HER YERDE YAHUDİ PARMAĞI VAR!

      Sayın Başbakan’ın Gezi’nin ardında “faiz lobisi”ni keşfetmesinin akisleri basınımızda pek yer tutmadı. Mesela, Avrupa Risk Sermayesi Derneği’nin İstanbul toplantısı sırasında, 29 Haziran 2013 günü soru kılığında bir yorum yapılmış, büyücek yatırım kuruluşlarından Wermuth Asset Management’in başkanı Jochen Wermuth elini kaldırıp Bakan Mehmet Şimşek’e sormuştu, “Erdoğan ‘Faiz lobisi’ni siyasi bir taktik olarak mı […]


Paylaşın:

 

 

 

Sayın Başbakan’ın Gezi’nin ardında “faiz lobisi”ni keşfetmesinin akisleri basınımızda pek yer tutmadı. Mesela, Avrupa Risk Sermayesi Derneği’nin İstanbul toplantısı sırasında, 29 Haziran 2013 günü soru kılığında bir yorum yapılmış, büyücek yatırım kuruluşlarından Wermuth Asset Management’in başkanı Jochen Wermuth elini kaldırıp Bakan Mehmet Şimşek’e sormuştu, “Erdoğan ‘Faiz lobisi’ni siyasi bir taktik olarak mı söylüyor yoksa doktoru çağırmanın zamanı mıdır?1

Aynı günlerde Amerikan Foreign Policy Dergisi’nde Piotr Zalewski makalesine, “Faiz Lobisi’nin Protokolleri” başlığını atıyordu.2 Bu açıkça, “Siyon Önderlerinin Protokolleri”ne göndermeydi. Rıfat Bali 1923- 2008 yılları arasında bu protokollerin Türkiye’de 102 baskısını saymış3. Kitap Yurdu’na göz attım, birden fazla baskısı halen satışta. Demek ki Bali’nin verdiği sayıya ilaveler olmuş.

Nedir protokoller? 

Maurice Joly isimli bir Fransız avukat, 1864 yılında “Monteskiyö ile Makyavel’in Cehennemde Diyaloğu” başlıklı bir kitapçık yayınlar. Joly’nin niyeti III Napolyon’u tenkittir ama sansür buna izin vermediğinden bu hayalî konuşmayı kaleme almıştır. Diktatörün şeytanî fikirleri cehennemdeki Nikola Makyavel tarafından dile getirilmektedir. Yine de 15 ay hapis yatar. Ucuz kurtulmuş. Günümüz Türkiye’sinde olsa birkaç delil daha ekleyip on-on beş yıl yatırabilirdik. 

Joly’nin kitabından dört yıl sonra, 1869’da Hermann Gödsche adlı bir gazeteci, Sir John Retcliffe müstearı ile Biarritz adlı bir roman yayınlar. Romanın “Prag’da Bir Yahudi Mezarlığı” bölümünde onüç Yahudi kabilesinin temsilcisi cehennemdeki Makyavel’in sözlerini, fakat bu sefer kendi eylemleri ve fikirleri şeklinde tekrarlarlar.

1881’de bir Fransız dergisi (Le Contemporain) romanın o bölümünü İngiliz diplomat Sir Readclif tarafından nakledilmiş gerçek bir gizli toplantı haberi diye yayınlar. Gizli toplantıyı ifşa ettiği için Sir Readclif öldürülmüştür. 1891’de metin biraz değiştirilmiştir ve sekiz yıl önceki bir Sanhedrin (Yahudi yüksek mahkemesi) toplantısında Hahambaşı’nın konuşması olmuştur. 1896’da François Bournand “Les Juifs et Nos Contemporains” kitabında ve yine bazı değişikliklerle “Hahambaşı’nın Nutku”nu neşreder. Ancak daha önceki Sir John Readclif bu yayında Hahambaşı John Readclif’tir. (İlerleyen yıllarda Hahambaşı’nın ismi değişmeye devam etmiş.)

“Hahambaşı’nın Nutku”, 1884- 1903 arasında Paris’te Rus İstihbarat Teşkilatı Okhrana’nın haricî kolunun başındaki Piotr Ivanovich Rachovsky’nin dikkatini çeker. Rusya’da yükselen sosyalist ve Bolşevik hareket içinde bol Yahudi vardır. Masonlar da hükümet aleyhtarlığında faaldir. Rachovsky uzman bir siyasî mektup kalpazandır. (Plekhanov’u karalamak için hem onun hem de muhaliflerinin ağzından başarılı sahte mektuplar imal etmiştir.) Protokoller’i son şekline yakın hâle getirir. Okhrana’nın bu ürününün Çar II Nikola’nın elinden bir süre düşmediğini, iç harp sırasında da Rostow’da Beyaz Ordu generali Denikin tarafından çoğaltılıp dağıtıldığını biliyoruz. Bu ideolojik yakıtla Beyaz Ordu, Denikin teslim olana kadar 120 000 Yahudi öldürmüş.

Fakat Siyon Önderleri’nin Protokolleri’nin asıl sponsoru—sürpriz değil — Adolf Hitler’dir. Devlet desteği altında defalarca basılan ve yayılan Protokoller’in tanıtıcılarından biri de Jena Üniversitesi’nin Nazi profesörü Johann Von Leers idi.

Protokeller Mısır’da 

Şimdi İkinci Dünya Harbi sonrasına atlıyoruz. Von Leers, Almanya’dan Mısır’a kaçmıştır ve Cemal Abdülnasır’ın danışmanıdır. Yeni ismi Ömer Amin’dir.4

Abdülnasır’a hizmet arzeden başka Naziler de vardır. Bunlardan Franz Bünsch Nasır’a, Mısır’daki eski Nazi Alman “yeraltı assetleri”ni kullanarak Yahudilerle mücadeleyi teklif eder. Mısırlılar’ın bu teklife sıcak yaklaşınca, o güne kadar kendisine gerekli önemin verilmediği kanaatindeki Bünsch çok mutlu olur. Bu “sıcak yaklaşım”ın başında Umumî İstihbarat Memuru Sa’ad Afraq vardır. Bünsch’ün hatırladıkları ve Bünsch’ün teşvik ve tavsiyesiyle harekete geçirilen Alman kolonisinin anlattıklarıyla parçalar birleştirilir:

“Sonuçta Müslüman Kardeşler Örgütü’nün yarısını asmaya yetecek delil ve Mısır emniyet memurlarını gelecek iki yıl peşinden koşturtacak ipucu toplanır. Sadece Mısır’da değil, bütün Arap dünyasında örgütün etkisinin kapsamı belirlenir. Doğrudan Alman kaynaklarından alınan bilgi, Müslüman Kardeşler’in nerdeyse bir Alman Entelejansı birimi haline geldiğini gösterdi. İpuçlarının takibiyle daha sonra edinilen bilgiler, teşkilâtın hâlâ ayakta bulunduğunu ve Nasır için çalışabileceği gibi Nasır’a karşı da çalışabileceğini gösterdi. İhvan o kadar güçlüydü ki Nasır’ın onu kullanmaya kalkışması halinde örgütün Nasır’ı kullanma ihtimali daha yüksekti. 

“Hepsi bundan ibaret de değildi. Tutuklanan Müslüman Kardeşler üyeleri iyi bir dayaktan geçirildikten sonra İngiliz, Amerikan, Fransız ve Sovyet istihbarat servislerinin organizasyonun tepesine tamamen sızdığı ve bunlardan herhangi birinin İhvan’ı aktif şekilde kullanabileceği veya patlatabileceği anlaşılıyordu. Alınacak ders: Fanatiklik yolsuzluğa karşı tedbir değildir. Aslında bu ikisi birbiriyle gayetle uyumludur…” 5

Müslüman Kardeşler, Hamas ve Protokoller 

Günümüzde, Müslüman Kardeşler’in Kuzey Afrika ve Doğu Akdeniz’deki varlığı haberlerde geniş yer tutuyor. Geçen yazımda6 anlatıldığı gibi Türkiye’nin dış politikasında büyük etkisinin bulunduğunu düşünen uzmanlar ve dış politika kuruluşları var. O kadar ki Türkiye’nin millî menfaatlerine göre değil, İslam ümmetinin menfaatlerine göre de değil, Müslüman Kardeşlerin politikalarına göre hareket ettiğini yazıyorlar ve mesela diyorlar ki: Türkiye meşru Filistin Yönetimi yerine Gazze’ye hâkim olan Hamas’la işbirliğini tercih etmektedir çünkü Hamas, Müslüman Kardeşler’in kuruluşudur.

Bütün bu bilinenleri üst üste koyduktan teşkilâtın temel dokümanı “Hamas Ahdi”ne bir göz atmakta yarar olabilir. Hamas Ahdi yaklaşık yirmi sayfada, otuz altı maddedir. Birçok yerinde Protokollere telmih vardır. Meselâ, “İkinci dünya savaşının arkasında da onlar vardı… ve Birleşmiş Milletler’i kurdurdular… Dünyanın hiçbir yerinde onların (Siyonistlerin) parmak izi bulunmayan bir harp çıkmamıştır” (22. Madde). Asıl referans 32. Madde’de açıkça yazılır: “Siyonist oyunların sonu yoktur ve Filistin’den sonra Nil’den Fırat’a kadar genişleme iştahı başlayacaktır… Planları Siyon Önderlerinin Protokolleri’nde açıklanmıştır ve bugünkü davranışları orada yazılanların en iyi ispatıdır[4].

Yahudiyse kötüdür yetmez: Kötüyse Yahudidir 

Gençlik günlerini Müslüman Kardeşler’in etkisindeki siyasî teşkilatlarda geçirmiş, onlarca eğitilip onlarla birlikte büyümüş birinin Yahudilerden durmaksızın kötülük yaptığını düşünmesi yadırganmamalıdır. Yani “Yahudiyse kötüdür” paradigması. Bundan “Kötüyse, Yahudidir”e atlamak kolay olmalı: Aleyhimizdeyse “İsrail dölü”dür.

İşte size Müslüman Kardeşler çizgisindeki siyasî ümmetçilerimizden fikir namusu örnekleri: (Her bir iddia için bağlantı verecektim. Fakat her birinin İnternet’te birden fazla yerde tekrarlandığını gördüm. Bağlantılardan birini seçip yazmak yerine dip notlarda Google’da hangi kelimelerle kaynakları bulduğumu açıklıyorum. Böylece siz en beğendiğiniz kaynağı seçebilirsiniz.)

Lozan’da Türk delegasyonu üyesi Hahambaşı Hayim Nahum İsmet İnönü ve Mustafa Kemal’i iğfal etmiştir.7

Vehbi Koç Hayim Nahum’un oğludur. Aydın Doğan da onun oğludur.8

Yahudi David Rockefeller, başlangıçtan bugüne Türkiye’deki bütün siyasî olayları nasıl kendilerinin planlayıp gerçekleştirdiklerini asrın itirafı diye anlatmıştır.9 (Gerçi Rockefeller’ler Baptist Protestan Hristiyanlardır ama…)

Alparslan Türkeş asıl adı Hüseyin Feyzullah olan bir Yahudidir.10

“Yahudi Darwin’in Evrim Teorisi…”11 (Ana-baba Hristiyandır ama…)

Yahudiyse kötüdür ve kötüyse de Yahudidir… Kötüyü de “bana muhalif, aleyhimde, aynı fikirde olmadığım” diye tarif edebilirsiniz.

Atatürk’ün de Yahudi olduğunun keşfini okuyucularıma bırakayım.12

*Bu yazı ilk olarak 21.YÜZYIL Dergisi’nin Haziran 2014 sayısında yayımlanmıştır.

_____________________________

1- Marc Champion, 29.06.2013, Bloomberg, bakınız: http://www.wermutham.com (16.05.2014)

2- Piotr Zalewski, 26.06.2013, Foreign Policy, bakınız: http://www.foreignpolicy.com

3- Rıfat N. Bali, Les Relations Entre Turcs et Juifs Dans la Turquie Moderne (Istanbul: Isis Press), 61-68. [Fransızca] bakınız yazarın kendi dip notundan: http://jcpa.org

4- Siyon Protokolleri’nin buraya kadarki hikâyesinin dayanakları için: “Voodoo Histories- The Role of the Conspiracy Theory in Shaping Modern History”, David Aaronovitch, Riverhead Books, Penguin 2010, Birinci Bölüm.

5- “Game of Nations: The Amorality of Power Politics”, Miles Copeland, Simon and Schuster, New York 1969. Sayfa: 180-185.

6- İskender Öksüz, “Türk Dış Politikası var mı? Edelman: Evet var!”,  21. Yüzyıl Dergisi 64. Sayı, Nisan 2014.

7- Google’da şu aramayı yapınız: Lozan Nahum İnönü halife

8- Google’da şu aramayı yapınız: “Haim Nahum” “Vehbi Koç” “Aydın Doğan” Yahudi

9- Google’da şu aramayı yapınız: asrın itirafı Yahudi “David Rockefeller”

10- Google’da şu aramayı yapınız: “Hüseyin Feyzullah” Türkeş Yahudi

11- Google’da şu aramayı yapınız: “Yahudi Darwin”

12- Google’da şu aramayı yapınız: Atatürk Yahudi dönme

 

 

 

Yazar

İskender Öksüz

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar