Seçim senin!

Yılları heba olan genç kardeşlerim, ay sonunu getiremeyen emekli büyüklerim, milletimin kıymetli yurttaşları, artık karar vakti geldi. Neyi seçiyorsunuz?


Paylaşın:

Yüce Türk milleti;

Yıllardır senin adına konuşan nice siyasî, verdiği kararlar ile geleceğini ipotek altına aldı. Sen, her seferinde dirensen de dâhili ve haricî bedhahlar yüzünden mevzi kaybetmiş gibi göründün. Her türlü hileyle iradenin temsil edilmesinin önüne geçildi. Seni yılgın ve bitkin bir hâlde kenara atıp sana rağmen, devletinin istikbâl ve kaderi hakkında karar verdiler. Son dönemeçte de uçurumdan aşağı gitmeden evvelki son çıkışa soktular. Ve sana şimdi sorar gibi yapıyorlar, düşelim mi?

Yüce Türk milletinin asil evlatları;

Bugün bizler, gelecek yıllarımızı geri almak için buradayız. Evet hayal kırıklıklarımız var, yaralar aldık. Fakat asla vazgeçmedik. Mücadelemizi son nefesimize kadar vermeye de devam edeceğiz. Peki, bütün bu mücadeleyi neden veriyoruz? Bizler makam, mevki mi alacağız? Hatırlı dostlar sayesinde liyakatsiz bir şekilde koltuklar mı işgal edeceğiz? Hakkımız olmayan maaşları alıp, ATM memurluğu mu yapacağız? Veya son 21 yıldaki gibi her türlü talan ve rantın ortağı mı olacağız?

Bizlerin ne böyle bir talebi ne de böyle bir yolda gitme isteği var. Bizler mücadele edeceğiz. Çünkü milletimizin içine düşürüldüğü durumu görüyoruz. Milletimiz, eğitim görmeden, sadece itaat eden bir kitle hâline getirilmeye çalışılıyor, bunu görüyoruz.

Sabah akşam tehdit ediliyorlar. Devletinizi elinizden alırlar yerine terör örgütleri gelir diyorlar. Yetmiyor işleri ile aşları ile tehdit ediliyorlar. Her gün etraflarındaki insanlar yakın markaj altına alınıyor. En ufak sapmada kapı dışarı ediliyorlar. Kurdukları korku imparatorluklarında istiyorlar ki bu düzenlerine karşı çıkacak kimse olmasın.  İstiyorlar ki tamahkâr bir toplum ortaya çıksın. İstiyorlar ki bağımsız bireyler olmaktan vazgeçsinler. Bir tebaa hâline gelsinler.

Bizler yapılmak isteneni görüyoruz ve bu yüzden buna izin vermeyeceğiz. Çünkü içerisinde yaşadığımız toplumdan arî değiliz. Birimiz düşersek diğerimiz de aşağı çekilir. Bu gidiş de kitle hâlinde yok olmaya doğrudur. Bu yüzden mücadele ediyoruz.

Biliyoruz ki milletimiz yoksulluk içinde. Asgari ücretle sadece karın doyurmaya çalışıyorlar. Doymak ile beslenmek arasındaki farkı bile artık göremez hâldeler. İstibdat rejiminin ağır baskısı altında, sadece hayatta kalmaya ve yaşadığı hayata şükretmeye meylettiriliyorlar.

Daha iyi şartlarda yaşamayı istemek bir isyankârlık değildir. Bunu düşündürmek istemiyorlar. Birileri insanlarımızı açlık sınırında ezmeye, milletimiz üzerinden zenginliklerine zenginlik katıp refah içinde yaşamaya devam ederken, gençlerimiz iyi bir eğitim alamıyor.

Yurt mu istiyorsun? Öyleyse hainsin!

Her gün eğitimde biraz daha geriye gidiyoruz. Kendi çocukları en iyi şartlarda yurtdışında okuyarak gelecek kaygısı yaşamadan gününü gün edebiliyor. Milletin öz evlatları ise umutsuzluk içinde ancak yaşarken bu görülsün istemiyorlar. Daha kaliteli eğitim, daha kolay eğitim isteyen genç kardeşlerimiz her gün tehdit ediliyor. Koca devlet, öğrencisine yurt veremiyor! Yurt talebinde bulunan öğrencilere ise terörist diyorlar.

Sizce de yetmedi mi artık? Siz de bıkmadınız mı? Yeter artık, bunları daha fazla istemiyoruz demiyor musunuz hiç? Her gün konuşan ama bir şey yapmayan siyasilere “Ya Hû! bir susun artık” diye hiç mi geçirmiyorsunuz içinizden?

Genç kardeşlerimiz en temel hakları olan eğitimden bile mahrum kalırken onun yerine dünyanın her tarafından gelenlere daha fazla haklar tanınıyor… Bu sizi hiç mi rahatsız etmiyor?

Asker ve polisimiz ne durumda?

Askerimiz hendekler, çukurlar içinde, çöller içinde. Kendi vatanlarını bırakıp buraya gelenler günlerini gün etsinler diye şehit olmakla meşguller… Polisimiz intiharın eşiğinde.

Devletimizin kolluk kuvvetini parti teşkilatına çevirmeye çalışanlar, onları ağır çalışma şartları ve uzun mesailer ile psikolojik yıkıma tâbi tutuyor, en ufak itirazda hatırı sayılır dostlar araya sokarak sürgün ile tehdit edip aile düzenlerini bozuyorlar, sonra da mücadele vakti gelince de “şehitler tepesi boş kalmayacak” diyorlar…

Bütün bunlar yetmezmiş gibi devletimiz de batağın içinde. Kurumları aşınmış, devlet teamülleri rafa kalkmış, anayasası delikli süzgeç olmuş, şahsım devleti ihya edilmiş, her türlü torpil ve yandaşlık ile kurumlar daha çok biat edene peşkeş çekilmiş ve adeta suç ortaklıklarına sus payı olarak kullanılır hâle getirilmiş durumda.

Ekonomimiz çökmüş, meclisimiz eli kanlı katillerin ellerindeki domuz bağı ile boy göstereceği bir yer hâline getirilmiş. O katiller senin adına, senin meclisinde karar verebilmek için edecekleri yemini de senin adını söylemeden etmek istiyorlar.

Daha ne kadar hiçe sayılacaksın?

Bu kadar hiçe sayılmışsın, bu kadar şımarmalarına izin vermişler. Onlar Türk milleti adına yemin etmek istemezken yol arkadaşları tepki çekmemek ve oy kaybetmemek için meclisin açılmasını erteliyor, iradene ipotek koyuyorlar.

Fakat biz biliyoruz ki bunlar zamanın akıcılığı içinde yok olup gidecekler. Geriye bir tek sen kalacaksın. Onlar şimdilik kazandıkları mevziye sevinedursunlar. En büyük oyun bozucu olarak senin varlığın her şeyin teminatıdır. Artık söz senin, işte sandık orada kurulacak. Dört günün var. Bütün bu durumlar karşısında ne tepki vereceksin?

Şimdi karar vakti.

Mevcut durumda elimizde iki seçenek var. Bu yollardan birinde uçurum, 10 milyon daha ne olduğu belirsiz kaçak ve işgalci var.

Her gün kısıtlanan ve daha da kısıtlanacak olan özgürlüklerin var.

Eğitim hakkın, konserin zaten elinden alındı ve mesleğini yapma özgürlüğünün ise iyice zayıflaması var.

Diğerinde ise bütün bu sayılan olumsuzluklara karşı evvela bir fren mekanizması ardından ise bir tamir ve onarım dönemi var. Ondan sonrasına da yine sen karar vereceksin. Tatmin olmazsan yine değiştirirsin. Üstelik bunun için 21 yıl beklemen de gerekmez. Fakat önce ilk engeli aşman gerekiyor.

Elbette bu engeli aşarken her birimizin aklında endişelerden kaynaklı sorular da var. Bu soru ve endişelerimizi de bugün saat 11’e kadar beraber taşıdık. Fakat artık şartlar değişti. Değişen şartlar içinde hâlâ algıları yanlış yönlendiren propagandaya inanacaksan seni yakından ilgilendiren bu yeni gelişmeye mutlaka bakmalısın.

Onlar terör ile mi iltisaklı? İşte sana 7 maddde.

Şimdi artık farklı bir şey söylemek ve yeni bir yol açma vaktidir. Yıllardır söylediğimiz gibi yine söylüyoruz: Bizi içine düştüğümüz bu açmazdan yine biz kurtarabiliriz. Bu yüzden 24 Mayıs 2023 itibarıyla oluşan yeni şartlarda durum muhakemesini iyi yapmamız gerekiyor. Sadece 4 günümüz kaldı. Bizler ne istiyoruz ve mevcut durumda bunu bize hangi yol açabilir buna karar vermeliyiz.  Bunlar kadar önemli bir şey daha var ki o da mutlaka ama mutlaka sandığa gitmeliyiz.

Ve lütfen milleti yanlışa yönlendiren propagandalara rağmen o sandığa giderken hafızanızı tazeleyin. Biliyoruz ki demokrasi sadece seçim günü oy kullanmak değil aynı zamanda bir süreçtir. Ve bizi bugün içine düştüğümüz bu duruma getirenlerin bu taşları nasıl döşediklerini hatırlayalım.

Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’e savaş açanlar,

Cumhuriyet ile hesaplaşmaya kalkanlar,

Kurucu ilkelerimizi yok sayanlar,

Ekonomimizi çökertip itibarımızı zedeleyenler,

Ege’de 20 Ada’mızı işgal ettirerek egemenlik haklarımıza halel getirenler,

Her gün öldürülen kadınlarımızın katillerini -neredeyse- ödüllendirecek yol takip edenler,

Kadınlarımızı çaresiz bırakıp katillere cesaret verenler,

Sınav sorularını çaldıranlar,

İzledikleri yanlış politikalarla asker ve polisimizin şehadetine sebep olanlar,

Bu yanlış politikalar yüzünden şehirlerimizi savaş alanına çevirenler,

Tarikat ve cemaatlere kurumlarımızı peşkeş çekenler,

Ordumuza kumpas kurulmasına izin verenler,

Bu kumpasların savcısı, avukatı olanlar,

Hainleri şımartıp devletimizi ele geçirme cesaretini göstermelerini sağlayarak tepemize, gazi meclisimize bomba atılmasına giden yolu açanlar…

Evet bunların hepsi ve çok daha fazlası 21 yıldır iktidarda olan ve artık bırakın yönetmeyi, yönetmeye talip bile olmaması gereken bu insanlar yüzünden oldu. Bunları hatırlayalım.

Gelinen durumda hareket kabiliyetimiz artık kısıtlı. Her istediğimiz olmayabilir. Fakat her istediklerini de yaptırmayız. Doğru bir seçimle sonraki sürece daha organize bir şekilde gidebiliriz. Elbette bunları zamanı gelince konuşacağız. Fakat şu an önümüzde bir seçim ve sadece 4 günümüz var.

İstibdat mı hürriyet mi?

Yılları heba olan genç kardeşlerim, ay sonunu getiremeyen emekli büyüklerim, milletimin kıymetli yurttaşları, artık karar vakti ve senin de kararını vermen gerekiyor. İstibdat mı istiyorsun yoksa hürriyet mi?

Yazar

Mehmet Onur Karadayı

7 Yorum

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar