ili Myangad ilçesi. Moğolistan Halk Devrimci Partisi Merkez Komitesi Sekreteri iken 1941’de karşı-devrimci olarak tutuklandı ve kendisine atılan bir iftira ile dövülerek 34 yaşında hapishanede öldü. 1957 yılında aklandı.
10- Zolbin Şijee: Selenge ili Tsagaannuur ilçesi. Moğolistan Halk Devrimci Partisi Merkez Komitesi sekreteri iken Haziran 1932’de sol görüşlü olarak nitelendirildiği için görevden alındı. 1941’de Sovyetler Birliği’nde tutuklanarak öldürüldü. 1963 yılında yanlış bir soruşturma olduğu ortaya çıkınca aklandı.
11- Ölziyt Badrah: Uvs ili Davst ilçesi. Moğolistan Halk Devrimci Partisi Merkez Komitesi sekreteri iken 1932’de görevden alındı. 1941 yılında 46 yaşında Sovyetler Birliği’nde vurularak öldürüldü. 1963 yılında yanlış bir soruşturma olduğu ortaya çıkınca aklandı.
12- Dorlingjav Luvsanşarav: Hövsgöl ili İh Uul ilçesi. Moğolistan Halk Devrimci Partisi Merkez Komitesi sekreteri iken 1939 yılında tutuklandı. Sovyetler Birliği’nde Temmuz 1941’de 41 yaşında vurularak öldürüldü. 1962 yılında yanlış bir soruşturma olduğu ortaya çıkınca aklandı.
13- Gompil Danşiytsoodol: Övörhangay ili. Adalet Bakanı iken karşı-devrimci olarak tutuklandı ve Sovyetler Birliği’ne götürüldü. 36 yaşında vurularak öldürüldü. 1962 yılında yanlış bir soruşturma olduğu ortaya çıkınca aklandı.
14- Sanj Dovçin: Övörhangay ili, Ölziyt ilçesi. Moğolistan’ın yeni ekonomi ve muhasebe sistemlerini kurmak için çalışmış, on yıldan fazla Maliye Bakanı olarak görev yapmıştır. Başbakan Yardımcısı iken tutuklandı, Sovyetler Birliği’ne gönderildi. 1941 yılında kurşuna dizilerek öldürüldü. 1962 yılında aklandı.
15- Damdin Yandag: 1902 Övörhangay ili, Hayrhan Dulaan ilçesinde doğdu. 1925 yılında askere gitti ve askeri şube lideri oldu. Askeri Parti Komisyonu başkanı, Merkez Sendikalar Konseyi başkanı iken karşı-devrimci bir davada 1937 yılında İçişleri Bakanlığı tarafından tutuklandı ve vurularak öldürüldü. 1962 yılında aklandı.
16- Solombaljir Buyannemeh: 1902 yılında Dundgovi ili, Delgerhangay ilçesinde doğdu. 16 yaşında Başkent İlkokuluna girdi. Rusça, Moğolca ve Çince öğrendi. 1920’de Çin Halk Devrimi davasında devrimcilere katıldı. Yeteneğini ve enerjisini sanata ve edebiyata adayan Buyannemeh yeni nesil edebiyatın kurucularından biri oldu. Eylül 1937’de İçişleri Bakanlığı tarafından karşı-devrimci olarak tutuklandı ve sahte suçlamalarla idam edildi. 1962 yılında aklandı.
17- Lhamhüü Darizav: 1891 yılı Dundgovi ili, Govi-Ugtaal ilçesinde doğdu. 1911’de orduya girdi ve Hujirbulan’da görev yaptı. 1915-1916 yıllarında Hatanbaatar Magsarjav’in önderliğinde Çin kara ordusuna karşı savaştı. 1917 yılında Halh Gol’de Setsen Han ili askeri başkanı oldu. Dariganga’da Sınır Muhafız Birliği başkanı, 1929’da Savunma Bakanı ve 1934-1936 yıllarında SSCB Büyükelçisi oldu. Birinci ve ikinci derecede kolordu komutanı rütbesine sahipti. Askeri Liyakat Nişanı, Sovyetler Birliği Askeri Liyakat Nişanı ile ödüllendirildi. 10 Eylül 1937 yılında İçişleri Bakanlığı Darizav’ı tutukladı. Songino Dağı arkasında vurularak öldürüldü. 1962 yılında aklandı.
18- Dalantayn Ölziybat: 1901 yılında Arhangay ili, Hotont ilçesinde doğdu. 1922 yılında askere gitti. Hovd bölgesi komiseriydi. 1930’da Tögsbuyant ve Arhangay Ayaklanmasının bastırılmasında müfreze lideri olarak savaştı. 1934-1936 yıllarında Askeri Akademide okudu ve Çoybalsan’ın yardımcısı ve Güvenlik Servisi Başkanı olarak atandı. İçişleri Bakanlığından uzaklaştırılarak Sağlık Bakanlığı görevine getirildi. Birinci ve ikinci derece Askeri Liyakat Nişanı ile ödüllendirilen Ölziybat, 10 Eylül 1937 tarihinde tutuklandı. İsyan ile suçlandı ve 2 Kasım 1937’De idam edildi. 1962 yılında aklandı.
19- Jamsran Tseveen: 1881 yılında Töv ili, Erdene ilçesinde doğdu. Ünlü profesör, bilim adamı. Karşı-devrimci olarak tutuklandı ve 59 yaşında hapishanede öldü. 16 Şubat 1962 tarihinde aklandı.
20- Banzragç Gonçigşarav: Dornod ili, Tsagaan-Ovoo ilçesi. Birinci Süvari Tümeni Komutanı, Doğu Kolordusu Komutanı ve Harp Okulu müdürüydü. 1937’de tutuklandı ve 32 yaşında vurularak öldürüldü. 1967 yılında aklandı.
Moğollar, 10 Eylül’ü ‘Kıyıma Uğrayanları Anma Günü’ olarak belirlemişlerdir. Hükümet yetkilileri, Moğolistan Milli Tarih Müzesi, ‘Kıyıma Uğrayanlar Anıtı’nın önünde tören yapmaktadırlar.
Büyük Kıyım Anıtı, Moğolistan Milli Tarih Müzesi Önü
Kaynaklar:
Güljanat Kurmangaliyeva Ercilasun, “Stalin’in ‘Büyük Temizlik’ (их хэлмэгдүүлэлт) Politikası: Kazakistan ve Moğolistan Örneği”
Genden, Gurvan Tümen Hüniy Ami, Ulaanbaatar 1999
Mongolin tüühiyn taylbar toli (Mongoltoli. mn): ‘Uls töriyn helmegdüülelt’