Yükleniyor...
Doğrunun eğrildiği gün kıyamet kopar. Yusuf Has Hacip
LGS sonuçları geçtiğimiz günlerde açıklandı. 193 tane birinci çıkmış. Yani 193 öğrenci, bütün soruları cevaplamış ve 500 tam puan almış. Her insan tanıdığı kişilerin, akrabalarının başarılarından gurur duyar. Kurumlar (okul, dershane vb.) da aynı şekilde kendi bünyelerinden başarılı gençlerin çıkmasını gururla ilan eder, onlar sayesinde reklamlarını da yapar. Sosyal medyada neler var diye bakınırken herkesin bu tür onur tabloları yayımladıkları dikkatimi çekti. Kimse 193 birinci olduğundan söz etmeyip “LGS birincisi ilimizden!”, “Okulumuzun öğrencisi bütün soruları cevapladı ve birinci oldu!”, “Dershanemizin gururu!” gibi, slogan şeklinde paylaşımlar yapmış. Bunların arasında bir ileti daha çok ilgimi çekti. Bunu paylaşanın profilindeki etiketlerden ikisi (bol etiketli bir vatandaş); araştırmacı/yazar. Paylaşım şöyle; “ İmam hatipli öğrenciler bu sene rakiplerine fark atmış. Yıllardır verdikleri emeğin karşılığını aldı bu gençler. Hatta aralarında “Hafız” kardeşimiz bile var. Helal olsun size (alkış ikonu).” Altında da dört imam hatipli gencimizin fotoğrafı var. Altına yapılan yorumları buraya tek tek yazsam yazarken benim, okurken de sizin devreler yanabilir. Osmanlı’yı yeniden kuran bile vardı…
Bu çocukların hepsi bizim çocuğumuz, hepsi bizim geleceğimiz değil mi? Türk milletini, yıllardır ayrıştırmaya, kutuplaştırılmaya doyamadılar. Birileri bu tür söylemlerden zevk alıyor. İmam sürekli bu tür söylemlerde bulununca tabii cemaat de üstüne düşeni yapıyor. Büyüklerimizden birinin muhalefet partisi başkanını, Alevi olduğu için seçim meydanlarında yuhalattığını hatırlayanlar vardır. Bu ilk aklıma geliveren dahası da var tabii. Hadi büyükler tamam artık da çocuklarımızı, geleceğimizi şimdiden çirkin tutumlarınıza maruz bırakmayın.
Herkesin, birinci olan öğrencileriyle övündüğü LGS sonuçlarının bana göre bir başka boyutu var: Çoğunluk başarısız. Sınava 1 milyon 31 bin 799 öğrenci girmiş ve bunlardan sadece 193’ü bütün soruları doğru cevaplamış. Bunun yanında, 199 bin 963 öğrenci ise en az bir testten, tek bir soruyu bile doğru cevaplayamamış. Yuvarlama ile 200 bin öğrenci en az bir testten hiçbir soruyu doğru cevaplayamamış. Çoğunluk da matematik testinden kalmış (84 bin 711). (https://www.tamgaturk.com/lgs-ye-giren-200-bin-ogrenci-tek-bir-soruyu-bile-dogru-cevaplayamadi/50604/ ). Bu sonuçlar karşısında, birinciler o okullu, bu okullu tartışması oldukça lüzumsuz. Okul ayrımı gözetmeden bütün çocuklarımızın başarısı ve başarısızlığı birlikte değerlendirilmeli. Eğitimin daha iyi seviyelere getirilebilmesi için neler yapılması gerektiği tartışılmalı. Mesela, okullara idareci atanırken neden liyakat değil de taraf gözetiliyor? Bunlar irdelenmeli. Tabii derdiniz, kaliteli eğitim değilse ajitasyona devam. Kindar nesil için de ajitasyon lazım olsa gerek.
Bir başka boyut; LGS’ye giren öğrenciler ortalama 12 yaşlarında. O yaştaki çocuklar bile “Okuyup da ne olacak?” demeye başladıysa LGS sonuçları iyi olsa ne olacak, kötü olsa ne olacak?! Büyüğünden küçüğüne, milletin çoğunluğu mutsuz ve umutsuz. Lise öğrencisinin de üniversite öğrencisinin de gözü yurt dışında.( LGS birincisinin hayali yurt dışında okumak – Tele1)
Ülkemizin köklü üniversitelerinden Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi mezuniyet töreninde, çiçeği burnunda doktorlar ellerinde döviz ve pankartlarla törene çıkıyor. Hâlbuki onların işsizlik gibi bir dertleri yok ama başka sorunları var. Ulu önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Milletin bağrından temiz bir kuşak yetişiyor. Bu eseri ona bırakacağım ve gözüm arkamda kalmayacak!” dediği pırıl pırıl gençler, tıp fakültesinden mezun oldukları için neredeyse sevinemiyor. En mutlu günlerinden mezuniyet gününde, ellerinde döviz ve pankartlarla, bir yerlere endişelerini duyurmaya çalışıyor ve birilerine cevap niteliğinde mesaj veriyorlar. “Geldik, gördük gitmiyoruz!”, “Kapıdan atsanız bacadan gireriz!” vb. Sürekli saldırgan söylemlerle halkı beyaz gömleklilere düşman eden büyüklerimiz “Giderlerse gitsinler, oralar boş kalmaz!” demişti hatırlıyorsanız. Bu ve buna benzer laflarla halkı galeyana getirdikten sonra, sağlıkta şiddetin artması da normal değil mi? Nitekim geçtiğimiz günlerde öncekilere taş çıkartacak bir olay daha yaşandı ve değerli bir hekim 12 kurşunla vurularak katledildi. Yapan kim? O da başka bir hastanenin güvenliğini sağlamakla görevli birisi. Şimdi yine boyut değişiyor; o güvenlikçiler acaba nasıl işe alınıyor? Alanında eğitim alması, psikolojik yönden değerlendirilmesi vb. şartlar gözetiliyor mu? Bence hayır. İktidar partisinin il merkezine bırakılan dilekçe ve özgeçmişlerden sonra, kimin dayısının daha büyük olduğu önemli… Eee peki “Okuyunca ne olacak?” diyen çocuk haksız mı o zaman?
Yazının başında imam hatipler ile ilgili paylaşımdan bahsetmiştim. İmam hatipte okumak, bazılarına; hanımefendi, beyefendi, ahlaklı, dinine, vatanına bağlı tipleri çağrıştırıyor. Ama bana değil zira sokaklarda gördüğüm, hareketlerinden ve konuşmalarından (küfürlü) hoşlanmadığım bazı öğrencilerin formalarına baktığımda okullarının logosundan imam hatip okulu öğrencisi olduklarını görüyorum. LGS’de başarı gösteren o imam hatiplilerin, lise tercihini yine imam hatip okulundan yana yapacaklarını da düşünmüyorum. Benim fikrim, LGS’ de özellikle sayısalda iyi olmayan, iyi ezbercilik yapan öğrenciler, ya meslek ya da imam hatip lisesine. Yerel bir haber sitesinde rastladım; bir ilçede, imam hatip lisesi bahçesinde, beyefendi (!) beş öğrenci (biri bir partinin ilçe başkanının oğluymuş), bir kadın öğretmeni darp etmiş ve olay örtbas edilmiş. (https://www.kocatepegazetesi.com/misirlioglu-valimizden-kadin-ogretmeni-darp-edenlerle-olayi-ort-bas-edenlerden-hesap-sormasini-bekliyoruz/) Buna da yorumu siz yapın…
Ayrımcılık, kıyaslama, kutuplaştırma dedik ya. Kendi insanlarımız arasında yapılan ayrıştırma yetersiz olacak ki ithal ettiğimiz Suriyeliler ile kendi vatandaşlarımız arasında bir kıyas, ayrım körükleniyor. Bir de bunlar üzerinden yine bizim insanımız bölünüyor; muhacir-ensarcılar ve ülkemde mülteci istemiyorumcular. Bir açıklama okudum ki akıllara zarar; “Bugün Suriyeliler, Afganlar Türkiye’yi terk etsin. Türkiye’de bir takım sanayi sektörleri çöker. Tarım ve hayvancılık diye bir şey kalmaz” (https://www.afyonpostasi.com.tr/siyaset/ak-partili-burhanettin-cobandan-suriyeliler-giderse-tarim-ve-hayvancilik-h18108.html). Twitter’ da bir paylaşımın altında da buna benzer muhacir-ensarcı yorumu görmüştüm; “Suriyeliler sayesinde camilerimiz cemaat buluyor.” mealindeydi yorum. İnternet’te bu konuyu azıcık karıştırdığımda da gördüm ki bu Suriyelilerin ve diğer bilumum sığınmacıların yüzü suyu hürmetine yaşıyormuşuz meğer diye şükredesim geldi. Bu ülkenin içişleri bakanı bile bununla ilgili laf etmiş: “Biz 15 Temmuz’da nasıl kurtulduk sanıyorsunuz? Kim ne derse desin 450 bin çocukları doğdu bu ülkede. Allah o 450 bin çocuğun hayrına 15 Temmuz’da bu hainlere ezdirmedi, ben onu bilirim.” Ben duymamışım ya da unutmuşum. Bizim doğan bebeklerimizin hiç değeri, hayrı yokmuş demek! Bizim bebeklerin sayısı bu hayır için az geliyor da olabilir tabii. Adamlar üzüntüden, acıdan ne yapacaklarını bilemeyip habire çocuk yapmış zira yolda sokakta karşılaştığım sığınmacı milleti genelde koloni şeklinde ve iki yetişkinin yanında yaşları birbirine yakın 3-4 çocuk; tabii kadın hamile. Bu çocuklar Türk vatanını, milletini severek mi büyüyecek? Hiç zannetmiyorum. Bence kendi elimizle kendimize düşman yetiştiriyoruz. Ayrıca bu nahoş açıklama ile 15 Temmuz’da kaybettiğimiz vatandaşlarımızın aileleri de incitilmiş olmuyor mu?
Bu Arap severlere göre ülkemde sığınmacı istemiyorum, diyenlerin hepsi ırkçı. Sığınmacıların kamu düzenini bozan, saygısız, ahlaksız davranışlarını bunların gözüne de soksan faydasız. Hepsi, sığınmacı milletinin, sütten çıkmış ak kaşık olduğunu ispatlama çabasında…
Bu kadar zıtlaşma, kutuplaşma, ayrımcılığın sonu nereye varır bilemiyorum ama ülkemin geleceği adına çok iyi şeyler düşünemiyorum. Sürekli karşıt gruplar oluşturulan, farklı şekillerde birbirine kırdırılmak istenen bu milleti karıştırmak için bu da bir proje olsa gerek.
LGS ile başladık, YKS ile de bitirelim. Değişken bir yapıya sahip eğitim sistemimizdeki sınavlar ve adları da doğal olarak sürekli değişiyor. Sınavların adı değişse de sınava giren çocuklarımızın, gençlerimizin derdi, kaygısı değişmiyor. YKS’nin sonuçları dün açıklandı ama gençlerimizin çoğu umduğunu bulamamış görünüyor ve hemen hepsi puan ve sıralama uyumsuzluğundan şikâyetçi.
Son zamanlarda konuştuğumuz orta yaş grubu arkadaşlarımızla kaygımız hep aynı; biz gördüğümüzü gördük de çocuklarımız ne olacak? Geleceğinden ümitsiz, kurtuluşu yurt dışına gitmekte gören gençlerimize, geleceğimize kapıyı gösteren büyüklerimizin bir bildiği var galiba… Genç beyinlerimizin hepsini ülkemizde tutabilir miyiz bilmiyorum ama biz yetişkinler hiçbir yere gitmiyoruz, buradayız. Bu vatanın da sahibi biziz.
Son dakika, “hanım kız” lafından dolayı lafın sahibine dava açılmış. Hadi bakalım, bundan sonra her önümüze gelene “hanım kız” demeyelim yerine “ sürtük” olabilir mi acaba? TDK’nin bu işe bir el atmasını bekliyorum.
Sonumuz hayır olsun inşallah…