Yükleniyor...
Bütün uygarlıklar, dönemin şartlarına göre en iyi eğitimi almış yetenekli insanlar tarafından kurulmuştur. Cumhuriyetin kuruluş felsefesinde de Türk uygarlığına yeni bir atılım kazandırma düşüncesi hâkimdi. Toplumdaki bütün yetenekli insanların fırsat eşitliğine dayalı eğitimden yararlanması tasarlanmıştı. Çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkılacak, ülkenin her türlü kaynağından öncelikle Türk Milleti yararlanacak ve Türkiye dünyada ezilen toplumlar için bir rol model ülke olacaktı.
Ülkede, iyi bir hayatın yaşanmasına ilişkin umutların canlanması amacıyla bir yandan genel eğitim, diğer yandan yüksek öğrenim alanında ciddi adımlar atıldı. Türk Milleti’nin yetenekli çocukları, eğitim yoluyla üst sınıflara çıkışın umuduyla çaba gösterdiler. Hatta, rahat ve konfor içinde yaşayan varlıklı aile çocuklarına göre daha başarılı sonuçlar elde etmeye başlamışlardı.
Beklenti-değer teorilerine göre, insanların herhangi bir konudaki çabaları, değer vermiş oldukları sonuçlara ne derecede erişebileceklerine ilişkin algılarıyla yakından ilgilidir. Eğitim sürecine katılan bireylerin, eğitimlerini tamamladıktan sonra, umdukları iş ve yaşam tarzını elde edeceklerine ilişkin inançlarının, onların eğitim süresinde gösterecekleri başarı düzeyini belirlemede oldukça etkilidir. Eğitim düzeyleri ve liyakatleri ölçüsünde, eğitimini aldıkları meslekleri icra edeceklerini bilmek, onlar için etkili bir motivasyon aracı oluyor. Yetenekli insanların, çaba ve katkılarının takdir edileceğini ve kendilerine iyi bir hayat sağlayacağını bilmek başarı duygularını harekete geçiriyor. Böylece, başarılı bir toplum olmanın psikolojik ve kültürel alt yapısı ortaya çıkıyor; toplumsal üretkenlik ve hareketlilik canlanıyor.
Siyasal ümmetçi yönetimin, ekonomi alanında gösteriş yatırımını ve tüketimini önceleyen neo-liberal kapitalist ekonomi politikaları sonucunda, ülke kaynakları üretken ve verimli yatırımlara tahsis edilmedi. Yetişmiş insan kaynağının, istihdam edileceği ve eğitimini aldığı meslekleri icra edecekleri yatırımlar tercih edilmedi. ‘Diplomalı işsizler’ denilen geniş bir insan kaynağı israfı ortaya çıktı. Eğitim yoluyla elde edilen diplomaya uygun beklentilerin gerçekleşmediği bir psikolojik iklimde, hem eğitim süresinde hem de sonrası için çaba göstermek daha anlamsız hâle geldi. Bu arada, gerekli fizikî alt yapısı ve sosyal üst yapısı hazır olmadan popülist bir anlayışla her ile üniversiteler açıldı. Ekonomik sektörlerin yatırımları yeterince yapılmazken, üniversite bölümlerinin kontenjanları rast gele artırıldı. İdeolojik eğilimli üniversite yönelimleri yüzünden üniversiteye girmek ve diploma almak oldukça sıradan bir eylem hâline geldi. Amaçlanan hayatın yaşanması ve uygun konumlar elde edilmesiyle ilgili umutlar azaldıkça, insanların başarı arzusu köreldi. Bu yapıcı duygunun yerini, çoğunlukla ahlaklı insanlarda şiddetli bir umutsuzluk ve çaresizlik psikolojisi; ahlaksız insanlarda ise yolsuzluk ve dolandırıcılık duygusu aldı.
Türk gençliği, üniversitelerde çok ciddi barınma ve beslenme sorunlarıyla karşı karşıya bulunuyor. İyi bir hayat yaşanmasında üniversitenin, en ideal yol ve araç olma niteliğinin azaldığına ilişkin kaygıları giderek yükseliyor. Bu arada, ülkede uluslararası çeteler ve yerli tetikçileri sokaklarda çatışırken; vahşi kapitalizmin başka bir yüzü olan kara para aklayıcısı şımarık ‘fenomenler’ sosyal medya ve ekranlarda gündem belirliyor.
Türk üniversiteleri, Türk gençleri için yeterince umuda yolculuk araçsallığını kaybederken, yabancı öğrencilerin kariyer arayışlarında etkili bir ‘sıçrama tahtası’ aracı olarak görülüyor.
Türk üniversitelerinin çeşitli bölümlerinde, diğer Türk Cumhuriyetleriyle yapılan protokoller çerçevesinde soydaş öğrenciler geliyordu. Türk üniversitelerinden mezun olan soydaşlar kendi ülkelerinde önemli konumlara gelerek verimli bir insan kaynağı oluşturdular. Son yıllarda ise çoğu Avrupa’nın eski sömürgeleri olup sadece biçimsel olarak bağımsız gözüken Afrika, Asya ve Ortadoğu ülkelerinden çok sayıda öğrenci ülkeye dolmaya başladı. Söz gelimi, Yükseköğretim Bilgi Yönetim Sistemine göre, sadece 2022-2023 öğretim yılında 301.694 yabancı öğrenci söz konusudur.
Türk üniversitelerinde ölçüsüz kontenjan artırımına bağlı olarak düşen kalite ortamında yüksek öğrenim görmek bu yabancı öğrenciler için oldukça kolaylaşmış oldu. Sömürgeci Batı toplumlarının çaresizliğe mahkûm ettiği Asya ve Afrika kökenli gençlerin, Türk üniversitelerinde öğrenim görmek suretiyle rehabilite olmaları çok övünç duyulacak bir imkân olmalı. Ancak, Batılı devletler, kendi üniversitelerinin kalitesini düşürmeme ve demografik bileşimlerini bozmama adına yoksul ülkelerin öğrencilerin girişini kısıtlıyor. Kaldı ki, Batılı ülkeler, başka toplumların iyi eğitilmiş ve yetişmiş meslek insanlarını almayı tercih ediyor. Ayrıca, kaliteli eğitimin bireysel ve toplumsal maliyetinin yüksekliğinden dolayı bu imkânları sadece kendi vatandaşlarına sunmak istiyor. Bu durum, yabancı öğrencilerin -kendi ülkelerindeki üniversitelere göre- Batılı ülkelerine girişlerini mümkün kılacak nitelikte eğitimin olduğu Türk üniversitelerini çekici hâle getiriyor. Bu bağlamda, Asya, Afrika ve Orta doğu ülkelerine mensup olup zengin Kuzey ülkelerine gitmek isteyen gençler, Türk Üniversitelerini bir ‘sıçrama tahtası’ gibi kullanmak istiyorlar. Söz gelimi, Kanada, İran kökenli rejim muhalifi kişilerin iltica taleplerinden, Türk Üniversitelerinde lisansüstü çalışmalarını tamamlamış olanları kabul ediyor.
Türk Üniversitelerindeki yabancı öğrenciler gerçeğinin en önemli sorunlarından birisi de Türk Milleti’nin vergileriyle maliyetleri karşılanan üniversite imkânlarından, yabancı öğrencilerin tam karşılığını vermeden yararlanıyor olmasıdır. Bu durum, bir sanayi ekonomisi kavramı olan ‘dışsal yarar’ olgusunu çağrıştırıyor. ‘Dışsal yarar’ gerçekte maliyetine veya zahmetine katlanılmayan ürünlerden, çoğu zaman bedel ödemeksizin ya da sadece sembolik ücretlerle yararlanmak hâlidir. Yükseköğretimde dışsal yarar, vergi veren ve başkaca fedakarlıklara katlanan vatandaşlara göre, yabancı öğrencilerin ücretsiz ya da küçük bir bedel karşısında hak edilmeyecek büyüklükte bir yarar sağlamış olmasıdır.
Türkiye’de eğitim gören yabancı ülke gençleri için Türk üniversiteleri, arzu ettikleri zengin ülkelere gidiş yolunu açması bakımından çok önemli bir umut kapısı oluyor. Bu, iyi bir şey ama genel olarak eğitim konusunda oldukça geri olan ülkelerden gelen yabancı öğrencilerin yetenek ve bilgi düzeyleri ne durumdadır? Üniversitelerin kalitesinde, öğrenim gören öğrencilerin genel yetenek ve bilgi düzeyleri oldukça önemli bir etkendir. Popülist amaçlarla üniversitelerin sayı ve kontenjanlarının artırılması çok ciddi bir kalite sorununa neden olabilecekken yabancı öğrenci sayısının artışı da bu olumsuz gidişatta hızlandırıcı bir rol oynayabilir.
Sonuç olarak, Türk Milleti’nin her türlü sorunun çözümü ve çok yönlü krizlerden çıkışının temel anahtarı, nitelikli bilgi sistemi ve araştırmalarıyla güçlendirilmiş üniversite kurumudur. Türk Gençlerinin, içinde bulundukları çaresizlik duygularından sıyrılarak geleceğe umutla bakmaları için kendilerine değer veren üniversite yönetimlerine ihtiyaç var.