Yükleniyor...
Nedeni ne olursa olsun her savaş, toplumsal ve bireysel anlamda son derece yaralayıcı, travmatik, kaotik ve kötücül sonuçlar doğurur. Bu sonuçların izleri nesiller boyu atlatılamayan korkular ve iyileşmeyen yaralar olarak kalır. 20. yüzyılın en büyük savaş trajedilerinden biri olan Bosna Hersek Savaşı’nda yaşanan insanlık dışı uygulamalar ve vahşet, bir kısım ülkenin suskunluğu ve sessizliği, bir kısım ülkenin de savaşın sessiz tarafı olarak güçlüden yana kayırıcı davranışları nedeniyle insanlık tarihinde büyük yaralar açtı. Bosna Hersek gerek tarihsel geçmişi nedeniyle gerekse Müslüman kimliğiyle Türkiye’de her zaman yakından takip edilen ve ilgilenilen bir coğrafya ve toplum oldu. Dolayısıyla Bosna Hersek’te yaşanan trajedi; siyasi, ideolojik, politik ve kültürel açılardan Türkiye’yi de etkiledi.
Yugoslavya’yı dağılmaya sürükleyen savaş sürecinde, çoklu etnik yapı ve çoklu din anlayışının yanında devleti meydana getiren cumhuriyetler arasındaki ekonomik gelişim farklılıkları da oldukça etkili oldu. Kısacası çoklu din ve çoklu etnik yapı, ekonomik etkenler, kültürel farklılıklar ve en önemlisi de milliyetçi duygular bu savaşın temel nedenleriydi. Sırp, Hırvat ve Boşnak grubun katıldığı 1992-1995 Bosna Hersek Savaşı, tarihte ender rastlanan bir vahşete sahne oldu. Asıl korkunç olan, bu vahşetin tüm dünya kamuoyunun gözleri önünde neredeyse hiç sekteye uğramadan yapılması ve öldürülen iki yüz elli bin insanla sakatlanan yüz binlerin umursanmamasıdır. Avrupa’da II. Dünya Savaşı’nın ardından yaşanan en çok ölümlü savaş olan Bosna Hersek Savaşı, herkesin bildiği savaş kurallarının çok ötesinde şekillendi (Yener, 2020, s. 55).
11 Temmuz 1995 günü saatler 16.15’i gösterirken Bosnalı Sırpların “Kasap” lakaplı komutanı Mladiç, silahsız hâle getirilen Srebrenica kentine kolayca girdi. Genç, yaşlı, çocuk, kadın ya da erkek demeden önlerine çıkan herkesi öldürmeye başlayan Sırpların sergilediği bu vahşet karşısında kimse durmadı. Bosna Hersek Savaşı, 1995 yılı sonunda, ABD ve NATO güçlerinin aracılığıyla imzalanan Dayton Barış Anlaşmasıyla sona erdi. Antlaşma sonrası Bosna Hersek, nüfusunun büyük çoğunluğunu Hırvat ve Boşnakların oluşturduğu Bosna Hersek Federasyonu (FBIH) ile Sırp nüfusunun yoğun olduğu Sırp Cumhuriyeti (RS) entiteleri ile özel statüdeki Brcko bölgelerine ayrıldı.
Bosna Hersek Savaşı’nın üzerinden çeyrek asır henüz geçmişken Sırplar yeniden bazı planların peşine düştüler ve Bosna Hersek’te karışıklıklar çıkarmanın yollarını aramaya başladılar Demek ki Sırpların yıllar öncesindeki “Büyük Sırbistan” hayali varlığını hâlâ koruyor.
Balkan topraklarını kontrolü altında tutan güçlü bir devlet kurmak, Sırp tarihi boyunca Sırp milliyetçiliğinin ana amacı olmuştu. Bu amacı gerçekleştirmek için “Büyük Sırbistan” planında Hırvatistan, Bosna Hersek, Karadağ, Makedonya ve Kosova topraklarından oluşan, Sırpları ve Sırp olmayan Ortodoksları birleştiren güçlü bir devlet hedeflediler. Sırplar, bu hedef doğrultusunda Bosna Hersek topraklarını kendileri için yaratılmış kutsal topraklar ve Bosnalı Müslümanları da bu kutsal toprakların işgalcileri olarak kabul ettiler. Hedefledikleri Sırp İmparatorluğu’na Türklerin Balkan toprakları üzerinden Avrupa içlerine doğru ilerlemesi nedeniyle ulaşamayan Sırplar, homojen bir imparatorluk da kuramadılar. Geleceğe yönelik bu en kutsal emellerini sekteye uğratan Türk milleti ve onlarla kültürel-dinî bir kader birliği yaşayan ve bu süreçte İslam dinini benimseyen Boşnaklar, bu sebeple düşman ilan edildi ve büyük bir kinin de muhatabı oldu. Boşnaklar ayrıca “düşmanın işbirlikçisi” ilan edildi ve kanlı bir kıyıma maruz bırakıldılar. Sırp milliyetçileri, “tepeden tırnağa millileştirme” kapsamında izledikleri politika doğrultusunda Sırp kültürü ve Sırp kimliğini yeniden tanımlayarak kendilerini seçilmiş ama ezilmiş bir halk olarak gösterdiler. Güney Slavları içindeki en asil halk olduğunu iddia eden Sırplar, Bosnalı Müslümanların “İslamlaşmış” ve Hırvatların da “Katolikleşmiş” Sırplar olduğu fikrini savundular. Bu da Sırplara, Müslümanların ve Hırvatların asimile olmayı kabul etmedikleri takdirde ölümü kabul ettiklerini düşündüren vahşi politikanın temelini oluşturdu. Sonuç olarak; sıcak denizlere inerek güneye yayılma politikası güden Rusya’nın Ortodoksluğu ve Slavlığı kullanarak hem dini açıdan hem de milliyetçilik vurgusuyla etkilemeye çalıştığı Sırplar, 1912 Balkan Savaşı’nda Kosova’yı işgal ederek kısa zamanda bağımsızlıklarını ilan ettiler.
Bosna Hersek coğrafi ve jeopolitik konumu itibariyle, Ortadoğu, Kafkasya ve Rusya’daki enerji kaynaklarına yakın olduğundan tarih boyunca çekici bir bölge oldu. Bölgenin çekiciliğini arttıran diğer sebep; petrol bakımından zengin olan İslam ülkelerine, Ortadoğu ve Kafkaslara yakınlığıydı. Balkanların bir kısmı Akdeniz ve Karadeniz kıyısında yer aldığı için Rusya’yı Avrupa’ya bağlıyordu ve Rusya, önemli ticaret bölgelerine Balkanlar üzerinden çıkış yapıyordu. Bütün bunlar Rusya’nın planlarına daima Balkan bölgesini dâhil etme sebepleri oldu.
Sırp liderlerden Miloşeviç, 1992 tarihinde başlayıp üç yıl süren Müslüman kıyımı için; “Tanrı bazı milletleri üstün ve seçkin yaratmıştır. Bazılarını değersiz ve üstün olana itaat eden bir konumda yaratmıştır. Hıristiyan Avrupa’nın en dindar ırkı olan Sırpların, Müslümanlardan daha üstün oldukları bir gerçektir. Müslümanlar yok olmaktan kurtulmak istiyorlarsa, üstün olana itaat etmeye mecburdurlar.” şeklinde konuştu (Yener, 2020, s. 70).
Bosnalı Sırpların lideri olan Radovan Karadziç ise; “Biz tek din ve tek kültürlü bir Avrupa için savaşıyoruz. Amacımız Balkanlardaki İslam kalıntılarını yok etmek ve Anadolu’ya kadar sürmektir. Bu büyük mücadelemizde Avrupa ve Batı dünyası bizi tam olarak desteklemeli!” dedi (Yener, 2020, s. 71).
Böyle bir tarihi arka planın önemine vurgu yaptıktan sonra savaşın üstünden geçen çeyrek asırlık zamana karşın aslında Sırplar için hedef açısından hiçbir değişiklik olmadığı düşüncesiyle son dönem bölge olaylarına bakacak olursak; Şubat 2020’de Bosna Hersek Sırp Cumhuriyeti Devlet Başkanı Milorad Dodik’in ülkedeki üç kutuplu siyasi anlaşmazlığın çözülebilmesinin tek yolunun “Bosna Hersek’in ortadan kaldırılmasıyla” mümkün olabileceğini söylemiş olması çok da şaşırtıcı gelmeyecektir. Dodik ayrıca aynı dönemde “Bosna’ya güle güle, Bosnalı Sırplar ülkeye hoş geldiniz.” diyerek birçok kesimin tepkisini çekmişti. Referandum düzenlenerek Bosna Hersek’e bağlı bulunan Özerk Sırp Cumhuriyeti’nin bağımsız olması gerektiğini belirten Sırp siyasi Dodik, “Bosnalı Sırplar kendi geleceklerine kendi karar vermelidir.” diye konuştu.
Kasım 2020’de iki farklı mülteci ailenin çocukları olarak tanışan ve birbirine âşık olan Maja ve Sanjin, “Savaştan önce insanlar birbirleriyle buluşurdu. Halklar birbirlerini severdi. Din ya da etnik köken ayrımı yoktu. Şu anda olanları açıklamak gerçekten de zor.” sözleriyle bölgenin gerginliğini ve geçmişi ardında bırakamadığını ortaya koydu. Sonrasında Mostar’da bir lisede; okul içerisinde Hırvat ve Boşnak gençlerin farklı sınıflarda okuduğunu, ders müfredatları ve öğretmenlerin de yine birbirinden farklı olduğunun haberleri yapıldı. Okul yetkilileri, bu iki farklı sistemi birleştirmeye çalıştıklarını ancak başarısız olduklarını belirterek savaş dönemi başlayan ayrılığın sembolik olarak hâlâ devam ettiğini açıkça belirtti.
Nisan 2021’de Batı Balkanlarda ortaya çıkan ve etnik ayrışmaları çözmek için beş ülkenin sınırlarının yeniden çizilmesini öngören gayri resmi diplomatik belge, özellikle Bosna Hersek’te kızgınlığa neden oldu. Bir sonraki Avrupa Birliği dönem başkanlığını üstlenecek olan Slovenya Başbakanı Janez Jansa’nın, Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Charles Michel’e gönderdiği iddia edilen belgenin içeriği Slovenya medyasında yayınlandı fakat Jansa söz konusu belgeyi gönderdiğini reddederek haberlerin Slovenya’nın Batı Balkanlar’ın Avrupa Birliği’ne entegrasyon çabalarına darbe vurmayı hedeflediğini savundu. İngilizce “Batı Balkanlar-Daha İleriye” başlığıyla hazırlanan belgede, Bosna Hersek’in parçalanması, Bosna Hersek’in iki entitesinden biri olan Sırp Cumhuriyeti’nin Sırbistan’a bağlanması, Hırvatların yoğunlukta olduğu kantonların Hırvatistan’a bağlanması ve Kosova’nın Arnavutluk ile birleşmesi maddeleri yer aldı. Balkan ülkelerinin AB’ye entegrasyonunun etnik sorunlar çözülmeden çok zor olacağını vurgulayan belgede; entegrasyonun, Genişletilmiş Sırbistan, Genişletilmiş Hırvatistan ve Genişletilmiş Arnavutluk ile mümkün olacağının altı çizildi. Belge içeriğinin medyada yayımlanması üzerine, Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi Hırvat Üyesi Zeljko Komsic, yaşananların AB çatısı altında olmasının “trajedi” olduğunu ifade ederek “Belgede gördüğüm kadarıyla Bosna Hersek diye bir ülke kalmıyor. Savaş öncesi ve hatta savaşta bize sunulan maddeler bunlar. Tüm bunların arkasında İslam karşıtlığı var.” dedi. Konseyin Sırp Üyesi Milorad Dodik, söz konusu belgeden haberdar olmadığını belirterek “Barışçıl parçalanma söylemlerinin çıkarttığı gürültü karşısında hayran kaldım. Barışçıl mı yoksa şiddetli mi olur bu bize bağlı değil. Amerikalılar ne derse o olur. Savaş yok derlerse yoktur. Savaşa ve Sırp halkını kötü duruma düşürmeye karşıyım.” diye konuştu.
Temmuz 2021’de Bosna Hersek Yüksek Temsilcisi Valentin Inzko tarafından ülkede “Soykırımın İnkârının Cezalandırılmasına İlişkin Yasa” çıkarıldı. Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi’nin Sırp üyesi Milorad Dodik, Inzko’nun çıkarttığı “Soykırımın İnkârının Cezalandırılmasına İlişkin Yasa”yı kabul etmediğini vurgulayarak, “Onun buna hakkı yok. Söz konusu yasa, hukuki açıdan asılsızdır. Sırp Cumhuriyeti olarak bu yasayı kabul etmiyoruz. Srebrenitsa’da soykırım yaşanmadı, bu konuda rapor hazırlayan uluslararası komisyon ve ilgili merciler de aynı fikirde.” şeklinde konuştu. Sırp halkının bu yasayı asla kabul etmemesi gerektiğini savunan Dodik, “Bu yasa, Bosna Hersek’in tabutuna çakılan son çividir. Bosna Hersek bundan sonra işlev göremez hale gelecek.” dedi.
Eylül 2021’de Bosna Hersek’te Sırpların yoğun olarak yaşadığı Sırp Cumhuriyeti entitesi, tıbbi oksijen alımında yolsuzluk yapıldığı iddiaları ile çalkalandı. Sırp Cumhuriyeti entitesinde muhalefetteki isimlerden Banya Luka Belediye Başkanı Drasko Stanivukovic, entitede Kovid-19 hastalarının tedavisinde kullanılan oksijenin tıbbi oksijen değil sanayi tipi oksijen olduğu iddiasında bulundu. Entite için tıbbi oksijen ithalatı gerçekleştiren firmanın direktörü Stanislav Cado, firmanın tıbbi oksijen imalat ve ithalatı için gerekli izinlere sahip olmadığını itiraf ederken Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi Sırp Üyesi Milorad Dodik, Sırp Cumhuriyeti entitesinde kullanılan “tıbbi oksijenin” Münih’te kullanılanla aynı olduğu açıklamasında bulundu. Skandal nedeniyle Bosnalı Sırp muhalefeti, halkı 2 Ekim’de protestoya davet etti.
Ekim 2021’de Rusya ve Çin, Bosna’daki savaşı sona erdiren 1995 barış anlaşmasının uygulanmasını denetleyen uluslararası yüksek temsilcinin yetkilerini ‘derhal’ ortadan kaldıracak bir BM Güvenlik Konseyi kararı taslağı hazırladı. Taslakta, Dayton barış anlaşmasının uygulanmasına ilişkin 1997’de yapılan bir konferansta yüksek temsilciye verilen yetkilerin “Bosna’da tarafların kaydettiği ilerleme göz önüne alındığında artık gerekli olmadığı” belirtiliyor.
Dodik, bir açıklama yaparak, “Bosnalı Sırplar olarak gerektiği takdirde kendimizi güç kullanarak korumasını biliriz.” derken olası bir NATO müdahalesine karşı “dostlarımız” olarak nitelendirdiği Rusya ve Sırbistan’ın desteğinin arkalarında olduğunu söyledi.
Bosna-Hersek’te Sırpların çoğunlukta yaşadığı bölgenin ayrılığını savunan Bosnalı Sırp lider Milorad Dodik, ülkenin askeri, yüksek yargı ve vergi yönetiminden çekileceklerini söyledi. Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi Başkanı görevinde bulunan Milorad Dodik, “Savunma hukuku, yüksek yargı ve savcılık kurulu ile dolaylı vergi dairesi için onay vermiş olduğumuz anlaşmalardan geri çekileceğiz.” dedi. Daha önce verilen kararların iptal edileceğini vurgulayan Dodik, Bosna-Hersek’teki özerk Sırp Cumhuriyeti Meclisi’nin bundan sonraki düzenlemelerde karar sahibi olacağını ifade etti.
Balkanlarda kriz sinyali, Sırp lider Dodik’in Bosna Hersek’i ‘parçalama’ planını açıklamasıyla yeniden gündeme geldi. Bosna Hersek’te iki entiteden biri olan Sırp Cumhuriyeti lideri Milorad Dodik’in ayrılıkçı söylemleri Balkan ülkesinde endişelere sebep olmayı sürdürdü. Devlet Başkanlığı Konseyi Başkanı Dodik, Bosna Hersek’i “başarısız bir ülke” olarak tanımladı ve üç kutuplu siyasi anlaşmazlığın çözülebilmesinin tek yolunun “Bosna Hersek’in ortadan kaldırılmasıyla” mümkün olabileceğini söyledi. Bosna Hersek’in askeri, yüksek yargı ve vergi yönetiminden çekileceklerini belirten Dodik, önümüzdeki aylarda kendi Bosnalı Sırp ordusunu yaratma sözü de verdi.
Kasım 2021’de uluslararası toplumun Bosna Hersek’teki baş temsilcisi, ülkede bölünme tehlikesinin olduğunu ve çatışmaya dönüşün “çok gerçek” bir ihtimal olarak değerlendirdi. Bosna-Hersek’in Yüksek Temsilcisi Christian Schmidt, Birleşmiş Milletlere sunduğu raporda, Sırp ayrılıkçıların, ulusal silahlı kuvvetleri ikiye bölerek kendi ordularını yeniden oluşturmaları halinde ülkede yeni bir savaşı engellemek için daha fazla uluslararası barış gücüne ihtiyaç duyulacağını söyledi. Eski Alman bakan Schmidt, Ağustos ayında göreve başlamasından bu yana hazırladığı ilk raporunda, Bosna’nın “savaş sonrası dönemin en büyük varoluşsal tehdidi” ile karşı karşıya olduğunu yazdı. Schmidt, Dodik’in eylemlerinin “yalnızca ülkenin ve bölgenin barış ve istikrarını tehlikeye atmakla kalmadığını, uluslararası toplum tarafından yanıtlanmazsa Dayton anlaşmasının yok edilmesine yol açabileceğini” söyledi. “Bosna ulusal kolluk kuvvetleri ile Bosnalı Sırp polisi arasında çatışmalar yaşanmasının mümkün olduğunu” kaydeden Yüksek Temsilci, “Bosna-Hersek silahlı kuvveti iki veya daha fazla orduya bölünürse, uluslararası askeri varlığın düzeyinin yeniden değerlendirilmesi gerekir.“ diye uyardı.
Dodik ve Sırp yetkililerin, eski Yüksek Temsilci Valentin Inzko’nun 23 Temmuz’da soykırım inkârını suç sayan bir yasa çıkartmasını boykot etmesi kararıyla başlayan siyasi kriz, Sırp lider Dodik’in ayrılıkçı söylemleriyle giderek büyüdü ve “Bosna Hersek’te yeniden savaş olur mu?” sorusunu gündeme getirdi.
Yüksek Temsilcilik Ofisinin yürürlüğe koyduğu tüm yasal değişiklikleri inkâr eden Dodik, Dayton Antlaşması’nın özüne dönülmezse ordu, yargı ve vergilendirme sistemlerinde radikal adımlar atacağını ifade etti. Dodik, ilk adım olarak da ulusal düzeyde yetkili Bosna Hersek İlaç ve Tıbbi Malzeme Kurumunun yetkilerini, Sırp Cumhuriyeti bünyesinde kurulacak yeni bir kuruma devretmeye ilişkin kanun teklifinin Sırp Cumhuriyeti Meclisinde kabul edilmesini sağladı. Entite düzeyinde kurulacak bir kurumun varlığı Sırp Cumhuriyeti’nin “paralel” bir devlet hazırlığında olduğu şeklinde nitelendirilirken, Dodik, daha da ileri giderek Avrupa Birliği ülkelerinin Sırp Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını desteklediğini iddia etti.
Dodik, genel başkanlığını yaptığı Bağımsız Sosyal Demokratlar İttifakı tarafından kabul edilen bildiri metninin basına sızmasıyla gündeme geldi. Bildiride, Sırp Cumhuriyeti’nin devlete ait bazı yetkileri kendi üzerine alarak özerklik derecesini artırmasına izin verilmemesi halinde Bosnalı Sırpların “kendi kaderini tayin hakkını“ devreye sokacağı ve Bosnalı Sırp kurumlarının Sırp olmayan devlet kurumlarını entiteden çıkaracağı ifadelerine yer verildi. Sırp askerlerin Bosna Hersek Silahlı Kuvvetlerinden ayrılarak entite ordusunun kurulmasını da kapsayan bildiride, Bosna Hersek Anayasa Mahkemesi ile Başsavcılığının kararlarının Sırp Cumhuriyeti’nde uygulanmaması vurgulandı.
Bosna Hersek’te neler oluyor
Bosna Hersek Cumhurbaşkanlığı Konseyi Sırp Üyesi Milorad Dodik’in Bosna Hersek’in küçük entitesi Sırp Cumhuriyeti’nin kendi ordusunu kurmak istediğini ifade etmesi akıllara “Bosna Hersek’te 1992 koşullarına mı dönülüyor?” sorusunu getirdi. Ayrıca Christian Schmidt, “Bosnalı Sırpların kendi silahlı gücünü oluşturması kırmızı çizgidir.“ dedi.Schmidt Bosna Hersek’in bölünmeye zorlanması halinde Sırbistan ve Kosova arasındaki gibi Batı Balkanlarda çözümlenmemiş çatışmaları alevlendireceği uyarısında bulundu.
Aralık 2021’de Bosna Hersek dâhilindeki iki entiteden biri olan Sırp Cumhuriyeti’nin devlet kurumlarından çekilerek sadece Sırp entitesine ait olacak paralel kurumlar oluşturulması sürecinde ilk somut gelişme yaşanmaya başladı. Bosna Hersek İlaç ve Tıbbi Malzeme Kurumu’nun Sırp Cumhuriyeti’ndeki yetkisine son vermek üzere kurulan Sırp Cumhuriyeti İlaç ve Tıbbi Malzeme Kurumu’na ilişkin yerel parlamento tarafından kabul edilen yasa, Sırp Cumhuriyeti Resmî Gazetesi’nde yayınlandı ve entite başkanı Zeljka Cvijanovic tarafından imzalandı. Bosnalı Sırp entite hükümetinin ilk kurduğu paralel kurumun, hükümetin yolsuzlukla suçlandığı “Oksijen” skandalı ile bağlantılı bir kurum olması ise dikkatlerden kaçmadı.
10 Aralık 2021 tarihinde Milorad Dodik’in çağrısıyla Sırp Cumhuriyeti entite meclisi toplandı. Oturumda Bosna Hersek devletine ait Silahlı Kuvvetler, vergi idaresi ve adli sistem kurumları gibi ortak kurumların yetkilerinin entite kurumlarına devredilmesine yönelik tasarı tartışıldı. Dodik, oturumda “İçinde bulunduğumuz zor durumları aşamazsak Bosna Hersek’in parçalanması ve Sırp Cumhuriyeti’nin ülkeden ayrılması kaçınılmaz.“ ifadesini kullandı. Sırp lider Dodik öncülüğünde toplanan Meclis, sunulan tasarıları kabul etti.
Dodik ve ayrılıkçı tehditleri
Ocak 2022’de Bosna Hersek’in sonbahardan itibaren zor günler geçirdiği gündeme geldi. Ülkedeki Sırp nüfusun lideri Milorad Dodik’in peş peşe gelen tehditkâr açıklamaları hem ülkede hem de çevre coğrafyada endişelere neden oldu. 90’lardan beri tansiyon hiç bu kadar yükselmemişti. Bölgenin Sırp milliyetçisi lideri Milorad Dodik, son elli yılın en kanlı savaşlarından birinin sonucunda zaten hassas bir konumda olan multietnik yapıdaki Bosna devletini parçalamayı seçti. Dodik öncelikle oksijen kriziyle ilgili özür dilemek yerine kendi ilaç ajansını kurduğunu ve Bosna topraklarının aşağı yukarı yarısını oluşturan bölgeyi merkezi hükümetten gelen müfettişlerin denetimine kapattığını duyurdu. Ardından bölgenin askerlerini Bosna’nın multietnik ordusundan çekip sadece Sırp askerlerden oluşan bir ordu kurma tehdidinde bulundu. Bu arada Bosnalı müfettişlerin yaptığı incelemede, kusurlu oksijen tüplerinin Dodik’in en yakın siyasi müttefiklerinden biri tarafından kontrol edilen bir şirketten geldiği ortaya çıktı. Bu nedenle birçok yabancı diplomat ve rakip politikacı, Dodik’in ayrılıkçı tehditlerinin asıl amacının dikkati yolsuzluk söylentilerinden başka yere çekmek olduğunu düşündü. Ancak hâlen çeyrek asır önceki savaşın gölgesinde yaşayan ülkede, birçok Bosnalı ulusal barışın tehdit altında olduğu endişesiyle yaşıyor.
Bosnalı Sırplar, yasak ve yaptırımlara rağmen Banja Luka’da ‘Sırp Cumhuriyeti Günü’nü kutladı. Bosna Hersek’teki iki entiteden biri olan Sırp Cumhuriyeti’nin kurulduğu 9 Ocak tarihinin anayasaya aykırı bulunmasına rağmen halka açık şekilde silahlı polis gücü geçit töreni ile ‘Sırp Cumhuriyeti Günü’ olarak kutlanması, ülkedeki Boşnaklar ve diğer etnik gruplar tarafından tepkiyle karşılandı. Bosnalı Sırplar, 9 Ocak 1992’de ‘Bosna Kasabı’ lakaplı Radovan Karadzic liderliğinde Bosna Hersek Sırp Cumhuriyeti kurduğunu ilan etmişti. Bu tarih aynı zamanda çoğunluğunu Müslüman Boşnakların oluşturduğu yüz binlerce insanın hayatını kaybettiği üç buçuk yıl süren Bosna Savaşı’nın başlangıcı olmuştu. Sırp nüfusun yoğun yaşadığı Banja Luka şehrinde düzenlenen geçit törenine öğrenciler, savaş ‘gazileri’, sporcular, terörle mücadele birimleri, jandarma ve atlı süvarilerin de yer aldığı sekiz yüzden fazla silahlı polis memuru katıldı. Binlerce kişinin katıldığı kutlamalarda Republika Srpska’ya ait kırmızı, mavi ve beyaz renkli bayraklar sallandı. Sırp Cumhuriyeti’ne atfedilen şarkılar söylendi. Ayrılıkçı söylemleriyle öne çıkan Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi Başkanı Milorad Dodik, geçit törenini izleyen kalabalığa hitaben yaptığı konuşmada, “Devlet olmadan Sırp halkına özgürlük yok.” ifadesini kullandı. Esasen Bosna Hersek Anayasa Mahkemesi, 2015 yılında dönemin Devlet Başkanlığı Konseyi üyesi Bakir İzzetbegoviç’in talebi üzerine “Sırp Cumhuriyeti” gününü “anayasaya aykırı” ilan etmişti. Sonrasında ayrılıkçı söylemleriyle bilinen Sırp lider Dodik, 2016’da entite sınırları içinde bir referandum yapmış, referandumda oy kullananların yüzde 99’u 9 Ocak’ın RS Günü olarak kutlanması yönünde oy vermişti.
Öte yandan Sırplar, Bosna Hersek ve Sırbistan’ın Sancak bölgesindeki birçok semtte Müslümanlara yönelik zulmü ve ırkçılığı öven marşlar söyledi.
Söyledikleri marşta şu ifadeler yer aldı: “Bütün Sırplar kutsal haç uğruna. Yugoviçiler gibi Kosova’ya gidecek. Kutsal vatanı savunmak için. Kutsal haç ve özgürlük adına, kutsal vatanı savunmak için. Krusevac (Sırbistan, Prizren (Kosova), Cetinje’den (Karadağ), Dubrovnik (Hırvatistan), Knin (Hırvatistan), Nevensinje’den (Bosna Hersek), Avala, Lovçen ve Şar dağlarına… Sırplar çağırıyor kalk ey Lazar (Kosova Savaşı’nda Osmanlı’nın karşısında yer almış Sırp prensi)”
Balkanlarda tırmanan gerilim nedeniyle halk, işgal korkusuyla evlerini terk etti. Sırpların Brcko kasabasındaki Boşnak yerleşimlerine gireceği söylentileri halkı tedirgin etti. Boşnaklar da evlerinden ayrılıp şehrin güneyine gitti. Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi’nin Sırp üyesi Dodik zaten oldukça hassas olan bu coğrafyayı tehlikeli sulara çekmenin peşinde. Şimdilerde asıl merak edilen şey; uluslararası güçlerin ve diğer ülkelerin ne yapacağı. Yine yıllar öncesinde olduğu gibi sessizce tanıklık mı edecekler, yoksa duruma en baştan el koyarak tüm ulusların mağdur olmasına engel mi olacaklar? Sanırım bunu zaman gösterecek.
Yener, D. (2020). Bosna Savaşı Srebrenica Katliamı ve Türk Romanı. İstanbul: Kriter.