28.04.2025

Erikli’den Gelibolu’ya bakarken

Erikli’de ben de o kahramanlarla birlikte düşmana süngü sallar, kurşun sıkar, onlarla birlikte hayallere dalarım… O topraklara baktıkça başka bir şey düşünmek çok da mümkün olmaz doğrusu.  Bu vatanı bize emanet edenlere rahmet olsun…


Her yıl haziran ayında Keşan’a giderim. Haziranda havaların ısınmasıyla deniz de ısınmıştır, insanlar denize girmeye başlar. Ben fazla girmiyorum. Eşim de girmez. Ama ikimiz de deniz hayranıyız. 

Haziran ayında Erikli ısınır, haziran ayında yağmur da yağar, ancak halk mayıstan itibaren gelmeye başlar. Kısa sürede yazlıkçılar sahili doldurur.

Evimiz sahile çok yakındır, ancak 50 ila 60 metre yüksektedir. Balkonundan suya girenleri, denizde kayıklarıyla dolaşanları, hız yapanları izleriz. Bunları izlemek beni her zaman eğlendirir. Akşam olunca otomobilimizle sahile ineriz. Otomobili eşim kullanır. Benim de ehliyetim var, fakat 4-5 senedir kullanmıyorum. 

Erikli sahili, Türkiye’nin en güzel sahillerinden birisidir. Denizin içinde tatlı su kaynağı vardır. Keşan belediye başkanından dinledim; büyük denizcilerimizden Piri Reis, Saros Körfezi’ne geldiğinde, gemilerini bu kaynaktan çıkan suyla doldururmuş. Bu bir rivayet, doğru olmayabilir, ancak denizin ortasından çıkan bu tatlı suyun gür olduğu muhakkaktır. Bu su sebebiyle deniz temizleniyor, daima temiz kalıyor. 

Ama ben daha çok karşımızdaki yarımadayı seyretmeye dalarım.

Erikli’den görünen tarih 

Çanakkale kara savaşlarının yapıldığı Gelibolu Yarımadası tam karşımızdadır. Gelibolu Yarımadası’nın tam karşımızda olması beni hep Çanakkale kara savaşlarının yapıldığı günlere götürür.

Birinci Cihan Savaşı’nda Almanya bizim müttefikimizdi. Karşımızda da İngiltere başta olmak üzere, Fransa, İtalya, Sırbistan, Rusya, Yunanistan, Portekiz ve Romanya vardı.

İngiltere, 1915 yılında Çanakkale Boğazı’na saldırmayı planladı. Amaçları Çanakkale Boğazı’na geçmek, İstanbul’u ele geçirmekti. O günün en güçlü donanmasına sahipti. Fransa’nın donanması da güçlüydü. Bu güçleriyle boğazı zorlanmadan geçeceklerini ve İstanbul’u işgal edeceklerini düşünüyorlardı.

Çanakkale Boğazı’nın geçilmesi ve İstanbul’un işgal edilmesi kendileri için iyi düşünülmüş bir plandı. Almanya, savaşta başarılı olamamıştı. İtilaf devletlerinin bu planı başarılı olsaydı savaş dört yıl uzamaz, kısa zamanda sona ererdi. 

İtilaf devletlerinin çok güvendikleri donanma, 18 Mart 1915 günü boğaza geçmek üzere taarruza geçti. Adeta yüzen kale olan gemiler, boğazı doldurdu. Türk siperlerine bomba yağdırmaya başladılar.

Tabyalarımızın çoğu gemilerin ateşi sebebiyle çöktü, ama ateşin çökerttiği tabyalarda dimdik ayakta olan yiğitlerimizin azmi vardı. Fırsat buldukça onlar da isabetli top atışlarıyla itilaf devletleri donanmasını rahatsız etmeye başladı. İsabetli atışlar yapıyorlardı. Kahramanlarımız arasında, 275 okkalı gülleyi insanüstü bir güçle sırtlayıp topun namlusuna süren Seyit Onbaşı da vardı. 

Sonunda, bu muazzam armada boğazı geçemeyeceğini anladı. Çok gemi yaralanmıştı. İngiliz amirali, donanmasına ricat emrini verdi. Batmayan yaralı gemiler, boğazın başlangıcında Türk topçu ateşinin ulaşamayacağı yerde olan Karanlıkdere’ye sığındılar. Bunlar da bir gece evvel İngiliz gemilerinin arasından görünmeden geçen Nusret Mayın Gemisi’nin karanlık dereye döşediği mayınlara çarptı ve battı.

Fakat İtilaf devletleri Çanakkale Boğazı’nı geçmekten vazgeçmedi. Boğazı karadan geçebileceklerini ve İstanbul’u işgal edebileceklerini düşünüyorlardı. 25 Nisan 1915 günü karaya asker çıkardılar.

Boğazı korumakla görevli komutanlarımız düşmanın nereden çıkarma yapacağını çok iyi görmüş, çıkarmayı önlemek için oralara çok iyi tahkimat yapmıştı. İtilaf kuvvetlerinin buradan çıkarma yapması imkânsız denecek kadar zordu, fakat boğazı korumakla görevli kuvvetlerin başkomutanı, müttefikimiz Almanya’nın bir mareşali olan Liman von Sanders’ti. Çıkarmanın Saros Körfezi’nden yapılacağına inanıyordu. Bizim komutanların, çıkarmanın yapılacağını düşündükleri nokta için hazırladıkları savunma tertibatını yıktırdı, Saros Körfezi’ne çekildi. Orada İngilizlerin çıkarma yapmasını bekledi.

Yarbay Mustafa Kemal, 25 Nisan 1915 günü, kuvvetlerine tatbikat yaptırmayı düşünüyordu. Tam bu sırada İtilaf devletleri çıkarma yapmışlardı. Sahili korumakla görevli albay, Mustafa Kemal’e telefon etti. Düşman, karaya çok asker çıkarmıştı. Kuvvetlerinin bir bölüğünü yardım için göndermesini istedi. 

Yarbay Mustafa Kemal, çıkarma alanına baktı ve durumu anladı. Düşman karaya çok büyük kuvvet çıkarmıştı. Bu kuvvet, süratle Kabatepe’ye ilerliyordu. Koşar adım Kabatepe’ye ulaştı. Düşman kuvvetleri Kabatepe’ye hâkim olurlarsa, çıkarmanın ilk günü Çanakkale’ye ulaşır ve İstanbul yolunu açardı. 

Mustafa Kemal Kabatepe’ye ulaştığında bizim asker kaçıyor, İtilaf devletleri askerleri arkasından kovalıyordu. 

Mustafa Kemal “Niçin kaçıyorsunuz?” diye sordu. Asker, “mermimiz kalmadı” dedi. Mustafa Kemal “Süngünüz var. Asker, süngü tak yere yat!” emrini verdi. Türk askerinin mevziiye girdiğini gören düşman da yere yattı. Düşmanın duralaması, Mustafa Kemal’e istediği zamanı kazandırdı. Bu sırada takviye kuvvetleri yetişmiş, savaşa hazır hale gelmişti. 

Mustafa Kemal ordu komutanına ulaşmak istemiş, ulaşamamıştı. Esat Paşa’nın kurmay başkanı Fahrettin Altay’a ulaşmış, bilgi vermişti. 

Mustafa Kemal’in durumun vahametini görmesi, doğrudan inisiyatif kullanması çok önemlidir. Her komutan bu kararı veremez, fakat verdiği karar doğruydu. 

Kuvvetlerini hazırladı, düşmana hücum etmeden önce askerlerine durumu anlattı: “Burada hepimiz şehit olabiliriz, fakat biz ölünce yerimize başka birlikler gelir, size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum” dedi. 57’nci Alay’ı hücuma kaldırdı. 57’nci Alay’ın hücumu çok şiddetli olmuş, düşman geriye püskürtülmüştü. 

O gün Yarbay Mustafa Kemal, İtilaf kuvvetlerinin Çanakkale yolunu aşmasına mâni olmuştu. Devam eden günlerde Mustafa Kemal her cephede düşmanın önünü kesmiş; ordu komutanı, Liman Von Sanders tarafından cephe komutanı yapılmıştı. Cephe komutanı olduğunda da düşmanı kesin olarak mağlup etmiştir. 

Mustafa Kemal, “Ordu komutanlığından mağlup olan İtilaf kuvvetlerinin çekilmelerine izin vermeyelim, hücum edelim, hepsini denize dökelim” diye teklifte bulunmuştur. Her nedense ordu komutanı bu teklifi kabul etmemiş, itilaf kuvvetleri sessizce çekilip gitmişlerdir. Halbuki bunların yaptığı çıkartma sebebiyle on binlerce Mehmetçik şehit olmuştur. Liman Von Sanders burada düşman kuvvetlerini adeta korumuştur.

*  *  *

Erikli’de ben de o kahramanlarla birlikte düşmana süngü sallar, kurşun sıkar, onlarla birlikte hayallere dalarım… O topraklara baktıkça başka bir şey düşünmek çok da mümkün olmaz doğrusu. 

Bu vatanı bize emanet edenlere rahmet olsun…

Yazar

Talat Şalk

Peki ben ne yapabilirim?
Bizi okuyor, beğeniyor ve “Peki ben ne yapabilirim?” diye soruyor musunuz? Bağış yaparak bizi destekleyebilirsiniz. Bağışlarınızla faaliyetlerimiz daha sık, daha geniş ve daha etkili olacaktır. TIKLAYINIZ!

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar