Yükleniyor...
İngilizlerin Şam büyükelçisi Mac Kereth, Suriye başbakanı Cemil Mardam’ı maaşa bağlayarak, birlikte Suriye’deki Fransız otoritesini aşındırmışlardır.
1925’te Lübnan’daki Dürzi ayaklanmasında altı yüz Fransız askeri öldü. Fransızlar biraz araştırınca bu ayaklanmaya güneyden Ürdün üzerinden İngiliz yardımı yapıldığını tespit ettiler. İngilizler Dürzilere desteği kesmek için Musul meselesinde, (O sırada Musul, Lozan sonrasında, Milletler Cemiyeti’ne havale edilmişti) Fransızlardan Türkiye’yi desteklemekten vazgeçmesini istediler.
25 Kasım 1940 ta Patria isimli gemi Hayfa limanına geldi. Bir patlama oldu gemi yan yattı. 263 kişi öldü. Siyonist terör örgütü Haganah, gemiye patlayıcı yerleştirmişti.
Patria Felaketinden sonra 1941 Aralık ayında Struma gemisi, 769 Alman Yahudisiyle Romanya’nın Köstence limanından hareket ederek İstanbul’a geldi. İstanbul’da 8 hafta bekledi. İngilizler geminin Filistin’e gitmesine izin vermedi. Karadeniz’e açıldı ve havaya uçuruldu. Bir kişi kurtuldu.
1916’dan itibaren Balfour Deklarasyonu ile Filistin’e Yahudi mülteci akınını başlatan İngiltere, kabaran Arap öfkesini bastırmak için 1939’da Mülteci sınırlaması getirdi. Bunun üzerine 1943’de hem Araplarla ve hem de İngiliz Manda yönetimine karşı savaşmak üzere Yahudi İrgun çetesi kuruldu. Görüş ayrılığı nedeniyle ondan ayrılan bir grup da Stern çetesini kurdular.
Fransızların Lübnan manda yönetimi kabinesinin tamamı İngilizlere çalışmakta idi. Fransızlar, Stern çetesinin de yardımıyla, bir gecede Lübnan başbakanı Riyad el Sulh’u ve tüm bakanları yataklarından alarak dağa kaldırdılar. Devamında Fransa aleyhinde birçok toplumsal olay oldu, Fransızlara karşı Arap öfkesi arttı.
Hanagah, İrgun ve Stern gibi Yahudi terör örgütlerinin Avrupa’daki sığınağı, Paris’tir. Stern çetesinin karargâhı Fransız mandasındaki Beyrut yakınlarındadır. Bir zamanlar PKK kamplarının Lübnan’ın Bekaa vadisinde olması ve PKK’lıların Avrupa’da korunmaları ile benzeşen bir durum.
Fransa 1930 ların başında Suriye’den Lübnan’ı ayırarak Hıristiyanların hâkim olduğu bir manda yönetimi kurdu ve 1943 te de bağımsızlık verdi. Fransa Ortadoğu’da 1940’ta çöktü.
Fransızları Ortadoğu’dan söküp atmak üzere “Büyük Suriye Planı”nı yaparak yürürlüğe koyan İngiltere’nin Kahire sömürge sorumlusu Lord Moyne’u 6 Kasım 1944 de Stern çetesi Kahire’de öldürdü. Moyne’un öldürülme nedenlerinden bir de Struma kararıdır.
Moyne Cinayetinden 5 gün sonra Chuchill, Paris’te De Gaulle ile buluştuğunda De Gaulle ona “Size karşı artık Irak, Filistin ya da Mısır’da hiçbir şey yapmayacağız” dedi. Bu bir nevi ateşkes teklifi idi.
Sykes Picot sonrasında emperyal aktörler sahadan çekilirken Tampon devletler kurarak bir Ortadoğu haritası oluşturdular. Ulus devlet sınırlarıyla doğal kaynaklar arasında uyumsuzluklar yarattılar. Su ve petrol gibi kaynaklara tek başına bir ülkenin sahip olmasını engelleyecek şekilde adeta cetvelle sınırlar çizip muhtemel çatışmaların tohumlarını atarak bölgeden çekildiler.
Orta doğuda Birinci Dünya Savaşı sonrasında sınırları cetvelle çizen, İngiliz arkeolog bayan Gertrude Bell’dir. 1892-1914 yılları arasında Bölgede kesintisiz 22 yıl İngiltere adına tüm siyasal ilişkileri yürüten Bell, Arap dünyasında, “Çöl Kraliçesi”, “El Hatun”, ”Irak’ın Taçsız Kraliçesi” olarak da anılır. 1905 yılında Ermeni rehberi Fettuh ile Türkiye’yi de inceler. Garip bir tesadüf 31 Mart 1909 gerici ayaklanmasında İstanbul’dadır. Arapları Osmanlıya karşı isyana teşvik eden ve Türk Kamuoyunda ismi daha çok bilinen İngiliz casusu Lawrence’ın manevi annesi Bell’dir. Bell’in karargâhı 1917 ye kadar Kahire’de, ondan sonra Bağdat’tadır. Savaştan sonra, ülkesine dönmez, Bağdat müzesini kurar, 1926 da intihar eder. Bu arada İngilizlerin sömürgelere görevlendirdiği personelin aile bağlarıyla Anavatan’a bağlanabilecek kişilerden değil de bu bölgelerde çok uzun süre kalabilecek evli olmayan kişilerden seçtiğine dikkat çekmek isterim. Bu bağlamda Lawrence bir gey ve Bell bir lezbiyendir.
29 Kasım 1947’de Birleşmiş Milletler Filistin’in taksimine karar verdi. Türkiye bu karara ret oyu kullandı. 11 Mayıs 1948 de İsrail devletinin kuruluşu açıklandı. 14 Mayıs’ta İngilizler manda yönetiminden çekildiler. 22 9 1948’de Arap Yüksek komitesi Gazze’de bir Filistin hükümeti kurulduğunu açıkladı. 1914’deki %11 olan Yahudi nüfus oranı, İsrail kurulurken %53’e ulaşmıştır. Bu tarihte Arap nüfus: 1.269 000, Musevi nüfus: 678 000 dir. Kuruluşu takiben İsrail ile Mısır-Suriye-Ürdün-Filistin arasında savaş çıktı. Ocak ayına kadar sürdü. İsrail toprak ve yeraltı su kaynakları kazanarak 750 bin Filistinlinin Batı Şeria ve Gazze’ye göçüne neden oldu. Aşağıda ayrıntısını anlatacağımız Filistin sorunu başladı. 1949 da Rodos adasında Ateşkes imzalandı. 24 3 1949’da Türkiye İsrail’i tanıdı. Karşılıklı olarak maslahatgüzarlar atandı.
ABD ile SSCB 1948 de İsrail’in kuruluşuna birlikte diplomatik destekler sağladılar. Stalin en büyük düşman olarak ABD’yi değil İngiltere’yi görüyordu. İsrail’in kuruluşunun İngiltere’nin Ortadoğu’daki durumunu sarsmak için bir fırsat olduğunu düşünüyordu. İlk savaşta uydusu Çekoslovakya’nın İsrail’e silah satmasını sağladı.
Nasır’ın Süveyş Kanalını millileştirmesine karşı, Fransız ve İngilizler sözde İsrail’le anlaşarak Mısır’a asker çıkardılar. ABD ve SSCB birlikte hareket ederek Mısırı İngiliz ve Fransızlardan temizlediler.
İsrail’in doğuşunun birleşik Arap güçleri tarafından engellenememesi, Arap ülkelerinde derin bir iç hesaplaşmaya ve sorumlu yönetimlerin ve rejimlerin birkaç yıl içinde şiddet eylemleriyle yıkılmasına neden oldu.
Suriye egemenliğini 1946 da kazandı. Şükrü el Kuvvetli 1949’da Hüsnü el Zaim tarafından iktidardan uzaklaştırıldı. 1954 de kısa bir parlamenter rejimden sonra 1958-61 de Mısır ile birleşik devlet oluşturulmuş, Hafız Esad’ın darbesi ile o da son bulmuştur.
İsrail’le barış yapmaya çalışan Ürdün Kralı Abdullah öldürülmüş yerine oğlu “Küçük Kral” lakaplı Hüseyin geçmiştir.
Mısırda Kral Faruk 1952-54 dönemindeki kargaşanın sonunda sürgün edilip cumhuriyet ilan edilmiştir. Muhammed Necib yönetime gelmiştir. Onu da “hür subaylar” adına Albay Nasır indirmiştir.
Arap devletleri dünyadaki devrimci dalgadan etkilenerek monarşiler 1958’den itibaren gözden düşmüş ama yerini askeri diktatörlükler almıştır. Sadece Lübnan demokratik Parlamenter sistemini korumuştur. Bu da dış müdahalelerle yıkılmıştır.
Almanya kaybedip çekilince, Fransız ve İngilizler de çekilip meydanı ABD ye bıraktılar. Ve ABD Sovyet rekabeti başladı: Soğuk Savaş Dönemi.
İngiliz ve Fransızların bölgede ne umup ne buldukları merak edilebilir. İki devletin orada 25 yıl kalması stratejiktir. Amaç, burasının bir tampon, bir üs ve bir kavşak olmasıdır. Bölgeye bir başkasının (Almaya, Rusya) gelmesinin engellenmesidir. Fransızlar Kuzey Afrika’yı, İngilizler Hindistan’a giden yolları kontrol etmek için buradaydılar. Ancak bunun yüksek maliyeti de hep problem olmuştur. Petrolün sonradan kazanacağı önem pek bilinmiyordu. Maliyet ağır olduğu için bir rivayete göre, Churchill Ortadoğu’yu olduğu gibi Türklere vermenin daha doğru olacağını söylemiştir.
Osmanlı Ortadoğu’ya Emperyalistlerin çıkarlarına uygun bir koruyucu perde sağlamıştı. Buralara Anadolu’dan esirgediği demiryolu, karayolu gibi alt yapı yatırımları ile her yıl Hicaza yüklü bir kaynak aktarmıştır.
1946 da Ürdün, 1951 de Libya, 1956 da Sudan, Tunus ve Fas, 1960 da Moritanya, 1961 de Kuveyt,1962 de Cezayir, 1967 de Güney Yemen (eski Aden kolonisi) 1971 de körfez emirlikleri bağımsızlıklarını kazandılar.
El-Fetih, 1950’lerin sonlarına doğru Yaser Arafat ile birkaç arkadaşı tarafından kuruldu. 1969’da Filistin Kurtuluş Örgütü çatısı altında bir araya gelen direniş gruplarının en büyüğü olan el-Fetih’in önderi Arafat örgütün başkanlığına seçildi. Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) o tarihten itibaren anavatan Filistin’e yeniden kavuşma amacı üzerinde birleşmiş çeşitli direniş gruplarını bir araya getiren bir “şemsiye” haline gelerek, âdeta bir devlet gibi örgütlenip çalışmaya ve kurumlaşmaya başladı. Ürdün’den Kral Hüseyin’le girdiği güç mücadelesi sonucunda mağlûp olarak 1971 yılında sınır dışı edilince, Lübnan’a taşındı. 1974 Ekim’inde Rabat’ta toplanan Arap Zirvesi’nde FKÖ’nü Filistin’in tek meşrû temsilcisi olarak tanıdı. İsrail, 1982’de hem FKÖ’nü çıkarmak hem de Litani Nehrine ulaşmak için ayrıntısı ilerde verilecek olan büyük bir operasyon yaptı. Örgütün Sabra ve Şatilla kamplarına baskın yaparak çok kayıp verdirdi. Sonunda örgüt ABD, Fransız ve İtalyan barış gücü kontrolünde Lübnan’dan çıkarılarak karargâhını Tunus’a taşıdı. Bunun üzerine, Suriye Lübnan’a müdahale etmek için harekete geçti. Ayrıca, İran da dolaylı olarak müdahaleye katıldı.
FKÖ meclisi 15 Kasım 1988 günü Cezayir’de yaptığı toplantıda Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs’ü içine alan topraklarda bağımsız Filistin Devleti’nin kurulduğunu ilân ederek Arafat’ı devlet başkanlığına seçti. Böylece Filistin Kurtuluş Örgütü tarafından “iki halka iki devlet” (Yahudilere ve Filistinlilere ayrı birer devlet) çözümü en belirgin biçimde ortaya konmuş oldu.
Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ve Körfez Savaşı’nın arkasından Amerika Birleşik Devletleri’nin yeni bir dünya düzeni içinde, Ortadoğu sorununa kendi görüşüne uygun bir çözüm getirme isteği sonunda, 30 Ekim 1991’de Madrid’de yapılan Ortadoğu Barış Konferansında Filistin Kurtuluş Örgütü doğrudan taraf yapılmadı. 13 Eylül 1993’te Arafat ile İsrail Başbakanı Rabin’in Washington’da ilk defa bir araya geldi ve birbirini resmen tanıdılar.
Bu durum özellikle sol kanadın ve İslâmî ağırlıklı Hamas hareketinin tepkisini çekti.
1988 yılında ilan edilen Hamas ise FKÖ’den farklı bir tavır ortaya koymuştur. Bu süreçte her fraksiyon, ideolojik kaynağına göre bir kurtuluş reçetesi belirlemiş ve bunu uygulamaya çalışmıştır. Ancak zaman içerisinde Filistin’deki bu bölünmüşlüğün Filistin davasına zarar verdiği ve sonuca ulaşmaktan bir hayli uzaklaştırdığı görülmüştür. Zira İsrail savaş uçakları tarafından atılan bombalar FKÖ’lü veya Hamas’lı ayırt etmeksizin bütünüyle Filistin’i yok ediyordu.
Başlangıçta İsrail için FKÖ’ye karşı bir denge unsuru olarak görülen Hamas, 8 Aralık 1987 günü askeri direnişe geçme aşamasının geldiğini ilan etmiştir.
FKÖ seküler, liberal, milliyetçi, sosyalist ve birbirinden farklı pek çok ideolojik görüşe sahip siyasi parti ve bağımsız unsurları barındıran bağımsız bir Filistin Devleti kurmayı amaçlayan şemsiye niteliğinde bir organizasyondur. Arafat, 1990’lı yıllarda Hamas örgütünün FKÖ içerisine dâhil edilmesi önerisinde bulunmuş ama mümkün olmamıştı. Arap milliyetçiliği ve sosyalist ideolojinin gücünü kaybetmeye başladığı 1970’lerden itibaren Filistinliler arasında giderek güçlenen İslamcılık düşüncesi Hamas’ın popüler bir karakter kazanmasını sağlamıştır. 12 Kasım 2004 tarihinde Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat’ın öldürülmesi üzerine 9 Ocak 2005’te yapılan Başkanlık seçimini Mahmut Abbas kazanmıştır.
Hizbullah, Lübnan İç Savaşı (1975-1990) sırasında Lübnanlı Şiilerin temsilcisi olarak kurulmuştur. Başlangıçta İran’ın devrim ihracı politikasını benimsemiş Lübnan’da tıpkı İran’daki gibi bir İslam devleti kurmayı amaçlamıştır.
(Devam edecek)