28.04.2025

Eğitimde kısır döngü

Nihayetinde niteliksizlik, niteliksizlik doğuruyor ve bu bir kısır döngü hâlinde devam ediyor. Bu kısır döngüyü kırabilmek için eğitimin niteliğini arttırmak şarttır.


Carl Sagan bir röportajında, çocukların merak duygularıyla ilgili bazı tespitler yapıyor. Çocukların 12. sınıfa gelene kadar merak duygularının yok olduğundan söz ediyor. Bu durumu da anaokulu ile 12. sınıf arasında gerçekleşen korkunç bir şeye bağlıyor. Kastettiği bu korkunç şeyin eğitim sistemi olduğu anlaşılıyor. Röportajın tamamını göremiyoruz ama muhtemelen buradaki kastı “eğitime ihtiyaç yok” temalı The Wall şarkısındaki gibi değildir. Zaten böyle bir bilim insanından bir durumu, özellikle insan ile ilgiliyse, etkileyen tek bir değişken olduğunu söylemesini beklemeyiz. Ancak eğitim sisteminde büyük bir soruna işaret ediyor.

Deneyimim şu yönde: Gidip de anaokulundaki veya birinci sınıftaki çocuklarla konuşursanız, bir sınıf dolusu bilim tutkunu ile karşılaşırsınız. Oldukça derin sorular sorarlar. ‘Rüya nedir? Neden parmaklarımız var? Ay neden yuvarlak? Dünya’nın doğum günü ne zaman? Çimenler neden yeşil?’ Bunlar derin ve önemli sorulardır. Böyle sorular fışkırır onlardan. Ancak gidip de 12. sınıf öğrencileriyle konuşursanız, bunlardan hiçbiri ile karşılaşmazsınız. Durağan ve meraksız hâle gelmişlerdir. Anaokulu ile 12. sınıf arasında korkunç bir şey gerçekleşmiştir ve sadece ergenlik değildir bu.

Aynı cümleleri, birkaç farklılıkla, bizim çocuklarımız için de söyleyebiliriz. Deneyimlerime dayanarak çocuklarımızın merak duygusunun 7. sınıf civarında kaybolduğunu söyleyebilirim. Salgın dönemindeki uzaktan eğitimden sonra, merak etmeme hâli 6. sınıfa düştü. Tabii bunu tüm öğrencilerimiz için söyleyemeyiz. Sagan’ın derin sorularını soranlar gittikçe azalıyor. Bir problemin yalnızca bizde olmadığını bilmek, her zaman teselli edicidir. Bu problem önemli olmakla birlikte eğitimle ilgili problemlerimizin içinde daha az yer işgal eder.

Eğitimde nitelik

Eğitimin temel amacının; sosyal, siyasal, ekonomik ve bireysel alanlarda “nitelikli insan yetiştirmek” olduğunu söyleyebiliriz. Ancak maalesef eğitim sorunlarımızın en büyüğü “nitelikli insan yetiştirememek”tir. Yani eğitimimiz amacına ulaşamıyor. Nitelikli insan yetiştirmek için verilen eğitimin de nitelikli olması gerekir. O hâlde sorunun kaynağını eğitimin niteliğinde arayabiliriz. Bu kaynağı bulmak için geniş kapsamlı bir araştırmaya ihtiyaç vardır. Bu yazıda eğitimin niteliğini olumsuz yönde etkileyen kırılma noktaları olarak düşünülen birkaç değişiklikten bahsedilecektir.

Katsayı mağduriyet miydi?

1999’dan 2009 yılına kadar üniversite sınavlarında katsayı uygulaması vardı. Lisede okuduğunuz bölümle üniversite sınavında tercih edeceğiniz bölüm aynı alandaysa alan dışından tercih yapacak öğrencilere göre avantajlı durumdaydınız. Mesela liseyi sözel bölümden bitirdiniz ve üniversitede hukuk bölümü okumak istiyorsunuz. Bu katsayı sisteminde siz, hukuk bölümü okumak isteyen imam hatip lisesi, ticaret lisesi ve endüstri meslek lisesi mezunu öğrencilere göre katsayınız kadar öndeydiniz. Bu örneğe baktığınızda bir mağduriyet ya da haksızlık görüyorsanız çok temel bir noktayı kaçırıyorsunuz demektir: Meslek liselerinin varlık sebebini.

Ülkemizde okulların adları değişse de yıllardır, ilköğretim, tüm çocuklar için aynı program üzerine ilerler. Lise düzeyine gelindiğinde ise programlar farklılaşır. Bunun çok geçerli ve makul bir sebebi vardır: Meslek eğitimi. Meslek eğitiminin daha erken yaşlarda başlatılması gerektiği, dünyada bunun örnekleri olduğu tartışılsa da bizde ilköğretim seviyesinde meslek eğitimi yalnızca farkındalık üzerinedir. Ancak liselerde, bazı meslekler için, gerçek anlamda meslek eğitimi başlar. Ve meslek lisesi mezunundan beklenen, liseyi bitirdiğinde mesleğini yapabilecek yeterliliğe ulaşmasıdır. Bazı mesleklerin eğitimi üniversite ile tamamlanır. Çünkü bu mesleklerde gerekli olan bilgi birikimi, olgunluk seviyesi vb. kazanılması gereken birçok özellik için lise çağı, hem zaman hem de kişinin gelişim süreci açısından yeterli değildir. Bu nitelikler ancak üniversite eğitiminin sonunda kazandırılabilir. Bu meslekler için gerekli olan temel bilgiler, meslek liselerinde değil genel liselerde verilir. Dolayısıyla genel liselerden tercih edilebilecek üniversite bölümlerini, meslek lisesi öğrencileri tercih etmek isterse farklı değerlendirme gereklidir ve gayet normaldir.

2003 yılında, meslek lisesi statüsündeki Anadolu Öğretmen Lisesinden mezun olarak, üniversite tercihlerinde eğitim fakültesini seçen öğrenciler ek puan alıyorlardı. Genel lise mezunları da eğitim fakültesini tercih edebiliyorlardı ama onlara ek puan verilmiyordu. İlk bakışta bir adaletsizlik gibi görünen bu durum, aksine adaletli bir uygulamaydı ve meslek eğitimi için gerekliydi. Çünkü ortaokuldan öğretmen lisesine giden öğrencinin amacı öğretmen olmaktı. Öğretmenlik mesleğinin temeli olan dersler de (Eğitim psikolojisi, eğitim sosyolojisi, ölçme değerlendirme, öğretim yöntem teknikleri gibi) bu liselerde veriliyordu. Yani bu öğrencilerin, öğretmenlik mesleği için hazır bulunuşluk düzeyleri, genel liseden gelen öğrencilerinkinden yüksekti. Bu öğrenciler tabii ki farklı değerlendirilmeliydi. Öğretmen lisesinden mezun olup hukuk bölümü seçmek isteyen öğrenci de eğitim fakültesine gitmek isteyen genel lise mezunuyla aynı durumdaydı. Burada belki tek tartışılabilecek konu, katsayıların büyüklüğü olabilirdi.

Peki, hukuk okumak isteyen bir ticaret meslek lisesi ya da imam hatip lisesi öğrencisi ne yapmalı? İşte bizim esas sorunumuz burada başlıyor. Bu öğrencimiz meslek tercihini daha erken, en azından ortaokul seviyesinde yapmalı ve bu tercihine uygun bir lisede orta öğretimini tamamlamalıydı. Pek tabii bu öğrencinin sorumluluğuyla değil; eğitim politikaları, okul ve aile üçgeninde çözülebilecek bir sorundur.

2009’da katsayı oranlarının eşitlenmesi, temel bilgilerini lisede gerektiği kadar tamamlamayan meslek lisesi öğrencilerinin, alanları dışındaki üniversitelere girişini kolaylaştırdı. Bu nedenle eğitimdeki nitelik sorunun kırılma noktalarından biri olarak katsayıların eşitlenmesini gösterilebilir.

Baraj puanların düşürülmesi

2009’da katsayıların kaldırılmasından sonra baraj puanları, 2018’e kadar üç kez düşürülmüş, bir kez yükseltilmiştir. Bu durumun eğitim sistemini nasıl etkilediğini, YÖK’ün 2018 tarihli bir raporundan okuyalım:

“Bilindiği gibi yükseköğretime giriş puanları 2009 tarihinden sonra üç defa düşürülmüştür. Bu uygulama, girdi esaslı bir olumsuzluk oluşturuyor ve eğitimin kalitesini olumsuz yönde etkiliyordu. Baraj puanının yükseltilmesi, girdi esaslı bir iyileştirme olup yükseköğretim süreçlerinde kalitenin yükseltilmesi adına önemli bir adımdır.“[1]

Aynı YÖK, 11 Şubat 2022 tarihinde ise üniversiteye girişte baraj puanlarının kaldırıldığını duyurdu. Tabii bu kararı duyururken eğitimin kalitesinden bahsetmedi. Ama YÖK başkanı Erol Özvar şöyle bir açıklama yaptı:Burada biz programların puanlarını düşürmüyoruz. Ayrıca böyle bir uygulama puanların düşmesi, öğrencilerin hiç soru yapmadan programlara girmesi anlamına asla gelmemektedir. Geçmiş senelerde olduğu gibi 0.5 ham puan elde edebilen öğrencilerimizin puanları hesaplanabilecektir. Bundan sonra ise öğrencilerimizin yapacağı, tercihte bulunmaktır. Ya ön lisans üzerinden veya puan türlerine göre öğrencilerimiz ilgili programlara başvurabilecektir. Programlara kabul edilebilmek için puanlarınızın üstün olması yani yüksek puan almanız lazım.”

Peki bir programa başvuran kişilerin çoğunluğunun puanı düşükse eğitimin kalitesi için endişe etmemiz gerekmez mi? YÖK programların puanını düşürmüyor ama program seçiminde bir kriter olmazsa adaylar, doğal akışta, yıldan yıla, programların puanını da niteliğini de düşürecektir.

Üniversiteden bir hocamız, Fen Bilimleri Öğretmenliği bölümüne gelen 1. sınıf öğrencilerinin üniversite sınavında, fizik, kimya, biyoloji ve matematik derslerinden çok az doğru yaptıklarını ve doğru sayılarının her geçen yıl gittikçe azaldığını söylemişti. YÖK’ün üniversite tercihlerinde rehber olması için hazırladığı YÖK ATLAS programında, bölümleri tercih eden öğrencilerin net ortalamalarının durumu, niteliğin nasıl düştüğünü gösteriyor. Bu programda istediğiniz üniversitenin, istediğiniz bölümünün istatistiklerini görebilirsiniz. Aşağıda bir devlet üniversitemizin Fen Bilimleri Öğretmenliği Bölümünü seçen öğrencilerin ortalama net sayılarının 3 yıllık karşılaştırması var. Lütfen dikkat fizik, kimya, biyoloji doğrudan fen bilimleri öğretiminin alanındadır. Öğretmen adaylarının bu derslerdeki net ortalamaları kabul edilemeyecek kadar düşüktür.

2019 2020 2021
AYT BİYOLOJİ (13 SORUDA) 4,4 4,8 6,0
AYT FİZİK (14 SORUDA) 2,0 1,8 1,0
AYT KİMYA (13 SORUDA) 3,0 4,9 5,8
AYT MATEMATİK (40 SORUDA) 10,9

 

16,0 8,1
TYT FEN (20 SORUDA) 7,3 8,6 7,6
TYT SOSYAL (20 SORUDA) 8,1 9,0 7,8
TYT TEMEL MATEMATİK (40 SORUDA) 11,5 12,1 8,5
TYT TÜRKÇE (40 SORUDA) 21,1 21,3 22,6

Tablo 1: Fen Bilimleri Öğretmenliği bölümü net ortalamaları

Üniversite sayıları

Eğitimde niteliğin düşmesinde önemli noktalardan biri de üniversite sayılarının, ihtiyaç gözetilmeksizin arttırılmasıdır. Yaklaşık 10 yıldır, üniversite sayıları afaki şekilde artmıştır. Görünen o ki üniversitelere karşı da meslek liselerine reva görülen tavır takınılmış, esas işlevinin dışında, her evin ihtiyacı gibi görülmüştür.

Üniversite ve bölüm sayısının giderek artmasıyla öğrenciler, sırf üniversite mezunu olmak için, yetenek ve ilgi alanlarına bakmaksızın bölümler tercih eder hâle geldi. Ancak yine de bu bölümlerin kontenjanları doldurulamadı. Çünkü yukarıda bahsettiğimiz net ortalaması düşüklüğü yalnızca birkaç bölüme özgü değildir. Birçok aday, birçok bölüme yerleşmeye yetecek puanı alamıyor. Belli ki baraj puanlarının kaldırılmasıyla bu kontenjanların doldurulabileceği düşünülmüş. Ancak bu dâhiyane fikir de eğitimde niteliği yok sayıyor.

Kısır döngü

Şu hâlde karşımıza şöyle bir manzara çıkıyor: Lise mezunu öğrenciler rastgele tercihle bir üniversite bölümüne giriyor. Zaten sistem yukarıda saydığımız değişikliklerle buna imkân tanıyor. Bu öğrencilerin çoğu, bölümü bitirmek için verilen azami sürede, mesleğin gerekliliklerini taşımadan, mezun oluyor. Bu kişiler, doğal olarak, mesleklerini layıkıyla icra edemiyorlar. Böylelikle her alanda yapılan işler niteliksiz ve kalitesiz bir hâl alıyor. Bir başka sorun da mezunların, ihtiyaçtan fazla olması. Sonuç, işsizlik oranlarının artması. Bunun yıllar boyu sürdüğünde ülkemizin kalkınmasının önünde nasıl bir engel oluşturacağını tahmin etmek zor değil.

Şimdi daha vahim bir duruma kısaca değinelim. Liseden mezun olduktan sonra öğretmenlik bölümünü seçenler… Çoğunun, yukarıda sadece bir örnekle incelediğimiz gibi net ortalamalarının çok düşük olduğunu yine aynı kaynaktan görebilirsiniz. Bu öğretmen adayları, düşük puanla girdikleri bölümden mezun olduklarında KPSS adlı seçme sınavına giriyorlar. Ama bu seçme sınavı da tıpkı üniversite seçme sınavlarındaki gibi yıllar boyunca başarı oranları düştüğünden, bir süre sonra başarısızlar arasında sıralamada en üsttekileri seçer hâle geliyor. Sonra bu öğretmenler eğitim sistemine, en önemli öğe olarak katılıyor ve öğrenci yetiştirmeye başlıyor. Nihayetinde niteliksizlik, niteliksizlik doğuruyor ve bu bir kısır döngü hâlinde devam ediyor.

Döngüyü kırıp ilerlemek

Bu kısır döngüyü kırabilmek için eğitimin niteliğini arttırmak şarttır. Bunu pek tabii tek bir çalışmayla ya da sistemin tek bir unsuruna odaklanarak, çok kısa zamanda yapmak mümkün değildir. Ancak yukarıda değinilen sebeplerden; meslek bilinci oluşturma, meslek liselerinin önemini arttırma, üniversite bölümleri arasında katsayı farklarının konulması, üniversite tercihlerinde baraj puanının bölümün yeterliliğine uygun bir şekilde yeniden getirilmesi, üniversite sayılarının ve bölüm kontenjanlarının azaltılması acil olarak yapılması gerekenler arasında görülmektedir.

[1] https://www.yok.gov.tr/Documents/Yayinlar/Yayinlarimiz/Yuksekogretim_politikalarinda_yeni_yok.pdf (2018)

Yazar

Alperen Okur

Peki ben ne yapabilirim?
Bizi okuyor, beğeniyor ve “Peki ben ne yapabilirim?” diye soruyor musunuz? Bağış yaparak bizi destekleyebilirsiniz. Bağışlarınızla faaliyetlerimiz daha sık, daha geniş ve daha etkili olacaktır. TIKLAYINIZ!

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar