Yükleniyor...
Atatürk Üniversitesi Türk-Ermeni İlişkileri Araştırma Merkezi Müdürlüğü ile Erzurum Müze Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen Tepe Köy toplu mezar kazısı-2010
Günümüzde tehcir edilen isyancı Ermenilerin kayıplarına ilişkin olarak her gün birçok haber, kitap ve film gündeme taşınmakta; Osmanlı Devleti’nin haklı olarak başvurduğu tehcir uygulaması bir soykırım olarak sunulmaktadır. Fakat bu isyancıların Birinci Dünya Savaşı yıllarında düşman tarafına geçip devletine ihanet ederek ülkesinde yaşayan Türklere ve özellikle masum sivil halka karşı uyguladıkları ve soykırım olarak adlandırılabilecek toplu katliamlardan hiç söz edilmemektedir. Oysa 1914-1922 yılları arasında Anadolu coğrafyasında 1.189.132 ve Trans Kafkasya’da 413.000 olmak üzere toplam 1.692.132 Türk ve Müslüman, Ruslar ve Ermeniler tarafından katledilmiştir. Diğer yandan katledilen Türk ve Müslümanların yanı sıra yörenin 2.300.000 olan Müslüman nüfusundan 660.000’i topraklarından çıkarılarak mülteci durumuna düşürülmüştür.
Bruce Fein
Ermenilerin Ruslarla birlikte yaptıkları korkunç katliamın boyutlarını ABD eski Başkanı Reagan’ın danışmanı Bruce Fein yazdığı makalede vermiştir. Bruce Fein makalesinde “Osmanlı Devleti’nin azınlıklara karşı müthiş sayılabilecek bir özen gösterdiği gerçeğini unutmamak gerekir. Azınlıklar, kendi dini özgürlüklerini ve hayatlarını son derece rahat bir şekilde sür-dürdü. Ermeni terör çeteleri, Birinci Dünya Savaşı sırasında Fransa ve Rusya ile birlikte Osmanlıları öldürdü. Bu rakamın 2 milyon civarında olduğu bir gerçek. Ermeni kayıplarının ise 500 bin civarında olduğu araştırmalarla kanıtlandı. Burada asıl önemli konu, Ermenilerin ihanetidir. Osmanlı da kendisini savundu. Özellikle ABD’de yaşayan Ermeniler, soykırım yalanı ile büyük menfaat sağlıyor. ABD yönetimi de büyük paralar döndüğü için Ermenileri karşısına almak istemiyor. Ermeniler ısrarla kendi arşivlerini açmıyor. Çünkü yıllardır soykırım yalanı ile dönen getiriyi kaybetmek istemiyorlar. Arşivler açıldığı anda gerçek ortaya çıkacak.” tespitlerini yapmıştır.
Ortaya konulan bütün bu bilgiler, Birinci Dünya Savaşı yılları ve sonrasında Anadolu’da ve Kafkasya’da bir Ermeni soykırımı değil, ama bir Türk ve Müslüman soykırımı yaşandığını göstermektedir. Ancak suçluyu mazlum yerine koyma konusunda oldukça başarılı olan Ermeniler, uluslararası toplumu “Türklerin Ermenilere soykırım uyguladığı” yalanına inandırmak konusunda fazla bir güçlükle karşılaşmamıştır. Batı ülkeleri inanmaya hazır oldukları bu yalanı bahane ederek Türkleri soykırımla suçlayan kararları parlamentolarında kabul etmeye, hatta “soykırım olmamıştır” denmesini suç kabul eden yasaları çıkarmaya başlamıştır.
Dış dünyada cereyan eden bu haksızlıktan daha vahimi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan bazı akademisyenlerin, yazarların ve sanatçıların Ermeni tezlerinin savunuculuğuna soyunmaları, kendi ülkesini ve atalarını soykırım yapmakla suçlamaları olmuştur. Üstelik en üst düzeyde bir kısım devlet adamları da bu grupların düzenlediği Türklüğü suçlayıcı iftira kampanyalarına destek vermiştir. Bunlar, gerçekleri bilmeyen Türk halkının zihinlerinde tereddüt oluşturmuş ve gerek Ermenilerin gerekse Ermeni tezlerini destekleyen yabancı ülkelerin “Türk Devleti’nin en üst kademesini işgal edenler bile Türklerin Ermenilere soykırım uyguladığını kabul ediyor.” demeleri suretiyle Türkiye aleyhine menfi propaganda yapmalarına fırsat sağlamıştır.