Yükleniyor...
Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz ile emekli jandarma Albay Atilla Uğur’un bir sohbetini dinledim. Cem Gürdeniz Libya’yla yaptığımız deniz anlaşmasının önemini anlatıyordu ”Libya bizim için çok önemlidir, Libya ile ilişkilerimiz, dostluğumuz devam etmelidir. Ayrıca Turgut Reis’in türbesi de Libya’dadır. Libya’daki Turgut Reis Türbesi bizim için en az Suriye’deki Süleyman Şah Türbesi kadar önemlidir. Bu sebeple de Libya’yı kendi hâline bırakamayız.” diyordu.
Cem Gürdeniz’in bu konuşmasından sonra Turgut Reis ile ilgili yazmaya karar verdim.
Turgut Reis Menteşeli Veli adında fakir bir çiftçinin oğludur. Turgut, çocuk yaşlarında denizi sevmiştir, babası da oğlunun denize olan tutkusunu sezmiş, onu çiftçi olmaya zorlamamıştır. Delikanlılık yaşına geldiğinde bir korsan gemisine tayfa olarak girer. Kısa süre sonra gemi kaptanı olur, Batı Akdeniz’e yelken açar. Hristiyan kaptanların korktuğu bir isimdir. Kaptan Dragut olarak Hristiyan kaptanlarının, İspanya ve İtalya sahillerinin korkulan kişisi olarak anılır.
Turgut Reis’in asıl amacı, Batı Akdeniz’e kendisinden evvel açılan ve Cezayir’de müstakil bir Türk devleti kuran Barbaros kardeşlere katılmaktır. Batı Akdeniz’deki bütün Türk korsanları Barbaros kardeşlerin sancağı altında birleşmişlerdir.
Turgut Reis Cerbe Adası’na gelir. Tunus’a 40 kilometre uzaklıkta olan Cerbe Adası’nın bir Arap emiri varsa da, adanın asıl hakimi Barbaros kardeşlerdir.
Turgut Reis Cerbe Adası’na geldiğinde, adada Hızır Barbaros bulunmaktadır. Hızır Reis ile Turgut Reis burada tanışırlar. Turgut Reis bundan böyle Barbaros kardeşlerin hizmetindedir. Hızır Reis, yeni tanıştığı Turgut Reis’teki cevheri, yüksek ahlakı görür, kendisinden çok genç olan Turgut Reis’i sevmiştir.
Barbaros kardeşler şahsi yetenekleriyle Cezayir’de müstakil bir devlet kurmuşlardır. Bir kolunu Becaye Muhasarası’nda kaybeden Oruç Reis Cezayir sultanıdır. Fakat ne Oruç Reis’in ne de Hızır Reis’in gözü sultanlıktadır. Barbaros kardeşler, devletlerinin ve dinlerinin düşmanı olan Hristiyan devletlere denizlerde amansız bir savaş açmışlardır. Ayrıca bir avuç Türk levendiyle Batı Akdeniz’de tutunamayacaklarının bilincindedirler. Batı Akdeniz’deki Müslüman emir ve şeyhler de Türklerden çok Hristiyan devletlere yakındır. Türklere karşı Hristiyan devletlerle iş birliği yapmaktan çekinmemektedirler.
Oruç Reis, Yavuz Sultan Selim’e elçi gönderir. Yavuz Mısır seferindedir. Baba Oruç’un elçilerini Mısır’da kabul eder. Oruç Reis, Osmanlı Devleti’ne bağlı olduğunu bildirmekte, Batı Akdeniz’de dininin ve devletinin düşmanlarına karşı açtığı savaşı sürdürebilmesi için Anadolu’dan levent toplamasına izin verilmesini istemektedir.
Yavuz, Barbaros kardeşlerin bir avuç Türk ile Cezayir’de devlet kurmalarının ve İspanya ile savaşmalarının önemini anlamıştır. Oruç Reis’in Anadolu’da levent toplamasına müsaade eder, ayrıca silah yardımı da yapar.
Oruç Reis İspanyollarla savaşırken, 1519 yılında şehit olur, yerine kardeşi Hızır Barbaros geçer.
Osmanlı Sultanı Kanuni Sultan Süleyman, 1532 yılında Almanya seferine çıkar. İspanya ve Avusturya’ya hâkim olan Charles Quin ve kardeşi Ferdinand ordularıyla Kanuni’nin karşısına çıkamaz. Kanuni büyük bir zaferle İstanbul’a döner.
Kasım ayında İstanbul’da zafer şenlikleri yapılırken Andrea Doria’nın donanmasının Mora kıyılarında Koron ve Patnos Limanı ile Yunanistan’ın güneybatı sahilindeki İnebahtı kale ve limanlarını ele geçirdiği haberi gelir.
Charles Quin, karada kaybettiği prestijini Amiral Andrea Doria ile denizlerde kazanmayı düşünüyordu.
Kanuni, denizlerde de güçlü olmak gerektiğini anlamıştı. Bunun için donanmanın başında deniz cenklerinde pişmiş bir amiral olmalıydı. Kanuni’nin düşündüğü amiral; Cezayir Sultanı Hızır Barbaros’tu. Hızır Barbaros’u İstanbul’a davet etti. Padişahın davetini alan Hızır Reis, 25 gemilik bir donanmayla İstanbul’a hareket etti. Yanında bütün ünlü reislerini de götürüyordu.
Turgut Reis, İstanbul’a gitmek istememiş, Barbaros’un sancağı altında savaşmak için Cerbe Adası’nda kalmak istemişti. Hızır Reis ne zaman ihtiyaç duyup çağırırsa emrine uyup gelecekti.
Hızır Reis 25 gemilik filosuyla İstanbul’a gitmek üzere yelken açtığında Turgut Reis de Hızır Reis’ten aldığı emirle Cezayir’den ayrıldı. İspanya sahillerinde birkaç İspanyol şehrini vurduktan sonra Malaga Limanı’na girdi. Limandaki bütün gemileri ateşe verdi. Malaga Kalesi’ni topa tuttu, oradan Balear Adaları’na geçti; maksadı İspanyolların dikkatini kendi üzerine çekmek, İstanbul yolunda olan Hızır Reis’in önünün kesilmesini önlemekti. Hızır Reis İstanbul’da muhteşem bir törenle karşılandı. Kanuni’nin isteğiyle Hızır Reis, Kaptanıderya oldu. Ayrıca Cezayir Beylerbeyliği de Hızır Reis’e verildi.
1537 yılı sonlarında; Venedik, İspanya, Portekiz ve Papalık, Türkleri Akdeniz’den atmak için anlaşmışlar, büyük bir donanma hazırlamışlardı. Donanma komutanı, zamanın en büyük Hristiyan amirali kabul edilen Andrea Doria’ydı. İlk hedefleri Türk donanmasını yok etmekti. Korfu Adası’nda toplanmaya başladılar. Barbaros Hayrettin Paşa, Turgut Reis’e haber salmış Donanmay-ı Hümayun’a katılmasını istemişti. Turgut Reis 27 gemilik filosuyla donanmaya katılmıştı. Donanma Eğriboz Adası’na geldiğinde, Haçlı donanmasının Preveze sularında toplandığı haberi alındı. Barbaros, Turgut Reis’i keşif için ileri gönderdi. Korfu’ya kadar giden Turgut Reis, Haçlı donanmasının Preveze sularında olduğu haberini almıştı, vakit kaybetmeden keşif raporunu hızlı bir gemiyle Kaptan Paşa’ya yolladı, Korfu’dan ayrıldı, donanmaya katıldı. Türk Donanması ile Haçlı Donanması Preveze önünde karşılaştı. Osmanlı Donanması, Turgut Reis’in 27 kadırgasıyla birlikte, 122 kadırgaydı.
Haçlılar Donanması’nda Osmanlı Donanması’nın üç katı kadar fazla gemi vardı. Top ve asker sayısı bakımından ise sekiz kat üstündü. Andrea Doria Türklere karşı bir zafer kazanacağından emindi, fakat savaş hiç de onun düşündüğü gibi olmadı. Karşısında 16. yüzyılın en büyük amirali kabul edilen Barbaros ve onun her emrini yerine getiren büyük denizciler vardı. Sabah başlayıp gece karanlığına kadar devam eden savaşta muazzam armada Türk donanmasına mağlup olmuştu. Bu savaşta Turgut Reis ihtiyat kuvvetlerini kontrol etmiş, Haçlıların kaçacağı anlaşılınca Barbaros’un emriyle Haçlı donanmasının arkasına dolanmış, birçok haçlı gemisini batırmıştı.
Turgut Reis Preveze Zaferi’nden sonra emrindeki korsan filosuyla Cerbe Adası’na döndü. Sefer mevsiminde denize açılıyor, İspanyol gemilerine göz açtırmıyor, İspanya sahillerine baskın düzenliyor, İspanyol gemilerini yakıyordu. İspanyol kaptanları Turgut Reis’ten korkuyor, karşısına çıkamıyorlardı.
Nihayet Charles Quin, Andrea Doria’nın emrine 50 gemilik büyük bir donanma verdi. Andrea Doria, Turgut Reis’i ya yok edecek ya yakalayacaktı. 1540 yılı haziran ayında Turgut Reis, ıssız bir koyda karaya çıkmıştı. Leventleri dinlendirecekti, ayrıca gemilerinden ikisini karaya çektirmiş, bakımını yaptırıyordu. Andrea Doria’nın çok uzaklarda olduğunu düşünüyordu, fakat İspanyollar işi sıkı tutmuş, Turgut Reis’i takip ettirmişlerdi. Turgut Reis gafil avlanmıştı. İspanyol donanması geldiğinde leventlerin çoğu karadaydı. Kısa zamanda gemilerin hazırlanması, leventlerin toplanması imkansızdı. Buna rağmen teslim olmadı, savaştı, fakat esir düştü. Turgut Reis’in esareti uzun sürdü. Bazen gemilerde forsa olarak çalıştırıldı, bazen de Cenova zindanlarında muhafaza edildi.
Fransa kralı I. François, İspanyollar ile savaşa tutuşmuş, fakat Charles Quin’in karşısında yine başarılı olamamıştı. Kanuni Sultan Süleyman’dan yardım istedi. Kanuni Sultan Süleyman François’yı yardımsız bırakmadı. 1543 yılında ordusuyla Almanya seferine çıktı, Barbaros Hayrettin Paşa’yı da Fransızlara yardım etmekle görevlendirdi.
Barbaros Nice şehrini aldıktan sonra Toulon’da kışladı. Niyeti İspanya sahillerini baştan başa vurmaktı. Kral I. François, Hristiyan dünyasının gazabından korktuğundan Barbaros’un teklifine sıcak bakmadı.
Barbaros’un şimdi çok daha mühim bir işi vardı. Donanmayıhümayûn Cenova Limanı’na girmişti. Cenova dehşet içindeydi.
Preveze kahramanı Cenova’yı yakmak için gelmemişti. Haraç da istemiyordu. Cenova’da olduğunu öğrendiği Turgut Reis’in serbest bırakılmasını istiyordu. Cenova senatosu Barbaros’un elçilerine Turgut Reis’in Andrea Doria’nın gemisinde forsada olduğunu söyledi, fakat Barbaros’u kandıramadılar. Barbaros elçilere yalan söylediklerini, Turgut Reis’in Cenova zindanlarında olduğunu, Turgut Reis’i bırakmazlarsa şehri yakacaklarını bildirdi. Çaresiz kalan senato, Turgut Reis’i serbest bıraktı.
Barbaros, Turgut Reis’i törenle karşıladı. Bir süre kamarasında Turgut Reis’le baş başa kaldı. Bütün reislerinin yanında “Turgut’umu dünyalara değişmem, Turgut benden yeğdir.’’ diyerek kadırgasını Turgut Reis’e verdi.
Turgut Reis Osmanlı donanmasıyla birlikte Toulon’a geldi. Toulon’da Barbaros Hayrettin Paşa’ya veda etti. Osmanlı donanmasından ayrıldı, Cerbe Adası’na döndü.
Turgut Reis, Kuzey Afrika’daki Mehdiye’yi almak, Mehdiye’de bir Türk beyliği kurmak istiyordu. Mehdiye’yi Arap emirleri idare ediyordu, fakat Mehdiye’nin asıl hakimi İspanyollardı. Mehdiye, Tunus’un doğusunda bir yarımada üzerinde kurulmuştu. Çok kuvvetli surlarla çevrilmişti, zaptı çok güçtü. Turgut Reis, 1548 yılı Nisan ayında 20 gemiden kurulu filosuyla Mehdiye önlerine geldi. Sus, Sfaks ve Monastr kalelerini ele geçirdi.
Turgut Reis, Mehdiye’nin az sayıdaki leventle zaptının zor olduğunu görmüştü. Leventlerini kırdırmak istemiyordu. Mehdiye’ye yaptığı ziyaretlerde tanıştığı şehrin ileri gelenlerinden olan İbrahim Berat’ın paraya düşkün olduğunu anlamıştı. İbrahim Berat’la anlaştı. İbrahim Berat kendisine vaat edilen menfaat karşılığında bir gece kale kapılarını Türklere açmayı kabul etti. Turgut Reis, kararlaştırılan gecede İbrahim Berat tarafından açık bırakılan kapıdan leventlerini Mehdiye’ye soktu, Mehdiye’yi zapt etti.
Mehdiye’nin Türklerin eline geçmesi Charles Quin’i endişelendirdi, hemen bir savaş meclisi toplanması emrini verdi. Mecliste alan karar uyarınca Mehdiye ve diğer şehirler geri alınacak sonra Cerbe Adası’na taarruz edilecekti. Amaç Turgut Reis’i Batı Akdeniz’den uzaklaştırmaktı.
Charles Quin, meclisin aldığı bütün kararları onayladı, Osmanlı Devleti’yle barış imzalanmış olduğundan Charles Quin barış bozulmadan Batı Akdeniz’de Turgut Reis’i yok etmek, hiç olmazsa uzaklaştırmak istiyordu. Donanmanın büyük kısmını bu işe ayırdı, donanmaya çok miktarda iyi yetişmiş kara askeri de bindirilmişti.
Turgut Reis, kaleyi çok iyi takip etmişti. Kalede bol miktarda cephane ve yiyecek vardı. İspanyol donanması geldiğinde kaledeydi, kumandayı Hıdır Reis’e bıraktı, kaleden ayrıldı. Andrea Doria’yı üzerine çekmeyi ve Sicilya’dan İspanyollara gelecek yardımı önlemeyi düşünüyordu. İspanya sahillerini Balear Adaları’nı vurdu, fakat Doria, Mehdiye Muhasarası’nı bırakıp Turgut Reis’in üzerine gelmedi.
Turgut Reis bu defa Kuzey Afrika sahillerinde Müslüman emirlerden yardım istedi, fakat bu Müslüman emirler İspanyollarla anlaşmışlardı. Mehdiye karadan ve denizden kuşatılmıştı. Yerli Araplar da İspanyollarla beraberdi. Turgut Reis, 22 Temmuz 1550’de, gece karanlığında sahile leventlerini çıkarmış; buradaki İspanyol müfrezesini perişan etmişti. Fakat İspanyollar devamlı takviye alıyorlardı. Mehdiye sonuna kadar mücadele etmiş, Türk leventleri Mehdiye’de destan yazmıştı. Mehdiye 8 Eylül 1550’de İspanyolların eline geçmişti. Hıdır Reis ve leventlerin çoğu şehit olmuştu.
Turgut Reis, kurduğu beyliğin yıkılmasına çok üzülmüştü, fakat o Turgut Reis’ti; yenilgiyi kabul edemezdi. Doğrudan Cerbe Adası’na gitmedi, İtalya ve Sicilya sahillerini ateşe verdi, ondan sonra Cerbe’ye döndü.
Devam edecek…