Oyuncak Müzesi

Ekonomi ve siyasetin her yanımızı esir aldığı şu günlerde yurt dışında göğsümüzü kabartan bir olay gerçekleşecek. Almanya’nın Nürnberg kentindeki Nürnberg Oyuncak Müzesi’nde ‘Türkiye Oyuncakları’ adlı bir sergi açılacak.


Paylaşın:

23 Nisan 2005 tarihinde Belgin Akın ve şair/yazar Sunay Akın tarafından kurulan Oyuncak Müzesinin şu tanıtım cümlesi pek hoşuma gider:

“Ziyaretçiler, çocuklarının ellerinden tutarak giriyorlar kapıdan içeri. Çıkarken öteki ellerinden de kendi çocuklukları tutuyor!”

Sunay Akın’ın 20 yılda 40’ı aşkın ülkedeki antikacılardan ve açık arttırmalardan satın aldığı oyuncaklarla kurulan İstanbul Oyuncak Müzesi, Türk ve dünya tarihini daha eğlenceli, daha akılda kalıcı bir öğrenme yöntemi ile ziyaretçilere sunmaktadır.

Ülke tarihî bir seçime giderken ne oyunu, ne müzesi diyeceklere; henüz savaş kazanılmamışken, kurtuluşun sadece bir ihtimal olduğu anlarda Mustafa Kemâl’in Anadolu Medeniyetleri Müzesi fikrini ortaya attığını hatırlatmak isterim.

Atatürk, “Önce şu savaşı atlatalım. Düşmanı kovalım, sonrasını sonra düşünürüz.” dememiştir.

Yarınların adamı olmayı denemiştir.

Başarmıştır da.

Hayatta olmamasına rağmen hâlen yarınımızın yol gösterenidir.

Dünden ders alıp bugünü kurtaran, bununla kalmayıp yarınları inşâ eden bir liderimizin olması en büyük şansımızdır.

Hafıza-i Beşer

Her ne kadar unutkanlığı ile meşhursa da insan hafızası, sahip olunan en önemli özelliklerden biridir.

Hafıza dediğimiz şey; yaşananları, öğrenilen konuları, bunların geçmişle ilişkisini bilinçli olarak zihinde saklama gücüdür.

Şahsî yaşamlarında bu gücü kullanabilenler hayata 1-0 önde başlamaktadır.

Kendisinin yanında başkalarının da hafızasına ortaklık edenler için skor, 2-0’dır.

Bernard Shaw’ın şu sözünde ‘aklını’ yerine ‘hafızasını’ sözcüğünü kullansak fazla sırıtmaz:

“Akıllı insan aklını (hafızasını) kullanır, daha akıllı insan başkalarının aklını (hafızasını) da kullanır.”

Bireylerin hafızasından bahsediyorsak, bireylerden mürekkep toplumların hafızasından da pek tabiî söz edebiliriz.

Toplum hafızası ne kadar sağlam ve sağlıklıysa atılan adımlar da o derecede müspet sonuç verecektir.

Milletlerin tarihinin yani toplum hafızasının somut bir şekilde gözler önüne serildiği mekânların başında ise müzeler gelir.

Bir ülkedeki müze sayısı; ait olduğu milletin bellek kapasitesini, müzelere gelen ziyaretçi sayısı da bu kapasitenin ne kadarının kullanıldığını gösterir.

Durumun ülkemiz açısından nasıl seyrettiğini irdelemek için illa sayılara bakmaya da gerek yoktur.

Bellek kaybımızın ve kültürel çoraklığımızın seviyesini; gazetelerde yazılmayanlara, sosyal medyada dile getirilmeyenlere bakarak da görmemiz mümkündür.

Nürnberg’te Türk’ün sesi

Ekonomi ve siyasetin her yanımızı esir aldığı şu günlerde yurt dışında göğsümüzü kabartan bir olay gerçekleşecek.

Türk medyası, daha mühim meselelerle (!) iştigal ettiği için olsa gerek bu durumu gündeme getirmekte yetersiz kaldı.

Yarın (28 Nisan 2023) Almanya’nın Nürnberg kentindeki Nürnberg Oyuncak Müzesi’nde ‘Türkiye Oyuncakları’ adlı bir sergi açılacak.

18 yıl önce bir 23 Nisan’da kapılarını ziyaretçilerine açan İstanbul Oyuncak Müzesi, Cumhuriyet’in 100. yılında ülkemizi Avrupa’nın en değerli müzelerinden birinde temsil edecek.

Türk kültürünün eşsiz ögeleri, oyuncak tarihindeki renkleri ve sesleriyle bir yıl boyunca uzak diyarlarda gönüllü elçiliğimizi yapacak.

Müzecilik tarihimizde ayrı bir sayfa açtıracak bu hâdisenin gururumuzu okşadığını söylemeliyiz.

Ülkem adına, başta Sunay Akın olmak üzere İstanbul Oyuncak Müzesinin tüm emekçilerine kallavi bir teşekkürü borç bilirim.

“Çocuk belki de en büyük bir şeydir”

18 yaşına kadar herkes çocuktur.

18’ine geldiğinde kanunî olarak çocukluğunu geride bırakmış bireylerin oy’un hakkı elinden alınır ve onun yerine bir oy hakkı verilir.

Artık ergin olan birey, siyasetçiler tarafından oy’alanmaktadır. Değme artistlere taş çıkartan oy’unculukların sergilendiği sahnenin izleyici koltuğundadır.

Oy’sa olması gereken, yaş ayırt etmeksizin hepimizin çocukluğunun bakî kalması, en azından içimizdeki çocuğun yaşamının garanti edilmesi değil midir?

Çocukça bir özgüvenle cevaplıyorum: Öyledir, öyle olması gerekir!

Sunay Akın’ca söylersek:

“Bir ülkenin geleceği siyasetçilerin vaatlerinde değil, çocukların hayallerinde saklıdır.”

Geleceği, oy’a işler gibi ilmek ilmek örmeli, nakış nakış dokumalıyız.

Bunu da geçmişten güç depolayarak ve daha çok ders alarak, bugünün gerçekliğine, en önemlisi de içimizdeki çocuğa kulak vererek yapmalıyız tabiî ki.

İlk hedefimiz yarınlardır, hiç durmadan ileri!

Yazar

Doğukan Altıparmak

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar