OKUMAK ÜZERİNE

23 Nisan 2016 Kısmet olursa bundan böyle bu köşede periyodik olarak bir kitaptan özlü bilgiler aktararak, yorumlar yaparak, akılda kalabilecek konuları paylaşacağım. Kitaplar bazen yeni çıkanlardan olduğu gibi, genelde daha önce okuduğum ve içeriği itibariyle eskimeyen genel kültür kitapları da olacaktır. Bunlar okuduğunuz kitaplar bile olsa, bilgi tazelenmesinin faydalı olacağını düşünüyorum. Bu kısa bilgiyi sunduktan […]


Paylaşın:

23 Nisan 2016

Kısmet olursa bundan böyle bu köşede periyodik olarak bir kitaptan özlü bilgiler aktararak, yorumlar yaparak, akılda kalabilecek konuları paylaşacağım. Kitaplar bazen yeni çıkanlardan olduğu gibi, genelde daha önce okuduğum ve içeriği itibariyle eskimeyen genel kültür kitapları da olacaktır. Bunlar okuduğunuz kitaplar bile olsa, bilgi tazelenmesinin faydalı olacağını düşünüyorum.

Bu kısa bilgiyi sunduktan sonra, okumak üzerine bir şeyler söylemek istiyorum.

Kutsal Kitabımızdan başlayalım. İlk emri “oku” diyor. Ama bilmediğin bir lisanla, papağan gibi değil. Anlayarak oku, üzerinde düşün, içselleştir ve hayatına uygula diyor. Prof. Yaşar Nuri Öztürk’e göre, “Oradaki oku emri, gazete okumaktan evrenin sırrını okumaya kadar bütün bir ilim, fikir, estetik dünyasını kaplar.” Görüldüğü gibi okumanın kapsama alanı çok geniş ve kitap dünyası seçme özgürlüğümüzün sınırsız olduğu bir dünya. Kitap dünyası, beğendiğiniz veya ihtiyaç duyduğunuz her konuda size kapılarını ardına kadar açan bir dünya.

Okumuyoruz

Bilindiği gibi, ülkemizde gerek yayınlanan kitap sayısı ve gerekse bir kitabın basılan adedi diğer ülkelere göre çok düşüktür. Okunsa bu kadar düşük olmazdı zaten. Zaman sorunu, kitap temin güçlüğü, ekonomik zorluklarımız,  çok fazla sayfa adedi, televizyon seyretmenin dayanılmaz kolaycılığı, tembellik…neden çok, sonuç tek; Yeterince okumuyoruz.

Halbuki farklı olmak için, saygın olmak için, bilgili –yani güçlü- olmak için, ailemize ve ülkemize daha yararlı olabilmek için, sorumluluklarımızı daha iyi yerine getirebilmek için, okumamız gerek.

Neleri ve Nasıl okumalıyız?

Gerçek yazarların, üstat olarak tanınmış olanların, ideoloji ve öğretilerin kurucularının eserleri ile temel kültürel eserler ve kendimizi geliştirmek istediğimiz konularda bize bir şeyler katacak olan eserler okunmalıdır.

İnsanlar genelde son çıkan kitapları okumaya şartlandırılmışlardır. Aynı insanlar, tüm çağların ve ülkelerin az sayıdaki en seçkin eserlerini ancak ismen bilirler.

Son yazılmış olanın öncekilere nazaran en iyi ve en doğru olduğunu kabullenmek yanlıştır. Maalesef kitleler, yeni olanı iyi olana tercih etmeye daha yatkındırlar.

Günümüzde tüm kavramların içinin boşaltılması hastalığı kitaplara da bulaşmıştır. Bizdeki özellikle kimi “Gazeteci-Yazar” veya kimi “Gündelikçi Yazar” takımının yazdığı, yandaşlarınca da reklamları yapılan ve birkaç ayda içeriği eskiyen kitaplar, bu tanımlamaya uymaktadır. Maalesef birçok kitap da topluma uygulanan algı operasyonuna hizmet etmek amacı ile yazılmaktadır.

Cemil Meriç, “Kitabın değeri birden fazla okunmasında, çizilmesindedir” der. M. Akif Ersoy, bir kitabı önce toptan, sonra tenkit ederek okur; dördüncü okuyuşta bazı tespitler yapardı. Az eseri çok okurdu. İzlediğiniz ve sonunu bildiğiniz bir filmi tekrar izlediğinizde ilk sahnelerini nasıl daha iyi anlarsanız, kitabı da ikinci kez okuduğunuzda farklı ve daha iyi kavrarsınız. Ayrıca her okur, okuduklarından amaçlarıyla örtüşenleri veya dikkatini çekenleri bünyesinde alıkoyar.

Sadece okumak yeterli mi?

Hayır, sadece okumak yetmez, okuduklarımız üzerinde düşünmeliyiz. Doğruları ve yanlışları ayıklamalıyız. Okuduklarımızı hayata geçirebilmek için kendimize mal etmeliyiz. Böylece düşünce ve kültürel yapımızı güçlendirmeliyiz.

Okuduğumuzu bize mal eden düşünmedir. Okunan şey ancak derin düşünmeyle hazmedilebilir. Nasıl ki aldığımız gıdalar bizi yemiş olmakla değil, ancak sindirilince besliyorsa, okuduklarımız da ancak düşünerek kendimize mal ettiğimizde kültürel yapımızı güçlendirebilir.

Kutsal kitabımız da 35 ayetinde “akıl” a, 45 ayetinde de “düşünme” ye atıf yaparak, okuduklarımız üzerinde düşünmeyi, akıl yürütmeyi ve sonuçlar çıkarmayı emretmektedir. Değerli ilahiyatçı Prof. Hasan Onat “Müslümanlar günümüzdeki perişan durumlarından kurtulmak için, aklı yeniden keşfetmeli, doğru düşünerek bilgi üretmelidirler.” diyor.

Kitap okurken yazarın dünyasındasınız. O sizi yönlendirir.  Schopenhauer “Uzun süre hiç düşünmeden okursanız, düşünme kabiliyetini kaybedersiniz. Salt öğrenilmiş doğru, takma uzuv gibidir. Düşünerek elde edilmiş doğru ise, tabii bir uzuv gibidir.” Tespitini yapar.

İnsan salt okuma, yani “kitap dünyası” uğruna gerçek dünya ile ilişkisini de kesmemelidir. Çevremizi incelemeyi, gözlem yapmayı da ihmal etmemelidir. Kitaplar, dünyayı tanımamıza nasıl yardım ediyorsa,  gerçek dünyada yaptığımız gözlemler, maruz kaldığımız olayları ve olguları irdeleme de çoğu kez bizi, kitaplardan daha çok düşünmeye ve hayata dair sonuçlar çıkarmaya sevk eder. Dünyamızdaki birçok bilimsel buluş basit bir gözlemle başlamıştır. Çevremizdeki birçok tabiat olayı çoğu bilim adamına esin kaynağı olabilmiştir. Arşimet’in suyun kaldırma gücünü, hamam tasını gözleyerek bulması, henüz ortaokuldayken öğrendiğimiz bir anekdot.

Yaşadığımız çağa “bilgi çağı” veya “enformasyon çağı” denilmektedir. Bilgi “güç”tür. Okumak ise bilgi edinmenin ilk aşamasıdır.

Yazar

Aziz Bozatlı

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar