19.04.2024

Tarım ve kırsal kalkınma strateji ve politikaları

Yükselen değer olarak ifade edilen tarım yönetimi hem ülkelerin kırsal ve tarımsal kalkınması hem de stratejik açıdan devletler için büyük önem arz etmektedir. Türkiye'nin de 2023 Tarım ve Gıda Vizyonunu'na ihtiyacı vardır. Peki, bu vizyon ne içerir?


 

Tarım

Artık tarımın bizzat kendi varlığıyla beslenme ihtiyacını karşılayarak değer ifade ettiği, kırsal nüfus yoğunluğunu barındırması nedeniyle siyasi ve sosyal önem kazandığı bir durumdan; kitlelerin beslenmesinde, miktarı ve çeşitliliği artan tüketim taleplerinin karşılanmasında ve yeni pazarlar oluşturulmasında ticari bir meta olarak tarım yönetiminin “Yükselen değer” olarak ifade edilmeye başlandığı ve dolayısıyla stratejik önemin göz ardı edilemez bir şekilde bir kez daha ortaya çıktığı bir zaman dilimi yaşanmaktadır.

Günümüzde tarım, sadece üretim ve pazarlamadaki süreçler ve araçlarla yönetilemeyecek kadar büyük ve önemli bir sektör haline gelmiştir.

Toplumun sağlıklı beslenme gereksinimlerini yeterli nicelik ve nitelikte, ekonomik, ekolojik ve sosyal açıdan sürdürülebilir yollarla karşılayabilen, biyolojik çeşitliliğini koruyan ve toplumsal yarara dönüştürebilen, ekonomik, ekolojik ve sosyal açıdan sürdürülebilir, verimliliği artan tarım ve tarımsal sanayinin de katkısıyla, uluslararası alanda rekabet edebilen gelişmiş bir Türkiye olmak olan 2023 Tarım ve Gıda Vizyonunu gerçekleştirilmelidir.

  • Tarımda kalkınmış lider ülke olmak; gelişmiş ülke olmak için tarımda da gelişmiş ülke olmak hedefimiz olmalıdır.
  • Tarım politikasının ana hedefinin tarım ve tarıma dayalı sanayideki gelişme olmalıdır.
  • Tarımı kalkınmanın motor gücü yapmak ve tarımı modern bir yatırım alanı olarak ele almak hedeflenmelidir.
  • Yatırımcı bir anlayışla tarım sektörü, ihracatçı bir yapıya kavuşturulmalıdır.
  • Ülke olarak bölgesel konumumuz ve lojistik avantajlarımız dikkate alınarak dış pazarlarda kalıcı olmaya, yeni yurt dışı hedef pazarların tespit edilmesine ve bu pazarların taleplerine uygun üretime geçilmesine gayret gösterilmelidir.
  • Tarımda dönüşüm ve verimlilik programımıza bağlı olarak toprak kaynaklarımızın geliştirilmesi için 5’er yıllık eylem planları hazırlanmalıdır. Toprak ıslahı, erozyon kontrolü ve drenaj yönetimi konusunda aktif destek ve katkı sağlandıktan sonra toprakların devamlı ekilmesi için tarım işletmelerin çok parçalılığını gidermeye yönelik olarak miras yoluyla bölünmesinin önlenmesi amacıyla Türk Medeni Kanunu ile 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nda 2014 tarihinde yayınlanan 6537 sayılı Kanun ile yapılan değişikliğin uygulamasının etkin yapılması ve denetlenmesi sağlanacak ve Toprak koruma, arazi kullanımı, arazi toplulaştırma ile ilgili mevzuatların uygulamasının etkin bir şekilde yapılması sağlanmalıdır. Gerekirse Toprak Koruma Kanunu, Mera Kanunu gibi tüm kanun ve düzenlemelerde yeni düzenlemeler yapılarak hukuki tedbirler alınmalıdır. Böylelikle arazi toplulaştırması ve tarla içi geliştirme çalışmalarının tamamlanması, toplulaştırılan arazilerin işletme anlayışıyla kullanılması ve arazi bankacılığı sisteminin kurulması sağlanarak Türkiye’deki tarım arazilerinin verimli kullanımı sürekli hale getirilerek, yurt dışına olan bağımlılık önlenmelidir ve toplulaştırılan alanlarda tapuya dayalı üretim değil, işletme anlayışıyla üretim gerçekleştirilmelidir.
  • Yüksek teknolojik pahalı mekanizasyon ürünlerinin ortak kullanımı ve işletmeciliği geliştirilmelidir.
  • Bunlar yapılırken, sulama altyapısı ve ortak makine kullanma ve pazarlama hizmetleri için kooperatifleşme ve birlik oluşturma, şirketleşme ile tarım işletmelerinin yapılandırılarak, verim artırıcı modern tarım teknikleri ve gelişmiş teknoloji kullanımını, üretici örgütlenmesini, farklı işletmecilik anlayışı ve sistemlerini geliştirmek stratejisi izlenmelidir.
  • Alternatif marjinal tarım arazileri mevcutken verimli tarım arazilerini tarım dışı amaçlarla kullanılmaması; birinci sınıf sulamaya uygun tarım arazilerimizin imara açılmasına izin verilmemesi; bu arazilerin üzerine sanayi tesisleri, konut alanlarının kurulmaması; turizm, madencilik ve ulaştırma için verimli tarım arazileri israf edilmemesi politika ve strateji olmalıdır.
  • Ülkemizde bulunan bitki türleri ve orman ağaçlarının, tabiî ortamlarında ve gen bankalarında muhafazasına, bunlardan yararlanma imkânlarının araştırılmasına ağırlık verilmelidir.
  • Katma değeri yüksek ürünlerin geliştirilmesinde, gen kaynaklarının korunmasında, ıslah çalışmalarında, nanoteknoloji ve biyoteknolojiye yönelik araştırmalara öncelik verilmesi, tarım ve gıda odaklı teknoparklar ile sektörel teknoloji platformlarının tesis edilmesi gerçekleştirilmelidir.
  • Çiftçi eğitimi ve yayım faaliyetlerinde kamunun yanısıra; sivil toplum örgütleri, özel sektör kuruluşları ve serbest danışmanları etkin görev yapmaları sağlanmalıdır.
  • Dışa bağımlılığı azaltma, mukayeseli üstünlüğe sahip olduğumuz ürünlerin üretimi ve ihracatını artırmak hedefimiz olmalıdır.
  • Ülkemiz topraklarında tüm ihtiyacımız olan tarım ürünlerinin üretiminin gerçekleştiremeyeceği gerçeğiyle; başta yağlı tohumlu bitkiler olmak üzere, gerekirse besi ve damızlık hayvanlarının yurt dışında önerilen ve belirlenen bölge ve ülkelerde Türk girişimcileri tarafından üretiminin yapılması ve ülkemizin ihtiyacının karşılanması için mekanizmalar geliştirilmeli ve bunun için destekler sağlanmalıdır.
  • Tarımsal sanayinin istediği miktar ve kalitede ürün temininin garanti altına alınması, tarım-sanayi entegrasyonunun sağlanmasını hedeflenmelidir.

  • Tarımda çok başlılığın giderilmesine çalışılmalıdır:
    • Milli politikalar ile hedefleri belirleyecek, bunların gerçekleşmesini sağlayacak uygulamaları takip edecek ve alınan sonuçları değerlendirecek üst düzeyde “Tarım Yüksek Kurulu” oluşturulmalı;
    • Tarımla ilgili kamusal hizmetleri mümkün olduğunca tek elde, Tarım Bakanlığında toplanmalı;
    • Kooperatifleri, birlikleri ve sivil toplum örgütlerini daha iyi hizmet üretmelerini sağlayacak tarzda düzenlenmeli;
    • Tarımın desteklenmesinde uzun yıllardan beri hizmet veren T. C. Ziraat Bankasını ve diğer bankaları, yeterli kaynağa sahip olacak, değişen şartlara uyum sağlayacak ve Milli Tarım Politikalarını destekleyip teşvik edecek tarzda reorganize edilmelidir.
  • Sürdürülebilir tarımsal destekleme politikaları hayata geçirecek, genel bütçeden bağımsız bir Tarım Destek ve Yönlendirme Fonu (TDYF) kurulmalıdır.
  • Bitkisel ürünlerin için özellikle sebzeler, ön soğutma işleminin uygulanması, soğuk hava depo kapasitesinin arttırılarak modern teknoloji ile donatılmış depolarda muhafaza edilecek soğuk zincirin nakliye aşamasında sürekliliğinin sağlanması ve ürün türüne uygun ambalajların kullanılması ve barkod sistemi ile son noktaya ulaştırılması sağlanarak ve böylelikle hem fire hem de kayıtsız üretimin önüne geçilmelidir.
  • Üretime ilişkin tüm kayıt sistemlerinin bir veri tabanında entegre edilerek Entegre Tarım Bilgi Sistemi tamamlanmalı ve işlevsel olarak kullanılmalıdır.
  • Organik üretim yanı sıra, kırsal köy koşullarında doğal üretimi ve pazarlanmasının desteklenmesi ile bunların yerel yönetimlerle kayıt ve kontrol sistemi içine alınması sağlanmalıdır.
  • Özel sektör gerek kamu araştırma kuruluşları, gerekse üniversiteler ile ortak Ar-Ge projeleri ile desteklenmeli; TÜBİTAK, TEYDEP, TTGV gibi Ar-Ge destek kaynaklarını daha yaygın ve geniş boyutta sektör kullanımına verilmelidir.
  • Tarım sektöründe yetişmiş kalifiye A-Ge elemanı ihtiyacına çözüm getirilmelidir. Ülkemizin kamu ve özel biyoteknoloji ve moleküler biyoloji alt yapısının güçlendirilmesi desteklenmelidir.
  • Tarımsal üretimde ekolojik denge ve tarımsal üretim dengesini gözetilmelidir.
  • Destekleme politika araçlarının dağınıklığının giderilebilmesi için; sürdürülebilir destekleme politikaları oluşturulmalı ve bu kapsamda, uzun vadeli destekleme politikaları belirlenmeli, destekleme araçları sadeleştirilmeli, esnek yapıda bir havza temelli üretim ve destekleme sistemini uygulamak esas olmalıdır. Havzalar ayırımı yapılırken bölgelerin tarımsal verimliliklerinin yanında sosyal ve ekonomik yapıları da göz önüne alınmalıdır.
  • Tarımda aşağıda bahsedilen akıllı teknolojiler ile bilgi teknolojilerinin kullanılmaları desteklenmelidir.
    • Akıllı teknolojileri tarıma dâhil edenler,
    • Bilgi teknolojilerini tarım endüstrisi üretiminde kullananlar,
    • Bilişim teknolojisini kullanan çiftçiler,
    • Çiftliklerini modernize edenler,
    • Tarım işletmelerini modernize etmek için teknoloji kullanan işletmeler,
    • Modern makinelere ve otomasyon sistemlerine yatırım yapan girişimciler,
    • Yerel olarak makineleri üretenler,
    • Enerji tasarrufu yapmak veya yenilenebilir enerjinin kullanımını teşvik etmek amacıyla makinelerini geliştiren yatırımcılar.
  • Tarımsal biyoteknoloji için Ar-Ge yatırımlarına önem verilmeli, bu yatırımların geri dönüş sağlayamayan, nihai ürün ve sisteme odaklı olmayan, kaynakların buralara aktarılıp istenilen sonuçların elde edilemediği “Biyoteknoloji Çöplüğü”’ne dönüşmesi engellenmeli; entegre ve kamu-özel-üniversite ortak biyoteknoloji projelerinin ve çalışmalarının yapılmasına gayret edilmelidir.
  • Gen teknolojisi ve biyoteknolojide yükseköğretimde beyin gücü yetiştirilmesi için multidisipliner öğretim ve araştırma programlarına gerekli önem verilmelidir.
  • Üniversitelerde mükerrer çalışmaları azaltmak ve kaynakların verimli kullanılmasını sağlamak için üniversitelerde biyoteknoloji alanlarında mükemmeliyet merkezleri ve ihtisas alanları oluşturularak odaklanma sağlanmalıdır.
  • Kredi faiz oranlarının piyasa koşullarına cazip gelecek kadar düşük tutarak, üreticilerin üretim ve yatırım için uygun krediye ulaşmasını sağlamak ve yüksek faizle borçlanmaktan kurtarmak hedeflenmelidir.
  • Tarımsal kredi konusunda sürdürülen faiz oranının sübvanse edilmesi uygulamasını genişletilerek, sürdürülmelidir.
  • Tarım sigortası kapsamı ve etkinliği artırılmalıdır.

Bitkisel Üretim:

  • Bitkisel ürünler piyasasında pazarlama etkinliğinin yetersizliğinin giderilmesi için pazarlama kanallarının geliştirilmesi ve etkinleştirilmesi stratejik amacı kapsamında, lisanslı depoculuk sisteminin geliştirilmesi, ürün ihtisas borsalarının yaygınlaştırılması, piyasa düzenleme ve müdahale kurumlarının etkinleştirilmesi, ürün işleme ve değerlendirme olanaklarının geliştirilmesi, ürün tanıtımı destek çalışmalarının çeşitlenmesi ve erişimin kolaylaştırılması, pazarlama kanallarının çeşitlendirilmesi ve sözleşmeli tarımın yaygınlaştırılması hedeflenmelidir.
  • Büyük çoğunluğu GDO’lu çeşitlerden sağlanan soya ve mısır gibi yem maddesi ürünlerin, gıda olarak kullanılacak ve ihraç edilebilecek ürünlerinin ülkemizde ve belirlenecek ülkelerde Türk girişimciler tarafından GDO’lu olmayan çeşitlerden üretimlerinin gerçekleştirilmesine çalışılmalıdır.
  • Bilimsel ve faydacı yaklaşımlar göz önüne alındığında GDO ve biyoteknoloji ile ilgili geniş bir uzlaşı sağlanacak gıda amaçlı olmayan bitki türlerinde çalışmaların ve uygulamaların yapılabilmesi için kanunda gerekli değişikliklerin yapılması sağlanmalıdır.
  • Kent merkezlerinde atıl durumda olan tarım topraklarının “Kent Bahçeciliğinde” tahsis edilerek kullanılmasına çalışılmalıdır.
  • Doğal kaynaklarımız ve ekolojik üstünlüğümüz dikkate alınarak organik tarım başta olmak üzere doğa dostu tarım (karbon ayak izi vb.), coğrafi işaretleme, ürün sertifikasyonları ile ürüne katma değer katacak işlemlerin yapılmasına önem verilmelidir.
  • Meyve ve sebze sektörünü, iç ve dış pazarın istediği kalitede ürünlerin arzını sağlayacak yapıya kavuşturulmalıdır.
  • Bitkisel üretimde yaklaşık %15 olan hasat ve depolama kayıplarının %5’ler seviyesine indirilmesi için gerekli tedbirler alınmalıdır.
  • Çevre dostu yetiştiricilik tekniklerinin (İyi Tarım Uygulamaları, Entegre Zararlı Yönetimi (IPM), EUREPGAP ve Organik Tarım vb.) teşvik, kredi desteği vs. yoluyla benimsenmesi ve yaygınlaşmasını sağlanmalıdır.
  • Ülke mera, yaylak ve kışlaklarının; tespit, tahdit ve tescil işlemlerini tamamlayarak yönetimli ve sürdürülebilir bir şekilde hayvansal üretimin hizmetine sunmak önceliğimiz olmalıdır.
  • Sürdürülebilir bir tarımsal yapı içinde hastalık ve zararlılara dayanıklı, yüksek verimli ve kullanım amacına uygun kalitede çeşitlerin, uygun yetiştirme tekniklerinin ve mücadele yöntemlerinin geliştirilmesi ve böylece sürdürülebilir üretimin sağlanması gerçekleştirilmelidir.
  • Bitki koruma ilaçlarının bitki, insan ve çevreye en az zararlı olacak şekilde bilinçli uygulanması esastır.
  • Koruyucu tarım (Azaltılmış toprak işleme, anız yönetimi), mikrobiyal gübreler, mikro elementler, su kullanım etkinliği, toprak ve bitki gelişim düzenleyicilerinin etkin kullanımının ve uygulamalarının yaygınlaştırılması özendirilmelidir.
  • Şeker pancarının bitkisel üretimde ekim nöbeti içinde ve tarımsal sanayide oynadığı lider rol dikkate alındığında; kamu şeker fabrikalarının etkin üretim ve işleme yapacak bölgeler ve fabrikalar şeklinde yeniden yapılandırılarak İşletme Hakkının Üreticilerin Oluşturduğu Kooperatifler İle Çalışanlara Devri Yönteminin ön plana çıkarılmalıdır.
  • Betona İnat, Doğal Hayat’ sloganını hayata geçirilmelidir.
  • Kaybolmaya yüz tutmuş yerel çeşitlerin fidan üretimi, bahçe kurulması ve üretiminin desteklenmesine önem verilmelidir.

Tohumculuk Sektörü ve Ar-Ge:

  • Özel sektör öncülüğünde, kooperatifler, birlikler, kamu kuruluşları, AR-GE yapan üniversiteler ve bireysel araştırmacı ve üreticilerle Ülkemizin “Tohumculuk Üssü” olmasına gayret gösterilmelidir.
  • Tohum  üretiminde  model,  bölgesinde  lider,  dünyada  marka olmak hedeflenmelidir.
  • Tohumculukta “kendine yeten, dünyaya satan bir ülke olmaya çalışılmalıdır.
  • Ülkemizin gittikçe dünyada söz sahibi olduğu tohumculuk sektörüyle ilgi kamuoyunda oluşan olumsuz ön yargıları, şehir efsanelerini; uygulamalarla ve tanıtımlarla ortadan kaldırma, olumlu imaj yaratma çalışmaları yapılmalıdır.
  • Bitki çeşitleri geliştirmede Kamu sektörü etkin olmaya devam edecek ve özel sektöre çeşit temin etmeye ve tohumluk materyali sağlamaya devam edilmelidir.
  • Tohumculukta ihracatçı ülkeler arasında önemli bir pozisyonda yer alan ve dünyanın farklı ülkelerinde Ar-Ge ve tohumluk üretimi gerçekleştiren güçlü bir tohumculuk sektörü oluşturmak hedefimiz olmalıdır.
  • Sertifikalı tohumluğu daha fazla destekleyeceğiz ve verimli, temiz ve kaliteli üretim için “Sertifikalı Tohumluk, Sertifikalı Tarla ve Sertifikalı Çiftçi” sloganımız ve amacımız olmalıdır.
  • Re-export amacı ile Türkiye dışındaki bir ülkede ucuz ve kaliteli üretim yapmak, şu an son derece önemli bir ihtiyaçtır. Bu konu ile ilgili mevzuat sorunları çözülecek ve işler bir sistem kurulmalıdır.
  • Ar-Ge yetkisi olan milli tohumculuk firmalarının daha iyi Ar-Ge yapmaları ve yurtdışına açılmalarını sağlamak amacıyla birleşmeleri teşvik edilecek ve birleşen firmaları daha fazla destekleyecek mekanizmalar geliştirilmelidir.
  • Sektörün kalifiye Ar-Ge elemanı ihtiyacını; sektör, kamu araştırma kuruluşları ve üniversiteler arasında oluşturulacak lisans eğitimi, yüksek lisans eğitimi, pratik ve teorik kurs ve etkin staj yöntemleriyle karşılamak stratejisi izlenmelidir.
  • Lise düzeyinde meslek okulu kapsamında kamu, kooperatif-birlikler ve TÜRKTOB-alt birlikler konsorsiyumu tarafından uygulama ağırlıklı eğitim-öğretim yapacak ve bursla öğrenci alacak “Tohumculuk Lisesi”, “Seracılık Lisesi”, “Laboratuvar Lisesi”, “Bitki Koruma Lisesi -Patoloji Lisesi”, “Bitki yetiştiriciliği Lisesigibi okullar kurulması teşvik edilmelidir.
  • TİGEM arazilerinin, sektörün Ar-Ge çalışmaları, orijinal tohumluk üretimi ve izolasyon mesafesi gerektiren türlerin tohumluklarının üretimi amacıyla etkin kullanılması sağlanmalıdır.
  • Tohumculuk firmalarının kendi ihtiyaçlarını karşılamaları, dünya ile rekabet edebilmeleri ve geleceklerini sürdürülebilir kılabilmek için ıslah programlarını destekleyecek güçlü bir biyoteknoloji ve moleküler biyoloji laboratuvarına sahip olmaları gerekmektedir. Bu yapı da ancak güçlü bir Ar-Ge alt yapısının ve merkezinin oluşturulması ve sanayi-üniversite-devlet işbirliği ile bunun mümkün olabilecektir.
  • Tohumculuk sektöründeki son derece kapsamlı üretim ve tohum işleme hatlarına, fabrikalara sahip olan firmaların tarımsal sanayi kuruluşu olarak değerlendirilmesi ve KOSGEB desteğinden faydalanabilmesi için KOBİ olarak kabul edilmeleri sağlanmalıdır.

HAYVANCILIK

  • Verim düzeyindeki düşüklük, beslenme, yem, mera, organizasyon, hayvan sağlığı ve kamu kuruluşlarındaki yanlış hayvancılık politikaları ve hayvancılığın kalkındırılması amacıyla uygulamaya çalışılan düzenlemelerin politik tercihlere bağlı olarak sık sık değişimi, hayvancılık piyasasının oluşması için uygun bir ortamın sağlanmaması, yurtdışından ithal edilen ve damızlığa yönelik olmayan canlı hayvan ve hayvansal ürünler hayvancılığın gelişememesi nedenleri arasında yer almaktadır.
  • Hayvancılık Sektörüne özel politikaların, makro bir yaklaşım içerisinde, doğru ve rasyonel kalkınma ve gelişme strateji ve politikalarıyla birlikte oluşturulmasını gerekli görmekteyiz ve hayvancılık sektörü ile ilgili uzun vadeli hedef ve politika oluşturulmalıdır.
  • Et üretiminde arz açığı doğuran gelişmeler ve tüketim artışı et fiyatlarında dalgalanmalara neden olmaya devam etmektedir ve kırmızı et açığının kapatılabilmesi amacıyla hayvancılık politikalarında orta vadede küçükbaş (ağırlıklı olarak koyun) et üretimi ve tüketiminin artırılmasına ağırlık verilerek kırmızı et üretiminde sığıra olan bağımlılığın azaltılmasına çalışılmalıdır.
  • Meralardan etkin ve sürdürülebilir şekilde yararlanmak, otlatma mevsimini olabildiğince uzatmak için planlar hazırlanmalıdır.
  • Tarım Bakanlığının görevi; hayvan üretiminin artırılmasını sağlayacak tedbirleri almak ve milli hayvancılık sektörünü desteklemek ve üretim artışıyla et fiyatlarında istikrar sağlamak olmalı ve üreticiyi küstüren hayvan eti ithal eden Tarım Bakanlığımız olmamalıdır.
  • Et ve Süt Kurumunun, mevsimlere bağlı olarak et ve sütte oluşan arz ve talep dalgalanmalarını düzenleyen “müdahale alımları” ile sözleşmeli üretim yaptıran etkin piyasa düzenleyici bir yapıya kavuşturulmalıdır.
  • Yerli Otomobil Markası” geliştirmek isteyen ülkemiz “Milli-Yerli Hayvan Irkları” da geliştirilmesi teşvik edilmelidir.
  • Etkin ve hedefleri iyice belirlenmiş hayvan ıslah çalışmalarına ağırlık verilmelidir.
  • Yerli genetik hayvan kaynaklarının korunması ve ıslah alanında atılan adımlar da yetersiz kalmakta olduğundan, yerli ırkların saf ırk olarak korunması ve bunlarla etkin melezleme programları gerçekleştirilmesine çalışılmalıdır.
  • Hayvancılıkta sigorta sistemine işlerlik kazandırılmalıdır.
  • Yetiştiricilerin üretimini, ürün işleyicilerin ise ham madde ihtiyacını garanti altına alan sözleşmeli üretici modeli geliştirilmelidir..
  • Kaba yem ihtiyacının karşılanmasına yönelik acil sistemler geliştirilmelidir.
  • Özel sektörün damızlık ve suni tohumlama işletmeleri kurması teşvik edilmelidir.
  • Gelişmiş ülkelerde ki gibi sadece mutlak etçi ve sütçü tip hayvancılığına gidilmemesi, bölgelere göre karma tip hayvancılığının da teşvik edilmesini stratejimiz olmalıdır.
  • Türkiye’de halen hem ekonomik hem halk sağlığı açısından önem taşıyan hastalıkların eradikasyonuna çalışılmalıdır.
  • Veterinerlik tedavisi değil, koruyucu hekimlik esas olmalıdır.
  • Yetiştirici ve üretici birlikleri ile kooperatifler gelişmiş ülkelerdeki özerklik, kurumsal kapasite ve insan kaynakları ile hizmet seviyesine ulaştırılmalıdır.
  • Sektörde faaliyet gösteren sivil toplum örgütleri, Tarım Bakanlığı, ilgili Bakanlık ve kurumlar arasında işbirliğini, hayvancılıkla ilgili tüm kararların oluşturulmasını sağlayacak merkezi bir koordinasyon biriminin “Hayvancılık Konseyi”nin kurulması ve etkin çalışması sağlanmalıdır.
  • Organize Hayvancılık Bölgesi kurulması ve yatırımlarının gerçekleştirilmesi, bölgelerin koşulları göz önüne alınarak, sosyo-ekonomik açıdan hangi tip yetiştiriciliğe hizmet edeceği detaylıca ele alınarak gerçekleştirilmelidir.
  • Karadeniz yaylaları gibi artık hayvancılığın yapılmadığı veya az yapıldığı yaylaların firmalara kiralamayla doğal ve organik koyun ve et ve süt sığır yetiştiriciliğinin teşvik edilmelidir.
  • Hayvan kaçakçılığı yoluyla ya da eksik denetim sonucu hayvan ve hayvansal ürün girişlerini önlenmelidir.
  • Hayvan kayıt sistemini genişletilecek ve hayvancılık bilgi ağının etkin çalışması sağlanmalıdır.
  • Koyunculuğu geniş sayıda hayvanla, gerektiğinde sürülerin birleştirilmesi ve mekanize teknisyen ve tekniker bakıcılarla (Sürü Yönetmeni) (çoban) yaylacılık şeklinde profesyonel işletmecilik olarak yapılmasına yönelik sistem geliştirilmelidir.
  • “Hayvancılık lisesi”, “Hayvan sağlığı lisesi” “Sürü Yöneticiliği Lisesi” gibi orta düzey eğitim kurumları kurulması sağlanmalıdır.
  • Kaliteli bal ve diğer arı ürünlerinin üretimi teşvik edilmelidir.
  • Farklı bölgelerde kırsal kalkınma faaliyetleri kapsamında ipekböcekçiliği teşvik edilmelidir.
  • Kırsalda açık alan ve kent et ve yumurta tavukçuluğu ile hindiciliği teşvik edilmelidir.
  • Sözleşmeli üretim, ortak makine kullanımı, girdi ve destek hizmetler sağlayabilecek yetiştirici/üretici örgütleri ile ilgili gerekli olan ilave düzenlemeler yapılmalıdır.
  • Gelişime açık küçük ve orta ölçekli aile hayvancılık işletmeciliği de özellikle desteklenmelidir.
  • Üretici örgütleri ile sanayicinin birlikte çalışmasını sağlayacak tedbirler alınmalıdır.
  • Gıda güvenliğinin sağlanması için hayvansal ürünlerde izlenebilirliği sağlanmalıdır.
  • Yöresel hayvan gıda ürünlerinin Coğrafi İşaretli Ürünler tescillerinin yapılması, markalaşması ve pazarlamasına önem verilmelidir.
  • Balık çiftliklerinin çevreye zarar vermeyecek şekilde konumlandırılmaları ve sürdürülebilirliklerini sağlamak önceliğimiz olmalıdır.
  • Akarsular, göller ve denizlerin kirlenmesine yol açan kimyasal ve tarımsal zararlı atıkları engellemeye yönelik teknik ve idari tedbirler alınacak, kamuoyunu aydınlatıcı ve bilinçlendirici çalışmalar artırılmalıdır.
  • Deniz avcılığında açık deniz balıkçılığı teşvik edilecek; balıkçılarımızın Hazar Denizi, Körfez bölgesi, Afrika ve Orta Asya ülkelerinde avcılık yapabilmelerine yönelik ikili ve çoklu işbirliği gerçekleştirilmelidir.
  • Balık dışındaki diğer su ürünlerinin araştırma, geliştirme ve üretim çalışmaları teşvik edilmelidir.
  • Balıkçılık alanında kontrol ve balık stoklarının sürdürülebilirliğinin sağlanmasına yönelik tedbirler konusunda daha fazla özen gösterilmelidir.
  • Yerel akarsu balık çeşitlerinin çoğaltılması ve akarsulara bırakılmalarını sağlanarak akarsuların sportif balıkçılık için zenginleşmesi sağlanmalıdır.

GIDA GÜVENCESİ VE GÜVENİLİRLİĞİ

Ülke nüfusunun gıda güvenliğinin (yeterli gıda üretiminin) sağlanması, temel ve stratejik ürünlerin üretim arzının garanti altına alınması ile Gıda güvenirliğini (sağlıklı gıda üretimini) temin edecek her türlü denetim ve kontrol mekanizmalarının etkin hâle getirilip sürekli kullanılmasıyla, insanımızın sağlıklı ürünlerle beslenmesinin ve güvenilir ürün ihracatının sağlanması stratejik hedef olmalıdır.

  • Gıda sektöründe kayıt dışılık, haksız rekabet, standartların düşüklüğü ve yanlış ölçek gibi temel sorunlar yoğundur. Bu meyanda, gıda güvenliğini temin edecek denetim ve kontrol mekanizmaları daha etkin hâle getirilmeli, uygulamalara hız verilmelidir.
  • Toplumun güvenli ve kaliteli gıda tüketmesi hedefinin gerçekleştirilmesi için var olan denetim ve kontrol mekanizmalarının sürdürülebilir ve daha etkin hâle getirilmesi, mevcut mevzuatın dünyada gelişmiş ülkeler ve AB mevzuatı esas alınarak düzenlenmesi ve uygulamaya konması öncelikli hedeflerimiz arasında yer almalıdır.
  • Gıda ve yem standartları ve kodekslerinde sadece batılı ülke mevzuatlarını bire bir kopya etmemek, gerektiğinde ülke koşulları ve toplumsal taleplerin önceliğine göre düzenlemeler ve uygulamalar yapabilmek (Örneğin; Türk toplumunda aşırı şişmanlık yaygın hale gelmeden beslenmeyle ilgili sağlık tedbirlerine koşut olarak belli besin maddelerinin kullanımını kısıtlamak, yasaklamak, yönlendirmek) gereklidir.
  • “Bread is life, life is bread (Ekmek hayattır, hayat ekmektir)” özdeyişini hayat felsefesi yaparak, “Buğday geçmişimizdir, geleneğimizdir, geleceğimizdir” deyişine inanarak; ancak tek yönlü beslenme alışkanlığının getirdiği toplumun neredeyse sadece ekmekle beslenen halde kalmalarına yol açmamaları ve “Ye ekmeğin hasını, çekme göbek yasını!” deyişine uygun kaliteli ekmekle beslenmelerinin sağlanması için ne şimdiden gerekli önlemlerin alınması ısrarla gündeme getirilmelidir.
  • Tarımsal ürün ihracatında hammadde ihracatından ziyade, ülkeler ve bölgelere göre çeşitlendirilmiş yarı işlenmiş ürün ihracatına ağırlık verilmelidir.
  • Gıdada kayıt ve denetim dışı ile merdiven altı gıda maddesi üretiminin önlenmesi, işyerlerinin özdenetimi ile kalite ve standardın yükselmesini bakımından etkin sorumluluk mekanizmalarını geliştirmek ve uygulamak kararlılığında olunmalıdır.
  • Gıda güvenliği açısından stratejik ürünler için asgari stok bulundurulması hedeflenmelidir.
  • Kuru meyve, meyve cipsi, baklagil cipsi, sebze, et ve balık kurutma ve işleme teknik ve teknolojilerinde gelişme sağlamak, iç tüketimi ve ihracatı artırmaya ağırlık verilmelidir.
  • Belli bir dönem sonunda (2023) gıda ambalajlarında plastik ve toksik özellikte metal (Alüminyum vb.) madde kullanımını AB mevzuatına da örnek olacak şekilde yasaklamak, doğal ürünlerden ambalaj maddesi kullanımını desteklemek ve zorunlu hale getirmek hedeflenmelidir.
  • Ülkemiz tarımı, insan ve hayvan sağlığı ile çevreye zarar vermeyecek GDO ve biyoteknoloji politikaları ve stratejileri ve buna paralel yasal mevzuat ve uygulamalar geliştirilmelidir.
  • Genetiği değiştirilmiş organizma içerenler başta olmak üzere ileri teknoloji kullanılarak üretilmiş ürünlere yönelik biyogüvenlik kriterlerinin etkin olarak uygulanması sağlanmalıdır.

KIRSAL KALKINMA

  • Geniş temelli ve sürdürülebilir kırsal kalkınma çiftlik içinde ve dışında teşvik edilmelidir.
  • Son yıllarda özellikle şehirlerde çalışıp emekli olanlar ile şehirlerde geçim sıkıntısı içine girenlerde köye özlemle ve zorunlulukla dönüş hareketinde artma olduğu görülmektedir. Kırsal hayatı cazip hale getirecek tedbirler almak, köyünde yaşamayı, emekli olup köyüne dönüp kırsalda kısmen hobi ve kısmen geçimlik tarımsal ve kırsal el sanatları ile uğraşmaları üretimde çeşitliliğe, kaliteli üretime ve aile refahının artmasına yol açabilecektir.
  • Kırsal kesimin ülke ekonomisine katkısının artırılması ve kırsal toplumun refahının yükseltilmesi suretiyle bölgeler ve kırsal kesim ile kent arasındaki gelişmişlik farklarının azaltmak esas olmalıdır.
  • Kırsal kalkınmayı hedeflerken, tarımsal kalkınmayı ihmal etmemek ve öncelikli tutmak hedefimiz olacak; daha hızlı ve geniş çaplı bir tarımsal büyüme ve kırsal kesim kalkınması gerçekleştirilmeye çalışılmalıdır.
  • Havza bölgesi ürünlerinin işlenmesi hususunda tarıma dayalı sanayinin kurulması ve geliştirilmesine katkı amaçlı kırsal kalkınma programı kapsamı dâhilinde havza bazlı teşvikler verilmelidir.
  • Kırsal alanda tarıma dayalı küçük ve orta ölçekli tesisler kurularak, tarımsal üretimden bir kısım çalışanın buraya kaydırılması suretiyle istihdam sağlanarak tarım sektöründe istihdam edilen nüfusun azaltılması sağlanmalıdır.
  • Kırsal hayatı cazip hale getirecek tedbirler almak, köyünde yaşamayı, emekli olup köyüne dönüp belli işlerle uğraşmayı özendirmek, geçimlik ve hobi yöresel ürün çeşitliliğini artırmak, tanıtım ve pazarlamalarını sağlamak öncelikli olmalıdır.
  • Süs bitkileri, baharat bitkileri, kozmetik bitkileri yetiştiriciliği ve küçük sanayi ile kuru çiçek işleri teşvik edilmelidir.
  • Yerel çeşitlerle bitkisel ürün yetiştiriciliğini, yerel ırklarla hobi ve geçimlik hayvancılık teşvik edilmelidir.
  • Kırsal kalkınma faaliyetlerinde yenilenebilir enerji kullanımının destek kapsamına alınarak kullanımı yaygınlaştırılmalıdır.
  • Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) açıkladığı gibi, ülkemizde de ekonomik büyümenin anahtarı uzun yıllar yoksulluğun sebebi olarak görülen kırsal bölgeler olmalıdır.

ÇEVRE

  • Yaşadığımız çevre; toplumun ortak malıdır. Ortak alanların korunması da fert ve topluma aittir.
  • Ülkemizde sürdürülebilir kalkınma yaklaşımı doğrultusunda, insan sağlığı ve doğal dengeyi koruyarak ekonomik kalkınmaya imkân verecek, doğal kaynakların yönetimini sağlayacak, gelecek kuşaklara daha sağlıklı bir doğal, fiziki ve sosyal çevre bırakacak yönde arzulanan nitelikte yeterli bir gelişme sağlayabilmek için “Çevre” konusunun Türk Milleti’nin Ortak Değeri olmasına çalışılmalıdır.
  • Her seviyede ve yaştaki toplumun her kesiminin eğitilmiş bir birey olarak faaliyet göstermesi sağlanmalıdır.
  • Çevre sorunlarına ait gerçek bilgileri yansıtabilmeleri ve bu doğrultuda baskı unsuru yaratabilmeleri için toplum eğitimlerine Sivil Toplum Kuruluşları da dâhil edilmelidir.
  • Çevreyi güvence altına almak, çevresel değerleri sürdürebilmek, doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı sağlamak, insanların üretim ve tüketim faaliyetlerinden kaynaklanan zararlı etkileri ortadan kaldırabilmek için çevre politikaları ve stratejileri yeniden belirlenecek ve bunların kararlılıkla ve bilinçli bir şekilde uygulanması sağlanmalıdır.
  • Çevre politikalarının ekonomik ve sosyal politikalarla entegrasyonun sağlanması ve bu konuda ekonomik araçlardan yeterince faydalanma çabalarının sürdürülmesi sağlanmalıdır.
  • Kirli endüstrilerin gelişmiş ülkelerden ülkemize kayması engellenmelidir.
  • Ekolojik Vergi Reformu” yaklaşımı ülkemizde de uygulanarak sermaye ve işgücü üzerindeki vergiler çevreye zararlı ekonomik faaliyetler üzerine kaydırılmalıdır.
  • Çevre dostu enerji kaynakları geliştirilerek yaygınlaştırılmalıdır.
  • Doğal rezervlerin “Sürdürülebilir Kalkınma” kavramı içinde üretimde en verimli şekilde değerlendirilmeleri sağlanmalıdır.
  • Yabancı vakıf ve STK’ların beşinci kol faaliyeti şeklinde ülkelerin gizli servisleri güdümündeki faaliyetlerinin kaynaklarımızın değerlendirilmesindeki engelleyici kamuoyu oluşturma çalışmalarına engel olunacak ve yatırımcı kuruluşların çevre uyarlılığı göstererek bu gibi istismarlara neden olmamaları sağlanmalıdır.
Yazar

Süleyman Karahan

Peki ben ne yapabilirim?
Bizi okuyor, beğeniyor ve “Peki ben ne yapabilirim?” diye soruyor musunuz? Bağış yaparak bizi destekleyebilirsiniz. Bağışlarınızla faaliyetlerimiz daha sık, daha geniş ve daha etkili olacaktır. TIKLAYINIZ!

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar