Yükleniyor...
6 Şubat günü meydana gelen deprem dolayısıyla 9 – 11 Mart tarihlerinde deprem bölgesinde taziye, geçmiş olsun ziyareti ve tarımsal açıdan bir gözlem yapmak üzere Adana, İskenderun, Antakya, Şanlıurfa, Adıyaman, Pazarcık, Kahramanmaraş’ın özellikle Dulkadiroğlu Merkez İlçesi, Gaziantep, Nurdağı, İslâhiye ve Adana’ya Dr. Süleyman Karahan, Prof. Dr. S. Ahmet Bağcı ve Hanifi Bolat tarafından gerçekleştirilen deprem alanlarındaki inceleme ve gözlemler ile kişi ve kuruluşlarla yaptıkları bilgilenme-görüş alışverişi etkinlikleri sonunda aşağıdaki hususlar dile getirilmiştir.
2,6 milyonu aşan nüfusun yaşadığı kırsalda yaklaşık 270 bin kayıtlı çiftçi (işletme) var. Bu da tüm Türkiye’deki kayıtlı çiftçi sayısının yüzde 13’ünden fazlasına denk geliyor.
Tarım alanlarının yüzde 16’sı bölgede. Depremin vurduğu 10 il tarımda önemli bir paya sahip. Dünya Gazetesi’nin haberine göre, Türkiye’de tarım yapılabilen alan 238,5 milyon dekar. Bu alanın yüzde 16,2’si, yani 35,8 milyon dekarlık bölümü depremzede 10 ilde bulunuyor. Bu iller içinde en fazla tarım alanına sahip olan 11 milyon dekarla Şanlıurfa. Onu 5,8 milyon dekarla Diyarbakır, 5 milyon dekarla Adana, 3,6 milyon dekarla Kahramanmaraş, 3,5 milyon dekarla Gaziantep ve 2,4 milyon dekarla Hatay izliyor.
Tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerin ekildiği alanların on ildeki toplam büyüklüğü 25,6 milyon dekarla ülke genelinin yüzde 15,5’ini oluşturuyor. Ülkedeki tüm sebze bahçelerinin de 1,1 milyon dekarla yüzde 15,2’si bu illerde. Meyveler, içecek ve baharat bitkileri ekim alanlarında ise on il 9,3 milyon dekarla dörtte birlik bir paya sahip.
Buğday, arpa gibi tahılların üretildiği alanlarda açık farkla Şanlıurfa, Diyarbakır ve Adana, sebze bahçesi alanında Adana ve Hatay, meyve alanlarında ise Gaziantep öne çıkıyor.
Türkiye’nin toplam tarım ve ormancılık ürünleri ihracatının yaklaşık beşte birini depremzede 10 il gerçekleştiriyor. Bu iller içinde Gaziantep, Türkiye’nin 34,2 milyar dolar olan toplam tarım ve ormancılık ihracatının yüzde 11,8’ini tek başına sağladı. Toplam yıllık tarım ihracatında Adana yüzde 2,5, Hatay yüzde 2,4, Malatya yüzde 1 pay aldı. [1]
Bölgedeki besihanelerin genellikle küçük ve orta boy “dam” lardan oluşmakta olduğu ve bu damların önemli bir bölümünün yıkılması nedeniyle zararın büyük olduğu ifade edilmektedir.
Kırsalda bazı çiftçilerin evleri yıkılmış, bazı çiftçiler yaşamını yitirmiştir.
Fay hattının üzerinde olduğu anlaşılan köylerdeki çok sayıdaki evin depremle birlikte önemli ölçüde yerle bir olduğu, köylülerin kendi olanakları ile kiraladıkları araçlar ile yıkımı gerçekleştirmeye çalıştığı, kimi depremzedelerin kendi olanakları ile satın aldıkları konteynerler için yer hazırladığı, mağdur olan köylülerin şimdilik AFAD tarafından sağlanan çadırların yanında hayırseverlerin sağladığı çadırlarda kalınmakta olduğu aktarılmıştır.
Bazı bölgelerde büyük baş, küçükbaş, kümes hayvanı, arı, balık kaybı yaşandığı ilgililerce ifade edilmiştir.
Üreticiler tarafından karşılanması mümkün olmayan çadır ve yem ihtiyacına yönelik tespitlerin yapıldığı ve yardımlara başlandığı, süt toplama, kesilmesi gereken hayvanların satın alınması işlemlerinin Et ve Süt Kurumu (ESK) tarafından koordine edildiği, bölgeyi terk etmek zorunda kalan depremzedelere ait olan veya bakacak kimsesi olmaması sebebiyle ortada kalan büyükbaş ve küçükbaş hayvanların, TİGEM tarafından korumaya alındığını ve bunların her türlü ihtiyaçlarının karşılandığı belirtilmiştir. [2]
Bölgedeki bazı barajların depremde zarar gördüğü için boşaltılmak zorunda kalınması hem bölgedeki su sıkıntısının artmasına hem de barajlarda yapılan balıkçılık faaliyetlerinin durmasına yol açmıştır. Örneğin Sultansuyu barajının bentlerinde çatlaklar oluşması ve boşaltılması nedeniyle 100 tonun üzerinde yetişmiş balığın yanı sıra 14 milyon yavru balık telef olmuştur” [3]
Bölgedeki hayvan yetiştiricilerine kamu ve özel kuruluşlar tarafından yemler bağış olarak karşılanmakta birlikte yem teminin sürdürülmesi konusunda endişeler olduğu; hayvanların barınma, su ve yem sıkıntısı çektiği; süt sağımının yeterince yapılamadığı, bazı önlemler alınsa da sağılan sütlerin yeterince değerlendirilemediği, büyük süt firmalarının süt hijyeni ve standardı noksanlığı yönünden süt alımından imtina ettikleri, Kızılay’ın yakında süt alımına başlayıp paketleme işine gireceği; bölgedeki yetiştiricilerin bakamadıkları hayvanları bir an önce ucuz fiyatla satarak elden çıkarmaya çalıştığı, ancak şimdilik belli durumun bir dengeye geldiği Bakanlık yetkilileri ve çiftçilerce dile getirilmiştir.
Afetlere dayanıklı ahır, ağıl ve makine parklarına hız verilmeli. Evleri yıkılan, hasar görenlerin üretimlerine devam edebilmeleri için güvenli yaşam ortamları sağlanmalı. Afetlere dayanıklı kırsal mekânsal planlamaya hız verilmelidir. [4]
Hayvan kayıpları ile yıkılan ahır, ağıl ve kümeslerin tespitlerine hızla devam edilmeli. Hayvanların barınabilmesi için uygun nitelikli yeterli çadır ihtiyacı hızla karşılanmalı. Hayvan yemi ihtiyacının karşılanması çalışmaları artarak devam etmeli. Yaralı hayvanların tedavilerine öncelik verilmeli. Kurtarılan hayvanların elden çıkarılmasında fırsatçılığa izin verilmemesi için sıkı tedbirler alınmalı. Süt hayvanlarından toplanan sütlerin değerlendirilmesine yönelik tedbirlere devam edilmeli. [2]
Önemli miktarda tarımsal araç, gereç ve iş makinesi enkaz altında kalarak kullanılamaz durumda olduğu ve zarar görmüş olmakla birlikte alanda bir şekilde tarımsal işlerin yürütülebildiği belirtilmiştir.
Ancak bölgede kalıp ekimini yapmak isteyen üreticilerimiz için traktöre, pulluğa, ekim makinalarına, silo ve depo teminine hız verilmelidir.
Burada tarımsal anlamda uzun vadeli destekler ve krediler verilmelidir. İnsanlar bölgeyi terk ederse, geri dönme şansları olmayacaktır.[5]
Ortak makine parkı ve tarımsal üretim yapılmasına yönelik işletmecilik anlayışının tapu-ÇKS kaydına bakılmaksızın geliştirilmesi gereklidir.
Mart ayından sonra başlayacak bitkisel üretimin devam edilebilmesi için hükümetin ek bütçe ile olanakları yetersiz olan insanların tarımsal desteklemeleri arttırılmalıdır. Bitkisel üretimi güvenceye almak için gübre, mazot, ilaç, tohum ve depolama için somut destek sağlanmalıdır. KDV sıfırlanmalı veya minimalize edilmeli. Üreticilerin, çiftçilerin varsa borçları ertelenmelidir. BAĞ-KUR, SSK prim ve sigorta taksit ödemeleri ötelenmelidir. Öncelikle tarımsal desteklemelerin kamu eliyle koordineli olarak yapılması gerekiyor. Bu desteklemeler önemli ancak daha sistematik ve bütünlüklü bir ihtiyaç ve çözüm desteği gerekiyor.
Hatay bölgesinde buğday alanları Amik Ovası arka planda
Tarlada bekleyen işler; buğday ve arpada üst gübreleme, yabancı ot mücadelesi yapılacak. Pamukta toprak işleme zamanı geliyor. Mercimekte yabancı ot mücadelesi, domates, patlıcan, biber, karpuz gibi sebzelerde toprak hazırlığı, marulda ekim dikim faaliyetleri, soğan ve sarımsakta toprak işleme, ekim, dikim, gübreleme gibi işlemler bekliyor. Antep fıstığında toprak işleme ve ekim zamanı. [6]
Fiyat ve yetiştiricilik bakımından risk taşıyan bazı bitkilerin ekiminde azalma olabileceği beklenmektedir. Bunların başında pamuk, tütün gibi yoğun işçilik ve donanım isteyen ürünler gelmektedir. Bu ürünlerin üretimlerindeki azalmaları önlemek amacıyla prim desteklerinin arttırılması düşünülmelidir.
Son yıllarda yaşanan ve küresel iklim krizine bağlı olarak daha da etkin olacağı tahmin edilen kuraklık riski ve sulama suyu kısıtına bağlı olarak bölgede yetiştirilmesi için fazla su kullanılan mısır üretimi yerine oldukça fazla miktarda ithal edilen soya üretimini teşvik edilmesi ve bunun için de ürün, prim, tohumluk kullanımı vb. desteklerin göreceli olarak artırılarak ekim sezonu öncesi en kısa zamanda açıklanması önemli ve stratejik bir konu olarak bölge borsa yetkilileri ve diğer paydaşlarca ve tarafımızca da önerilmektedir.
Uzmanlar, inşaat molozlarının tarım arazilerinin üzerine veya yakınına atılmasının yalnızca gıda ürünlerine değil çevreye de benzeri görülmemiş zararlar verebileceği konusunda uyarıda bulunurken, depremden etkilenen 11 ilde devam eden enkaz kaldırma çalışmaları gıda güvenliğini gündeme getirdi.
Sahaya veya tarım arazilerinin çevresine moloz dökülmesinin geri dönüşü olmayan sorunlara yol açacağı, tehlikenin sadece tarım arazileriyle sınırlı kalmayıp su kaynaklarını ve biyolojik çeşitliliği de etkileyeceği konusunda uyardılar.
Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Baki Remzi Suiçmez, molozların bir kısmının nehir yataklarına ve tarım alanlarına döküldüğünü doğruladı.
Enkaz kaldırmanın sosyal ve çevresel maliyetleri çok yüksek olabilir. .[5]
Tarım yapılan topraklar, özellikle alüvyal ovalar, yumuşak zemine sahip oldukları için inşaata uygun olmayıp yapılaşmaya açılmamalı. Kahramanmaraş depremleri tarım alanlarının rant ve çıkar uğruna betonlaşmasının ağır faturasının ciddi can ve mal kayıpları olduğunu bir kez daha gösterdi. [2]
Kentsel ve kırsal yıkılan alanların yeniden inşasına yönelik yer seçimi arayışlarında tarım arazilerinin amaç dışı kullanımına izin verilmemelidir. [7]
Çiftçimizin toprağını satmadan, göç etmeden tarım ve kırsal kalkınma desteklerinin acilen ve süratle harekete geçilmesi hepimizin ortak geleceği ve gıda güvencesi için önem arz ediyor. Kırsaldaki insanlarımızı tarımdan vazgeçmemelerini sağlamanın yolu tarımsal üretimi sürdürülebilir kılmaktan geçiyor. [8]
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi’ne ait ceviz-badem araştırma ve çiftçi uygulama alanı olarak kullanılan, KSÜ Sert Kabuklu Meyveler Uygulama ve Araştırma Merkezi (SEKAMER) bir kısmının (120 dekar), uzmanların zemininin inşaata uygun olmamasını iddia etmesine rağmen, toplu konut alanı olarak belirlenmesi, önceki yanlışların tekrarı gibidir ve kabul edilebilir değildir.
Benzer şekilde kamuoyunda büyük tepki toplayan Adıyaman’da ekili tarla üzerinde deprem evleri inşaatı, tarım ve gıdanın geleceğini görememenin ve plansızlığın açık bir örneği olmuştur.
Şanlıurfa’da Harran Üniversitenin 1. Sınıf tarım arazisi olan Eyyubi’ye Kampüsündeki araştırma alanında konteyner yerleşim yapılıyor. Konteyner alanı için uygun alanı üniversite önermiş ve alanın hemen karşısında Belediyenin makine parkı olmasına rağmen, kısa bir görüşle yakın diye bir emrivakiyle burada inşaata başlamışlar. İnşallah konteyner yerleşim sonrasında buraya çökmeye çalışacak yerel kişilere bu fırsatı vermezler. Bölgeden geçen karayolu çevresindeki tarım arazilerinin bedellerinde fahiş artışlar düşünüldüğünde zaman içinde geniş çaplı tarım arazilerinin iş merkezleri ve benzeri inşaatlar için sorumsuzca kullanılabileceğinin bir işareti olabilir. Şimdiden merkezi ve yerel yönetimlerin tavizsiz olarak bu suiistimale meydan vermeyecek tedbirleri alması gerekir.
Deprem riski yüksek düz ve alüvyal kent alanlarının park ve kısmen tematik meyve bahçeleri, meyve ve süs bitkileri fidanı üretim bahçeleri şeklinde tanzim edilmeleri uygun olacaktır. Bunlar yapılırken mevcut kent alanı belli özelliklere haiz olacak şekilde küçük olarak yeniden inşa edilmesi ve çevrelerinde de uydu kentler oluşturulması planlanabilir.
“Köy- Kent Projesi”, “Tarım-Kent Projesi” gibi sosyal ve ekonomik koşullar göz önüne alınarak, belirli köy kümelerinin oluşturulması, bu küme içerisinde yer alan köyler arasında işbirliği ve uyum sağlanarak kırsala-köye götürülecek temel hizmetlerin planlı olarak ulaştırılması, daha sağlıklı bir yerleşim düzeni oluşturulması ve kırsalda yaşayanların ve köylülerin yerlerinden olmaksızın kentlerdeki olanaklara ve uygarlığın sağladığı fırsatlara ulaşmalarına yardımcı olunmasını, şu anda köylerinde yaşayan veya kırsala-köylerine geri dönecek genç ve emekli olmuş insanlara yeni ve alternatif iş olanaklarının sağlanmasını, atıl kalan kaynakların bölge ve ülke ekonomisine kazandırılmasını güncel anlayış ve ihtiyaçlara uygun olarak adı da “KIR-KENT®” veya “KIRSAL-KENT®” olacak yeni bir proje ile bölgede pilot stratejik çalışmaların başlatılması uygun olur.
Kırsal alan, köy evlerinin depreme dayanıklı ve güneş enerjisi sistemi olan park ve damlama sulama sistemi kurulmuş meyve-sebze bahçesiyle yapılıp hak sahibi olanlara teslim edilmesi ve kişilerin yeni yaptıracakları evlerinin de bu imar sistemine uygun yapılmasının sağlanması ve desteklenmesi gerekir.
Toplu kırsal-köy yerleşimlerinde ahır ve ağılların ve bunların gübreliklerinin çevreye vermiş olduğu koku ve estetiğe uygun olmayan görüntüler dolayısıyla; evlerin yanlarında değil de köyün belli yerlerinde konumlandırılması önerilir.
Tarım sigortaları ile çiftçilerin üretim aşamasındaki kayıplarını karşılamak ve üretime teşvik etmek amaçlanmaktadır.
Çağdaş bir risk yönetim biçimi olan Tarım Sigortaları Havuzu (TARSİM) ile, çeşitli risklere maruz kalan üreticilerin ürünleri güvence altına alınarak sürdürülebilir bir üretim hedeflense de 2009 yılına kadar bir artış sağlanmış ancak bu istenilen düzeyde gerçekleşmemiştir.
TARSİM’in yürürlüğe girmesi ile, 5254 sayılı “Tabii Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere Yapılacak Tohumluk Yardımı Hakkında Kanun” ve 2090 sayılı “Tabii Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere Yapılacak Yardımlar Hakkında Kanun” yürürlükten kaldırılmıştır.
Bu nedenle, üreticilerimizi tabii afetlere karşı himaye edecek yegâne kurum TARSİM olarak görünmektedir. İstatistiki verilerin yetersizliği, tapu kayıtlarındaki hukuki problemler, üreticilerin kültürel ve ekonomik durumu, eğitimli sigorta personeli eksikliği, sigortaya duyulan güvensizlik, prim desteklerinin yetersizliği ve benzeri konular Tarım Sigortası sektöründe karşılaşılan en önemli sorunları oluşturmaktadır.
Depremi müteakip, TARSİM’den yapılan açıklamaya göre bitkisel ürün sigortalarında Türkiye ortalaması %22 civarında, deprem bölgesinde sigortalılık durumuna baktığımızda Osmaniye’de %29, Adıyaman’da %20, Adana’da %26 civarında olduğu görülmektedir.
Hasar ihbar adedinin şu ana kadar 5.000 ihbarı bulduğu, 948 dosya için 11 Milyon Türk Lirası hasar ödemesi yapıldığı, bilahare sigortalılara 24 Milyon Türk Lirası daha hasar ödemesi yapılacağının planlandığı yine TARSİM yetkilileri tarafından ifade edilmiştir.
Tarımsal krediler ile ilgili olarak; T.C Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerince kullandırılan kredilerin uygun şartlarda yapılandırılması yeni kullandırılacak kredilerde kredi faizlerinin deprem bölgesi çiftçilerine münhasır devlet tarafından sübvanse edilerek çiftçilerin üretime tekrar kazandırılması sağlanmalıdır.
Deprem bölgesinde üretilen ürünlerin pazarlanması/değerlendirilmesinde kurum ve kooperatifler etkin rol almalıdır. Bölgede işlenecek tarımsal ürün ve gıdaların bölge insanının ihtiyaçlarının karşılanmasına katkı sağlayacaktır.
Bölgede çok sayıda Tarımsal Sanayi Tesisi ya tamamen veya kısmen zarar görmüştür. Bu tesislerin bir an önce çalışır hale getirilmesi bölgede yetiştirilen ürünlerin değerlendirilmesi açısından son derece önemlidir. İşletme sahipleri bu konuda cesaretlendirilmeli ve desteklenmelidir.
Sadece Kahramanmaraş Türkiye iplik üretiminin yarısını karşıladığı ve tesislerde ciddi hasarlar olmuş olduğu göz önüne alındığında bölgeyi tekrar cazibe merkezi hâline getirmenin gerekli olduğu daha iyi anlaşılabilir.
Sulama kanal ve kanaletlerinde deprem zararlarının araştırılıp tamir edilmesini, sulama kuyularında oluşabilen zararların ve su çekilmelerinin izlenmesi ve gerekli bakımların yapılmasını, bahar sulama mevsimi için gerekli hazırlıklarının yapılmasını, mümkünse deprem bölgesinde sulama ve elektrik ücretlerinin belli bir zaman alınmamasını ve sulama suyu kullanım borçlarının affedilmesinin uygun olacağı değişik yetkililerce önerildi.
Sulama kuyularının ve sulama sistemlerinin durumu acil gözden geçirilmelidir. Yeni sulama sistemlerinde kapalı sisteme geçilmesi projelendirilmelidir.
Kuraklık bölgede önemli bir problemdir. Adana, Hatay ve Kahramanmaraş da bile kuraklık şu anda tarımsal üretimi tehdit eder durumdadır. Son günlerdeki yağan yağışlar yeterli olduğu takdirde muhtemel zararın etkisi azalabilir. Yağışlar yeterli olmadığı takdirde üreticiler alternatif ürünlere yönlendirilmelidir.
Adı geçen ekip bölgeden ayrıldıktan sonra bölgede düşen aşırı yağışlar özellikle Şanlıurfa ve Adıyaman’da ölümlere neden oldu. Şanlıurfa’da yıllık toplam yağış miktarı 459 mm civarında olup 15.03.2023 günü Şanlıurfa merkeze 113 mm yağış düşmüştür. Yıllık yağışın ¼’ü bir günde yağmıştır. Son yıllarda ülkemizin değişik bölgelerinde şahit olduğumuz “yıllık yağış dağılımlarındaki düzensizliğe” tipik bir örnektir. Son yıllarda dünyada ve ülkemizde artan sıklıklarda görünen düzensiz yağışların “İklim Değişikliğinden” kaynaklandığı konusunda bilim adamları arasında hâkim bir görüş vardır. Bu toplumun günlük hayatını olumsuz etkilediği gibi tarımsal üretimde verimliliği sınırlayan bir problem olarak durmaktadır.
İslahiye yöresinde volkanik taş kümelerinin arazideki görüntüsü – Taş temizleme ile ilgili bölgede bir proje yürütülebilir.
Özellikle Hatay’ın, Maraş’ın ve Adıyaman’ın belirli tarım ürünleri üretimi ve sanayisi ile kültürel objeler-turizm bakımından öncelikli ve özellikli bölge olmasının sağlanması önerilir.
Yerel ürünlerin paketlenmesi ve işlenmesine yönelik ortak girişimlerin, birlik-kooperatiflerin teşvik edilmesi gereklidir.
Bölgede Coğrafi İşaretli tarımsal ürünlerin çoğaltılması ve bunların üretilerek yurtiçi ve dışında etkin pazarlanmasının sağlanması deprem dayanışması duygusuyla etkin sonuç verebilir.
Yaşanan bu doğal felaketin insan zihninde yarattığı ağır travmalar, duygularımızda da kırık faylar yaratmaktadır. Çoğu insan ağlayarak memleketlerini terk ettiğini belirtiyorlar. Bu tür duyguların Antakya, İslahiye, Adıyaman, Elbistan, Malatya ve Pazarcıklı vatandaşlarımızın ifadelerinden duyuyoruz. (İ. Ortaş- iortas@cu.edu.tr)
Aile büyüklerini kaybeden, tarımsal hafızaya tam olarak vakıf olamayan aile fertleri var. Tüm bunları düşünerek belirli bir süre tamamen orada kalacak bölgeyi, bölgede üretilen ürünleri bilen tarım danışmanları, veteriner hekimler görevlendirilmeli. [6]
Ancak asıl sıkıntının tarımsal üretimde yer alan insan kaynağında yaşanabileceği görülüyor. Çünkü tarımsal üretimde olan çok sayıda insan da yaşamını yitirdi, bir kısmı yaralandı. Yine yakınlarını yitiren insanların bir dönem çalışmalarını yürütebilecek psikolojide olamama ihtimalleri var. Bunlar dışında depremden etkilenen illerin kırsalından farklı illere kalıcı veya geçici süreyle yaşanabilecek bir göç dalgası tarımsal üretimdeki emek gücünü ciddi oranda azaltabilir. [9]
Teknik elemanlar ve veteriner hekimler üreticileri olduğundan daha sık ziyaret etmelidir.
Bölge tarım teşkilatlarına diğer bölgelerden teknik eleman desteği arttırılmalıdır, bölgedeki teknik elemanlara moral-motivasyon destekleri verilmelidir.
Bu ihtiyaç için yeni bir dış göç nedeni olmamalıdır. İhtiyaçlar çerçevesinde çadır kentlerde yaşayan, bölgede bulunan uzaktan eğitimde olan üniversite öğrencileri ve yarı açık cezaevlerindeki hükümlüler bir proje dâhilinde kısa bir eğitim ile sektörde değerlendirilebilir. Bu çalışma istihdama yönelik olduğu kadar insanların rehabilitasyonuna da katkı sağlayacaktır. Bütün bunlar gönüllülük esasına göre yapılmalıdır. İşçilik konusunda en yoğun talebin meyvecilikte olabileceği; Malatya, Elazığ, Adıyaman’da kayısı, badem ve nar; Adana Hatay Osmaniye’de narenciye, Gaziantep ve Şanlıurfa’da ise fıstık bahçelerinde bu tür problemler yaşanabilecektir.
Yerel tarım iş gücünün eğitimlerinin sağlanacağı meslek kursları ve okullarının açılması düşünülebilir.
Bitkisel üretimde sahipsiz kalan arazilerin, bölgeden veya bölge dışından gelip bu arazilerin işletilmesini sağlayabilecek olanlar için özel organizasyonlar yapılması ve üretimin sürdürülmesi planlanabilir.
Bölgede tarımsal Ar-GE, yükseköğretim ve çiftçi yayımında yeni bir pilot çalışmada model oluşturacak bir Gıda-Tarım Üniversitesi oluşumunun sağlanması önerimiz, Şanlıurfa Harran Üniversitesi’nin bazı öğretim üyeleri ile yapmış olduğumuz değerlendirmede uygun görüldü.
KAYNAKLAR: